www.tayyareci.com                  ANA SAYFA Tayyareci Türkçe Site 444 1 JET   Kiralik ucaklar helikopterler
Tayyareci English Site
Tayyareci Deutsch Site
Sitede Arama :
 

DENİZ TAYYARECİ SAVMİ UÇAN

Tayyareci Savmi UÇAN Kitabı AŞAĞIDA.  Önce birkaç fotograf...

 
   

 

 

              SAVMİ UÇAN HAKKINDAKİ TEK KİTAP OLAN "UNUTULMAZ HAVACI KAHRAMAN SAVMİ UÇAN", ARTIK SAHAFLARDA BİLE BULUNAMIYOR. YAZARIN YAKINLARI İLE TEMAS EDEMEDİM, YAYINLAMAK İÇİN İZİN ALAMADIM. Yazarın yakınları benimle celaluzar@yahoo.com adresimden temas kurabilirlerse sevinirim. 

Niyazi Ahmet BANOĞLU ve Savmi UÇAN' a saygılarla... TAYYARECİ Celal UZAR

SAVMİ UÇAN ın oğlu ile görüştüm. Kendisi, yazar ve yakınları ile kontak kurmak istemiş ama kuramamış. Bu kitabı yayınlamak için  Tayyareci Savmi UÇAN ın oğlu Semih UÇAN dan izin istedim. İzin verdi. Bende kendisine tesekkur ediyorum.

www.tayyareci.com Celal UZAR  1 Haziran 2020

UNUTULMAZ HAVACI KAHRAMAN

 SAVMİ UÇAN

 Hayatı – Hizmetleri – Başarıları

Yazan

Niyazi Ahmet Banoğlu

Niyazi Ahmet Banoğlu ( 1913)


1913 yılında Batum'da doğdu, 1924 yılından beri Türkiye'de. 1929 yılında haftalık Bereket Dergisi’nde gazetecilik mesleğine başladı. Politika ve İnkılap, Halk Dostu, Yedigün, Vakit, Hergün gazeteleriyle, Yedigün dergisinde mesleğini sürdürdü. İncili Çavuş adında bir gazete çıkardı. Tarihi araştırmalarıyla tanınan Banoğlu, 1957'de Tarih ve Coğrafya Dergisi'ni yayınladı. 27 tanesi Atatürk konusunda olmak üzere yüzden çok eser verdi. 1937’de Atatürk kendisini Dolmabahçe Sarayı’nda kabul etti. Atatürk Hatay konusundaki baş makaleleri, Banoğlu’nun Yazıişleri Müdürü olduğu Kurun gazetesinde Asım Us imzasıyla yayınlandı. 6 Ekim 1992’de vefat etti.

 

TOKER MATBAASI

İstanbul – 1965

 

                                                                                                  

                                                                                          Hocam Savmi Uçan, devrinde

                                                                                          Türkiye’nin değil dünyanın en

                                                                                          ünlü tayyarecisi idi.

 

                                                                                                                Sabiha Gökçen

        ********************************************************************************

  

ÖNSÖZ

 

    Hayatını tarihe ve tarihi yazılara adamış, tarihin ibret levhalarını okuyucu kitlelerine sunmuş bir tarih yazarı olarak, bu küçük, fakat öz ve konu bakımından zamanla henüz küllenmemiş konuya temas etmeye neden gerek gördüm?

 

    Kızıma okulda, tarihte kahramanlığı ile ün salmış bir şahsiyetin biyografisini yazması ödevini vermişler. O, tutmuş, bu gün bir ideal uğrunda savaşan bir şahsı, zenci lideri Marten Luter’i ele alarak: “Neden tarih olmuş bir şahsı ele alayım da tarih olacak bir şahsı almayayım?” diye başlayıp Beyaz – Zenci mücadelesinin sentezini yapmış.

 

    Bu küçük esere konu olan ve hayatını kısaca okuyacağınız Savmi Uçan’ın henüz tarih olmamış dev varlığını bu günün nesline tanıtabilmek için kızımın, karanlıklarda aramayıp yaşadığımız dünyadan örnek almasının ilhamı ile ben de Savmi Uçan’ı, fakat gene tarihi bir sebebe dayanan maksatla ele aldım ve istedim ki, Savmi Uçan’ın şahsında bu günkü devlet sorumlularına düşen millî ve vatanî bir hizmeti de gün ışığına çıkarayım ve bu vatan uğrunda hayatlarını feda edenlerin mücadele yıllarında uğrayacakları haksızlıkların, onların tarihteki yerlerini değiştirmeyeceğini devlet adamlarımız ispat etsinler, bu örnek karşısında dürüst vatandaşlara çelme takan parazitlerin tarih önünde lânetle anılacakları, fakat gerçek vatanseverlerin ise milletin bağrında yer alacağı anlaşılsın.

 

    Savmi Uçan hakkında bu günkü devlet sorumlularından istediklerimizi yazımızın sonuna bırakarak Savmi Uçan’ı tanıyalım.

 

 

HER MESLEKTE İLERİ

 

    Bu küçük eserde Savmi Uçan’ın hayat hikâyesini okurken, bir insanın kısa ömrü içine bu derece üstün başarıları nasıl sığdırabileceğine hayret edeceksiniz.

 

    Hiç şüphesiz, bu, ancak ender yaratılmış insanlara özel bir durumdur. Meslek aşkı, özverililik, yılmak bilmemek, fakat bunların yanında dürüst, yüzde yüz vatanseverlik. Gurur, ihtiras gibi insanoğlunun kaçamadığı kusurların bir tanesine ilgi göstermemek, elbette ki bir insanüstü yaradılışın anlatımı olabilir.

 

    Biz, rahmetli Savmi Uçan’ın kişiliğinde bütün bunları fazlasıyla bulmaktayız.

 

    Savmi Uçan, öğrencisi ve ulusal tarihimizde adı ile daima gurur duyacağımız sayın Sabiha Gökçen’in dediği gibi Türkiye’nin değil, yaşadığı yıllarda dünyanın en ünlü tayyarecisi idi. Fakat, Savmi Uçan’ın üstün başarıları yalnız bu yönüyle değildir. O, aynı zamanda ilk deniz tayyarecisi idi. Bahriye topçusu idi, gemi kaptanı idi, şefti, müdürdü ve bütün bu ayrı, ayrı mesleklerde daima ve daima eşsizdi. Bunların belgelerini bu eserin sonunda bulacaksınız.

 

    Savmi Uçan, herhalde resmî bir makama verilmek üzere kendi yazdığı biyografisinde hayatını pek sade, kendine asla bir övünme payı çıkarmadan şöyle anlatır.:

  FOTOĞRAFLAR DAHA SONRA YAYINLANACAKTIR.

KENDİ KALEMİYLE HAYATI

 

 

 

                                                Savmi Uçan gençlik yıllarında

  

    “1885’de Trabzon’da doğdum.

 

    1905’de Bahriye Okulundan Kaptan olarak diploma aldım.

 

    1910’da Türk donanmasındaki İngiliz eğitim kurulundan birinci sınıf topçuluk diploması aldım.

 

    1913’de Motor eğitim bölümünde motorculuğunu öğrendikten sonra Yeşilköy tayyare okuluna gittim. 1914’de pilot oldum.

 

    1914 Ekim başında Nieuport deniz uçağı ile Çanakkale cephesine gittim.

 

    1915 Şubat ayında, Almanya’ya sipariş edilen deniz uçaklarının inşaatında görevli olarak Almanya’ya gittim ve o arada Alman kuralları gereği sınava girerek askeri bröve aldım.

 

    1915 Eylül ayında, Deniz uçaklarının flötörleri altına tekerlek takarak, Macaristan’ın güneyindeki bir meydandan havalanarak Bulgaristan’a indikten sonra söktüğüm uçağımı trenle İstanbul’a getirdim.

 

    1915 Kasım ayında, Deneme kurulu şefi olarak Almanya’ya sipariş edilen uçakların denemesi için Almanya’ya gittim.

 

    1916 Nisan ayında, İzmir Deniz Tayyare Bölüğü Komutanlığı ile İzmir Cephesi’nde görev yaptım.

 

    1917 Şubat ayında, Almanya’ya tayyarecilik öğrenimine gönderilen subaylar için organizatör olarak Almanya’ya gittim. Bu subayların öğrenimi bittikten sonra memlekete döndüm.

 

    1917 Ağustos ayında, Tayyare Bölük Komutanı olarak tekrar İzmir’deki görevime döndüm. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesinden sonra İstanbul’a döndüm.

 

    Müttefikler tarafından İstanbul’un işgali üzerine 1920 yılı Nisan ayının ikinci günü beraberimde üç tayyareci subayı olduğu halde Üsküdar’dan yaya olarak yola çıkıp Bilecik’e ve oradan da trenle 12 Nisan’da Ankara’ya vardım. Atatürk’ten aldığım emir üzerine Konya’daki uçakları faal duruma getirmek üzere derhal yanımdaki tayyarecilerle Konya’ya geçtim. Oradaki uçakları faal duruma getirme çalışmaları sırasında bir pervane darbesi ile sol kolum kırıldı ve sol bacağımın damarları kesildi.

 

                                    Savmi Uçan Çok sevdiği eşi Vedia Uçan ile

                                                    Evliliklerinin ilk yıllarında

   

 

                            

                                   Savmi Uçan canından çok sevdiği mesleğinin

                                        yetiştirdiği genç elemanları arasında.

 

 

    1920 Haziran ayının sonunda Millî Savunma Hava Şubesi’ne müdür olarak atandım.

 

    1920 Ağustos ayı sonunda, görülen lüzum üzerine Trabzon’da bulunan GAZAL gemisi süvariliğine atanarak İngilizlerin Batum’dan çekilmesine kadar adı geçen gemi ile kaçak olarak Rusların Tuapse limanından aldığım Top, Tüfek, Cephane, Altın ve sağlık malzemelerini Trabzon’a taşıdım.

 

    1921 Kasım ayında, Karadeniz’deki Amasra Limanı’nda bir deniz tayyare istasyonu kurulması için görevlendirildim. İstanbul’dan kaçırarak getirdiğimiz uçakları Amasra’da kurarak faal duruma getirdim. İzmir’in kurtarılması üzerine İzmir’e gittim, orada Hava Kuvvetleri Müfettişliği emrinde olarak Grup Komutanlığı yardımcılığı, Tayyare Okulu Müdürlüğü görevlerini yaparken aynı zamanda kara ve deniz uçakları ile bizzat uçurarak birçok pilot yetiştirdim.

 

    1926 yılı Mayıs ayında Genelkurmay Başkanı emri ile önceden Almanya’ya sipariş edilen iki adet Rohrbach metal ağır deniz bombardıman uçaklarının tecrübelerinde bulunmak üzere Berlin ve Kopenhag’a gittim ve beş ay sonra İstanbul’a döndüm.

