TAYYARECİ VECİHİ HÜRKUŞ
Vecihi
(Hürkuş), İstanbul, Arnavutköy Akıntıburnu’ndaki yalıda 6 Ocak 1896 (1311)
tarihinde doğdu. Babası İstanbul’lu bir aileden Gümrük Müfettişi
Faham Bey, annesi Vidin’de doğmuş, üç yaşında İstanbul’a
gelmiş Zeliha Niyir Hanım’dır. Üç yaşında iken babası ölmüş.
Çok genç yaşta dul kalan annesi ile geniş bir ailenin içinde
amcalar, halalar, enişteler, yengeler, ağabeyler ve ablalar ile
birlikte büyümüş. Bir süre sonra Harbiye’de eskrim ve resim
hocası olan amcası Şekür Bey’in yanına sığınmışlar,
sonra da annesi ve kardeşleriyle Üsküdar’a yerleşmişler.
|
Üç
kardeşin ortancası olan Vecihi çok canlı ve hareketli bir çocuktu.
İlkokulu Bebek’te okudu, Üsküdar’da Füyuzati Osmaniye Rüştiye’sinde
ve Üsküdar Paşakapısı İdadi’sinde okudu, sanata olan
ilgisinden Tophane Sanat Okulu’na geçti ve bu mektebi bitirdi.
1912’de Balkan Harbi’ne eniştesi Kurmay Albay Kemal Bey’in yanında
gönüllü olarak katıldı. . Tayyareci
olmak istiyordu. Yaşı küçük olduğundan makinist mektebine aldılar.
Makinist olarak Birinci Dünya Savaşı’na girerek Bağdat
cephesine uçak makinisti olarak gönderildi. Orada bir uçak kazasında
yaralanarak İstanbul’a döndü. Yeşilköy’deki Tayyare
Mektebi’ne girerek tayyareci oldu.
|
1917
sonbaharında Kafkas
cephesine, 7. Tayyare Bölüğü’ne atandı. Orada bir uçak düşürerek
Kafkas Cephesinde uçak düşüren ilk Türk tayyarecisi oldu. Bir hava savaşında
yaralanarak düşünce uçağını yakarak Rus’lara esir oldu.
Esir olarak Hazar Denizi’ndeki Nargin
adasına gönderildi.
Azeri Türklerinin yardımı ile adadan yüzerek kaçtı. Birlikte
kaçtığı bir arkadaşıyla Erzurum’a kadar yaya olarak
geldiler. (Esaretteki
fotoğrafta oturanlar soldan sağa : Tayyareci Vecihi , Rus Bl.K. ,
Rasıt Bahattin )
|
|
İstanbul’a
geldiğinde savaşın sonları idi. Başkent İstanbul Yeşilköy Hava Müdafaa
Bölüğü’ne tayin oldu. İstanbul işgal edilince esaretten dönen
askerlerin arasında gizlice Harem’den kalkan bir gemiyle
Mudanya’ya, Bursa’ya ve Eskişehir’e giderek Kurtuluş Savaşı’na
katılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve son uçuşunu
yapan, İzmir hava alanını işgal eden tayyareci olmuş, üç defa
takdirname alarak kırmızı şeritli İstiklal Madalyası kazanmıştır.
Kurtuluş Savaşı içinde Akşehir’de Jandarma Komutanı Ratip
Bey’in kızı Hadiye Hanım’la evlendi. İzmir’de Gönül, İstanbul’a
döndüklerinde de Sevim isimli iki kızı olmuştur. Savaş sonrası
İzmir’de Seydiköy’de açılan tayyare okulunda yeni
tayyarecileri eğitime başlamış, tam o sırada 1923 yılı başlarında
İzmit mıntıkası Tayyare bölüğüne atanmış. Üç ay sonra İzmir’de
Binbaşı Fazıl’ın eğitim uçuşu sırasında düşüp ölmesiyle
yeniden İzmir’e çağrılmış, kara ve deniz okulunda öğretmenliğinden
başka fen işleri ile de uğraşmış. Savaşta çekilen yoklukların
giderilmesi amacıyla havacılığı millileştirme düşünceleri
başlamıştı. Edirne’ye yanlışlıkla inen bir yolcu
tayyaresini almaya memur edilmiş.
