f.
BOĞAZLAR İLE KARADENİZ VE EGE DENİZİ KIYI BÖLGELERİNDE HAVA
HAREKATI:
İstanbul ve Çanakkale boğazları, Karadeniz, Marmara ve Ege
denizini birbirine bağlyan ve her türlü deniz ulaştırmasına
uygun olan bir geçittir. Bu geçidin doğu kıyıları Anadolu'nun,
batı kıyıları da Trakya'nın doğal yapısının etkisi altında
bulunur.
Coğrafi durumu nedeniyle boğazlar, tarih boyunca çeşitli büyük
devletlerin ihtiras ve emellerini üzerinde toplayan büyük bir değer
taşır. Siyasi, stratejik ve ekonomik önemiyle; Karadeniz ve
Akdeniz devletlerinin en kısa yoldan ilişkilerinin kurulmasını
sağlar.
Eski dünyanın hemen ortasında bulunan Türkiye, boğazları
sayesinde üç kıt'a arasındaki ulaştırmayı sağlayan yollara
geçit veriyordu. Bu nedenle boğazların ekonomik, ticari ve
stratejik önemi büyüktü. Boğazları elinde bulunduran taraf,
Marmara'ya hakim olmakta ve bu denizi, donanma için emin bir üs
olarak kullanmak suretiyle, duruma göre Karadeniz ve Akdeniz'de
harekatı devam edebilmekte idi. Ayrıca boğazların kapatılmasıyla
Karadeniz devletlerinin Akdeniz devletleriyle karşılıklı yardımlaşmaları
kesilebilmekteydi.
Düşman, Trakya'yı ele geçirdikten sonra boğazlar, doğal bir
savunma hattı olarak Anadolu'yu arkasında saklar. Bu kadar önemli
avantajları olan boğazlar bölgesinin kuzey, güney ve batı yönleri
Karadeniz, Marmara ve Ege denizleriyle, diğer yönleri Anadolu ve
Trakya ile çevrilmişti.
Kara ile çevrilen kısımların arazisi arızalı olmayıp, büyük
kısmı fundalıklarla örtülü ve kısmen de ormanlıktır. Boğazlar
bölgesine yönelecek düşman taarruzları, genel olarak Karadeniz,
Ege denizi ve Trakya'dan olabilecekti.
Boğazlar bölgesinin düşman hava akınlarına karşı hava
savunması ve boğazlara karşı denizden ve karadan yapılacak düşman
taarruzi harekatının daha boğazlar bölgesine yaklaşmadan önce
havadan keşfedilmesi, yaklaşan düşman deniz ve kara kuvvetlerine
havadan taarruz edilmesi için kullanılacak hava kuvvetlerine uygun
düzlükleri genellikle bölgenin her tarafında bulmak mümkündür.
(1) İstanbul Boğazı İle Çevresinde Hava Harekatı ve
Faaliyetleri:
(a) 1914 Yılı Hava Harekatı ve Faaliyetleri:
1914 yılında önemli bir hava harekatı ve faaliyeti olmamıştı.
(b) 1915 Yılı Hava Harekatı ve Faaliyetleri:
Karadeniz ve kuzey batıdan gelecek tehlikeler için İstanbul ve
dolaylarında kuvvetli birlikler bulunuyordu. Boğaz tahkimatı pekiştirilmiş,
düşman gemilerinin İstanbul Boğazına girmemeleri için boğaz
mayın tarlaları ile kapatılmıştı.
Kıyılara ve İstanbul Boğazına yaklaşacak düşman deniz
kuvvetlerinin gözetlenmesi ve keşif için Yeşilköy'deki okul uçaklarından
baydalanılıyordu.
5 Mayıs 1915'de Karadeniz Boğazına yaklaşan düşman donanmasının
hareketini izlemek amacıyla görev alan Fevzi ve Rasıt Teğmen
Sami'nin uçağı Belgrat ormanlarında düşmüş ve içindekiler
şehit olmuşlardı. Bundan sonra Karadeniz Müstahkem Mevki
Komutanlığının onayı ile bir balon müfrezesi Beykoz civarına
yerleştirildi. Bu balon 400-500 metre yükseklikten yaklaşan düşman
deniz kuvvetlerini gözetlemek suretiyle boğaz bataryalarına ateş
tanzimi yaptıracaktı.