 

    1926 yılı Ekim ayı başında “ailesi yabancı olanlar hakkında çıkan yasa gereğince, eşim Ermeni olduğundan binbaşı rütbesiyle emekli edildim.

 

    Fabrikanın önerisi üzerine bombardıman uçaklarının teslim alınması ve uçuş görevlerini fabrika adına yerine getirdim. Tecrübe ve teslimden sonra beş subay pilota bu uçaklarla uçmasını öğrettim. Yine fabrikanın isteği ve önerisi üzerine tecrübe pilotluğu yapmak üzere Rohrbach fabrikası ile bir anlaşma yaparak Berlin’e gittim. Fabrikada üç yıl süren çalışmam sırasında muhtelif tip uçaklarla uçtum. Fabrikanın malî durumu bozulduğundan İstanbul’a döndüm.

 

    8 Kasım 1931’de Hava Kurumu’nda sırası ile şu görevleri yaptım. Uluslar arası uçak kontrolörü, Türk Kuşu şefliği, Uçak Fabrikası Ticaret Servisi şefliği. Bu arada Atatürk’ün emri ile manevî kızı Sabiha Gökçen’e kuramsal havacılık, motor, hava seyrüsefer dersleri verdim. Ayrıca Yedek Subay Okulunda da üç buçuk sene kadar Havacılık öğretmenliği yaptım. 31 Ekim 1943’de rahatsızlığım nedeni ile Hava Kurumu’ndan kendi isteğimle ayrıldım.

 

    Evliyim, bir erkek çocuğum vardır, Almanca ve biraz İngilizce bilirim. İstiklâl Madalyam vardır.”

 

    (Bu notlar da gene Savmi Uçan tarafından başka bir nedenle yazılmıştır.)

 

    1885 yılında Trabzon’da doğdum. 1905 yılında Heybeli Ada’daki Bahriye Okulundan kaptan olarak mezun oldum. İngiliz Amirali Gambelin eğitim ve öğretim kurulundan Deniz Topçuluğunu öğrenerek birinci derecede diploma aldım. 1914 yılı Haziran ayına kadar çeşitli savaş gemilerinde görev yaptıktan sonra başvurum üzerine Yeşilköy’de açılan Tayyare Okuluna gönderildim. Kısa zamanda birinci derece pilot diploması almayı başardım.

 

 

 

             Atatürk, Sabiha Gökçen ve üç ay Atatürk’ün misafiri olarak Dolmabahçe

                         Sarayı’nda kalan Savmi Uçan’ın eşi Vedia Uçan.

 

                  Savmi Uçan, eşi Bayan Vedia Uçan ile bir deniz uçağında. İkisi de

             havacı kıyafetleriyle. (Savmi, bütün gezilerinde, kötü ve iyi günlerinde

                                          eşini kesinlikle yanından ayırmazdı.)

   

    Fransız üretimi bir deniz uçağı ile Çanakkale Cephesi’ne gönderildim. Bu sıralarda Alman fabrikasına sipariş edilen uçakların tecrübe ve teslim alınmalarında bulunmak üzere aldığım emir üzerine Almanya’ya hareket ettim ve bu fırsattan yararlanarak Alman kurallarına göre sınava girdim ve İmparatorun özel emri ile Alman pilot brövesi takmama izin verildi.

 

    O zamanlar henüz Sırbistan işgal edilmemiş olduğundan deniz uçağının altına tekerlek takarak (dünyanın ilk amfibi uçağı) Macaristan’daki bir meydanından havalanarak aldığım emir uyarınca Bulgaristan’ın Lompalanga kasabasına indim. Uçağımı sökerek trenle İstanbul’a getirdim. Kısa bir süre sonra sipariş edilen deniz uçaklarının tecrübelerinde bulunmak üzere Almanya’ya gönderildim. Tecrübeleri yapılan uçakları teslim aldıktan sonra, İstanbul’a getirdim ve buradan da İzmir’de kurulan Tayyare Bölük Komutanlığına atandım.

    1917 yılında pilotluk öğrenimi için Almanya’ya gönderilen yedi deniz subayının eğitimleri ile ilgili olarak görevlendirildim. Kısa bir süre sonra öğrenimlerini tamamlayan subaylarla memleketime ve İzmir’deki görevimin başına döndüm.

 

    İzmir’in işgali üzerine İstanbul’a gelerek İzmir Müdafai Hukuk Cemiyeti’nde merhum Kemalettin Sami Paşa ile birlikte çalıştım. Ankara’dan gelen emir üzerine yanıma üç tayyareci subay alarak 4 Nisan 1920 günü Üsküdar’dan yaya olarak yola çıkıp dört günde Adapazarı’na ve oradan da sağladığımız “drezin”i (demiryollarında iki veya dört kişinin kullandığı, hat kontrollerinde kullanılan küçük motorsuz bir taşıt) kendimiz kullanarak Bilecik’e ve oradan da trenle 12 Nisan 1920’de Ankara’ya geldik.

 

    Rahmetli Atatürk’ün emirleri ile bozuk uçakları çalışır duruma getirmek için Konya’ya gittim. Onarımını yaptığımız bir uçağın motor tecrübesini yapmak üzere pervaneyi çevirirken motorun (makinistin hatası yüzünden) ani olarak çalışması üzerine dönen pervanenin vuruşu ile bir kolumla, bir bacağım kırıldı. Tedaviden sonra bir süre uçamayacağımdan Trabzon’daki Deniz Komutanlığı emrine gönderildim. O zaman Rusya’da mürettebatsız kalan Tuapse Limanı’nda bulunan gemiyi teslim aldım. 1920 yılı Kasım ayından itibaren altı ay süreyle (o zaman Batum’da bulunan İngilizlerin kıyı kuşatmasına rağmen) Tuapse’den Trabzon’a çeşitli top, binlerce tüfek ve milyonlarca piyade mermisi taşıdım.

 

    Aldığım emir üzerine bir deniz uçak üssü kurmak üzere 1921 yılı Ocak ayında Amasra Limanı’na gittim. Deniz İnzibat Komutanlığı ve sansör memurluğu görevleri de bende olmak üzere İstanbul’dan kaçırdığımız deniz uçaklarını çalışır duruma getirerek Karadeniz’de gezen Yunan savaş gemilerine karşı harekete geçtik.

 

    15 Ağustos 1923 tarihinde aldığım emirle Hava Kuvvetleri Komutanlığı emrine atandım. İzmir’de bulunan söz konusu komutanlık emrinde çeşitli görevler yaptıktan sonra Tayyare Okulu Müdürlüğüne atanarak iki sene içinde birçok kara ve deniz tayyarecileri yetiştirdim. Almanya’ya sipariş edilen çift motorlu iki adet büyük (Rohrbach) deniz bombardıman uçaklarının tecrübelerinde hazır bulunmak ve uçuşlarını incelemek üzere Almanya’ya gönderildim. Bu konu ile ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığından aldığım emir eklidir. Bu uçaklarla uçarak Alman uçak teknik servisinin takdirini kazandım, oradaki görevimin bitmesi üzerine, aldığım emirle memlekete döndüm. 912 sayılı yasanın 5 nci maddesi gereğince 1926 yılı Ekim ayında emekliye ayrıldım.

 

    Rohrbach uçak fabrikası tarafından yapılan öneri üzerine, İstanbul’a gelen bombardıman uçaklarının tecrübe uçuşlarını fabrika adına yaparak Hava Kuvvetlerine teslim ettim. Genelkurmay Başkanlığının emri ile bu uçaklarla uçabilecek beş pilot yetiştirdim. Yine Rohrbach fabrikasının önerisini kabul ederek tecrübe pilotluğu görevi ile üç buçuk yıl Berlin’deki fabrikada ve Kopenhag’daki fabrika şubesinde çeşitli tipte uçakların uçuş tecrübelerini yaptım. Bu arada tecrübesini yapmakta olduğum çift motorlu ve 13 kişilik bir deniz uçağı ile Kiel kanalı üzerindeki köprülerin altından uçarak geçtim. Bu hareketim, radyo ve gazeteler tarafından dünyaya duyurulmuş ve ismimin uluslar arası tayyareciler arasına girmesine sebep olmuştur. Nazi rejiminin Almanya’da yeni, yeni taraftar bulmaya başlaması üzerine, 1930 yılı Mayıs ayında ülkeme dönmek zorunda kaldım. 1931 senesinde Türk Hava Kurumu’na katılarak yeni kurulan Türk Kuşu şefliğine atandım. Daha sonra bu şefliğe askeri getirilmesi üzerine, kurumda çeşitli görevler yaptıktan sonra Etimesğut Uçak Fabrikası ticaret servis şefliğine atandım. Polonyalıların görevini kötüye kullanmalarını ve yolsuzluklarını önleyemediğimden 1943 senesinde kurumdan istifa ederek ayrıldım.

 

 

                            Sayın Uçan, eğitim sahasında öğrencileriyle.

                              Yanlarında Sabiha Gökçen görülmektedir.

 

    1948 yılı Mayıs ayı başında T. H. K. Havacılık Dairesi (Türk Kuşu) eğitim–öğretim müdürlüğüne atandım. Demokrat Parti’de çalıştığım için genel müdürlük tarafından yapılan gizli şikâyet üzerine yaş sınırı bahanesiyle 3 Mart 1950 tarihli emirle 1950 yılı Haziran ayı sonunda görevime son verileceği bildirildi. Benden daha yaşlı kimselerin kurumda görev yapmasına karşılık özellikle benim görevime son verilmesinde bir yanlışlık olduğuna dair vermiş olduğum dilekçe üzerine 3 Mart 1950 tarihinde yönetim kurulu toplantısında yalnız benim için alınmış olan kararı gizlemek amacı ile 3 Haziran 1950 tarihindeki toplantıda alınan bir kararla senelerden beri çalışmakta olan 65, 68 hattâ 70 yaşını aşkın kimselerin de görevlerine son verilmiştir.

 

    Savmi Uçan’ın değerli eşi sayın Vedia Uçan, bu gün adı anıldıkça gözleri yaşaran, kaybedeli yıllar olduğu halde içindeki bağlılık ve vefa duygusu her geçen gün artarak sadece ve sadece Savmi merhumun anılarına gömülmüş bir halde mütevazı bir hayat geçirmektedir. İstediği tek şey, vatan hizmetlerinde bir an yanından ayrılmadığı eşinin anılması, unutulmaması, hatıralarının yaşatılmasıdır ve uğramış olduğu haksızlıkların giderilmesiyle ruhunun şad edilmesi ve Savmi gibi bir vatanseverin kişiliğinde vatanseverliği ile uygun hareket edilmesidir.