|
Hizmet karşılığı bu uçağa adının
verilmesi, 1919’dan beri uçak projeleri yapan Vecihi'de uçak inşa etmek düşüncesini
yeniden canlandırmış. Ganimet olarak Yunan kuvvetlerinden ellerine
geçen pek çok motordan yararlanarak projesini hazırlayıp ilk uçağı
Vecihi K VI’
yı imal etmiştir. Uçağı için uçuş müsaadesi istemiş, uçabilirlik
sertifikası için bir teknik heyet oluşturulmuş, ancak teknik
heyetin içerisinde tayyareyi uçuracak ve kontrol edecek personel
bulunmadığından gecikmiştir. Sonunda
teknik heyetten birinin gayri resmi olarak “Vecihi, biz sana bu lisansı veremeyiz,
"uçağına güveniyorsan atla, uç, bizi de kurtar” sözü
üzerine Vecihi (Hürkuş), 28
Ocak 1925’de yaptığı uçağı Vecihi K IV ile ilk uçuşunu
yapar.
|
|
İzin almadan uçtuğu
için cezalandırılınca, istifa ederek Hava Kuvvetlerinden ayrılıp
Ankara’ya gider , kurulmakta olan Türk Tayyare Cemiyeti’ne
(T.T.C.) katılır. T.T.C. Fen şubesini organize etmekle görevlendirilir.
|
Atatürk’ün
“İstikbal göklerdedir” yönermesiyle havacı bir kuşak yetiştirmek
için kurulan Türk Tayyare Cemiyeti, halkın bağışları ile yaşayan
bir kuruluş olacaktı. Bunun için bir okul açmak, milli bir hava
sanayi kurmak amacındaydı. Vecihi, yaptığı uçağını geri
alıp, T.T.C.’nin bağış
toplama faaliyetlerinde kullanarak halka havacılık sevgisini aşılamak
istiyordu ama, Vecihi KVI tayyaresinde kullanılan tüm parçalar
devlet malı olduğundan uçağını geri almayı başaramadı. Bağış
toplamak için bir madalya tüzüğü hazırlandı. Bağışa göre
bronz, gümüş, altın ve elmaslı madalya verilecek, 10.000 TL. bağışlayanın
adı da alınacak uçağa ad olarak verilecekti. T.T.C’ne ilk yardım
Ceyhan ilçesinden gelmiş, 10.000 TL telgrafla bağışlanmış, alınan
ilk uçağa da Ceyhan adı verilmiştir. Vecihi’nin uçakla yurtiçi
bağış gezileri de bu uçakla başlamış. bakınız:
Bağış Uçaklar
Bu
arada Avrupa havacılığının tetkiki için bir heyetle Vecihi,
ikinci kez Avrupa’ya gider. Almanya’da Junkers ve Rohrbach
fabrikalarını ziyaret ederler. Bu fabrikalar Türkiye’de anonim
şirket halinde tayyare fabrikası kurmak fikrindeydiler.
Fransa’da da Breguet, Potez, Henriot gibi birçok fabrikaları
ziyaret etmişler, Vecihi de bu fabrikaların uçaklarıyla tecrübe
uçuşları yapmış. Potez 25 tipindeki rekor tayyaresiyle akrobasi
uçuşundan sonra fabrika tarafından Atlantik uçuşu yapması için
teklif yapılmış, fakat Fransız Aero kulübünün baskısı ile
teklif suya düşmüş.
Türkiye’ye
dönüşte 19 Ekim 1925’de Tayyare Cemiyeti idare kurulu istifa
etmiş, cemiyetin tasarı ve projeleri suya düşmüş, elindeki
tayyare, vasıta ve elemanları hava kuvvetlerine verilerek havacılıkla
ilgisi kesilmiş oluyordu. Vecihi nin tekrar hava
kuvvetlerinde görev alması istenince istifa etmiştir.
Milli Savunma Bakanlığı Kayseri’de Tayyare ve Motor
Anonim Şirketi (Tomtaş) adında bir fabrika kurmak için anlaşır.
