Gökyüzüne, o masmavi gökyüzüne baktığımızda, o güzelim bulutların arasına girip, kuşlar gibi uçmayı, özgürlüğün tadına varmayı kim istemez ki? Gürültülü bir ses duyup da, gözümüzü gökyüzüne çevirdiğimizde görürüz onları..Çoğu zaman gökyüzünde süzülüşlerini izleriz hayranlıkla, Gökyüzünün süsü, güzelliği onlar. Uçaklar….İnsanlar, gökyüzünde ucan kuşları gördükçe uçmak isterler. İnsanların bu uçma istekleri çok eskilere dayanır. Çoğu zaman kollarına bezler geçirip, kollarına kanat şekli vererek uçmaya çalışmışlardır. Ama, hem koşulları, hem de yetersiz çalışmaları buna izin vermemiştir.
Küçüklüğümden beri merak etmişimdir, uçakların o koskocaman dev varlıkların nasıl uçtuğunu, nasıl kalabildiğini gökyüzünde saatlerce..Eminim ki, bir çok insanın merak ettiği, ilgisin çeken şeydir bu…Yaptığım araştırmalarda, uçağın tam tasarlanmış yapısıyla, ilginç motor biçimiyle, müthiş bir araç olduğunu kavradım.
Uçağın uçmasını sağlayan kaldırma kuvveti, hava araçlarının havada tutunmaların sağlar. Bu kuvvet, uçaklarda kanatlardan, helikopterlerde ise pallerden akan havanın yarattığı etki ile oluşturulur. Uçağın uçmasını sağlayan diğer bir etken ise kaldırma kuvvetinin aksi yönünde olup, yerküre tarafından oluşturulan ağırlık etkisidir. Uçağın karşılaştığı hava molekülleri tarafından oluşturulan, uçağın ileri hareketini sağlayan itki kuvveti de uçağın hava kalıp, uçmasını sağlayan en önemli etkendir. Bu etkenler bir araya gelip, diğer yapılarla bütünleşerek, uçağın uçması için gerekli şartlar sağlanır.
Uçmayı gerçekleştiren ilk araçlar uçaklar değildir. Bir cismin havaya yükselmesi için, o cismin havadan daha hafif olması gerektiğini ve sıcak havanın soğuk havadan daha hafif olması gerektiğini ve sıcak havanın soğuk havadan daha hafif olduğunu ilk keşfeden bunu uygulamaya koyanlar, balonu icat edenler, yani Fransız Etienne ve Joseph Montgolfier kardeşler oldu. Bunlar bir balonu sıcak havayla doldurup, sonra serbest bıraktılar. Bunun sonucunda, balonun yükseldiğini gördüler. Bunun üzerine yapılan bir çok deneyle, yaptıkları balonun 2,5 km yol almasını sağladılar. Bu başarı üzerine, havada daha büyük araçların uçması, gerektiğini düşünerek, yeni uçuş yöntemleri aramaya başladılar.
19.yy sonlarına doğru makine ile çalışan uçaklar planlandı. Yapılan çalışmalar sonucunda uçakların motorları ağır olduğundan uçma imkanları azalıyordu. 20.yy başlarına doğru da bir çok çalışmalar ve buhar gücüyle çalışan çok kanatlı uçaklar yapıldı. Yapılan 50 kanatlı uçak sn sürmeden yere düştü. Yapılan değişik türde, değişik tasarıda uçaklar ve bunlara göre daha ilginç olan bir uçak vardı. Maxim’in uçağı..3,5 ton ağırlığında olan bu uçak da diğerleri gibi yere çakıldı.
Uzun zaman yapılan çalışmalardan sonra, başarıya ulaşan ilk uçağı Orville ve Wilbur Wright kardeşler yaptı. Wright kardeşler, iyi bir uçuş için temel maddenin, denge olduğunu belirlediler. Bunun yanında uçağa yerleştirebilecekleri türden hafif bir benzin motorunun yapımı için de çalıştılar. Flyer adlı uçak 17 Aralık 1903 tarihinde Orville’nin pilotluğu altında ABD’nin North Corolina eyaletinde Kitty Hawk Kasabası yakınlarında havalandı. Yerden 3m yükselerek 12 sn havada kalmayı başardı. ABD, uçakları ordusunda kullandı ve ordusunda uçak bulunduran ilk ülke oldu.
1900-1910 yıllarında gelişen havacılıkla bir çok kişi uçmayı başarmış ve ortaya konan ödüllerle, rekor üstüne rekor kırmışlardır. 1911 yılında Trablusgarp Savaş’ında ilk kez savaş aracı olarak kullanıldı. Daha sonra geliştirilerek, ilk hava filosu kurulmaya başlandı.
Uçmayı başardıktan sonra her şey kolay olsa gerek. Teknikler öğrenilmiş, tasarımlar tamamlanmış…Sıra okyanuslar üzerinden uçmaya, kıtalar geçmeye geldi. Havacılığın keyif veren, heyecanlandırıcı yanlarını aramakta sıra…Atlantik Okyanusu’nu geçmeye çalışan üç tane NC-4 tipi deniz uçağından, sadece birisi geçebildi. Her kırılan rekor kırıldığından, yeni denemelere başvuruldu. Günden güne mesafeyi arttırıp, zamanı kısıtlayarak geçmeyi denediler.
1919 yılında Fransız Raymond, New York ve Paris arasındaki uzun mesafeyi aralıksız uçarak tamamlayacak olan pilota 25.000 dolar para ödülü verileceği belirtilerek yarışma başlatıldı. Bir çok pilotun, adını havacılık tarihine yazdırmak için katıldığı bu yarışmada Charles Lindbergh birinci oldu. 21 mayıs 1927 tarihinde 33,5 saatlik bir uçuştan sonra Paris’e ulaşan Lindbergh’in şanı duyuldu.
Zamanla İngiltere, Almanya, Rusya da uçak üretimine başladı. Düzenli olarak ilk yolcu taşımacılığı ise 1914’de gerçekleştirildi. Kısa hatlar için yolcuların rahatlığı, uzun hatlar için ise hem yolcuların rahatlığı hem de hız faktörü öne çıkıyordu.
Zamanla, yapılan roketler kullanılmaya başlandı. Daha sonra ise Jet motorları yapıldı. 1928 yılında İngiliz buluşçu ve havacı Frank Whittle, uçaklarda gaz tribünü kullandı. Ve 1930’da Jet motorunun patentini aldı. Bu dönemde, hava kuvvetlerine katılan diğer bir hava taşıtı da helikopterdi. 1937 yılında, kolayca hareket edebilen helikopter yapıldı. Yüksek hızda uçabilen ya da aşırı sıcakta yol alabilen uçaklar denendi. Yani her fırsatta, her aşamada uçaklarla ilgili biraz daha ilerleme kaydedildi.
Türkiye’de uçak üretimi alanında bir çok çalışma yapıldı. Kayseri’de; Kayseri Hava İkmal ve Bakım Merkezi, Eskişehir’de uçak bakımı ile ilgili tesis, Ankara’da Etimesgut’ta bir uçak fabrikası, Türk Uçak Sanayi Anonim şirketi kuruldu. Bu şirketler günümüzde de F-16 Jet uçakları olmak üzere, çeşitli faaliyetlerde bulunmaktadır.
Çağlar boyunca, yıllar boyunca, sadece bir balonla, bir merak sonucu başlayan uçuşların, şu anki hali gerçekten tartışılmaz. Bunca yazıdan sonra tek bir şey takılıyor insanın aklına..Sam’dan kasırga mı oluşur, kasırgadan sam mı?