 

    Savmi Uçan’ın da biyografisinde yazdığı gibi Vedia Uçan aslen Ermeni milletindendi. Fakat sevişerek evlenmişlerdi. Milletinin bir fedaisi gibi hayatını Türklüğe adamış bulunan Savmi Uçan, dar görüşlü bir insan olmadığı için karısının din ve mezhebi üzerinde durmamış, onu kendi inanışları ve âlemi içinde bırakmayı tercih etmişti. Hiç şüphe yok ki, Savmi, eşine Müslüman olmayı telkin etmekle onu inciteceğini düşünmüş, insan adam, insanlığa da kıymet verdiği için karısının kendi dininden olmayışını sakınılacak bir konu olarak ele almamıştı. Fakat bu yüzden çok sevdiği mesleğinde emekliye sevk edilmesi de Savmi Uçan’ın karısına karşı olan sevgisini azaltmamış, gene havacılık mesleğini başka sahalarda devam ettirmişti.

 

    Vedia Uçan, bu konuda bize şu anılarını aktarıyor:

 

    –Ben çok üzülüyordum. Benim yüzümden genç yaşta emekli edilmişti. Kendisine söyledim, Savmi dedim, benim yüzümden gadre uğradın, ben buna razı olamam, mesleğini çok seviyorsun, beni bırak.

 

    –Sen deli misin? Diyordu. Yoksa beni tanımadın mı? Ben seninle hayatımı birleştirdim. Bizi ancak ölüm ayırır. Meslekten ayrıldı isem, vatan hizmetini gene yaparım, nitekim yapıyorum.

 

    Ve Savmi, bu olaydan sonra beni, gittiği davetlere daima yanında götürdü. Zaten her zaman böyle yapardı, fakat bu defa buna daha çok önem verdi.

 

    Ben, içten içe erimekte idim. Üzüntüm çok büyüktü. Bir gün, yakın ahbaplarımdan birine kararımı açtım. Savmi’ye haber vermeden Müslüman dinini kabul edecektim. Bu dostumla Müftüye gittik. Müftü kaç senelik evli olduğumuzu sordu, verdiğim cevap karşısında:

 

    –Peki dedi, bunca senelik evlisiniz, Müslüman olmayı şimdiye kadar düşünmediniz de neden şimdi gerek gördünüz?

 

    Cevap verdim:

 

    –Kocamın benimle evlenmesine ailesi de karşıydı. Bir gün etki altında kalır yahut kanaatini değiştirir, beni bırakabilirdi. Ben de o zaman tekrar ailemin yanına dönecektim. Ailem de bu evliliğe razı olmamıştı. Terk edilmiş olarak ailemin yanına gidince elbet beni suçlayacaklar: “Bak gördün mü? Müslüman olmayı, işte seni terk etti” diyeceklerdi. Bu gün bütün bunların olması söz konusu değildir. Artık kanaatim gelmiştir ki, kocamla ölünceye kadar evli kalacağım, beni bırakmayacak. Her konuda anlaşmış bulunuyoruz ve yaşlarımız da kemale erdi. Onun için şimdi Müslüman olmaya karar verdim, hatta bundan kocamın bile haberi yoktur. Hiçbir etki altında kalmadan İslâm dinini kabul ediyorum.

 

    Müftü Efendi son derece memnun oldu, beni tebrik etti ve böylece Müslüman oldum. Kocam buna son derece sevinmişti, fakat benim yüzümden öğrencileri paşa rütbesi aldığı halde kendisi binbaşı rütbesi ile emekli oldu.

 

    Vedia Hanım, Savmi Uçan’dan bahsederken yukarıda da kaydettiğimiz gibi daima gözü yaşlıdır. Durmadan, nefes almadan Savmi Uçan’dan bahsetmek yegâne tesellisidir. Anılarına şöyle devam etti:

 

    Dolmabahçe’de Atatürk’ün misafiri bulunduğumuz günlerden bir gündü, denize bakan odalardan birinde yan yana otuyorduk. Savmi bir ara:

 

    –Vedia dedi, neler hatırlıyorum bilir misin? Gazal vapuru ile Tuapse’ye gittiğimiz günleri. Aç kalmıştık. Vapurun her tarafına şu sızıyordu, hattâ yataklarımız bile ıslaktı. Kurtuluş ümidimiz bile kalmamıştı.

 

    –Hattâ diyordun ki, keşke sen gelmeseydin, vatan daha çok hizmet istiyor, gene memlekete faydan olurdu.

 

    –İkizimizin de hizmetleri oldu ve işte şimdi dünyanın en büyük insanının misafiriyiz. Padişahların yaşadığı saraydayız. O zaman böylesini rüyada görsek inanmazdık. Bir insan için bundan daha büyük saadet olur mu?

 

    –Doğru Savmi dedim ama servet de lâzım, bak başımızı sokacak bir evimiz yok. Hâlbuki Gazal vapuru ile Rusların verdikleri altın dola sandıklardan bir tanesini alsan kimin haberi olacaktı.

 

    Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen, o günü yaşıyormuş gibi kaşlarını çatmıştı. Savmi bütün hayatında etrafındakilere dürüst ve namuslu insan olmalarını telkin ederdi. Gazal vapuru ile getirdiğimiz sandıklardan bir tanesinden nasılsa bir altın düşmüş, tayfalardan biri bulup Savmi’ye getirmişti. Kocam, tayfanın omzunu okşadı ve:

 

     –Evladım dedi. Hangi sandıktan düşmüşse, hemen yerine koy. Biliyorsun bu paraları, düşman çizmesi altında çiğnenen vatanı kurtarmak için cephede aç, perişan dövüşen kardeşlerimize götürüyoruz. Vatan kurtulduktan sonra, hepimiz bu altınları avuç, avuç kazanacağız. Vatan olmadıktan sonra altının ne kıymeti vardır.

 

    Ve tayfa, avucunun içinde tuttuğu altına götürüp yerine koymuştu.

 

    Ben zaten bir sandık altın alsan sözünü lâf olsun diye söylemiştim. İnanır mısın Vedia dedi, demin şaka olarak söylediğini şeytana uyup yapmış olsam ve birkaç yüz altın almış olsam, bu vatanda bu günkü saadeti bulamazdık.

 

                     Savmi Uçan, eşi Vedia Uçan ve yavruları Semih Uçan.

 

SAVMİ UÇAN’IN KİEL KÖPRÜSÜ ALTINDAN

UÇAĞI İLE GEÇMESİ

 

    Girdiği her meslekte en üstün seviyeye ulaşan Savmi Uçan’ın özel kişiliğini sorduk. Vedia Uçan uzun, uzun düşünmeden şu karşılığı verdi.

 

    –Uçağı ile Kiel köprüsünün altından geçtiği zaman, bütün Alman gazeteleri, ajanslar, radyolar bu olayı yayınlamışlardı. Herkes onu tebrik ediyordu. O, gayet sakin herkese: “Biz Türkler bilgi ve cesaretle her şeyi yaparız. İstiklâl ve hürriyetimizi de böyle kazandık.” Cevabını verirdi. Bir gün bir Amerikalı Savmi’ye geldi. Savmi’nin Kiel köprüsünün altında uçağı ile geçtiği haberini radyodan dinlemiş, onunla görüşmek istemiş, Almanya’ya kadar gelerek kocamı buldu ve bu uçuşa nasıl cesaret ettiğini sordu, bir daha uçup uçamayacağını merak ettiğini söyledi. Savmi:

 

    Yaptığı işin yapılmayacak bir şey olmadığını yapmak suretiyle ispat etmiş bulunduğunu söyledikten sonra:

 

    –Avrupa’nın birçok yerlerini karımla beraber gezdim. Gittiğimiz yerlerin çoğunda bizi Türk olarak tanıyınca hayret ediyor ve adeta inanamıyorlardı. Sizde bu medenî kıyafet nasıl olur diyorlar. Avrupa ve medenî dünyaya bazı düşmanlarımız biz Türkleri yarı vahşi tanıtıyorlar. Bundan her zaman acı duyarım. Burada tayyareci arkadaşlarla bir gün sohbet ederken aklıma geldi. Kiel köprüsünden uçak ile geçilip geçilemeyeceğini sordum. Hiçbiri kabul etmedi böyle bir girişimimin delilik olacağını, çünkü bir tayyareci ne kadar cesur olursa olsun, ne kadar deneyimli ve bilgili bulunursa bulunsun böyle bir harekete cesaret edemez ve başaramaz dediler. Hâlbuki ben karar vermiştim ve kararımı da uyguladım. İkinci kez tekrarlamaya her zaman hazırım, hâtta başvuruda bulundum, fakat izin vermediler. Uçağına ve kendine hâkim olan her tecrübeli havacı bunu yapabilir.

 

    Bu sözleri de gösteriyor ki, Savmi cesur olduğu kadar da nefsine güveni olan bir insandı. Çalışmak, bir iş yapmak tek zevki idi. Türk Kuşu’nda, değer görevlerinde gecesini gündüzüne katarak çalışırdı.

 

    Şunu da söyleyeyim ki, kocamın bir gözü yoktu. Uçuşlarını tek gözle yapıyordu. Kendisi gibi dünyada bir tek tayyareci daha vardı. Şimdi ismini unuttuğum bu tayyareci Alman’dı. Bir gözünde pek az bir sakatlık bulunanlara özellikle tayyarecilikte hiçbir görev verilmezken Almanya’da kocam hem uçuyor, hem de tayyareciliğin en önemli işlerini görüyordu.

 

    Vedia Uçan bunlar söylerken Sabiha Gökçen’in bir sözünü hatırladım. Tayyareci Vecihi’nin 75 yaşına gelmiş olmasına rağmen hâlâ uçuşlara devam ettiği konuşuluyordu. Gökçen:

 

    –Hocam Savmi’nin uçağı olsaydı, göklerden yere inmek istemezdi. Onun için de yaş söz konusu değildi. Diyebilirim ki, Hocam Savmi Uçan, hayatında göklerin fatihi olmuştur. İşte onun kırdığı rekor, hâlâ kendi üzerindedir. Savmi hocamdan sonra da hiçbir tayyareci Kiel köprüsünü geçemedi. O, bindiği uçağı evlâdı gibi sever, kendisi kadar da ona güvenirdi. Savmi hocam kadar nefsine itimat eden nadir adam gördüm. Tabii, Atatürk müstesna.

 

    Sabiha Gökçen ile kendi mesleği konusunda ve mesleğinin büyük tarihi şahsiyeti, aynı zamanda hocası Savmi Uçan hakkında konuşuyorum.

 

    Öz geçmişinde şerefli ve başarılı hayat hikâyesini okuduğunuz Savmi Uçan’ın adını duyduğu anda asil bir heyecan Gökçen’in yüzünde titremeye başlamıştı.

 

    Duvarda Sabiha Gökçen’i tayyareci üniforması ile büyük Atatürk’ün elini öperken gösteren yağlı boya bir tablo ve biz bu tablonun altında Savmi Uçan’dan, Atatürk’ten konuşacağız.