(c) 1916 Yılı Hava Harekatı ve Faaliyetleri:
Çanakkale muharebelerinin Türk zaferiyle sona ermesi ve düşmanın
çekilip gitmesi, boğazların önemini azaltmış değildi. İtilaf
Devletlerinin İstanbul ve Çanakkale boğazlarına karşı yeniden
taarruza geçmeleri muhtemel görünüyordu. Özellikle Rus Deniz
Kuvvetlerinin İstanbul Boğazı açıklarında sık sık görünmeleri,
boğazların savunulmasının devam ettirilmesini zorunlu kılmıştı.
Bu maksatla;
1 nci, 2 nci ve 5 nci Türk Orduları Marmara bölgesinde,
Boğazlar
Genel Komutanlığı emrindeki Deniz Hava birliklerinin konuşu şöyleydi;
Alman Yüzbaşısı Liebemann komutasında sekiz uçaklı bir
hava birliği (sekiz pilot, sekiz rasıt ve seksen er) ve ayrıca beş
yedek uçak Yeşilköy'de,
İki uçaklı bir müfreze İstanbul Boğazında Kavak'ta,
Bir deniz uçağı Karadeniz Ereğli'sinde,
Ruslar, İstanbul Boğazından Karadeniz'e çıkan ve giren Türk
donanma ve nakliye gemilerinin harekatını engellemek üzere
İstanbul Boğazı önünde kurdukları mayınları torpitobotlarıyla
koruyordu.
Düşman deniz kuvvetlerinin harekatını engelleme, Türk mayın
arama ve tarama gemilerini destekleme ve Zonguldak'tan İstanbul'a kömür
taşıyan Türk gemilerine keşif-hava desteği yapma görevi Yeşilköy,
Kavak ve Karadeniz Ereğli'sinde bulunan Türk uçaklarına verilmişti.
Türk uçakları verilen bu görevler için Şubat-Mayıs aylarında
48 sorti yapmışlar ve nakliye gemilerinin rotaları üzerinde görülen
düşman denizaltılarını bombardıman etmişlerdi.
Haziran ve Eylül aylarında görev uçuşlarına devam eden deniz uçaklarından
biri 28 Haziran 1916'da Ağva önünde, diğeri de Sakarya nehri ağzında
düşerek parçalanmıştı. Elde kalan diğer uçaklarla göreve
devam edilmiş, İstanbul boğazı önünde ve Karadeniz kıyılarında
yerleri tespit edilen mayınlar Boğazlar Genel Komutanlığına
bildirilmek suretiyle bu hatlar üzerinde gemilerin seyretmeleri
yasaklanmıştı.
Keşif ve gözetleme sırasında Rus deniz kuvvetlerine de taarruz
edilmişti. Bu taarruzlardan biri Ağustos ayında keşfedilen bir
Rus muhribine, diğeri de Eylül ayında Zonguldak'ın ortalama 20
deniz mili kuzey batısında görülen İmparatoriçe Maria adındaki
Rus harp gemisiyle bir muhribine karşı yapılmış, İmparatoriçe
Maria'ya atılan 10 bombadan ikisinin geminin kıç tarafına isabet
ettiği görülmüştü. Bu taarruz sırasında Rus gemilerinden uçaklara
ateş açılmış ise de, kaçınma manevraları yapan uçaklar sağlam
olarak üslerine dönmüşlerdi.
31 Eylül 1916'da Şile ile Anadolu feneri arasında bulunan
Harmankaya burnunda seyreden bir düşman muhribini bombardıman
etmek üzere görev alan bir deniz uçağı boğazın giriş
yerinden 70 deniz mili kuzeyde yakaladığı bir muhribe 12 bomba
atmış bunlardan birisinin geminin sancak tarafına isabet ettiği
görülmüştü. Yapılan bu taarruzlarla düşman deniz
kuvvetlerinin İstanbul boğazı dolaylarına ve Karadeniz kıyılarındaki
etkisi geçici bir süre için azalmış, ancak yakıt ikmalinin
zorlaşması hava keşif ve taarruz görevlerini aksatmaya başlamıştı.
Yakıt sağlanıncaya kadar hava keşiflerini devam ettirmek amacıyla
Bulgaristan'da Yanbolu'da bir balon istasyonu kuruldu. Alman kara
ordusu emrinde olan bu istasyonda SL-10 tipindeki gezici balon
gerektiğinde deniz üzerindeki keşif görevlerinde kullanılmış
ve böylece Türk deniz kuvvetleriyle iyi bir iş birliği sağlanmıştı.
Bir süre sonra uçuşa uygun olmayan bir görevde balon parçalanmış,
yerine LZ-101 balonu verilmişti. Bu balon ile Rus deniz
kuvvetlerinin keşfi ve boğaz önüne kurulmuş olan mayın
tarlalarının aranmasında çok verimli olmuştu.
