ATATÜRK DEVRİMLERİ 

Atatürk askeri bir dahi ve karizmatik bir lider olduğu gibi, aynı zamanda
büyük bir devrimcidir. O dönemde, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş
medeniyetler seviyesine ulaşabilmesi ve kültürel açıdan gelişmiş toplumların
aktif bir üyesi olabilmesi için, modernize edilmesi gerekmektedir.

Mustafa Kemal de bunu yapmış,
1924 ile 1938 yılları arasında, insanlarının kurtuluşu ve hayatta
kalabilmesi için yaşamsal öneme sahip olan devrimleri hayata
geçirmiş; bu devrimler, Türk halkı tarafından büyük bir coşku ile
karşılanmıştır.

Harf Devrimi

Atatürk'ün gerçekleştirdiği en önemli devrimlerden birisi de, 3 Kasım 1928 tarihinde
Arap alfabesinin kaldırılması ve Latin alfabesinin kabul edilmesi olmuştur.

Kıyafet Devrimi

Kıyafet devrimi ile birlikte, kadınlar dinsel geleneklerden kaynaklanan çarşafı atıp,
modern giysiler, erkekler ise fes yerine şapka giymeye başlamışlardır.

Hukuk Sisteminin Laikleştirilmesi

1920 yılında kurulmuş olan yeni Türkiye Devletinin yeni bir hukuk
sistemine de ihtiyacı olduğunu bilen Atatürk, Mecelle, yani din esaslarına dayalı
Medeni Kanun yerine İsviçre Medeni Kanununu getirmiş, o dönemde geçerli olan ceza
yasasını ise İtalyan Ceza Yasası ile değiştirmiştir. Kısacası Türk Hukuk Sistemi tüm çağdaş
gereksinimler ışığında modernize edilmiştir.

Öğrenimin Laikleştirilmesi

19. Yüzyıl başlarına dek, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde çeşitli eğitim sistemleri
uygulanmıştır. Atatürk, İslami eğitim veren medrese sisteminin, yeni toplumun
ihtiyaçlarına cevap veremeyeceğini; bu nedenle, batı modellerine benzeyen yeni bir eğitim
sisteminin oluşturulması gerektiğini görmüş, böylece önce öğretimin birleştirilmesi
(Tevhid-i Tedrisat) kanunu çıkarılıp dini eğitim veren tüm öğrenim kurumları kapatılarak,
bütün eğitim işleri Milli Eğitim Bakanlığı çatısında birleştirilmiş,
1933 yılında da bir üniversite reformu gerçekleştirilmiştir.

Kadınlara Sağlanan Medeni Haklar

Atatürk Devrimleri ile birlikte, yüzyıllar boyunca ihmal edilmiş olan Türk kadınına
yeni haklar tanınmış; kabul edilmiş olan yeni Medeni Kanun gereğince kadınlar da
erkeklerle eşit haklara sahip olmuş, resmi görevlere atanmaları, oy vermeleri ve
Millet Meclisine seçilmeleri mümkün kılınmış; tek eşlilik ilkesi ve
kadınlara tanınan eşit haklar, Türk toplumuna bir canlılık kazandırmıştır.