 

    On sekiz yıllık hocalık devresini de bitirip yuvasına çekilmiş bulunan Sabiha Gökçen’in nezih ve asıl şahsiyetinde Atatürk’ün vatan sevgisini, enerjisinin ifadeleri kılıç gibi keskin belirtiler halinde görmemek ve sezmemek mümkün olmuyor.

 

    –Hocam Savmi, diyor, zamanının en mükemmel tayyarecisi idi. Eşi yoktu, benzeri yoktu. Türkiye’de değil, Avrupa’da yoktu. Almanya’da Kiel köprüsünün altından uçağı ile geçmesi dünya havacılık tarihinde emsalsiz bir olay idi. Bunu kendisinden sonra da yapabilen olmamıştır.

 

             Atatürk’ün hazır bulunduğu bir törende Savmi Uçan (Arkada ayakta)

 

        Gökçen’in hocası için sarf ettiği bu takdir bu takdir hisleri elbette ki sadece bir sempatinin ifadesi değildi ve olamazdı. Olamazdı, çünkü bizzat kendisi de tayyarecilikte, başarıların sembolü idi. Ve çünkü uçağı ile Kiel köprüsünü geçecek cesareti gösteren Savmi Uçan’ın öğrencisi, Atatürk kızı Sabiha Gökçen de hocasına lâyık bir öğrenci olduğunu pek çok vesilelerle ispat etmişti.

 

    1937 yılı Dersim harekâtına bombardıman uçağı ile katılan, 1938 Haziran ayında askeri bir uçakla tek başına Balkan turuna çıkan Sabiha Gökçen için o zaman Bükreş Radyosunun yayınladığı bir bildiride aynen şöyle deniyordu: “Bize dost ve müttefik Türkiye’nin ve tayyareciliğin selâmını getiren bu genç ve cesur ve geçmişi başarılarla dolu tayyarecinin şahsında biz de kardeş Türk tayyareciliğini selamlıyoruz.”

 

    Yugoslavya’da Yugoslav avcı uçaklarından oluşmuş bir filo tarafından karşılanarak, hava kuvvetleri komutan ve yardımcısından başka denizcilik bakanının da içinde bulunduğu bir ziyafetten sonra tekrar uçuşuna devam eden genç tayyarecimiz bütün Balkanlarda ajanslar ve gazetelerle aynen şu cümlelerle tanıtılmakta idi: “Balkanların en cesur tayyarecisi.”

 

    G. Primi: “Göklerin kızı” başlığı altındaki makalesinde şunları yazıyordu. “Bugün, Tatoy hava istasyonuna, şehirlerinin ilâhesi gibi, başı miğferli bir genç kız indiğini görecekler. Gürbüz genç vücutlu tayyareci elbisesi içindeki bu genç kız onların alkışlarına başarı ve heyecanı karşısında kendisine has olan ve Türk halkının bildiği bir alçakgönüllülükle cevap verecek.”

 

    Balkan yarımadasındaki hükümet merkezlerinden geçişi esnasında karşılaşacağı alkışlar, önce havacılık tarihindeki ilk askerî kadın tayyareciye yönelik olacaktır. Bu bile büyük bir şereftir. Avrupa’daki ve Amerika’daki bütün ülkelerde eğitim görerek, sakin bir cüretle, hatta imanla tayyarecilik yapan kadınlar görüldü ve bugün de var.

 

    Fakat onların hepsinin faaliyeti sporculuk sahasında kalıyor. Rekor kazanmak, yenilik hevesi kadınların kendilerini göstermek gibi ezelî arzu bu çalışmaların esasını teşkil ediyor.

 

    Hâlbuki Sabiha Gökçen’in sıra dışı yeteneği şudur ki, onun yaptığı tayyarecilik sporu değildir, o kendisini askeri pilotların tabi oldukları bütün kaideler altına koymuştur. Tanınmadan, şöhret henüz genç başına bir çelenk haline konmadan önce, tayyare pilotluğu yapmış, eğitimlerini düzenli, sebatlı bir şekilde yapmıştı. Hava okulu öğrencilerinin üniformasını giymiş ve onların basit hayatına tabi olmuştur.

 

Aynı meslekteki arkadaşlarını barış ve savaş halindeki tehlikelerine de kendisini tâbi kılmıştır. Tayyarenin önündeki mitralyöz onun için yalnız bir timsalden ibaret kalmamıştır. Bu mitralyözlerle aldığı görev Tunceli isyanında görülmüştü.

 

    G. Primi’nin Sabiha Gökçen hakkındaki bu makalesi uzundur. Burada Gökçen, dünyada ilk askerî tayyareci bir Türk kızı olarak tayyarecilik tarihine geçmektedir.

 

Sabiha Gökçen Hocası Savmi için “O, göklerin  fatihi idi.” diyor.

                 

    1965 yılında hocası Savmi Uçan hakkındaki anılarını not ettiğim bir yazıya Sabiha Gökçen’in geçmiş anılarını tazelemeye beni sevk eden neden, gene rahmetli Savmi Uçan’ın hayat hikâyesi olmuştur.

 

    Sohbet esnasında Sabiha Gökçen’e kahramanlıklarını bir tesadüfün beni karşılaştırdığı kadınlık ve vefa timsali Savmi Bey’in muhterem eşi Vedia Uçan’dan dinlediğim Savmi Uçan’ın tarihimizde unutulmuş bir kahraman olarak kalmış olmasından üzüntü duyduğunu söyledim. Gökçen, bunu kabul etmiş görünmek istemiyordu. Fakat daha yakınımda oturan ablası kulağıma fısıldadı. (Sabiha unutulmadı mı?)

 

Sabiha Gökçen hocası Savmi Uçan ile

Bu cümle hâlâ dimağımda ve ruhumda akisler bırakmaktadır.

 

    Sabiha Gökçen Balkan turunu Atatürk’ün hayata gözlerini kapadığı 1938 yılında Atatürk’ün arzusu ve emirleri ile yapmıştı. 21 Haziran 1938 Salı günü Yeşilköy Hava Alanı’nda karşılayanlar arasında ben de bir gazeteci olarak bulunuyordum ve ikinci günü 22 Haziran 1938 Perşembe günü çıkan Kurun gazetesinin ikinci sayfasında (Sabiha Gökçen gelirken) başlığı altındaki yazımda şöyle diyordum:

 

    “Dersim’in yüksekliği 3,000 metreyi bulur. Beyaz Dağı’nda idim:

 

    –Bugün Sabiha Gökçen, asileri bombalayacak dediler.

 

    Muhafız Alayı, doğanın en korkunç dağlarından gizemli Kutu Deresi’ne yaklaşıyordu.

 

    Bana açıklamada bulundular:

 

    –Bilir misiniz? Dediler. Burada uçak ile uçmak ne demektir? Bu yüzde iki başarı uğruna yüzde doksan sekiz tehlikeye girmek demektir. En korkulu yönü de, uçak çoğu kez dağların arasından uçmak zorunda olduğu için, fevkalâde nişancı olan asiler kolayca avlayabilirler.

 

    İşte böyle bir bölgede Sabiha Gökçen bombardıman uçağı ile uçarak, asileri arayacak ve onları, Türk Cumhuriyetini tanımak istemeyen, ona karşı durmak, kanunlarına, mefkûresine karşı gelmek isteyenleri bombalayacaktı.

 

    Türk kızının Dersim dağlarında uçtuğu günün akşamı, Hozat ilçesinde geceliyorduk. Şu haber geldi:

 

    –Sabiha Gökçen asilerin sığındıkları yeri bularak bombaladı. Asi reisi Seyit Rıza’nın evini yaktı.

 

    Dersim’liler buna inanmamışlardı. Çünkü onların millî (!) şairleri ve erkânıharp(!) leri serseri Ali Şir her Dersimliye ezberlettiği marşında <<Türk uçaklarının sesi bize sinek vızıltısı gibi gelir>> demişti.

 

    Fakat Sabiha Gökçen’in bomba ile yıktığı Seyit Rıza’nın evinde bulunan eşyalar, Yıldızname kitabı vesaire Elazığ’a getirildiği günden sonra asi Dersimliler Ali Şir’in marşını bir daha ağızlarına almadılar.

 

    Dün Bayan Sabiha Gökçen’in Balkan turnesinden dönüşünü beklerken, onun Dersim’de ancak damarlarında Türk kanı taşıyanların gösterebileceği yüksek cesaretin hazzını bir daha duydum ve kelimelerin bazen ne kadar gerçeği ifadeden aciz olduğunu düşündüm.

 

Sabiha Gökçen tayyareci üniformasıyla

 

    Sabiha Gökçen Dersim harekâtına katıldı. Başarılar gösterdi.

 

    İşte, o korkunç, ne haritanın, ne hızın, ne de silahın zerre kadar tehlikeyi önlemesine imkân olmayan doğanın haşin parçasında başarılan görevi anlatmak isteyen kupkuru bir cümle...

 

    Bu cesur ve kahraman Türk kızının Dersim dağlarına uçacağı gün tehlikenin büyüklüğünü bilenler!

 

    –Çok yazık olacak demişler. Delice bir girişim. Oralarda hiçbir şey yapılamaz.

 

    Fakat Sabiha Gökçen bu uçuşu ile yalnız tayyareci olmak yeteneğini değil bir asker soğukkanlılığını ve bir erkânıharp ciddiyetini taşımakta olduğunu da göstermişti.

 

    Onun içindir ki, Bükreş radyosu Türk kızı için bütün dünyaya şu cümleyi haykırdı:

 

    “Bize dost ve müttefik Türkiye’nin ve tayyareciliğinin selâmını getiren bu genç ve cesur geçmişi başarılarla dolu tayyarecinin şahsında biz de kardeş Türkiye’yi ve Türk tayyareciliğini selamlıyoruz.”

 

    Üç senelik tayyareci Sabiha Gökçen, en büyük, en ağır, en süratli ve son sistem bombardıman uçağı ile yalnız başına yaptığı Balkan turnesi ile Türk kadınının erişilmez yetenek ve kudretini bir daha bütün dünyaya ispat etti. Fakat kahraman Türk kızı, her Türk gibi bu başarılarını, yalnız görevini yapmış olanlara özel bir alçak gönüllülükle ifade ediyor.

 

    Onu sevgi ve coşkunlukla karşılamak için sabırsızlananlara dün uçaktan iner inmez şöyle dedi:

 

    –Uçağın pusulasında küçük bir arıza olmuştu. Onun için biraz geç kaldım.

 

    Karşılamaya gelenleri beklettiği için duyduğu üzüntüyü anlatmak istiyordu ve yüzünde gurur yerine bu üzüntünün izleri, yurduna kavuşmanın hazzı vardır.

 

    Çünkü Sabiha Gökçen, Türk kızı, Atatürk kızıdır.