Vecihi Tomtaş’ın teklifini kabul ederek Almanya’ya gider. Vecihi
Almanya’da Ju A-20 tayyarelerinde bazı noksanlıklar bulur, onların
düzeltilmesi ile Ju A-35 ‘lerin yapımını da üstlenir. 18
Temmuz 1926’da telgrafla memlekete çağrılır, Ju A-35’in satın
alınması için tecrübe uçuşu istenir. Junkers bu uçuşun özellikle
Vecihi tarafından yapılmasını, uçağının zamanın en modern
ve yüksek ateş kudretinde iki kişilik av tayyaresi, savaşta her
tarafa ateş saçabilme gücü olduğunun kanıtlanması için Fransızların
gözde uçağı Newport De Large’la savaşını ister. 1 Ağustos
1926 da temsili savaş yapılarak Ju A-35 ile Vecihi kazanır.
|
Vecihi yurda döndükten
sonra, Tomtaş emrinde biri 14 kişilik 3 motorlu Ju-23, diğeri altı
kişilik tek motorlu Ju F-13 yolcu tayyareleriyle Ankara - Kayseri
arasında ulaşım uçuşları yapar. Tarih 1927’dir. Vecihi nin
bu uçuşlarının, yurdumuzda ilk hava yolları uçuşları olduğu
düşünülebilir
|
Vecihi,
Tomtaş’a, Ju A-35’in kanatlarına benzin depoları ilavesi ile
havada kalma süresini uzatarak Ankara – Tahran uçuşunu direkt
yaparak, İran devletine uçağı göstermek ve hükümetimizin rızasıyla
devletimizin ihtiyacından fazlasının yabancı devletlere de satılabilmesi
fikrini açmış. Bu yapılırsa hem devletimiz şereflenecek, hem
de Tomtaş’a büyük
faydası sağlayacaktı. O sırada henüz Tomtaş fabrikası teşekkül
etmemiş ve Ju A-35 tayyaresi de Tomtaş’a devredilmemiş olduğundan
bu uçuşu reddedilmişti.
Milli
havacılığımız için güzel bir başlangıç olan Tomtaş ne yazık
ki 1928 yılına kadar çalışmalarına devam edebildi. Kötü yönetimi
yüzünden 1928’de iflas etmiş, daha doğrusu iflas ettirilmiştir.
|
Vecihi
1925’de Kurtuluş Savaşı öncesi İstanbul’da iken sevdiği
fakat Anadolu’ya geçtiği için ailesi tarafından
kendisine verilmeyen İhsan Hanım’la anlaşmış, eşinden ayrılarak
onunla evlenmiş ve 1927’de Perran isimli bir kızı daha doğmuştur.
Bir
yıllık aradan sonra Vecihi Hürkuş Türk Hava Kurumundaki eski görev
yeri olan Teknik şubeye döner. 1930 yılı sanayi kongresi
Ankara’da toplanmış, Halkevi’nde de yerli mallar sergisi açılmıştır.
Hürkuş burada yerli malı uçaklarının resim ve maketleri ile
Vecihi K-XI uçak modelinin minyatürünü sergiler ve büyük ilgi
görür. Kurumda boş durmaz, yeni model ve tiplerini tasarlamaya
devam eder.
|
1930
yılı yıllık iznini 2 ay uzatıp Kadıköy’de
bir keresteci dükkanını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil
uçağını, aslında ikinci uçağı Vecihi
K-XIV uçağını
inşa etmiştir. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930’da Kadıköy
Fikirtepe’de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında
yapmış. Uçak iki kişilik, tek motorlu spor ve eğitim uçağıdır.
Uçağı ile birlikte uçarak Ankara’ya dönmüş, Ankara üzerinde
bir gösteri yapmış, Başbakan İsmet İnönü ve bazı komutanlar
tarafından uçağı incelenerek tebrik edilmiş. Uçabilirlik
sertifikası verilmesi için İktisat Bakanlığına müracaat
ederek müsaade istemiş. 14 Ekim 1930’da, “Tayyarenin teknik
vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika
verilmemiştir” cevabını almış.
|
|
Bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen
belgenin alınması amacıyla, Genel Kurmay Başkanı Fevzi ÇAKMAK' ın
emri ile Çekoslovakya’ya gönderilmesi kararı
alınmış.
Hürkuş ve uçağının gidiş, konaklama, uçağın lisanslandırılması ve
dönüş masraflarının tamamı devlet tarafından karşılanarak
Çekoslavakya' ya gönderilmiştir.
Hürkuş, 6 Aralık
1930’da Prag’a geldiğinde henüz tayyare gelmemişti. Tayyareye
ait bütün resmi evrak önce Çek diline çevrilmiş, uçak gelince
de tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik
kontrolu yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş.
