(2)
Batı Ordusunda Türk Hava Harekatı:
Batı ordusu Manastır muharebelerinden sonra Adriyatik denizi
sahillerine doğru batıya çekilmiş ve kurtarılabilenler
limanlarda gemilere bindirilerek Doğu Cephesine gönderilmişlerdir.
Batı Ordusunda bulunan iki uçak Selanik'te yakılmış olduğundan
savaşın sonuna kadar Osmanlılar tarafından bu cephede hava
faaliyeti olmamıştı.
Sırpların uçak faaliyeti hakkında da bir belge elde edilememiştir.
Yunanlıların elinde bulunan ve savaşın başlangıcında Teselya
Yenişehir'inde bulunan uçaklar, Batı ordusunun çekilmesi dolayısıyle
serbest kalmış ve düşmana azimle karşı koyan Yanya kalesine
karşı kullananılmışlardır.
(3) Edirne Müstahkem Mevkiinde Türk Hava Harekatı:
3 Şubat 1913'de çatışmaların yeniden
başlaması üzerine Edirne'ye karşı düşman gözetleme ve
propaganda uçuşları yeniden başladı. Aslında Bulgarlar ateşkes
resmen sonra ermeden de bu işe başlamışlar ve 2 Şubat 1913'de
ateşkes şartlarına aykırı olarak bir balon uçurmuşlardır.
Bundan sonraki günlerde de yani 4 ve 5
Şubat 1913'de Demirhanlı'dan bağlı bir balon uçurduğu gibi 5
Şubat'da bir düşman uçağı Sultan Selim Camisine bomba ve
bildiri atmıştır. Camiye atılan bombalar isabet etmemişti.
Düşman Edirne'ye karşı yavaş, yavaş
kuvvet yığmakta ve kesin taarruz için Edirne'nin doğu bölgesinde
esaslı hazırlıklar yapmakta idi. Bunun için bu cephede Bulgarlar
kaleyi savunanların keşiflerine karşı daha hassas olduğu gibi
cephedeki değişiklikleri de daha dikkatle gözetleme ve takip
etmekte idi.
11 Şubat 1913'de bu cephede bulunan iki
bağlı balon cephenin çeşitli yerlerinde uçurularak keşif ve gözetlemede
bulunmuşlardı.
21 Şubat 1913 günü bir düşman uçağı
Edirne'nin güney doğusunda Hacılar Ezanı civarına indiğinden
esir edilmişti. Yanlışlıkla Türk hatlarının gerisine inen bu
uçak Petresburg filosuna mensup bir Rus uçağı olup 77 numarayı
taşımakta idi.
İstanbul'dan alınan telsiz mesajlarına
göre bu günlerde bir Osmanlı uçağının Edirne'ye gelmesi
bekleniyordu. Rus uçağı yere inince uçağımız geldi diye
herkes sevinmiş ise de az sonra gerçek anlaşılmış idi.
Savaşın başından beri Edirne'ye gönderilmek
istenen uçak için bir çok emirler verilmiş, gidip gidemeyeceği
uzun, uzun incelenmiş ise de bir sonuca varılamamıştı. Sonunda
3 Şubat 1913 günü Fen Kıt'ası Müfettişliğinden 7737 sayı
ile Genel Karargaha gönderilen yazı gerçeği ortaya çıkarmakta,
ne sebepten ötürü gidilemiyeceği açıklanmaktadır. Bu yazının
daha önce yazılması ve gerçeğin bütün acılığı ile ortaya
çıkarılması daha doğru olurdu.
"Pilot subayların üç, dört aydan
beri Avrupa'da yaptıkları eğitimin sonucu olarak bunlardan bir
ikisi basit küçük turlar yapmakta olup Teğmen Nuri efendi diğerlerine
nazaran başarı göstermiş ise de Avrupa'da aynı pilotlar ancak
bir iki sene eğitim aldıktan sonra büyük turlar yapabilmekte
oldukları, Nuri efendinin Yeşilköy - Edirne hattını başarıyla
tamamlaması ve Edirne kalesine katılması çok zor olmakla beraber
söz konusu kişinin Çatalca etrafında yapmış olduğu göreve kıyasla
burada kendisinden daha fazla yararlanılabileceği ve misal olarak,
bir defa mevcut benzini ile Edirne kalesine gitse bile müstahkem
mevkiide yapılacak görevler için saf benzin ile uçak için yedek
parça bulunamayacağından...."
Bu suretle Edirne kalesine bir havacımızın
gönderilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmış ancak,
kaledekilerin bundan haberi olmadığından her gün uçak beklemişlerdi.
