4.
HAVA LOJİSTİK FAALİYETLERİ:
(a) İkmal:
(1) Uçak ve uçak malzemesi sağlanması
ve ikmali:
Balkan Savaşından sonra temeli atılmış olan havacılığın
geliştirilmesine çalışılmış ve Almanya ile antlaşma yapıldıktan
sonra, uçucu ve uçak istenmişti. Bu isteği uygun bulan Alman Başkomutanlığı,
Türkiye'ye Pilot Yüzbaşı Serno başkanlığındaki heyetle
birlikte 12 adet uçak göndermişti.
Fakat bu uçaklar Türk Ordusunun ihtiyacını karşılamıyordu. Bu
nedenle uçak ikmali için Türk Hükümeti ile Alman Hükümeti
arasında birçok yazışma ve temaslar olmuş, Almanya'dan bir
miktar daha uçak satın alınması sağlanmıştı.
1915 yılında satın alınan uçakların Türkiye'ye getirilmesi önemli
bir mesele olmuştu. Çünkü, Almanlar Sırplar ve Ruslarla savaş
halinde bulunduğundan, bu ülkelerden geçen yollar kapalı idi. O
sıralarda Romanya ve Bulgaristan tarafsız olduklarından; bu ülkelerin
topraklarından uçak ve diğer savaş malzemesinin Türkiye'ye
getirilmesine izin verilmiyordu. Bu durum karşısında Alman Hükümeti,
uçakların Macaristan'ın güneyine kadar trenle, buradan da
havadan Türkiye'ye gönderilmesine karar verdi.
Uçuşa hazırlanan ilk gruptaki dört uçağa yedek benzin depoları
takılmış ve Almanya'da pilot eğitimi gören Türk subaylarına
teslim edilerek havadan İstanbul'a gönderilmişlerse de, bunlardan
üçü, Bulgaristan üzerinden geçerken motor arızasından dolayı
inmek zorunda kalmış ve Bulgaristan Hükümeti bu uçaklara el
koymuştu. Uçakların Türkiye'ye gönderilmesi için iki hükümet
arasında uzun görüşme ve yazışmalar olmuş, sonunda Almanların
da izniyle uçakların Bulgar Ordusunda eğitim amacıyla kullanılması
hakkında anlaşmaya varılmış ve ancak bir uçak Türkiye'ye
gelebilmişti.
Daha sonra birkaç Gotha deniz uçağı da uçarak Türkiye'ye
getirilmişti. Türk Ordusu havacılığının başında bulunan
Alman pilotu Yüzbaşı Serno uçak temini için Eylül 1915'de
tekrar Almanya'ya gitmiş ve 12 adet Dorna tipinde çok daha gelişmiş
deniz uçaklarının Türkiye'ye satılmasında olumlu bir sonuç
almıştı. Fakat o sıralarda kara ve deniz havacılığı arasındaki
rekabetten dolayı Bahriye Nezareti bu uçaklara yer bulunamayacağı,
eldekilerin şimdilik ihtiyacı karşılayacağı ve ayrıca alınacak
uçakların tiplerinin değişik olmasının problem yaratacağı
gibi gereksiz sebepler ileri sürmek suretiyle bu uçakların alınmasının
durdurulmasını Başkomutanlığa teklif etmiş ve böylece uçakların
alınması durdurulmuştu.
Aslında Osmanlı Hükümeti bir ölüm kalım savaşı içinde
bulunuyordu. Çeşitli cephelerde çarpışan kara kuvvetlerine keşif,
gözetleme ve taarruzi destek yapacak hava kuvvetine çok ihtiyacı
vardı. Bu yüzden Bahriye Nezaretinin bu kritik devrede 12 deniz uçağının
satın alınmasına engel olmasının açıklanması gerçekten
güçtür.
Bulgaristan Almanya yanında savaşa katıldıktan ve Sırbistan
yenilgiye uğradıktan sonra yollar açılmış, Almanya'dan yapılan
nakliyat işi kolaylaşmış ve bundan sonra savaşın sona ermesine
kadar Akdeniz Komutanlığı emrindeki Alman deniz tayyare birliği
uçakları da dahil olmak üzere Almanya'dan yaklaşık 185 uçak,
1520 bakımcı/diğer personel ve 190 uçucu gönderilmişti.