 

    27 sene önceki gazete sayfalarında kalmış olan bazı anıları buraya naklettiğimden dolayı okuyucularımdan özür dilemeyeceğim. Bunları naklederken Sabiha Gökçen’in bu defa konumuz olan Savmi Uçan’ın Kiel köprüsünün altından uçağı ile geçmesi kadar, önemli başarılara ulaşmasında Savmi Uçan’ın da payı bulunduğuna inanmış bulunmamdır.

 

    Böylece Savmi Uçan’ın havacılık tarihinde ne emsalsiz bir kişilik olduğu bir daha belirmiş olacaktır.

 

    Sabiha Gökçen anlatıyor.

 

    –Tayyareciliğin uygulamalı kısmını Muhittin Hoca, kuramsal kısımlarını Savmi Hocam veriyorlardı. Savmi Hocam Atatürk’ün arzusu ile eşi Vedia hanımla birlikte Dolmabahçe sarayında misafir bulunuyorlardı. Ben devamlı olarak Savmi Hocamla aynı çatı altında bulunduğumdan dolayı daha çok faydalanıyordum. Bir sabah erken kalkmıştım. Atatürk’ün de aynı saatte hazırlanmış durumda olduğunu hayretle gördüm. Hayretle diyorum, çünkü Atatürk’ün böyle çok erken saatte kalkması alışılmış değildi. O esnada Savmi Bey Hocamın da giyinmiş olarak salonda olduğunu gördüm. Bu da alışılmış değildi. Atatürk:

Savmi Uçan, İstanbul üzerinde uçarken

 

    –Biz de seninle Yeşilköy’e gideceğiz, buyurdu.

 

    Meğer o sabah benim ilk defa tek başıma uçuşa çıkmam kararlaştırılmış. Benim, ondan haberim yoktu. Aslında ilk uçuşu yapacak tayyareciye, heyecanlanmaması için tek başına uçuşa çıkarılacağı önceden söylenmezdi.

 

    Atatürk’ün Yeşilköy’e gelmek isteyişi, Savmi hocamın ayakta oluşu ve bizimle beraber gelmesi beni kuşkulandırmıştı. Fakat o sabah ilk defa tek başıma uçuşa çıkarılacağım aklıma gelmedi.

 

    Meydanda her türlü hazırlık tamamlanmıştı. Uçağın yanına geldiğim zaman Savmi Hocam:

 

    –Sabiha ilk uçuşunu bugün yapıyorsun. Biraz sonra tek başına uçacaksın, dedi.

 

    Heyecanlanmıştım. Ve Atatürk’ün de böyle erken saatte meydana gelişinin sebebini anlamıştım.

 

    Bu arada tayyarecilik tekniğini bilmeyenler için bir noktayı açıklamak isterim. Uçuşa alıştırılan öğrencilere uygulamalı dersler verilirken öğrenci pilot yerinde, öğretmen arkasında oturur ve öğretmen aynı zamanda uçağı idare edecek kumanda aletlerine hâkim olur. Öğrenci tek başına uçacağı zaman öğretmenin oturacağı yerdeki kumanda kolları çıkarılır, oraya uçağın dengesini temin edecek kum torbası konur.

 

    İlk uçuşumu yapacağım tek motorlu uçakta bu hazırlıklar yapılmış, öğretmenin oturacağı yerdeki kumanda aletleri çıkarılmış, kum torbası konmakta iken Savmi Bey Hocamın birden müdahale ettiğini gördüm. Daha doğrusu orada da hazır bulunanların hepsi bu hareketi hayretle gördüler. Böyle bir müdahale yapılamazdı. Kumanda kolları çıkarıldıktan sonra ister istemez dengeyi temin edecek kum torbasının konması zorunlu idi. Hocam hazırlığı yapanlara:

 

    –Kum torbası yerine ben oturacağım, dengeyi ben sağlayacağım, dedi.

 

    Herkes şaşırmıştı. Uçağı ben idare edecektim, hocam arkada ancak bir kum torbasının yapabileceği denge unsuru halinde kalacaktı. Vatansever, idealist tayyareci, havacılıkta bilgi ile beraber cesaretin de timsali sevgili hocam, bunu sadece benim için yapıyordu. İlk uçuşumda hayatını benim yeteneğime emanet ederek, bana olan güvenine beni inandırmakla ilk heyecanlarımı önlüyordu. İtiraf edeyim ki hocamın bu hareketi heyecanım üzerinde yapıcı tesirini göstermişti. Uçuşumu başarıyla yapıp yere indikten sonra Savmi Hocam:

 

    –Şimdi kum torbasını koyabilirsiniz, dedi.

 

              Savmi Uçan gözünü kaybettiği zaman hastanede tedavi edilirken

                                            Eşi Vedia Uçan başucunda

 

    İkinci uçuşumu tek başıma, fakat bu defa içimde çekingenliğin, korkunun zerresi olmadan sadece uçabilme heyecanı ile başarıyla uçuşumu yaptım.

 

    Sabiha Gökçen bu anısını anlatırken hâlâ gözlerinde hocası Savmi Uçan’a karşı duyduğu saygı kıvılcımları parlamakta idi.

 

    Devam etti:

 

    –Bunu hiçbir tayyareci yapmamıştır. Hatta düşünmemiştir bile. Fakat başlangıçta da söylediğim gibi Savmi Uçan, emsali ender bulunur bir yaradılışta idi.

 

 

SAVMİ UÇAN’IN TÜRK TAYYARECİLİĞİ

HAKKINDA KONUŞMASI

 

 

                                   1936 yılı 3 Mayıs Pazar günü Türk Kuşu İstanbul

                               Şubesinin açılış töreninde Savmi Uçan’ın konuşması:

 

    Sayın bayanlar, baylar,

 

    Türk Hava Kurumu, bugün Türk Kuşu’nun İstanbul şubesini açmakla derin bir bahtiyarlık duymaktadır. Dünya milletlerinin hava meselesine vermekte oldukları önemi düşünecek olursak Türk Kuşu şubelerinin işe başlaması bizde niçin bu kadar derin bir memnuniyet uyandırdığını daha iyi anlamış olursunuz. Bir milletin köklü bir havacılık kurabilmesi, genç nesilden kuvvet alabilmesine bağlı olduğunu başka milletlerin yapmakta olduğu canlı tecrübelerden anlıyoruz. Hava filoları ne kadar büyük olursa olsun, geride geniş ölçüde yedek bir uçman yığını hazır bulunmadıkça bu filoların değeri sıfıra inmektedir. Bunun için bir yandan makine ve malzeme çoğaltılırken gençliği de kanatlandırmak bir zorunluluk haline gelmiştir. İşte Türk Kuşu, bu önüne durulmaz ihtiyacın bir ifadesidir. Hayatını ve istiklâlini binlerce yiğit feda ederek, dişini tırnağına takıp yıllarca uğraşarak kurtarmış olan Cumhuriyet Türkiye’si, bir daha gafil avlanmamak için elinden gelen bütün çalışmayı sarf etmekte, topraklarına, denizlerine ve havalarına hiçbir yabancının sataşmaması için tedbirli ve tetik durmaktadır. Yalnız şu nokta üzerinde iyice durmalısınız ki, karadan ve denizden gelecek tehlike, hava tehlikesi yanında korkunçluğunu kaybetmiştir. Bütün dikkatimizi artık göklere vermek zorundayız. Binlerce ton bombayı yüklenen binlerce uçağın bir şehre üşüşmesini bir defa göz önüne getiriniz. Bu tehlikeye karşı koymak için bize Atatürk bir yol gösteriyor: Bize hücum eden düşmanın topraklarına biz de yıldırımlar yağdırmalıyız. Bunun için Türk gençleri arasından bol uçucu yetiştirmeliyiz.

 

    Uçmayı öğrenmeye karar verirken gençlerimiz yalnız savaş günlerini düşünmemelidir. Uçak yavaş, yavaş bütün ulaştırma araçlarının yerlerini alıyor. Bir gün gelecek, nasıl sokaklarımız otomobille dolu ise, havalarımız da uçaklarla dolacaktır. Uçmasını bilen bir genç değerli bir mesleğe sahip olmuş bulunacaktır.

 

    Türk Kuşu’na uçucu üye yazılmak için gençlerimizden, hiçbir külfete katlanmalarını istemiyoruz. Onların öğrenimlerine engel olmamak en baş düşüncemizdir. Gençlerimizi, okullarının uygun oldukları zamanlarda çalışarak faydalı, hem de eğlenceli bir kamp hayatı geçirmiş olacaklardır. Uçuculuk, aynı zamanda sporların en zevklisidir. Bu spor gençlerimizin irade kuvvetini çelikleştirecek, sağlıkları için de çok faydalı olacaktır.

 

    Türk Kuşu’nun kanatları altında toplanacak Türk gençlerine başarılar dilerim.

 

 

                                       Savmi Uçan, Türk Kuşu Müdürü iken

 

 

                                          Savmi Uçan, Türk Kuşu Müdürü iken

 

BİR MACERANIN HİKÂYESİ

 

 

    Bu yazılarda Savmi Uçan’ın eşi Vedia Uçan’dan şu anılar aktarılmaktadır.

 

    –Trabzon’dan Kafkasya sahillerine giderek Anadolu cephesine cephane yetiştirecekti. Bu öyle dile kolaydı. Karadeniz düşman kuşatması altında idi. Sık, sık bombardımanlar da oluyordu. Kocam, bu tehlikelerin hiç birine önem vermiyordu. Bu seferden dönülmeyebilirdi de. Bu düşünce ile ben de kendisiyle bu sefere katılmak istedim. Kocam itiraz etti; sen gelme dedi, ben ölürsem, sen de benimle ölme, az da olsa bu vatanda kurtuluşa kadar yapacağın hizmetler vardır. Fakat ben ısrar ettim. Bu gün bu macerayı anlatmak, benim için imkânsızdır. Her an ölüm tehlikesi karşısında idik. Yakalanmak, sorgusuz ölmek demekti. Bu korku içinde ne yemek yiyebiliyor, ne de rahat nefes alabiliyorduk. Millî Mücadele günlerinde vatanın kurtuluşu için mücadeleye atılanlar, ne menfaat, ne de kişisel geleceklerini düşünüyorlardı. Tek arzuları vardı: Vatanı kurtarmak, İstiklâl Savaşı’ndan sonra, vatan kurtulup, hür ve bağımsız bir devlet kurulup vatanımızın sahibi olarak yaşarken, bazı memurların görevlerini kötüye kullandıklarını, mahkemelere verildiklerini gazete haberi olarak duyuyorduk. Savmi köpürüyordu: Bu vatanda, bir kuruş hak yemek vatan hainliğinden başka bir şey değildir. Böylelerini hudut dışı etmeli der, bütün görevlerinde bu gibilerle mücadele ederdi. Kendi yazdığı öz geçmişinde okuduğunuz gibi, gördüğü haksızlıklara dayanamayarak birçok kişiyle kötü kişi oldu, zamanından önce de emekli edildi.