Rus Hava Birliklerinin Harekatı:
Rus deniz uçakları Arhavi'nin alınmasından sonra Türk kıyı müfrezelerine
karşı faaliyete geçmişler ve Karadere muharebesinde Trabzon'un
alınması sırasında Türk müfrezelerini bombardıman etmişlerdi.
Rusların Karadeniz'de iki uçak ana gemisi vardı. Bunlar Rus
donanması refakatinde Türk kıyılarında zaman zaman keşif ve gözetleme
görevleri yapmaktaydılar. Bu gemilerden denize indirilerek uçurulan
Rus uçakları Giresun ve Tirebolu limanlarını bombardıman
ettiler.
6 Şubat 1916'da iki muhrip refakatinde iki uçak ana gemisi
Zonguldak'ı bombardıman etmek için hazırlıklarını yaparken
bir Alman denizaltısının torpido taarruzu ile bu hazırlıkları
bozulmuş, uçak gemileri kaçmış ve denizde kalan uçaklar ise
Rus muhriplerinin yedeğine alınarak götürülmüşlerdi. Aynı gün
Zonguldak önüne altı parça düşman gemisi gelmişti. Bu
gemilerden uçurulan iki düşman uçağı limanda kömür yükleyen
İrmingat gemisi ile Şirketin Nusret gemisini bombardıman ederek
yaralamıştı
İstanbul'da Alınmış Olan Hava Savunma Önlemleri:
Pek çok askeri, sanayi, ticari ve sosyal hedeflerin bulunduğu İstanbul
aynı zamanda Başkomutanlık karargahının çalıştığı bir şehirdi.
Düşman hava taarruzları bakımından cazip bir hedef olan bu şehrin
uçaksavarlarla korunması, yaklaşan uçakların ikaz ve ihbarı,
halkın yapacağı korunma tedbirleri Başkomutanlık karargahının
bir emriyle tanzim edilmişti.
Bu emir verildikten 24 gün sonra 12 Nisan 1916'da İmroz'dan kalkan
iki İngiliz uçağı İstanbul üzerine gelerek Zeytinburnu'ndaki
silah fabrikasına ve Yeşilköy'deki uçak hangarlarına küçük
yangın bombaları ile taarruz etti ve İstanbul üzerine de bildiri
attı.
Bu akının, maddi hasardan çok morali etkilemek amacıyla yapılmış
olduğu anlaşılmakla beraber daha sonraki günlerde hava hücumlarının
artacağı hesaba katılmış ve Başkomutanlık Vekaleti şehrin
hava savunması için daha önce verilmiş emre ek olarak aşağıdaki
emri yayınlamıştı. Bu emirde özet olarak:
"1. İstanbul ve dolaylarına, demiryolları üzerindeki önemli
noktalara yönelecek düşman hava taarruzları Karadeniz ve Ege
Denizinden gelecektir.
2. Ege Denizinden gelecek düşman kara ve deniz uçakları,
adalardan veya uçak ana gemilerinden uçurulacaktır. Uçak ana
gemileri Saroz ve Edremit körfezine kadar kıyılarımıza
sokulabilir. Bu nedenle 5 nci Ordu ve Boğazlar Genel Komutanlığı
bu mevkileri gözönünde tutacaktır.
3. İstanbul'a veya demiryollarına taarruz edecek düşman uçakları
aşağıdaki hatları geçmek zorundadırlar.
a. 1 nci hat, Enez-Edremit kıyısı,
b. 2 nci hat, Edremit-Ayvalık-Ezine-Lapseki-Şarköy-Malkara-Keşan,
c. 3 ncü hat, Balıkesir-Susurluk-Bandırma-Erdek-Paşa limanı
(Marmara Adası)-Tekirdağ-Uzunköprü,
d. 4 ncü hat, Marmara Ereğli'si-Çerkezköy-Saray-Midye,
4. Karadeniz'den yaklaşacak uçaklar için;
a.
Şile-İğneada kıyı hattı,
b. Şile-Gebze,
c. Çatalca mevzii hattı.
5. 5 nci Ordu, 1 nci ve 2 nci hatlarda, 3 ncü hattın Bandırma'ya
(dahil) kadar olan kısmına; 1 nci Ordu geri kalan diğer hatlara;
Boğazlar Genel Komutanlığı da İstanbul ve Çanakkale boğazlarının
iki tarafında uygun yerlere gözetleme postaları koyacaklar ve bu
postalar uçak müfrezelerine telefon veya telgrafla bağlanacaklardır.