Düşman uçaklarının Edirne'de yaptığı
etkiyi anlamak için Tuğgeneral Remzi YİĞİTGÜDEN tarafından
yazılmış olan 1912-1913 Balkan Savaşı'nda Edirne Kale
Muharebeleri kitabında bu konu şöyle anlatılmaktadır.
"Bulgarlar çatışmaların tekrar
başladığı günden itibaren her cephedeki Türk hatlarını ve
Edirne'yi devamlı olarak bombardıman altında tutuyor, şehri bir
an ateşsiz bırakmıyor, uçaklarından atılan bombalarla,
bildirilerle halkın ve askerlerin moral gücünü kırmaya uğraşıyordu.
Bu bildiriler Ocak ayının 23 ve 24 ncü
günleri atılmıştı. Müstahkem Mevki Komutanlığı bu gibi
bildirilerin toplanmasını ihmal etmemekle beraber, bunların kötü
etkilerini yok etmek için de her düşman propaganda faaliyeti karşısında
askerlerine ümit verici tebliğler yapmaktan ve halkı yatıştırıcı
bildiriler basıp yaymaktan usanmamıştı.
Müstahkem Mevki Komutanlığı, karşısındaki
düşmanın yaptığı hazırlıkların nasıl bir sonuç doğuracağını
kestirmiş bir durumda oluğundan, kaleye tahsis edilecek uçağın
moral üzerinde ve hem de düşman hazırlıklarından bilgi
toplamak konusunda yaratacağı faydaları yana yakıla başkomutanlığa
arz etmiş ve her başvurusunda yakında kaleye bir uçak gönderileceği
sözüyle avutulmuştur.
Kaleye gerçekte hiç bir Türk uçağı
gönderilmemiştir. Kaledeki biricik sabit balon ateşkesten sonra
hiç uçurulmamış, buna karşılık düşmanın iki balonu zaman,
zaman Batı cephesinde Enesköyü, Döllük ve Batı cephesinde Güneş
çiftliği ve Demirhan'lı civarlarında kendilerini göstermiştir.
Kendi elimizde hiç bir hava aracı yokken düşman hava araçlarının
kale hava sahasında uçmasının veya uzaklardan havalanıp kalenin
en gizli yerini göz hapsine alacak bir durum göstermesinin hazin
ve acı tesirini iyi bir şekilde anlamak için kalede kuşatma altında
kalanların duygularına başvurmak gerekir. Her gün bir Türk uçağının
gelmesi beklenirken günün birinde 8 Şubat 1913 akşamı işaretsiz
bu uçağın gelip Doğu cephesi gerisine, Hacılar Ezanı gerisine
inişi, Edirne kalesinde ani ve genel bir bayram yaratmıştı ki,
bu uçağın bir Rus subayı tarafından idare edilen ve kaleden
Mustafa Paşa'ya görevli giden ve yanlış bir manevra sonucu kale
içerisine inmek zorunda kalan bir Bulgar uçağı olduğu kısa bir
zaman sonra anlaşılınca, babasından kuvvetli bir ümitle oyuncak
bekleyen bir çocuğun bunu elde edememesiyle uğrayacağı yürek sızısı
hemen bütün askerleri kaplamıştır. Tuhaf bir tesadüf eseri aynı
günde bir Türk uçağının kaleye gelmesi bekleniyordu.
Şimdi anlatılırken de çocukca ve pek
sade görünen bu manevi sızılar ve yukarıda anlatılan bazı acı
şartlar ve yokluklar hiç şüphesiz başta Müstahkem Mevkii
Komutanlığı da olduğu halde diğer komuta kademesinin de çoğunda
fena etkiler yaptı, direnci kırdı, muharebe isteğini zayıflattı.
Belki bazı komuta kademesiyle, askerlerin az bir kısmı her türlü
kötü şartlar içinde dahi kuvvetli düşüncelerini ve sağlam
sinirlerini hiç bir zaman bozulmadan korumuşlardı. Ne çareki bu
mümtaz nitelikler küçük bir grubu kapsamıştı. Çoğunluk hiç
şüphesiz maddeten ve manen sarsılmıştı."
Ateşkes sırasında durmuş olan şehrin
bombardımanı yeniden başlamıştı. Bir çok mal ve can kaybından
başka moral üzerinde fena etki oluşuyordu. Bu topları susturmak
veya kale civarından biraz uzaklaştırmak için yerlerinin öğrenilmesi
gerekiyordu. Elde bulunan sabit balondan hiç bir zaman yararlanılamamıştı.