İstanbul'a gelen bu uçaklar deniz ve demiryollarından faydalanılarak
çeşitli cephelere gönderiliyorlardı. Bu uçakların bir bölümüyle
kurulan 300 ncü Tayyare Bölüğü demiryolu ile Filistin'e gönderilmiş,
bölük Gazze ve Birüssebi'den sonra diğer alanlara intikalde eşya
ve malzemelerini küçük parçalara bölerek deve sırtında taşımıştı.
Savaş süresince İstanbul'da toplanan uçak malzemeleri, yakıt,
cephane ve bombaları cephelerdeki tayyare bölüklerine ulaştırabilmek
hem zor hem de uzun zaman almaktaydı.
İkmal işlerini kolaylaştırmak için cephelerde Hava Kıtaat
Komutanlığı kurularak gerekli ihtiyaç maddeleri İstanbul'dan
buralara gönderildi ve tayyare birliklerine daha yakın bölgede
bulunan bu komutanlıklar kanalı ile ikmal işleri yürütüldü.
(2) Bomba ve okların (çivi)
ikmali:
Uçak bombaları ile uçaklardan atılan uçak oklarının büyük kısmı
Bakırköy'de kurulan bir atelyede yapılmaktaydı. Savaş sırasında
bunlardan 6-10 kilogramlıkların yapılmasına hız verilmiş, bir
taraftan da Almanya'dan demiryolu ile bomba getirilmişti.
Almanya'dan getirilen bombaların ilk partisi bira fıçılarına
yerleştirilmek suretiyle Türkiye'ye sokulmuş, aynı şekilde
ikinci parti getirilirken Romen gümrük memurlarının Alman
biralarını tatmak istemesi üzerine durum anlaşılmış ve
bombalara el konmuştu. Almanya-Türkiye arasındaki yol açıldıktan
sonra bir miktar daha bomba getirilmişti.
İstanbul'da yapılan ve Almanya'dan getirilen bombalar İstanbul'da
depo edilerek çeşitli cephelere deniz ve karayolu ile gönderilmişti.
(b) Bakım ve Onarım:
Savaşta çeşitli Türk cephelerine özellikle Filistin cephesine gönderilen
dolgun kadrolu Alman tayyare birliklerinin tayyare bakım ve onarımlarını
yapmak için yeter sayıda teknik personel, avadanlık ve yedek
malzemeleri bulunmaktaydı. Bunun nedeni, harekat alanında bu
birliklerin bakım ve onarımlarını destekleyecek endüstri bakımından
gelişmiş yerler bulunmadığı gibi İstanbul ile bağlantı sağlayacak
yol ve demiryolları pek sınırlıydı. Bu bakımdan Filistin
cephesine gönderilen hava birliklerinin bakım ve onarımlarını
kendi kendine başaracak güç ve yetenekte olmalarına önem
verilmişti.
Irak ve İran cephesinde durum biraz farklı idi. 6 ncı Ordu ile
harekat yapan 2 nci ve 13 ncü Tayyare Bölükleri endüstri bakımından
oldukça ileri olan Bağdat şehrinde tesviye, tornacı gibi teknik
elemanları bulmak az da olsa mümkündü.
Özellikle uçakların ağaç kısmını onaracak marangoz daha
kolaylıkla bulunabiliyordu. Cephede kırılan uçakların onarılması
için İstanbul hava uçuş okulu ana bakım tamirhanesine göndermek
mümkündü ancak, nakil araçlarının yetersizliği, mesafenin çok
uzak olması sebebiyle onarıma gönderilen bir uçağın üç-dört
aydan önce tekrar cepheye gelmesine imkan yoktu. Bundan dolayı kırılan
veya onarımı gereken uçakların yerinde tamiri zorunluydu. Aslında
Bağdat sanat okulunun sanatkar ve makinelerinden faydalanılarak
orada bir onarım atelyesi kurulmuş ve böylece birçok uçağın
onarımı başarılmıştı. Gün geçtikçe eldeki yedek malzemeler
bitmiş ve ihtiyaçların yerel olarak temini zorunluluğu karşısında
kalınmıştı.