6. 1 nci hattın kıyı gözetleme postaları, gördükleri düşman
uçaklarını Gelibolu uçak müfrezesine bildirmekle beraber 2 nci
hatlardaki gözetleme birliklerine uçuş istikametlerini
bildireceklerdir.
7. Düşman uçakları ikinci hat gözetleme postalarını geçtikleri
takdirde gündüz tayyare okuluna, gece 1 nci Orduya haber verecek
ve 3 ncü hattaki gözetleme postalarına da bilgi ulaştıracaklardır.
Geceleri Karadeniz'den yaklaşacak uçaklar için, bilgi sırasıyla
Donanma Komutanlığına, 1 nci Ordu Komutanlığına ve Tayyare
Okuluna bildirilecektir.
8. 4 ncü gözetleme postaları üzerinde uçak uçaklar da doğrudan
Tayyare Okuluna, geceleri ise önce 1 nci Ordu Komutanlığına
bildirilecektir.
9. Bütün gözetleme postalarından düşman uçakları için çekilecek
telgraflar "Harp" kelimesiyle başlayacak, telgraf kısa
olacak ve "Harp" kelimesi olan bütün telgraflar öncelikle
gönderilecektir.
10. Karadeniz'den gelecek uçaklar için, 1 nci Ordu, Donanma
Komutanlığı, Tayyare Okulu ve Başkomutanlık Karargahı 1 nci Şubeye
haber verecektir.
11. İstanbul üzerinden gelecek düşman uçaklarına ateş etmek için
Kağıthane, Zeytinburnu, Yeşilköy tayyare hangarı, Okmeydanı,
Osmaniye, Sarayburnu, İstinye, Tophane ve Başıbüyük'te uçaksavarlar
yerleştirilecek; Ayrıca 1 nci Şube tarafından Baruthane ve
Tersane ile Tayyare Okulunun savunulması için uygun yerlere yerleştirilmek
üzere 1 nci Orduya ikişer top ve makinalı tüfekler verilecektir.
12. Geceleri taarruz edecek uçakları uçaksavarlara göstermek için
12 nci Şube, 1 nci Orduya yedi tane ışıldak verecek ve bu
ışıldaklardan ikişer adedi Tophane, İstinye, Zeytinburnu'na ve
bir tanesi de Tayyare Okulu civarında uygun yere yerleştirilecektir.
13. Uçaksavar toplarının bulunduğu yerlerde küçük piyade
kuvveti bulundurulacaktır.
14. Türk uçakları düşman uçaklarıyla muharebe etmek üzere uçtukları
zaman, birlikler tarafından uçaksavar ateşleri durdurulacaktır."
(d) 1917 Yılı Hava Harekatı ve Faaliyetleri:
İtilaf Devletlerinin Çanakkale Boğazını ele geçirmek için
yeniden bir harekata girişmeleri az bir olasılık olarak değerlendirilmekteyse
de, Rusların İstanbul Boğazına karşı harekata geçmeleri mümkün
görülmekteydi. Bu nedenle 1 nci ve 5 nci Türk Orduları Boğazlar
bölgesinde bulunduruluyordu.
Boğazlar Genel Komutanlığı emrindeki Türk hava birliklerine, Çanakkale,
İstanbul Boğazları ve Zonguldak'a kadar olan sahanın keşif, gözetleme
ve güvenlik altında bulundurulması görevi verilmişti. Bu görevler
için Boğazlar Komutanlığı emrindeki hava birliklerinin konuşu
şöyle idi:
Bir deniz tayyare bölüğü Anadolu Kavağı dolaylarında,
Deniz Tayyare Okulundaki deniz uçakları Yeşilköy'de,
Bir deniz tayyare müfrezesi Karadeniz Ereğli'sinde bulunuyordu.
Zaman zaman boğaza yaklaşan Rus donanması, bu bölgede çok
dikkatli bulunulmasını gerektiriyordu.
1917 Yılı Mart-Mayıs aylarında yapılan harekatlar:
26 Mart 1917'de ikisi uçak ana gemisi, üçü muhrip ve biri yardımcı
kruvazör olmak üzere altı parçadan kurulu bir düşman filosu İstanbul
Boğazına doğru yaklaşmaya başladı. Bu sırada uçak
gemilerinden havalanan üç düşman uçağından biri Terkoz gölünün
doğusuna etkisiz üç bomba attı. Düşman uçaklarını karşılamak
ve Rus filosuna taarruz etmek üzere havalanan Türk uçakları
filoyu bombardıman ettiler. Atılan bombalardan birkaçı harp
gemilerine isabet etti. Bu bombardımana karşı koymak isteyen Rus
uçaklarıyle Türk uçakları arasında başlayan hava
muharebesinde Türk pilotlarının üstün manevra ve düzgün atışları
altında isabet alan bir Rus uçağı denize düşmüştü.
