Solkanat Komutanlığı emrinde ve
Kırklareli'nde bulunan uçağa ait bir hangar fırtına yüzünden
yıkıldı. Bu konudaki istek 13 Eylül 1913 gün ve 2887 sayılı
yazı ile Başkomutanlık Vekaleti'ne arz edilmişti.
"Geçenki hasarın bir
derecede tekrarının önlenmesi için uçak çadırının etrafına
tahta yük inşa ettirilmiş ise de bu geçici tedbir doğal olarak
kış mevsiminde yeterli olmayacağından takdim kılınan önkeşif
uygun görülürse Karahızır'da uygun görülen yerde hangar
kurulması da mümkün olacaktır. Önceden arz edildiği gibi
Edirne'deki gibi taşınabilir tombaz ambarının buraya nakline
emir buyurulursa kış basmadan önce uçaklara daha korumalı bir
hangar yapılacağı arz olunur."
Sağkanat Ordusu Komutanı Ferik Ömer Lütfü
İkinci Kolorduya bağlı uçak bölük
komutanlığının 15 Ekim 1913 gün ve 14 sayılı; İkinci Kolordu
Komutanlığının 28 Ekim 1913 gün ve 3620 sayılı yazıları
birliğin durumunu göstermektedir.
Sayı:14
15 Ekim 1913
Tayyare Müfrezesi
İkinci Kolordu Komutanlığına
1. Dün sağkanat komutanlığından
aldığım emir üzerine İkinci Kolorduya müfrezemle katıldım.
2. Kış mevsiminin gelmesi dolayısıyle
uçağın korunması gerekli olduğundan, öncelikle uçağa özel düzgün
ve sağlam bir hangarın inşaasına,
3. Ufak bir tamirhane, subay ve
personelin kalması için bir baraka inşaası,
4. Pilot subayların kısmen hayatı,
Fransa'da çalışmış iki makinist personelin vicdanına kaldığından,
bu personelden tam anlamıyla yararlanmak için asli maaşlarından
ayrı dört mecidiye ödenekleri olup dört aydan beri bu ödenekten
yoksun kalan makinistlerin refahlarının temini aksi halde uçağın
faal halde bulunmayacağı,
5. Hangar inşaatı için öncelikle
emir verilerek, bundan böyle çadırda toz, toprak ve yağmur altında
kalacak uçağın kurtarılması,
6. Eylül'ün 27 nci günü yapılması
emredilen görev esnasında uçağın çok çalışmasından motorda
bazı düzensizlik görülmüş ve oldukça küçük bir kaza geçirilmiştir.
Bu nedenle, uçaktan da emin olmak için inşaat bitinceye kadar bu
uçağı iade edip yerine henüz Fransa'dan satın alınan ve bazı
değişiklikleri olan Bleriot uçaklarından birisinin
getirilmesinin uygun olacağı düşüncesiyle bu konuda emir
verilmesi....
İkinci Kolorduya bağlı Uçak Bölük Komutanı
Yüzbaşı Mehmet Salim
Sayı/3620
Kırklareli
21 Ekim 1913
1. Kırklareli'nde bulunan uçak çatı
altına alınıyor. Bu çatı uçağın rüzgardan korumasına
yeterlidir.
2. Uçak bölüğü komutanının
verdiği öneri takdim kılındı. Gereği emirlerinize arz olunur.
İkinci Kolordu Komutanı Mirliva Hasan İzzet
Sayı/41
Edirne
21 Ekim 1913
Başkomutanlık Vekaletine
Bu sabah altıyı on geçe Rasıt
Topçu Teğmen Sadık efendi ile görev yapan uçağımız iki
silindirin piston kollarının kırılmasından Tunca ile Meriç
nehri arasında ağaçlık bir yer üzerinde motor durmuş ise de
pilot Teğmen Nuri efendinin yeteneği sayesinde uçağa ve
kendilerine birşey olmamıştır. Makinedeki arızanın, hava
okuluna nakli halinde veya gerekli malzeme gelirse üç ile dört gün
içinde tamir edilerek yine görev yapılabileceği arz olunur.
Solkanat
Ordusu Kurmay Başkanı Yüzbaşı Enver
Sayı/799 Edirne
24 Ekim 1913
Özet:
Uçak ile İstanbul'a giden iki subaya para ödülü verilmesi.
Başkomutanlık Vekaletine
Ekim ayının 24 ncü günü
Edirne'den kolordu telgraf müfrezesi subayı Üsteğmen Hami efendi
ile birlikte görev yapan Teğmen Nuri efendinin üç saat beş
dakika içinde Yeşilköy'deki Okula vardıkları Okul Müdürlüğünün
telgrafından anlaşılmıştır.
Gittikçe gelişen ve askeri bakımdan
önemi artan havacılığın bizde oluşan gelişmeye doğru atılan
bu ilk adımın başarıyla sonuçlanması ne derece öğünme ise
bunu denemeye istekli olanların medeni cesaretleri ve ahlaki
metanetlerinin de o derece ödüllendirmeye layık oldukları anlaşılmaktadır.
