|
İnsan yaşamı boyunca
sürekli bir gelişim ve değişim içindedir.
Gençlik (Ergenlik) dönemi,
belki de bu gelişim sürecinin en önemli evresini oluşturur. Çocukluktan
erişkinliğe geçiş olan ergenlik dönemi, bireyde gözlenebilen sürekli
bir süratli gelişimini kapsamaktadır.-Fırtınalı ve
gerginlik- dönemi olarak da açıklanabilen ergenlik, hangi toplumda olursa
olsun, her bireyin yaşadığı bir evrendir.
Ergenlik evresi içindeki
dönemlere bakıldığında, uzmanların büyük çoğunluğu,
12-15 yaş dolaylarını olumsuz bir dönem olarak
nitelendirmektedirler. Karşıtlık, dengesizlik olgularıyla
nitelendirilen bu dönemden sonra gelen 16-21 yaşları arasındaki
dönem ise, olumluluk dönemi olarak kabul edilmektedir.
Ergenlik döneminde
otoriteye karşı olma, söz dinlememe, eleştirme, hata bulma
gencin tutumlarındandır. Gelişme döneminde anne-baba tarafından
bazen çocuk, bazen yetişkin gibi algılanan çocuk, ne zaman ne şekilde
davranacağını bilemez. Gelişmekte olan bedenine, cinsel ve
duygusal gelişimlerine ayak uyduramaz, kimlik karmaşasına düşebilir.
Yetişkin baskılı ve disiplinli davranmaktan çok, gence karşı
sevgi gösteren, güven veren, önemseyen ve değer veren bir tutum içine
girmesi onun kimlik geliştirmesini kolaylaştıracaktır.
Ergen, birinin karşıtı ikizli duygular dile getirebilir. Yetişkinin
uzaktan denetimine ihtiyaç duyar. Aynı zamanda anne-babanın en yetişkinin
güvenini kazanmaya, kendine güvenilen bir insan olmaya ihtiyaç duyar.
Kendisine güven duyulmaması onda kaygı yaratır.
Ergenlik döneminin
temel özelliklerinden biri olan güvensizlik, ergenin atılgan, gösterişçi
ya da çekingen bir birey olmasına sebep olabilir. Bu evrede ergen, başkalarının
kendisi hakkında verecekleri hükümler konusunda aşırı
derecede duyarlıdır. Ergen bu dönemde kişilik arayışları
içindedir, arkadaş gurupları değişebilir. Ergen kendisi ile
çok ilgilidir. Ayna karşısında dakikalarca vakit
harcayabilirler.
Kararsızdırlar, elbise seçimine ve giyimine önem
verirler. Kendilerinin özgür bırakılmalarını isterler.
Ebeveyne isyankar tutum içine girebilirler. Bu dönemde okul başarılarında
düşme olabilir. Ergene karşı yetişkinin baskı ve
yasaklara dayanan disiplin anlayışı, olumlu ve yapıcı
olması gereken bu evreyi, çatışmalarla dolu, olumsuz bir döneme
dönüştürebilir.
Genç, ana-babasına güven duyduğu ölçüde,
sorunlarına onları da ortak eder ve böylelikle çözümü kolaylaştırmış
olur. Diyalogun çocukluk yıllarından bu yana kopuk olması, gençlik
döneminde gencin ana-babasıyla zıtlaşmasına, kutuplaşmasına
sebep olabilir. Zaman içinde genç gibi, ana – babası da, birbirlerinin
varlıklarından rahatsız olmaya başlarlar. Kuşaklar arası
çatışmaya sebep olan diğer etkenlerin başında, büyümeyle
yeni olanaklar edinen ergenin kendini yetişkin olarak kabul ettirme çabası
gelir. Ergen bu yolla kişiliğini kabul ettirmeye çalışır.
Davranışlarından dolayı kendisine çocuk muamelesi yapılan
genç, sık sık isyan eder. Aile için de ergene yöneltilen farklı
tutumlar, ergenin dengesizlik ve kararsızlığını artırırlar.
Eğer ergen, evde kendi gücünü kanıtlayacak bir girişimde
bulummuşsa, bu faaliyetini sürdürebilmesi için kendisine cesaret
verilmelidir.
Ergenin ilk girişimleri uygunsuz ve başarısız
bile olsa, tavır değişmemelidir. Bu işlemde ana-babanın
sabrı gerekebilir.Anne-babalar, öncelikle bu evrenin, gelişim gereği,
geçici bir bunalım dönemi olduğunun bilincinde olmalıdırlar.Bunun
yanında; anne-babalar objektif, dengeli, sabırlı ve kuvvetli
olmaya özen göstermelidirler.
Ergeni başkalarının önünde eleştirmemeye,
davranışlarını başkalarıyla kıyaslamamaya özellikle
dikkat etmelidirler. Ergenin artık bir çocuk olmadığının,
sözle ve davranışla hatırlatarak, onun için gerekli olan destek
ve güveni sağlamalıdırlar.
Kısaca, kuşaklar arası
çatışmaları ortadan kaldırmak için, yetişkinlerle
ergenler arasında dengeli ve düzenli bir iletişim kurarak diyalogu
gerçekleştirmek ve ortak değerler oluşturmak, en akıllı
çözüm yolu olmaktadır.
|
|