29 Mart ve 1 Nisan 1917'de İstanbul Boğazı dışında Rus mayın
taramalarının keşif ve tahrip edilmesi görevini alan Türk uçakları
Rumeli Feneri'nin birbuçuk mil kuzey batısında bir Rus mayınını
patlatmış, Karaburun dolaylarındaki Rus mayıs tarlalarının
yerini tespit etmişti.
4 Nisan 1917'de uçak ana gemisi, kruvazör ve muhriplerden karma
iki düşman filosu İstanbul Boğazına yaklaşmaktaydı. Bu sırada
ana gemilerden uçurulan uçaklar Kilyos ve boğaz giriş bölgesini
bombardıman ettilerse de önemli bir etki yapamadılar. Düşman
donanmasının boğaza yaklaşması üzerine Yeşilköy ve Kavak'tan
havalanan Türk uçakları Rus gemilerine taarruz ederek bir gemiye
tam isabet sağladı ve bir denizaltıya da hücum etti.
18 Mayıs 1917'de boğaz dışında keşif yapan Türk uçakları boğazın
12 mil batısında Ağaçlı kömür madeni hizalarında yeni bir
mayın hattının bulunduğunu ve görülen düşman filosuna bomba
ile taarruz edildiğini rapor ettiler.
25 Mayıs 1917'de Anadolu Feneri açıklarında keşif yapan bir Türk
uçağı fenerin 20 mil kuzeyinde gördüğü üç bacalı bir harp
gemisini bombardıman ettiyse de gemiye isabet sağlayamadı. Bu
taarruzdan sonra üsse dönüşte Rusların Kagul kruvazörünün
bir muhrip ve bir küçük torpito ile birlikte kuzeye doğru seyir
ettiğini gördü.
Boğazlar Genel Komutanlığı Karadeniz'deki Rus filosunun harekatını
aralıksız olarak keşfettirmek suretiyle düşmanın niyetini
meydana çıkarmaya çalışıyordu.
İstanbul Boğazı'ndan giren ve çıkan Türk deniz ulaştırma araçları,
harp gemileri için büyük bir tehlike oluşturan Rus mayınlarının
keşif ve zararsız hale getirilmesi işe de önemliydi. Bu nedenle
komutanlık emrindeki deniz ve kara uçaklarını boğaz dışında
ve kıyı bölgelerinde devamlı keşif ve gözetleme ile görevlendirmişti.
1917 Yılı Haziran-Temmuz aylarında yapılan harekatlar:
Haziran ayı içinde keşif, gözetleme ve düşman filosuna
taarruzi görevlere devam edildiyse de uçuşların artması, bakım
ve onarım işlerinde gerekli malzemenin zamanında temin
edilememesi, uçakların sık sık arıza yapmasına sebep olduğundan
Haziran 1917'de uçuşlar biraz aksadı.
Bu zorluklara rağmen 20 Haziran 1917'de Boğaz dışındaki düşman
filosunu tesbit ve taarruz etmek gayesiyle görevlendirilen bir
deniz uçağı boğaz girişinin 130 mil kuzeyinde bir kruvazör, dört
muhrip, değişik sınıfta dört gemi tespit etmişti. Bu keşif sırasında
Rus uçaklarının taarruzuna uğrayan keşif uçağı silahsız
olduğundan muharebeden kaçınarak süratle üssüne döndü. Aynı
gün başka bir keşif uçağı aynı bölgede yaptığı ikinci keşifte
boğazın 40 mil kuzeyinde İmparatoriçe Maria sınıfından bir
Rus harp gemisi ile üç uçak ana gemisi ve iki kruvazörün yerini
tespit ederek bunlara taarruz etmiş ancak bombalar isabet etmemişti.
10 Temmuz 1917'de İstanbul'a yapılan hava taarruzları:
1917 yılının 9/10 Temmuz gecesi İstanbul'a hava akını yapıldı.
Bu akının amacı İstinye'de bulunan Yavuz muharebe gemisinin batırılması,
Yeşilköy'de bulunan uçak hangarlarının tahrib edilerek askeri
hedefler üzerinde bir sonuç elde edilmesi ve İstanbul şehrinin
ortasında bulunan Harbiye Nezaretinin bombalanması ve bunun
sonucunda da İstanbul halkı üzerinde moral bozucu bir etki
yaratmaktı.