Diğerlerine istek ve gayret olmak üzere söz konusu kişilerin
onar lira para ile ödüllendirilmelerinin uygun olacağı düşünüldüğünden
onayınıza ve emirlerinize sunulur.
9 ncu Kolordu Komutanı Mehmet Ali
Pilot Teğmen Nuri'nin bu
seyahatinden bir kaç gün sonra Pilot Yüzbaşı Salim de uzun bir
uçuş yapmıştır.
Kırklareli'nden Yeşilköy'e dönen
Yüzbaşı Salim yanında rasıt olarak Kurmay Yüzbaşı Kemal olduğu
halde Yeşilköy yönünde uçuyorlardı. Hava çok kapalı ve alçak
bulutlarla da dolu olduğu için 15 derece bir pusula sapması ile
Marmara denizini aşarak Manyas taraflarına inmişler ve indikleri
yere yakın bir köyde geceledikten sonra ertesi sabah Bandırma'ya,
oradan da Yeşilköy'e uçmuşlardır. Bu suretle ilk defa olarak
bir gün arayla birincisinde bilmeyerek, ikincisinde bilerek Marmara
denizi Türk havacıları tarafından ilk defa aşılmıştır.
Sonunda 29 Eylül 1913 yılında
Balkan Savaşı sona ermişti. Avrupa'da havacılık durmadan
ilerliyordu. Ordumuz havacılığının da Avrupa'lılarla beraber yürümesi
gerekiyordu. Bunun için bol malzeme, çok uçuş ve iyi bir teknik
şarttı. Bunların hepsi para ile olacak şeylerdi. Küçük bir
para ile havacılığın yürümeyeceğini anlayan Kurmay Albay Süreyya
(İLMEN) Fen Birlikleri Genel Müfettişliğine verdiği bir
raporda:
"Osmanlı ordusunda uçak ve
balonculuğun gelişmesi için 'donanma ve milli savunma' yardımlarından
bir miktarının balon ve uçaklar için ayrılmasının usul haline
getirilmesi" istenmektedir.
İkinci müşrutiyetin ilk yıllarında
yüksek sevk ve idare bakımından önemli bir konusu üzerinde
oldukça önemli tartışmalar yapıldı.
İmparatorluk hudutlarının
binlerce kilometrelik bir kısmı denizlerle çevrilmişti. Balkan,
Anadolu ve Arap yarımadaları üzerinde yayılmış olan
imparatorluğun birliğini korumak için kuvvetli bir donanmaya
ihtiyaç vardı. Donanmanın kurulması için paraya; hem de pek çok
paraya ihtiyaç vardı. Devletin cılız bütçesi ile ordu ve
donanmanın aynı zamanda canlandırılması imkan dışında idi.
Yine milletin vatan sevgisine başvuruldu.
Yardım toplamak için donanma cemiyeti kuruldu ve toplanan para ile
o zamanın en kudretli muharebe kruvazörlerinden olan Sultan Osman,
Fatih ve Reşadiye kruvazörleri satın alındı (Birinci Dünya
Savaşının başlaması üzerine İngiltere'de yapımı biterek Türklere
teslim edilmek safhasında olan bu gemilere İngilizler el koyduğundan
donanmaya katılamamışlardır.). Fakat iş bu kadarla kalmıyordu.
Donanmanın barınması için limanlar, bu limanları memleket içine
bağlıyacak demiryollarına da ayrıca gereksinim vardı.
Bunlara ek olarak kara ordusunun doğudan
batıya veya aksi yönde nakli, erzak ve cephanenin gönderilmesi için
yurdu baştan başa kat edecek demiryollarına ve karayollarına lüzum
vardı ve bu gereksinim o kadar büyük ve kapsamlı idi.
Daha kuvvetli bir düşman karşısında
donanma hareket serbestliğini kaybederse ne olacaktı. Donanmadan
önce yurdu demiryolları ile bir çelik ağ gibi örmek daha iyi
bir düşünceydi. Bu suretle düşmana karşı her yerde gereken
kuvvetleri toplamak mümkün olabilirdi.
Çok kuvvetli bir donanma, deniz üsleri, tersaneler
yapacak yerde önceden demiryolu ağını kurmak daha iyi idi. Fakat
ikinci meşrutiyetin ilanından sonra iş başına geçen hükümetler
herhangi bir proğramı tatbik edecek zamanı bulamadılar. Birbiri
ardına İtalyan ve Balkan Savaşlarına girmeye zorlandılar.
Sudan kalkıp inen uçaklar henüz
Türkiye'ye gelmemişti. Kurmay Albay Süreyya 3 Kasım 1913 gün ve
İkinci Şube 1100 sayılı raporu ile bir deniz uçağının alınmasını
istemişti.
"Sözünü yerine getiremediğinden
dolayı Bristol fabrikasından geriye alınan para ile Hidroplan
denilen deniz uçaklarından bir tanesinin satın alınması, halen
uçaklarımız arasında bu cinste uçak bulunmamaması sebebiyle
uygun görülmekte olduğundan lütfen arzımın kabulü...."