Müstahkem Mevki Komutanlığınca
kalenin bir tek sabit balonu da Doğu cephesi komutanlığı emrinde
Tınaztepe'ye gönderilmek istenmiş ve bu suretle Bulgar toplarının
yerlerinin tespiti çareleri aranmıştı. Ancak, son uçuş gazını
da kullanan ve yetişmiş personeli olmayan bu balondan hiç bir
fayda elde edilememişti.
Bulgarların da bu yeni silahlardan
yeteri kadar yararlanamadıkları anlaşılmaktadır. Bir yazıyada:
"Bulgarların sabit balonları çoğu kez sivil pilot ve rasıtlarla
kullanmak zorunda kaldıkları, uçaklardan hedef keşifleriyle atış
tanzimlerinde yararlanamadıkları iddia edilmekle beraber...."
denilmekte ise de: Bulgarlar, kuşatmanın devamı süresince, fırsat
buldukça, uçaklarla bildiri ve bomba atmışlardı.
Bir yandan Bulgarlar, kaleyi savunanların
moralini bozarak teslim olmaya zorlamak için Yanya'nın susmasını,
Gelibolu'da Türk yenilgisini ve Edirne'ye 140.000 kişilik bir
ordunun hücum ettiğini anlatan bildirileri ve bombaları uçaklarla
atmaktan geri kalmıyorlardı.
Bulgar uçakları Doğu cephesinde az çok
faaliyette bulunmuşlardı. Ancak devamlı ve etkili bir
faaliyetleri görülmemişti. Yalnız Notilus isimli bir uçak ile
bir Bulgar subayının Gelibolu ve Çanakkale bölgesi üzerinde uçtuğu
savaştan sonra gazete haberlerinde yer almıştı.
28 Şubat 1912 tarihinde Gelibolu'dan Başkomutanlık
Vekaletine yazılan aşağıdaki telgrafta bahsedilen uçak belki de
budur.
"Bu gün kuzey yönünden Gelibolu
üzerine gelen bir düşman uçağı kasaba dışında Değirmenlik
civarına bir bomba atmışsa da hiç bir zarara sebep olmadığı
ve bombanın düştüğü yerde tahmini olarak 25 santimetre çapında
ve 15 santimetre derinliğinde bir çukur oluştuğu bizzat
yerinde tesbit edilmiş olduğu.."
Ruslardan başka
Fransızlardan da yardım gören Bulgar havacılığı bütün
faaliyetlerini Edirne'ye yöneltmişti.
(4) Osmanlı Ordusunun İleri Hareketi:
Balkan muharebesi devam ediyordu.
Osmanlı ordusu Çatalca ve Gelibolu müstahkem mevzileri gerisine
çekilmiş noksanlarını tamamlamakta, gün geçtikçe
kuvvetlenmekte idi.
Osmanlılara karşı birleşmiş
olan Balkan Devletleri ellerine geçirdikleri memleketlerin
taksiminde anlaşamıyorlardı. Bulgarlar bütün Makedonya ve
Trakya'yı da içine almak üzere büyük bir Bulgaristan kurmaya çalışırken,
Yunanlılarla Sırplar da kendi paylarının daha büyük olmasını
temine çalışıyorlardı.
Aralarındaki anlaşmazlık sonunda
onları savaşa sürükledi. Sırplar, Yunanlılar ve hatta Romanyalılar
Bulgarlara karşı silaha sarılarak Bulgaristan'ı işgale başladılar.
Osmanlı ordusu da 12-13 Temmuz
1913'de Bulgarlara taarruz ederek Kırklareli ve Edirne yönüne
ilerlemeye başladı.
Ordunun ileri hareket hazırlıkları
önceden başlamış ve uçaklarımızın da bu ileri yürüyüşe
katılmaları için girişimlere başlanmıştı. Başkomutanlık
Genelkurmay'ından Hava Okulu Müdürlüğüne yazılan 7 Temmuz
1913 gün ve 1114 sayılı emir bu hazırlığın başladığını göstermektedir.
"Hareket esnasında uçaklarımızın
ara istasyonları görevli olarak gitmeleri uygundur. Yalnız üç kıta
uçağa ait benzin, seyyar hangar ve diğer levazım malzemelerinin
sevk ve nakli için gerekecek araba miktarının
belirlenerek......"
Ordunun ileri hareketi başlamıştı.
Keşif yapmak üzere havalanan uçaklarımıza yürüyüş kolları
tarafından ateş edildiğinden bunu önlemek için Başkomutanlık
Vekaleti'nden 17 Temmuz 1913 gün ve 1412 sayılı sağ ve sol kanat
grup komutanlıkları ile 2 nci Kolordu Komutanlığına yazılan
bir emirde bu hususta dikkat edilmesi istenilmekte idi.