Akın yapan uçaklar Ferman tipinde bir deniz uçağı, yanında başka
bir uçakla Çanakkale-Şarköy yönünden İstanbul üzerine
geldiler. Yeşilköy hava alanını aramak üzere bir tur yaptıktan
sonra istasyondan açılan topçu ateşi üzerine uçaklardan biri Eyüb'ün
güney batısında yer alan Rami yönünde gitmiş ve oradan Haliç,
Unkapanı, Galata köprüsü üzerinden Harbiye Nezaretine gelmişti.
Harbiye Nezareti üzerinde alçaktan atılan bir bomba Nezaret
avlusu içindeki ahıra isabet ederek iki hayvan öldürmüş, iki
bomba da Beyazıt meydanında bulunan köhne kahvelerden birisini
tahrip etmişti. Bu taarruzlardan sonra Zeytinburnu yönüne giden uçak
Zeytinburnu'na da isabet etmeyen bir bomba attıktan sonra uzaklaşmıştı.
Farman tipindeki diğer deniz uçağı Yeşilköy'deki hava okulu
dolaylarında yaptığı küçük bir turdan sonra Zeytinburnu'ndan
Üsküdar'a geçerek oradan Maslak tarafına uçmuş ve Maslak'ta alçalarak
saat 00.20'de İstinye üzerine gelmiş burada rıhtıma yanaşık
bulunan Yavuz ve diğer gemilere dört bomba atmıştı. Atılan
bombalardan ikisi hedefe isabet etmemiş, diğer ikisi bordo bordoya
yatmakta olan muhriplerden Numuneihamiyet ile Yadigarımillet
arasanda ve diğeri de Yadigarımillet'in güvertesinde patlamıştı.
Numuneihamiyet az hasara uğramış, fakat Yadigarımillet, bölmelerinin
zayıflığı nedeniyle 45 dakika içinde batmıştı.
Numuneihamiyet'den dört er ve Yadigarımillet'den biri gedikli
subay adayı olmak üzere 25 er şehit ve dokuz er de yaralanmıştı.
Taarruzdan sonra düşman uçağı Yeşilköy yönünde uzaklaşmıştı.
Bu taarruz hakkında Doğu Akdeniz Kuvvetleri Vice Amiralliğinin
yaptığı resmi açıklamada; "Deniz uçaklarının pazartesi
gecesi İstanbul Boğazında bulunan Türk-Alman donanmasına başarı
ile taarruz ettikleri ve özellikle harp gemileri ve denizaltılarla
emniyeti sağlanan Yavuz muharebe gemisinin yerini tespit ederek 800
kademden bombardıman edildiği ve atılan bombalardan isabet alan
gemide yangın çıktığı, bu taarruzdan sonra uçakların Harbiye
Nezaretini bombardıman ettikleri ve bu harekatta Türklerin gafil
avlandığı, harekata katılan uçakların kayıp vermeden üssüne
döndükleri" bildirilmişti.
Türk Başkomutanlığı düşman uçaklarının bu taarruzundan
sonra İstanbul'u korumak için, İstanbul Hava Savunma (Muhaberatı
Havaiye) Komutanlığı adında yeni bir komutanlık kurmuş ve
bunun görevlerini bir emirle bildirmişti.
Bu emre göre; "Çeşitli yönlerden İstanbul'a doğru gelen düşman
uçaklarını haber vermekle görevli bütün birlikler veya gözetleme
postalarından gece ve gündüz alınan bütün haberleri Harp
Telgrafı veya telefonla ve diğer süratli muhabere araçlarıyle,
düşman uçakları hakkında aldığı bilgileri Başkomutanlığa,
Yeşilköy Hava İstasyonuna, hava savunma birliklerine, donanmaya,
emniyet genel müdürlüğüne ve merkez komutanlığına
bildirecek, şehir güvenlik görevlileri ışıkların söndürülmesini
sağlayacaktı.
Hava Savunma Komutanlıağı düşman uçaklarının gelişini halka
bildirmek için havaya kırmızı renkte bir işaret fişeği atacak
ve belirli birlikler tarafından bu işaret tekrarlanacak,
tehlikenin geçtiği de beyaz işaret fişeği ile halka
duyurulacaktır."
(e) 1918 Yılı Hava Harekatı ve Faaliyetleri:
1918 yılı başında İngiliz Hava Kuvvetlerinin baskısı İstanbul
Boğazı ve İstanbul şehri üzerinde artmıştı. Osmanlı İmparatorluğunun
Başşehri olan İstanbul, birçok askeri hedeflerin bulunduğu,
savaşın sevk ve idare edildiği önemli bir merkezdi. Bu bölgenin
hava kuvvetleri ile bombardıman edilmesiyle, İstanbul halkının
moralinin bozulması ve böylece Türk milletini yönetenlerin savaşa
devam azminin kırılması amaçlanıyordu.