1910 senesi 28 Mart'ında ilk defa
olarak bir uçak sudan havalanmayı ve uçuşu bitirdikten sonra
suya inmeyi başarmıştı.
Hanry Farbri isminde bir mühendis
tarafından yapılan ve yine kendisi tarafından uçurulan bu uçağın
uçuşunu takip eden günlerde bir çok firma deniz uçağı yapmaya
başladı.
1912'den itibaren Monaco, Saint
Malot, Thames, Escout havacılık toplantılarında deniz uçakları
için özel yarışlar düzenlendi. Bu suretle deniz havacılığı
da karadaki gibi insanlığın işine yarar bir hale girdi.
İlk defa olarak Türkiye'ye 1914
senesinde bir Curtis uçağı gelmiştir.
Havacılırımız Yeşilköy'de
nispeten daha uygun şartlar altında çalışmaya başladılar. Uçaklar
için hangar, tamir için atölye vardı. Bütün sanatlarlar oraya
toplanmıştı. Noksan bir çok malzemenin İstanbul'da bulunması mümkündü. Havacıların
yatacak, dinlenecek daha uygun yerleri vardı ve kendi uçaklarına
da artık alışmışlardı.
Bu şartlar altında havacılırımız
uçuşla meşgul oluyor, tek uçak uçuşundan sonra iki uçak bir
arada kol uçuşu yapılıyor, bunda da melekeleri artınca üçlü
filo uçuşuna başlıyorlardı.
İşte 14 Kasım 1913'de havacılırımızın
filo ile Yeşilköy - Edirne gidiş-geliş seyahatini başarmaları
bu çalışmaların bir sonucudur.
Filo olarak uçan havacılırımız şunlardı
Birinci uçakta Pilot Yüzbaşı Fesa
İkinci uçakta Pilot Üsteğmen Fethi
Üçüncü uçakta Pilot Üsteğmen Fazıl
Takip edilen uçuş güzergahı
Yeşilköy - Büyükçekmece - Silivri - Çorlu - Lüleburgaz -
Babaeski - Havsa
Filo öğleden önce Yeşilköy'den
hareket ederek çok bulutlu bir havada bir saat 50 dakikada
Edirne'ye gelerek yere inmişlerdi.
Öğle yemeğinden sonra saat
14.00'da Edirne'den kalkan havacılırımız saat 16.20'de Yeşilköy'e
inmişlerdi.
14 Kasım 1913'de 400 kilometreden
fazla uçuş yapılmıştı. Hava çok bulutlu olduğundan saatlerce
bulut üstünde takdire layık bir şekilde uçulmuştu.
17 Kasım 1913 gün ve 2105 sayılı
raporu ile Kurmay Albay Süreyya (İLMEN) havacılık yayını için
girişimde bulunmuştu.
"Balon ve havacılık kuruluşumuzun
henüz başlangıcında olduğumuz bilinmektedir. Gelecekte bir çok
balon ve uçak bölüklerimiz olacağı da tabiidir. Şimdiye kadar
bu sınıfa katılan ve ileride katılacak olan subayları, balon ve
havacılık konusunda Avrupa'da her dakikada meydana getirilen gelişmelerden
haberdar edecek olan havacılık adı altında ve şimdilik yeter
miktarda bir derginin yayınlanmasına emir verilmesini pek uygun
bulmaktayım. Bu dergiye ordu subayları ve hatta sivillerin dahi
balon ve uçaklar hakkında bir fikir edinmek amacıyla abone
olmaları mümkün olduğu gibi uçak ve baloncu subaylarımız da
icra edecekleri tecrübeler için bu dergide bizzat yayın yaparak
diğer arkadaşlarını kendi tecrübelerinden haberdar
edeceklerinden balon ve havacı subaylarımızın gelişmeleri yönünde
çok fazla hizmet edeceği açıktır. Bir senelik masrafı da 50
Osmanlı lirasını geçmez düşüncesindeyim. Bu miktarın bir kısmının
abone dolayısıyle alınmasına bile bu fedakarlık pek az bir şeydir.
Durumun incelenerek uygulanması....."
Savaştan sonra Avrupa'dan Türkiye'ye
bir çok yabancı havacı gelmeye başladı. Fransız, Alman ve İngiliz
havacılarından başka Rus ve Bulgar havacılarının da serbestçe
Çatalca ve Çanakkale gibi savanbu bölgelerimizin üzerinde uçması
ve buralardaki tahkimat şebekesinin bu uçaklarda bulunan şahıslar
tarafından görülüp tesbit edilmesi ve hatta fotoğraflarının
bile çekilmesi mümkün olduğundan, diğer Avrupa ülkelerinde
olduğu gibi memleketimizde de yasak bölgelerin ayrılması ve ilan
edilmesi Kurmay Albay Süreyya tarafından önerilmiş ve 9 Aralık
1913'de bu konuda bir harita basılarak ilgililere dağıtılmıştı.
|