"Ordumuzun ileri hareketinde görev
yapan iki uçağımıza geride bulunan kıtalarımız tarafından
ateş açılmış ve bir uçağımız üç yerinden önemli olmayan
yara almıştır. Aslında şimdiki durumda bölgedeki harekatımız
dahilinde düşman uçakları mevcut olmamakla beraber yine bir önlem
olarak bundan böyle uçaklarımızın uçacakları gün ayrıca
bildirileceğinden uçaklarımıza ateş edilmekten sakınılmasının
birliklere duyurulması...."
Yarın Yeşilköy'den Çorlu'ya iki
uçağımız hareket edecektir. Uçucularımızdan bazılarına bir
maaş oranında para verilmesi hakkında Başkomutanlık Vekaletinin
20 Temmuz 1913 gün ve 3206 sayılı teklifi aşağıdadır:
Harbiye Nezaretine
Özet: Savaşa katılan pilot subaylara birer maaş ödenmesi hakkında.
Hava Okuluna mensup olup ekte isimleri
bulunan subaylara misafiri bulundukları 3 ncü İtfaiye Taburundan
bir maaş ödenmesi için gerekli işlemin yapılmasına izin
verilmesi arz olunur.
Yüzbaşı Fesa efendi.
Yüzbaşı Salim efendi.
Yüzbaşı Refik efendi.
Teğmen Nuri efendi.
Teğmen Fazıl efendi.
Asteğmen Fethi efendi.
Osmanlı ordusu Trakya'yı
kurtarmak için ilerledikçe uçaklarımız da meydandan meydana atlıyarak
orduyu takip etmekteydi.
Başkomutanlığın 18 Temmuz
1913'de hareket edeceğini bildirdiği uçaklarımız uçarak Çorlu'ya
gelmişlerdi. Çorlu'dan sonra Babaeski'ye uçacaktı. Hava şartları
yüzünden 22 Temmuz'a kadar uçulamadığı aşağıdaki 1860
numaralı telgraftan anlaşılmakta ise de, 23 Temmuz tarihli
telgraf, değil Babaeski, Edirne'ye bile uçulduğunu
bildirmektedir.
Tel/1865
Çorlu
22 Temmuz 1913
Başkomutanlık İkinci Şube Müdürlüğüne
Maalesef havadan dolayı uçulamadı.
Yarın Mars Babaeski'ye gelsin. Ben de şimdi bir görev verirseniz
yarın sabah görevi tamamladıktan sonra Babaeski'ye, eğer mümkünse
Edirne'ye inerim. Bleriot ve REP uçakları yarın sabah Babaeski'ye
geleceklerdir. Ağırlıkları yarın sabah hareket ettirilecektir.
Yanlışlıkla Muratlı veya Lüleburgaz'a gönderilen yedek parçalar
devamlı olarak söylenmesine rağmen gelmemiştir. Mümkünse
oradan telgrafla arattırılarak Babaeski'ye trenle gönderilmesi
arz olunur. Cevap ve göreve ait emri bekliyorum.
Kurmay Yüzbaşı Kemal
Tel/
Edirne
23 Temmuz 1913
Başkomutanlık İkinci Şube Müdürlüğüne
Olaysız olarak Dimetoka üzerinden
Edirne'ye indik. Akşam Cesri Mustafa Paşa - Cebice yönünde uçmak
istiyorum. Eğer benzin bulursam. Uçaklara ait ağırlıklar, hiç
olmazsa, şimdi orada bulunan hayvan arabasının süratle Edirne'ye
gönderilmesi arz olunur. (Bu seyahati yapan Mars uçağı ve pilotu
Teğmen Nuri'dir.)
Kurmay Yüzbaşı Kemal
Başkomutanlık İkinci Şube Müdürlüğü
Kâzım Beyefendiye
Gerek havanın muhalefeti ve
gerekse benzin ikmali nedeni ile dün sabah ve havanın muhalefeti
nedeni ile de dün akşam ve bu sabah uçulamamıştır. Dün gece rüzgârın
şiddetinden açıkta kalan uçağın bir kaç teli kopmuştur. Uçak
ile iş görülebilmesi için hangar ve malzemelerin bu akşama
kadar otomobille buraya sevki gerekmektedir. Aksi takdirde dün ıslanan
ve bugün sıcaktan etkilenen uçak ile iş görülemiyecektir. Her
halde bir yük otomobiliyle eşyanın gönderilmesi ve bu gün Nuri
efendiye benzin ve makinist gönderilmesi.....
Kurmay Yüzbaşı Kemal
|