Türk donanmasının büyük kısmı ve özellikle donanmanın en önemli
gemilerinden olan Yavuz muharebe gemisi İstanbul Boğazında İstinye'de
bulunuyordu. Bu geminin Çanakkale Boğazından çıkarak İmroz ve
diğer adalardaki İngiliz tesislerini bombardıman etmesi, düşman
donanması için büyük bir tehlike oluşturuyordu. Bu nedenle İngilizler
Yavuz'u hava kuvvetleriyle tesirsiz hale getirmeyi daha 1917 yılından
itibaren kararlaştırmışlar ve İstanbul'a 4-6 uçaklık kollarla
taarruza başlamışlardı.
Düşmanın bu harekat ve girişimlerine karşı İstanbul Boğazının
ve İstanbul'un uçaksavarlarla ve av uçaklarıyla savunulması için
gereken düzenler alınmış ise de, bu amaç için Yeşilköy'de
bulunan 9 ncu Tayyare Bölüğü ve İstanbul'un çeşitli yerlerine
yerleştirilen uçaksavarlar yetersizdi.
3 Mart 1918'de İstanbul ve İstinye üzerine, fotoğraf çekmek üzere
iki düşman uçağının gelişi ve esir edilen düşman pilotlarından
elde edilen bilgiler, düşmanın hava birliklerni modern uçaklarla
takviye ettiğini gösteriyordu.
Boğazlar Genel Komutanlığı, düşman hakkında elde edilen
bilgileri ve düşmanın olası hareketlerini kapsayan bir öneriyi
Alman Deniz Kuvvetleri Komutanlığına sunarak, İstanbul'da
bulunan av tayyare birliğinin daha gelişmiş uçaklarla takviye
edilmesini istemişti.
Almanya'dan istenilen uçaklar gönderilmemiş ve düşman hava hucümları
nitelikleri düşük uçaklarla karşılanmaya çalışılmıştı.
Böylece taarruzlarına devam eden düşman hava birlikleri üstün
süratleri sayesinde çoğu defa Türk uçaklarının hücumundan
kolaylıkla sıyrılabilmekte idiler. Düşman aralıklı olarak
bombardıman taarruzlarına devam ediyordu. Bu taarruzlardan biri de
7 Temmuz 1918'de yapılmıştı. İstanbul'a gelen beş düşman uçağı
uçaksavarların şiddetli ateşi ve Türk av uçaklarının
taarruzlarına rağmen Zeytinburnu'nda bulunan silah fabrikasına
iki, Haydarpaşa istasyonuna dört, Selimiye kışlasına altı,
Haliç'e dört, Davutpaşa kışlasına ve Gülhane parkına bir kaç
bomba atmıştı. Bu hücum sonucunda bir çok hasar ve halktan
yaralananlar olmuştu.
23 Temmuz 1918'de altı düşman uçağı Hasköy'deki askeri
tesisleri ve Yeşilköy alanını bombardıman ederken Hasköy'de
bazı evleri tahrip etmiş ve Yeşilköy'de biraç kişinin
yaralanmasına neden olmuştu.
26/27 Temmuz 1918 gecesi iki düşman uçağı İstanbul elektrik
santralini, tersaneyi, Kağıthane'deki balon müfrezesinin bulunduğu
yeri ve Galata köprüsünü bombardıman etti.
Başkomutanlık Vekaleti, düşman uçaklarının İstanbul'a karşı
giriştikleri hava hücumlarından halkın korunmasını ve güvenliğin
korunmasını sağlamak amacıyla düşman uçaklarının haber alınma
ve halka duyurulması, karartma, halkın korunmalı yerlere sağınmaları,
tehlikenin geçişinin bildirilmesi gibi konuları kapsayan bir yönergenin
İçişleri Bakanlığı tarafından halka dağıtılmasını ve
gazetelerde yayınlanmasını istemişti.
Ayrıca, Dışişleri Bakanlıağı tarafından açık şehir ilan
edilen İstanbul'a hava hücumlarının devam etmesi halinde halkın
galeyana gelerek İstanbul'da bulunan yabancı uyruklulara karşı
yapacakları üzücü hareketleri önlemek için bunların esir
kamplarına gönderileceklerini İtilaf Devletlerine duyurulmasını
istemişti. Bu girişimleri rağmen düşman hava hücumları devam
etti.