 

    Savmi Uçan emekli edildiği zaman Almanya’da idi. Türkiye adına sipariş edilen uçakları getirecekti. Emekli edildiği haberini alınca, Türkiye’ye döndü. Kendisini çağıran Mareşal Fevzi Çakmak:

 

    –Savmi Bey, emekli oldunuz, şimdi ne olacak, uçakları kim getirecek? Diye sordu.

 

    Savmi Uçan, her şeye rağmen kalbi vatan sevgisiyle taşan bir insandı. Mareşale şu karşılığı verdi:

 

    –Şu anda hiçbir resmi sıfatım yoktur. Almanya’daki firma, bana çok parlak bir görev önerdi. Henüz onu da kabul etmedim. Ben gene memleketime hizmet etmek isterim. Bana istediğim tayyarecileri verirsiniz. Onları Almanya’ya götürüp yetiştirir, satın alınan tayyareleri onlar memlekete getirirler.

 

    Vatan uğrunda gözünü kaybeden, hayatını hiçbir tehlikeden sakınmayan Uçan’ın bu hizmeti kabul edildi ve sipariş edilen uçaklar Almanya’dan memleketimize getirildi.

 

 

ABİDİN DAVER’İN BİR YAZISI

 

 

    17 Mayıs 1953 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Abidin Daver (İlk Deniz Tayyarecimiz) başlıklı yazısında merhum Savmi Uçan’ın hayatını şöyle anlatır.

 

    “Mayısın 15 nci günü, memleketimizde şehit havacıları anma günüdür. Önceki gün Fatih’teki mütevazı kırık kanatlar anıtı önünde bu anma töreni yapılırken ilk Türk tayyarecilerinden emekli Binbaşı Savmi Uçan’ın da Teşvikiye Camiinde namazı kılınıyor ve adı hürmet ve rahmetle anılıyordu. Öyle sanıyorum ki Savmi Uçan ilk Türk tayyarecilerinden hayatta kalanların sonuncusu idi.

 

    Deniz çarkçı yüzbaşısı iken Balkan Savaşı’ndan sonra, o zamanki tayyare kıtaatı kumandanlığının kurulmasına karar verdiği deniz tayyareciliğine birkaç bahriyeli arkadaşı ile beraber gönüllü olarak katılmıştı. Amerikan Curtiss firmasından alınan, o zamanki adı ile ilk sâbih tayyaremiz, 1913 Haziran’ı ortasında Florya’da uçurulduğu zaman, Amerikalı pilotun yanında Yüzbaşı Savmi de vardı. 1914’de celbedilen Fransız havacılık uzmanı De Gois’in açtığı kursa katılan 50 genç arasında Yüzbaşı Savmi’de bulunmuş, üç hafta içinde kursu birincilikle bitirerek bir altın saatle ödüllendirilmişti. Bahriye Nezaretine bağlı olarak kurulan Deniz Tayyare Okulu’na atanan rahmetli, Fransa’nın Nieuport deniz uçaklarını hiçbir öğretmen pilota gerek duymadan uçurmayı başarmış, 27 Temmuz 1914’de yapılan bir törende bu uçaklardan birini İstanbul semalarında dolaştırmıştı.

 

    Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman Yüzbaşı Savmi, Karadeniz Boğazı’nda kıyı devriye uçuşları yapıyordu. Boğazı bombalayan Rus donanması üzerinde deniz tayyare okulu komutanı Necmeddin Bey’le beraber uçmuş, uygun olmayan şartlara rağmen ateş sahası içine girerek düşman gemileri üstüne bombalarını atmıştı.

 

    Merhum, o savaş içinde birçok kez Almanya’ya giderek genç havacılarımızın yetiştirilmesi ve Türk havacılığının ikmâl işleriyle uğraşmış, orada motor makinistliği kursu da görmüştür. Bu suretle hem pilot, hem de uçak motoru makinisti olmuştur. Savaş içinde iki arkadaşı ile beraber Macaristan’a giderek orada Alman Albatros deniz uçaklarına tekerlek takmış ve bir uçuşta bunları müttefik Bulgaristan topraklarına getirmiştir. Deniz tayyare okulu komutanı olduğu zaman deniz tayyareciliğimiz için çok büyük manevî kıymeti olan ilk bröveyi hazırlatmış, gençlerin yetişmesinde büyük gayret ve himmet göstermişti.

 

    Savmi Uçan, İstiklâl Harbi’nde Anadolu’ya geçerek Büyük Millet Meclisi açıldığı zaman gösteri uçuşları yapmak üzere hazırlanan kanatları bezden ve emaitsiz uçaklardan oluşan bölüğün komutanı olarak başarıyla görev yapmıştır. Bundan sonra 23 ncü Tümen emrindeki tayyare bölüğünde bulunmuş, büyük taarruzdan önce Haliç’ten kaçırılan deniz uçakları ile Amasra’da kurulan deniz tayyare bölüğünde komutanlık yapmıştır.

 

    Merhum, Cumhuriyet devrinde deniz tayyareciliğinin nüvesini kurmuş, İzmir’de, Eskişehir’de bir hayli çalıştıktan sonra binbaşılıktan emekliye ayrılmıştır. Bundan sonra Hava Kurumu’nda görev alarak Kurum’un Havacılık Dairesi Eğitim–Öğrenim Müdürü olmuş ve İnönü’de açılan Türk Kuşu kampında da müdürlük yapmıştır. Tekrar askere alındığı zaman Harp Tarihi dairesinde çalışmış, terhis edilince tekrar sivil havacılıkla meşgul olmuştur. Son olarak Hamburg Başkonsolosluğumuzda görev yapıyordu. Çok iyi Almanca bilir ve Fransızca da anlardı. Pervane çarpması neticesinde yaralandığı bir kazada gözlerinden birini kaybetmişti. Çok çalışkan, babacan, şakacı, yardımsever, vatanperver, boylu boslu, erkek güzeli ve efendi bir adamdı.

 

    Tayyare şehitlerini anma gününde vatan toprağına tevdi edilmek gibi bir mazhariyete erişen bu emektar ve kahraman Türk hava subayını hürmetle anarım.

Savmi UÇAN Almanya da iken tetkiklerinde.

 

 

BELGELER KISMI

 

TOPÇU SUBAYINA AİT DİPLOMADIR

 

                           %80 Numara        Birinci sınıf topçu

                           %60 Numara        İkinci sınıf topçu

                           %50 Numara        Üçüncü sınıf topçu

 

                                 Elliden düşük not başarısız

 

Dersler                                     Azami Numara    Kazanılan Numara      Açıklamalar

 

Ders defteri                                       100                        98

Uygulamalı topçuluk                        100                        90

Kuramsal topçuluk                           100                        98

Hidrolik                                                25                        20

Mühimmat                                           75                        66

Toplam                                              400                       372

 

Subayın ismi                        : Savmi efendi.

Subayın rütbesi                   : Asteğmen

Subayın topçuluktaki sınıfı: Birinci

 

Öğretmen                    Gözlemci öğretmen

TOTTENHAM                Faik oğlu Ali Naci

 

                                              (Denizcilik yanlışları yoktur)

Korvet kaptanı

Osman Yümni efendi oğlu

Trabzon’lu Savmi

Sicil: 788

Naspı            : 1 Mart 1922

Duhulü         :  2 Şubat 1903

Neşeti          :  16 Ekim 1905

 

    Adı geçen, 11 Kasım 1920 tarihinde Gazal vapuru süvariliğine atandığı, 3 Nisan 1921 tarihine kadar görev yaptığı kayıtlarla uygun olarak onaylanır. 19 Ağustos 1923.

 

                                                                                                               Bahriye Dairesi

                                                                                                               İşlem Müdürü

                                                                                                                     Hilmi

Tayyare Okulu Müdürlüğü                                                         17 Aralık 1914

Sayı: 1

 

                                           Savmi UÇAN ve eşinin bir Belçika gazetesinde çıkan resimleri

 

TAYYARECİLİKTEKİ BAŞARISI

 

    Tayyarecilik öğrenimi görmek üzere Bahriye Nezareti birliğinden Yeşilköy Tayyare Okuluna gönderilen Deniz Yüzbaşı Savmi Efendi, kendisine verilen görevleri belirli bir süreden önce başarıyla ve hiçbir kaza meydana getirmeksizin emsal ve akranından üstün bir surette yerine getirmesi nedeniyle, bundan böyle her sistemde uçakları yönetmeye muktedir bir “Tayyareci” olduğuna ait tasdiknamedir.

 

   Musaddaktır                                                                            Tayyare Okulu Müdürü

                                                                                                     Kıdemli Yüzbaşı

                                                                                                     Mehmet oğlu Abdüllâtif

 

 

Harbiye Dairesi                                         Harbiye Dairesi Başkanlığı

 18 Kasım 1914                                          18 Kasım 1914

           7

 

Muhabere ve muvasala

     Kıtaatı şubesi

 

 

 

 

ANKARA’YA GİDİŞ İZNİ

 

                                                                                      Deniz Tayyare Okulu

                                                                                      Müdürü Kıdemli Yüzbaşı

                                                                                      Savmi Efendi

 

                                                                                      Tayyareci Yüzbaşı Ahmet Efendi

                                                                                      Tayyareci Yüzbaşı Nuri Efendi

 

                                                                                      Tayyareci Subay vekili İsmail Efendi

 

    Yukarıda isimleri belirtilen efendilerin gitmelerine izin verilmesine ait belgedir.

                                                                                                       2 Nisan 1920

                                                                                                     Kaymakam Mahmut

                                                                                                     Fırka 24. K.

 

    Ankara’ya gidebilirler

    Eskişehir mutasarrıfı

               Fatin

   

 

RUSYA’DAN CEPHANE VE PARA GETİRMESİ

Trabzon Liman Başkanlığı

Sayı: 476/104

 

                                                Trabzon Liman Başkan yardımcısı

                                                  Kıdemli Yüzbaşı Savmi Efendiye

 

    Millî Savunma Bakanlığı’nın (onur duyduğum) 7 Kasım 1920 tarih ve 77 numaralı telgrafında belirtilen talimat uyarınca hareket etmeniz gerekmektedir.

 

    1. Rusya’da mürettebatsız kalan Gazal römorkörü süvariliğine atandınız.

 

    2. Söz konusu teknenin süvari yardımcılığına Yüzbaşı Adil Efendi atanmıştır.

 

    3. Söz konusu römorkörün baş çarkçılığına Aydın Reis Gambotu çarkçı subaylarından Yüzbaşı Sadi Efendi ve ikinci çarkçılığa Yüzbaşı Kâşif Efendi atanmıştır.