Her türlü uçuş
şekilleri ile uçuşun kontrolu tamamlanmış. Hürkuş
23 Nisan 1931’de Çekoslovakya’lı yetkililer tarafından
civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, baş köşesinde
“Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazılı bir pankartla onurlandırılarak
uçuş müsaadesini almıştır. 25 Nisan 1931’de Çekoslovakya’dan
uçarak Türkiye’ye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931’de
Türkiye’ye gelmiştir.
|
|
Hürkuş
uçağının atıl kalmaması için Posta idaresi ile çeşitli görüşmelerde
bulunur. İlk kurulmak istenen posta hattı Ankara-Erzurum ile
Ankara-İstanbul arasında düşünülür. Bu arada Türk Hava
Kurumu yeni bir turne planlar. Ankara’dan başlayan uçuş
Aksaray, Konya, Manavgat, Antalya, Fethiye, Muğla, Aydın, Denizli,
Uşak, Eskişehir, Adapazarı, İzmit ve Yeşilköy’de tamamlanır.
Uçuş büyük bir başarıyla tamamlanmıştır. Kurum şubeleri bağışlarla
zenginleşmiştir, ama 3 Kasım 1931 tarihli telgrafta büyük yardımcısı
makinisti Hamit’in işine son verilir Hürkuş’a ödenen uçuş
tazminatı kesilerek Vecihi XIV uçağı uçuştan men edilir.
Bundan sonraki uçuşların Milli Müdafaa Vekaleti tarafından
verilecek uçakla gerçekleştirileceği bildirilir. Bu durum
Hürkuş’un Kurum’dan
tekrar istifa etmesine neden olur. Gezileri sırasında gençlikte oluşturduğu
uçma sevgisi ile bir havacılık okulu açmayı düşünür.
21
Nisan 1932’de İlk Türk Sivil Tayyare Mektebi’ni kurar. İkisi
kız olmak üzere 12 öğrenci kaydolur. 27 Eylül 1932’de eğitim
ve öğretime başlanır. Okulun gayesi Türk gençliğini havacılığa
alıştırmak, tayyareci kuşaklar yetiştirerek Türkiye
Cumhuriyeti hava ordusunun yedek gücü olmaktı. Okulun motorlu ve
motorsuz iki şubesi olacaktı. Eğitim teorik ve uygulamalı olarak
yapılıyordu. Büyük bir atölyesi vardı. Kalamış’ta bir
hangar ve uçuş alanı olarak kullandıkları küçük bir sahası,
bir de Fikirtepe’de uçuş alanları vardı.
İlk 12 öğrenci
Sait, Tevfik, Muammer, Abdurrahman, Salih, Osman, Rıza, Hikmet, Hüseyin,
Kenan,
Bedriye ve
Eribe idi. Öğrencilerin eğitim sırasında hiçbir
kazası olmamıştır. Zor koşullarda eğitim yaparken bazı
kurumların, örneğin Tekel İdaresi’nin ve İş Bankası’nın
reklamlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da
yardımları olmuştur.
Öğrenciler kontrol
uçuşuna geldiklerinde okulun faal uçağı bulunmamasından dolayı
kontrol uçuşları yapılamaz, okul mezun veremez. Öğrencilerin
tamamına yakınına Türkkuşu kucak açar, bir kısmını da Sabiha GÖKÇEN
ile birlikte Kırım daki Koktebel uçuş okuluna gönderir.
|
Nuri
Demirağ Bey, bir tayyare yapımı için 5000 TL vermiş, böylece
1933’de adı Nuri Bey olan Vecihi K-XVI kabin uçağı yapılmıştır.
Aynı yıl tek satıhlı Vecihi KXV uçağını da inşa etmişler
ve 30 Ağustos 1933’de iki Vecihi XIV, iki tane Vecihi XV ve Nuri
Bey Vecihi-XVI uçakları ile öğrencileri İstanbul göklerinde gösteri
uçuşu yapmışlar. Okulda, bir de Vecihi
SK adlı uçak
motoru ile çalışan deniz botu yapılmıştır.
|
|
Öğrencilerinden
Sait Bayav, Tevfik Artan, Muammer Öniz, Osman Kandemir, ilk kadın
tayyarecimiz Bedriye Gökmen ve kızı (yeğeni) Eribe yalnız uçmayı
başarmışlar. Vecihi Sivil Tayyare okulu parasal sorunlardan ve yetiştirdiği
öğrencilerin kontrol uçuşuna girememelerinden dolayı kapanmıştır.