19/20
Ağustos 1918'de İstanbul'da Ayvansaray, Esirkapı dolaylarına
yedi bomba atan bir düşman uçağı dört kişinin yaralanmasına
ve bazı evlerin hasara uğramasına neden olmuştu. Bu uçak dönüşünde
Yeşilköy hava alanına makineli tüfekle ateş açmıştı.
21/22 Ağustos 1918'de İstanbul'a gelen bir düşman uçağı şehrin
çeşitli yerlerini bombardıman ederek dört kişiyi yaralamıştı.
25/26 Ağustos 1918 gecesi iki düşman uçağı Bakırköy ve Hasköy'ü
bombalamış, hasara neden olmuşlardı.
27/28 Ağustos 1918'de İstanbul'a hücum eden düşman uçakları
Hasköy dolaylarına dokuz, Kalender'e iki, Üsküdar'a iki, Kasımpaşa'ya
ve Bahriye Nezareti bahçesine dört olmak üzere 17'den fazla bomba
atmış, bir şehit verilmiş dokuz kişi de yaralanmıştı. Akına
katılan uçaklardan biri uçaksavar ateşi ile hasara uğrayarak İmralı
adasına iniş yapmış ve olay yerine yetişinceye kadar uçuş
ekibi uçağı yakmıştı.
20/21 Eylül 1918'de İstanbul'a gelen düşman uçaklarına şiddetli
ateş açılmış olduğundan bomba atamadan dönmek zorunda kalmışlardı.
21/22 Eylül 1918 gecesi Çanakkale yönünden İstanbul'a gelen İngiliz
uçakları yerden açılan makineli tüfek ateşleriyle karşılanmış
ve bu uçaklardan biri düşürülmüştü.
Son aylarda kurulan hava haber alma ağıyla İstanbul'a yaklaşan düşman
uçakları önceden öğrenilerek uçaksavarlarla etkili bir şekilde
ateş altına alınmakta ve 9 ncu Tayyare Bölüğünün uçaklarıyla
önlenmeye çalışılmaktaydı.
25 Ekim 1918'de Çanakkale üzerinden geçen beş düşman uçağının
İstanbul yönünde uçtukları Hava Savunma (Muhaberatı Havaiye)
Komutanlığına bildirilmişti. Yeşilköy hava alanında bulunan 9
ncu Tayyare Bölüğünün nöbetçi pilotları alarm durumundaydılar.
Saat 13.15'de düşman uçaklarının İstanbul'a yaklaşmakta
oldukları haberinin alınması üzerine 9 ncu Bölük Komutanı Yüzbaşı
Fazıl'ın komutasında, Astsubay Vecihi ve Türk uyruğunda
Avusturyalı Maks Suşin ile bir Alman pilotu sıra ile havalandılar.
Avusturyalı ile Alman pilotu kol komutanı Yüzbaşı Fazıl'ı
takip etmeyerek boğazın kuzey tarafında dolaşmaya başladılar.
Bu durum İstanbul'un savunması için uçan dörtlü kolun dağılması
ve zayıf bir duruma düşmesi demekti.
Maks Suşin'in uçtuğu Halberstadt tipindeki eski ve niteliği düşük
uçak kısa bir süre sonra motor arızasından meydana döndü.
Düşman uçakları saat tam 14.45'de İstanbul semalarında göründüler.
Bir saat 20 dakikadan beri düşmanı aramakta olan dağınık Türk
filosundan Astsubay Vecihi yakıtı bitmek üzere olduğundan ikmal
için meydana dönmek zorunda kalmıştı.
Alman pilotu da boğaz dışında olduğundan düşman karşısında
yalnız başına kalan Yüzbaşı Fazıl süratle hücuma geçti. Üzerine
çevrilmiş olan 10 düşman makineli tüfeğine karşı yapılan bu
saldırı cüret ve cesaretin bir örneği idi. Bu saldırışta
tehlikeli olarak ikisi ciğerinden, ikisi elinden olmak üzere
toplam olarak yedi isabet alan Yüzbaşı Fazıl, bir düşman rasıdını
yaralamış ve birisini de öldürmüştü.
Dört savaş senesinde çeşitli cephelerde bütün görevleri üstün
bir başarı ile yapan bu ehliyetli ve kahraman subay vücudu delik
deşik olarak büyük bir azim soğukkanlılıkla uçağını Yeşilköy
alanına indirmeyi başarmış ve hemen hastaneye kaldırılmıştı.
Böyle bir saldırış karşısında
dağılan düşman filosu Marmara üzerinden çekilip gitmiş, İstanbul'un
savunması için yapılan hava muharebesi de bu şekilde sona ermişti.
|