 

    4. Söz konusu römorkörün ateşçi ve güverte mürettebatı şimdilik memuriyeti sabıkalarında bizzarrur ipka edildiklerinden hüsnü istihdamlarıyla ahvali namaraziyeye ictisar etmelerine katiyen meydan verilmemesi gereklidir.

 

    5. Daha sonra görevlendirilen subay ve mürettebatı yanınıza alarak yerel görevinize rüsumatın 4 numaralı vapuru ile hareket edilecektir.

 

    6. Yerel görevinize varır varmaz, görevlendirildiğiniz tekne harekete hazır hale getirilerek Tuapse limanına gece varılmak üzere bulunduğunuz limandan hareket edilecektir.

 

                        Hocası Savmi Uçan’a bağlılığını bir emanet gibi saklayan

                          Sabiha Gökçen 1938 yılında gazetecilerle konuşurken.

 

    7. Tuapse limanına varıldıktan sonra söz konusu yerde Millî Savunma vekili olan Rize milletvekili Osman Bey’e başvurularak Trabzon’a taşınması gereken eşyayı yüklemeye hazır olduğunuz bildirilecektir.

 

Savmi Uçan’a Enver Paşa tarafından verilmiş madalya beratı,

 

    8.                                                                                      mücbirei saire dolayısıyla yüklediğiniz eşya deniz atılmak ve süveri saire ile ziya telefine sebebiyet verilmemek üzere gayei tahammül derecesinde teknenize verilecek eşya yüklenecektir.

 

    9. Yükleme işleminin tamamlanmasından sonra Trabzon Limanı’na geceleyin varılmak üzere hareket edilecektir.

 

  10. Trabzon limanına geceleyin varıldığında mendirek içine girmek tehlikeyi önlemeyeceğinden mendirek haricinde demir bölgesinde demirlenecek ve varılan gecenin sonunda gün ışımaya başladığında demir alınarak mendireğe girilecektir.

 

  11. Olağanüstü durum karşısında bulunulması nedeniyle gidiş ve dönüş seferlerinin bir hafta içinde tamamlanması pek gerekli olmadığından mendireğe girilmesinden sonra Trabzon’a indireceğiniz eşyanın sayı ve cinsiyle Tuapse Milli Savunma Bakanlığından verilecek resmi evrakı müstashiben ve yükünüzün boşaltılmasından sonra hareket hazır olabilmeniz için teknenizin malzemei seferiyesine muktazi nevakii müş’ir bir liste ile tarafı senaveraneme başvurulacaktır.

 

  12. Tuapse’de ve Trabzon’a varıldıktan sonra gerek mürettebatınız ve gerekse sizin, temasta bulunulacak kişilere görevinize ve taşıyacağınız eşyaya ait açıklamada bulunulduğu takdirde (bu konuda meydana gelecek açıklamanın hangi kaynaktan yapıldığının anlaşılması durumunda tedabiri kafiye ittihaz kılınmış olmasından) açıklamanın meydana geldiği teknenin üst düzey görevlileri ve subaylarıyla birlikte ayırım yapılmadan                                                          askeri sırları açıklayanlara uygulanan ceza ile cezalandırılacaktır.

 

  13. Seyir sırasında düşman gemileri ile karşılaşıldığında teknenizin ele geçirilmesi ve el konulması gibi bir durum meydana geldiğinde gerek teknenizin ve gerekse yükünüzün düşman eline geçmesi kesinlikle uygun olamayacağından imkân ölçüsünde önlem düşünülecek ve bu konuda başarı ümidi kalmadığı takdirde görevli bulunduğunuz tekne yüküyle batırılarak mürettebat ile birlikte teknenizin filikalarıyla birlikte en yakın sahile iltica edilecek ve düşman tarafından yakalanıldığı takdirde de görevinizle ilgili hiçbir şey anlatılmayacaktır.

 

  14. Bu talimatın uygulanmasından ve gördüğü eksikliklerin tamamlanmasından görevlendirilen kişi sorumludur.

 

                                                                                              

                                                                                 11 Kasım 1920

                                                   Trabzon Liman Başkanı ve Deniz Müfreze Komutanı

                                                                                Korvet Kaptanı

                                                                                       Nazmi

                                                                                       Mühür

 

Büyük Millet Meclisi

Millî Savunma Bakanlığı

Umuru Bahriye Dairesi

       Sayı: 219

 

    Deniz Tayyareci Kıdemli Yüzbaşı Savmi Efendi.

 

    Bolşevik limanlarından sağlanacak savaş araçlarının taşınması için söz konusu limanlara gidip gelmek ve bu sırada sağlayacağımız deniz uçakları ile Bolşevik limanlarından kendi limanlarımıza hareket edecek olan teknelerin düşman gemilerinin hücumlarından korunması için istikşafta bulunmak üzere Trabzon’da Aydın Reis gambotu süvarisi eşliğinde atandığınız yeni görevinize başlayınız.

 

                                                                                          Millî Savunma Bakanı

                                                                                                  Mareşal

                                                                                                    İmza

 

 

 

 

                                                   14 SENELİK HİZMET

 

Türkiye Cumhuriyeti                                                                                      Eskişehir

   Hava Kuvvetleri                                                                                       8 Kasım 1926

      Müfettişliği

Sayı: 1/9548

 

    Yedek sınıfa aktarılmış olan tayyareci Binbaşı Savmi Bey Türkiye Hava birliklerinde berrî ve deniz çeşitli ünitelere komuta ve bir Hava Okulu Müdürlüğünü yönetmiştir. Savmi Bey çeşitli tip uçaklar üzerinde başarılı bir şekilde uçarak akranlarından öne geçmiş ve şahsen uçurarak birçok öğrenciler yetiştirmiştir.

 

    On dört seneye varan havacılık hayatını uçarak geçiren söz konusu kişi, her zaman kendi emrine verilecek bir hava birliğini tam bir güç ve dürüstlükle yönetebileceğini Türkiye Cumhuriyeti Hava Kuvvetleri Müfettişliği onaylar.

 

                                                                                     Hava Kuvvetleri Müfettişi

                                                                                               Tuğgeneral

                                                                                                 Muzaffer

 

 

                                                  

                                                     TAKDİRNAME

 

Türkiye Cumhuriyeti                                                                                    Eskişehir

  Hava Kuvvetleri                                                                                      23 Aralık 1927

     Müfettişliği

     2 nci Şube

 

    Yedek sınıfa aktarılmış olan Tayyareci Binbaşı Savmi Bey’in ara vermeden uçarak, Hava Kuvvetlerinde görevli bulunduğu 14 sene içinde ceza alacak bir durumunun görülmediği ve kendisinin iyi durumuyla akranlarından öne geçmiş olduğunu belirten belgedir.

 


                     Trabzon Deniz Ulaştırma Komutanlığından verilmiş bir belge

                                               (Çevirisi aşağıdadır)

 

 

Trabzon Deniz Ulaştırma Komutanlığı

Sayı: 4394/3038

                                     Tayyareci Kıdemli Yüzbaşı Savmi Bey’e

    Güverte Mühendisi Zeki ve Tarık ile makine mühendisi Suphi ve Nuri Efendiler yanınızda olduğu halde İnebolu’ya gelen üç deniz uçağını alarak Amasra’ya acele olarak hareket etmeniz büyük başkanlıktan gelen emir olup, ilk hareket edecek araç ile İnebolu’ya gitmeniz ve balâdaki efendilere durumu bildirmeniz gereklidir efendim.

                                                                                Trabzon Deniz Ulaştırma Komutanı

                                                                                               Korvet Kaptanı

                                                                                                      Fahri

 

 

ROHRBACH UÇAK FABRİKASINDA

ÖĞRENİLECEK KONULAR

 

    1. Rohrbach deniz uçaklarının uçarak hareket ve uçuşlarını öğrenmek ve eğitimlerle meleke kazanmak.

 

    2. Gündüz ve gece her türlü uçuşların yapılması ve bu uçaklarla bomba, mayın, torpito atılması ve diğer bütün görevlerin eğitiminin yapılması.

 

    3. Rohrbach bombardıman uçaklarının üretimini incelemek ve bu üretimle diğer metal deniz uçakları inşaatı arasında görülen dikkat çekici farklılıklar.

 

    4, Rohrbach fabrikasında görülecek diğer çeşit ve tipte uçaklar hakkında inceleme.

 

    5. Fabrikanın kuvvet ve kabiliyeti ile genel durumun incelenmesi.

 

    6. Fabrika işçileri, mühendisleri, müdürleri ile sermayesinin detaylı incelenmesi.

 

    7, Bombardıman uçakları ile yapılan uçuşlarda görülecek yenilikler.

 

    8. Bu uçaklarla mayın ve torpito atma işleminin incelenmesi ve bizzat uygulanması.

 

    9. Fabrikada hazır olduğu bildirilen ulaştırma uçaklarının incelenmesi, teknik özellikleri ve ne kadar zamanda ve ne şekilde savaş görevi yapacak duruma getirilebildiği.

 

  10. Rohrbach uçaklarının ve BMW motorlarının Almanya tecrübe dairesinden aldıkları belgelerin incelenmesi ve üzerlerinde deneme yapılması.

 

  11. Rohrbach fabrikasının üretmekte olduğu çeşitli tip uçaklardan hangi milletler ne miktar almışlar ve sipariş vermişler.

 

  12. Bu uçakların fabrikaya kaça mal olduğunun incelenmesi.

 

  13. Uçakların onarılması konusunun incelenmesi ve öğrenilmesi.

  14. Şartnameye göre oradaki inceleme ve tecrübe sonunda daha ne gibi yedek diğer malzemeye ihtiyaç vardır.

 

  15. Makinelilerin ve topların bizzat kullanılması, bomba atma cihazlarının bizzat denenmesi.

 

  16. Uçakların ömrünün uzatılması için kullanılmasındaki özellikler.

 

     (Aslına uygundur)                                                             30 Mayıs 1926

                                                                                                 IV ncü Şube

                                                                                                 Binbaşı Cevdet Kerim

 

 

 

BAŞARILI BİR TAYYARECİ OLDUĞU

 

    Tayyare Okulu Müdürlüğü                                                         17 Aralık 1914

                   Sayı: 1

 

    Tayyarecilik eğitimi görmek üzere Bahriye Bakanlığından Yeşilköy Tayyare Okuluna gönderilen Deniz Yüzbaşı Savmi Efendi kendisine verilen görevleri belirlenen süreden önce büyük bir başarıyla ve hiçbir kaza meydana getirmeksizin emsal ve akranından üstün bir şekilde yerine getirmesi nedeniyle, bundan böyle her sistemde uçakları yönetebilir bir tayyareci olduğuna ait onay belgesidir.