Yerel olarak malzeme temininin satın alma yoluyla yapılması
gerekiyordu. Bu ise yasal formaliteler yüzünden uzun zaman almakta
ve bu süre içinde uçakların onarılmaları gecikmekte, bu yüzden
birliklerde görev yapacak uçak sayısı gittikçe azalmaktaydı.
Fırat ve Dicle dolayları nispeten düz olduğundan bu bölgede
harekat yapan pilotlar mecburi iniş yapmak durumunda kaldıkları
zaman uygun düzlükler bulabilmekte ve uçağı kırmadan veya
fazla hasara uğratmadan inebilmekte, buna karşılık İran
dolayları çok arızalı bir arazi yapısına sahip olduğundan
buralarda yapılan mecburi inişlerde çoğunlukla uçaklar parçalanmakta
veya çok fazla hasara uğramaktaydılar. Bu nedenle İran dolaylarına
harekat yapan uçakların çok mükemmel şekilde bakımlarının
yapılması gerekiyordu.
Kafkas cephesinde görev yapan tayyare bölüklerinin hemen hepsi Türk
birlikleri olduğu için kadroları Alman tayyare bölüklerine göre
çok zayıftı. Bu bakımdan bölüklerin bakım personeli çok
noksan, yedek uçak ve malzemeleri az, uçakların nitelikleri de düşüktü.
Bu duruma ilave olarak, bölüklerin harekat yaptıkları bölgedeki
şehir ve kasabalar endüstri bakımından çok geri kalmış olduğundan
yerel olarak teknik personel ve gerekli malzemelerin tedarik ve
ikmali çok zordu.
Uçakların harekat yaptığı bölge engebeli olduğundan, arıza
yapan uçaklar mecburi iniş sırasında tamamen elden çıkmakta
veya çok ağır hasara uğramaktaydılar. Elde sınırlı sayıdaki
bakım ve onarım malzemesi kısa zamanda bittiğinden ve
yenilerinin ikmali de mümkün olamadığından doğu bölgesinde
harekat yapan uçaklar gün geçtikçe iş yapamaz duruma düşmüşlerdi.
Ayrıca, İstanbul'da bulunan Başkomutanlık karargahındaki Alman
olan Hava Kuvvetleri Genel Müfettişi Türk birliklerine bakım ve
onarım için gereken malzeme yardımını yapmadığı gibi bu
birliklere iyi yetişmiş teknik personel de atamıyordu.
Bütün bu olumsuz faktörler yüzünden Doğu Anadolu'da harekat
yapan birliklerin yeteneklerine önemli bir şekilde etki yapmaktaydı.
Boğazlar bölgesindeki harekatta ise durum farklıydı. Gerek Çanakkale
ve gerekse İstanbul Boğazı dolaylarında görev yapan tayyare
birliklerinde büyük bir kısmı Alman ve bir kısmı da Türk ve
Alman personeli görev yapmaktaydı. Bölgelerin önemi, burada konuşlanmış
tayyare bölüklerinin avadanlıkları ve onarım tesisleri ile bakım
ve onarım personeli oldukça yeterliydi. Bütün yedek malzeme,
motor ve diğer teçhizat İstanbul'da depo edilerek çeşitli
cephelere buradan sevk ediliyordu. İstanbul Türkiye'nin bir endüstri
şehri olduğundan uçaklar için ihtiyaç duyulan malzemelerin
tedarik ve satın alınması çok daha kolaydı. Büyük bakımlar
ve onarımlar, Yeşilköy'de kurulmuş olan ana bakım ve onarım
atelyesinde yapılıyordu. Cephelerde onarılamayan bütün uçaklar
buraya gönderiliyordu. Ancak ulaşımın kısa zamanda yapılabilmesi
nedeniyle İstanbul ve Çanakkale çevresinde kırılan ve ağır
hasara uğrayan uçaklar daha kısa zamanda tamir edilebilmekteydi.
Özet olarak, Türk hava birliklerinin bakım ve onarım işleri büyük
aksaklıklar ve yokluklar içerisinde yapılmış, Çanakkale ve İstanbul
dolaylarındaki hava birlikleri diğer cephelere oranla bakım ve
onarımda daha avantajlı olmuştu.
|