 

Tayyare Okulu Müdürü

            Abdüllatif

               Mühür

 

                                                                                                   Muhabere ve Muvasala

                                                                                                               Şubesi

                                                                                                        18 Aralık 1914

                                                                                                      Harbiye Dairesi

                                                                                                          Uygundur

                                                                                                              Mühür

Harbiye Dairesi Başkanı

         18 Aralık 1914

 

 

 

Türk Hava Kurumu

    Genel Merkezi

  İşlemler Şubesi

 

                                       Havacılık Dairesi Genel Müdürlüğüne

                                                                                     Etimesğut

 

27 Ocak 1950 tarih ve 141, 7 Şubat 1950 tarih ve 249 sayılı gizli yazılarınız.

 

    Yaşları 60’dan yukarı olduğu hâlde çalışmalarından faydalanıldığı bildirilen isimleri aşağıda yazılı üç memurla, üç hizmetlinin, memurlar yönetmeliğinin 66 ncı maddesine göre görevlerine bir yıl daha devam etmeleri ve bunların altında gösterilen Savmi Uçan’ın da, önerdiniz gibi, görevinin 1 Temmuz 1950 tarihine kadar uzatılması Merkez Yönetim Kurulunun 2 Mart 1950 tarihli toplantısında uygun görülmüştür. Saygılar.

 

                                                                                           Gümüşhane Milletvekili Y.

                                                                                                 T. H. K. Başkanı

                                                                                                     Server Ziya

 

Hüsmen Gökaşan

Dr.Ragıp Erensel

Dr.Atıf Tümay

Mustafa Köksal

Ayşe Gürsoy

Ziynet Yabaş

Savmi Uçan

 

 

 

 

EMEKLİLİĞİ İÇİN

 

İşlemler

   8564                                                                                                     6 Haziran 1950

 

 

                                     Havacılık Dairesi Genel Müdürlüğüne

                                                                                   Etimesğut

 

    60 yaşını dolduran memur ve hizmetlilerden görevlerinden fayda görüldüğü için kullanılmalarına devam edileceklerin her yıl Merkez Yönetim Kurulu’ndan karar alınmak şartı ile 65 yaşını dolduruncaya kadar görevlerine devam edebilmeleri ve 65 yaşını doldurmuş olan bütün memur ve hizmetlilerin 1 Temmuz 1950 tarihinden itibaren görevlerine son verilmesi Merkez Yönetim Kurulu’nun 3 Haziran 1950 tarihli toplantısında kararlaştırılmıştır.

 

    Havacılık Dairesinde çalışanlardan aşağıda adları yazılı olanların doğum tarihlerine göre 65 yaşını bitirmiş olduklarından bu karar gereğince bu ayın sonuna kadar görevlerine son verilmesini ve 60 yaşını aşmış fakat 65 yaşını doldurmamış olanlardan çalışmalarında yarar görülenler ve şimdiye kadar Merkez Yönetim Kurulu’ndan karar alınmış olanlar varsa incelenerek Merkez Yönetim Kurulu’ndan karar alınmak üzere memurluk görevleri ile isimlerini ve doğum tarihlerini gösterir cetvelin gönderilmesini rica ederim.

 

                                                                                             Türk Hava Kurumu Başkanı

                                                                                                     Ş. Sökmensüer

 

Dr. Ragıp Erensel

Çamaşırcı Ayşe Gürsoy

 

Aslı gibidir

28 Haziran 1950

                                                                                             

 

 

YABANCI ÜLKELERDE ALDIĞI TAKDİRNAMELER

 

 

                                                                                      Wilhelmshaven, 4 August 1915

 

Besitz – Zeugnis

Für das Flieger – Abzeichen.

 

    Seine Majestat der Kaiser Haben Allerhöcht die Verleihung des Seeflieger – Abzeichens durch den Staatssekretar des Reichs – Marine – Amts für den Türkischen

 

                                                  Kapitanlautnant Sawmy

 

Zu genehmigen geruht.

 

    Jm Auftrage des Staatssekretars des Recihs – Marine – Amts

 

                                                                                                Kontre – Admiral

                                                                                                        Mühür

 

 

 

 

                         Befehlshaber der Marine – Luft – Abteilungen

                     ROHRBACH METALL – FLUFZEUGBAU G. M. B. H.

                                              

                                                        Zeugnis

 

                                                                                  Unsere zeichen r              Tag

                                                                                  T; K/Hf. 2                     30.   IV,  30

 

    Herr Korvettenkapitan a. D. İbrahim Savmi Bey ist seit dem 1 Juni 927 bis zum heutigen Tabe bei unzere firma als Einflieger tatig gewesen.

 

    Er hat unsere Typen “Rodra I”, “Rocco”, “Robbe II” einflogen, die Musterprüfunger unseres Flugbootes “Rocco” und die Abnahmeflüğe der an die Türkei gelieferten Rodra 1 Flugboote durchge führt sowie unseren Landfileger Steindrff auf dem Flugboot “Rocca” eingeschult.

 

    Wir bastatigen Herrn Savmi, dass er samtliche Flüge zu unserer vollsten Zufriedenheit ohne Bruch durchgeführt hat.

 

    Herr Savmi ist ein ausgezeichneter Flieger, der uns auf Grnud seiner langjahrigen seemannischen und fligerischen Erfahrungen und seines hervoürragenden technischen Verstandnisses bei dem Einfliegen sehr gute Dienste geleistet hat. Er hat sich jederzeit mit seiner ganzen Persanlichkeit voll für die Interresen unserer. Firma eingesetzt.

 

    Neben seiner Fliegerischen atigkeit hat Herr Savmi zahlreiche technische schriftsatze ins Türkische ubersetzt.

 

    Wir köhnen Herrn Savmi auf Grund seiner fliegerischen Leistungen und seiner persanlichen Eigenschaften aufs Beste empfehlen.

 

    Wir bedauern ausserordentlich, dass wir infolge Betriebseinschrankung nicht in der Lage waren, den mit Herrn Savmi geschlossenen Vertrag uber den heutigen Tag hinaus zu verlangern.

 

                                                                               Rohrbach Metal–Flufzeugbau

                                                                       Geselschaft mit beschrakter Haftung

                                                                                          Koch Grüner

 

 

 

 

POLİTİKADAN UZAK KALMASI GEREKENLER

 

    Tarih Dünyası mecmuasında Oktay Enünlü, Savmi Uçan’ın biyografisini yazdıktan sonra şu satırları yazmaktadır.

 

    “Bu satırları özellikle kaydediyoruz. Türk milletinin bir ferdi olarak, kahramanlıkları gelecek kuşaklara örnek olacak bir kişi, politika uğrunda feda edilmeli midir? Ve bu kahraman kurtarılmasında hayatını koyduğu memleketinde son nefesini verirken duyduğu hüsran ne kadar acıdır.

 

    O Savmi Uçan ki, Türk adını mesleği ile dünyaya tanıtmış, dünya radyo ve gazeteleri kendisinden sitayişle bahsetmişlerdi.

 

    Politikadan uzak kalmak istememize rağmen, bu işareti sadece ve sadece ulusal hislerimize tercüman olmak gibi yapıcı olmasını dilediğimiz bir dilekle tarihe mal etmek istemekteyiz. Savmi Uçan’ın bedeni fâni hayata intikal eder, fakat kahramanların ruhları bu milletle beraber yaşar. Dileğimiz, Savmi Uçan’ın şahsında bizim duyduğumuz acının duyulması ile bu gibi kaprislerin ayrılık, gayrilik gözetmeden, hangi partiye mensup olursa olsun feda edilmemelidirler.”

 

SON SÖZÜMÜZ

 

    Nesiller kendilerinden önce gelenlerin bıraktıkları eserlerle, yaptıkları hizmetlerle övünürler. Bu geçmiş, milletlerin tarihi demektir. Tarihlerini unutanlar ise, hafızalarını kaybetmiş bedbahtlardan farksız insan topluluklarından başka bir şey olamazlar.

 

    İtiraf edelim ki, tarihimiz kahramanlık menkıbeleri ile dolu olduğu halde bu kahramanları unutuyoruz. İşte, Savmi Uçan ve onun gibi yüzlercesi.

 

    Bu küçük eser, elbette ki, Savmi Uçan’ın bütün ve tam bir biyografisi değildir. Onun hayatını bütün ayrıntısı ile yazmak, havacı yazarlarımıza düşen kutsal ödevlerden biridir. Biz, sadece bu vatan uğrunda hayatlarını kaybeden, ömürlerini vatan hizmeti ile tüketenlerin unutulmamaları dileği ile bu örneği veriyoruz. Bir rastlantı bizi, Savmi merhumun değerli eşi Vedia Uçan’la karşılaştırmasaydı, burada bir kısmını yayınladığımız belgelerde belki ellerde kayba uğrayacak ve hiç şüphesiz Savmi Uçan’ın yaşamını inceleyecek gelecek kuşakların yazarları karanlıkta kalacaklardı.

 

    Hele Millî Mücadelemizde, ölüm–kalım savaşımızda hizmetleri geçenler unutulur, arkada kalanları acıları ile baş başa bırakılırsa vatanseverlik ideallerimiz hayal kırıklığına uğramış olmaz mı?

 

    Bir Millî Mücadele müzemiz yoktur. Birçok belgeler mahvolmuş ve kaybolmuştur. Ve örnek olarak, Savmi Uçan’a ait eşinde bulunan bazı belgeler de kaybolabilirdi. Sayın Vedia Uçan’ın arzusu üzerine Türk Hava Kurumu Genel Başkanı Sayın General Nuri Arslantaş’a durumu bildirdik. Minnet ve şükranla kaydetmek isteriz ki, yakın ilgi gösterdiler, Türk Hava Kurumu İstanbul teşkilatı ilgilileri Vedia Uçan’ı ziyaret ettiler ve bu ilgi, eşinin unutulmuş olmasının acısı içinde bulunan Vedia Uçan’a en büyük manevî ödül oldu. Elindeki bütün belgeleri de Hava Kurumu müzesine gönderecektir.

 

    Her mesleğin unutulmuş kahramanları, ya kendileri, ya da yakınları bu unutulmanın hüsranı içinde ve çoğu manevi acının yanında maddî yokluklar içinde çırpınmaktadırlar.

 

    Hele Türk vatanında namuslu olmanın, vatan ve millet uğrunda aşk ve feragatle mücadele etmenin ödülü unutulmak olmamalıdır.

                                                                                Niyazi Ahmet Banoğlu

 

 

 

                                15 Mayıs günü toprağa verilen Savmi Uçan’ın cenaze töreninden bir görünüş

 

   


             Ömrü boyunca vatan hizmetinin en şereflilerini yapmış olan

            Kahraman Savmi, lâyık olduğu sevgi ve gözyaşları arasında

                                     ebedi istirahatgâhına giderken

             

                    

Copyright © 2000-2020 Tayyareci    celaluzar@yahoo.com