|
1935
yılı başlarında Türk Hava Kurumu Başkanı Fuat Bulca, çağrılı
olarak Rusya’ya gider. Orada sivil havacılığın durumunu görür
ve dönüşünde Atatürk’e anlatır. Atatürk, gezdiği her yerde
kendisini havadan saygıyla izleyen, gazetelerdeki yazılardan
izlediği Hürkuş hakkında da Fuat Bey’den bilgi ister. Aldığı
cevaplar karşısında Büyük
Atamız :
“Ya,
öyle mi? O halde Türk Kuşu namı ile yeni bir çalışma yolu açın
ve Vecihi’den faydalanın!”
emrini verir. Hürkuş Ankara’ya çağrılır. O da uçağına
atlayarak Ankara’ya gelir. Hürkuş bu durumdan çok sevinçlidir.
Türk Kuşu’nda yapılması düşünülenler, onun gerçekleştirmek
istediği şeylerdir. Baş öğretmen olarak amatör gençleri çalıştırmak,
Etimesgut hangarlarını yapmak, yaz kampı için uçuş sahası İnönü’nün
bulunması ve okulunda yetiştirdiği öğrencilerinden Sait Bayav,
Tevfik Artan ve Muammer Öniz’in Rusya’ya eğitime gönderilmesi
onun mutluluğu olur.
|
Ne yazık ki 29 Ekim 1936’da yeğeni Eribe’nin şehit
olması onu çok üzmüştür. Türk Hava Kurumu, 1937 sonbaharında
mühendislik eğitimi için Hürkuş’u Almanya’ya gönderir.
Vecihi Hürkuş, Weimar Mühendislik Mektebine ihtisas sınıfından
başlatılmış, iki yıl sonra da mezun olmuştur. 27 Şubat
1939’da Tayyare Makine Mühendisliği diplomasını almıştır. Türkiye’ye
döndüğünde Bayındırlık Bakanlığına başvurarak, “Tayyare
Mühendisliği Ruhsatnamesini” almak istedi. Ancak yetkililer,
“iki yılda mühendis olunmaz” diye bir gerekçe ile kabul
etmemişlerdir. Mühendisliğini Danıştay kararı ile kabul
ettirir. Türk Hava Kurumu’nda da yönetim değişmiş, vazifeleri
başkalarına verilmiştir. O günkü koşullarda teknik imkanın
olmadığı
Van’a tayin edilir. Bunun üzerine istifa ederek
kurumdan ayrılır.
|
Havacılıktan uzun bir ayrılıktan sonra 1947’de Kanatlılar
Birliği’ni kurdu. Gençlerin büyük ilgi gösterdiği bir kuruluş
oldu. 1948’de Türk Hava Kurumu’ndan Magister tipi bir öğrenim
uçağı temin ettiler. Kanatlılar adlı bir dergi çıkarttılar.
Büyük çoğunluğu üniversite öğrencileri olan Kanatlılar
Birliği fazla yaşayamadı.
|
1951’de
beş arkadaşıyla birlikte havadan zırai ilaçlama yapmak üzere Türk
Kanadı adı ile bir şirket kurmuş, Sait Bayav ve Muammer Öniz’le
İngiltere’ye giderek Auster tipi üç uçak almışlar. Türkiye’ye
döndükten sonra ortaklar arasında çıkan anlaşmazlık üzerine Hürkuş,
haklarından vazgeçerek şirketten ayrılır.
1952’de
Paro mamasının reklamını yapmak için tekrar İngiltere’ye
giderek Proctor V tipi dört kişilik hafif turist tipi tayyare alır.
Bu tayyare ile değişik müesseselerin reklamını yaptı. Paro bebek maması, Puro sabunu gibi gıda ve
malzemeleri ufak kağıt paraşütlerle uçaktan dağıtarak, kanatlarına
taktığı patiskalar üzerine bankaların isimlerini yazarak reklamcılık
yaptı.
|
6 Ağustos 1954’de kırkıncı
hizmet yılını kutlamak için Yeşilköy Hava Limanı salonlarında
Türk Havacılar Bayramı adıyla bir jübile yapıldı.
29 Kasım
1954’de Hürkuş Hava Yollarını kurdu. Türk Hava Yolları’nın
seferden kaldırdığı uçaklardan 8 tayyareyi Ziraat Bankasından
kredi ile almıştı. Bir takım güçlüklerle uğraşarak hava
yollarının sefer yapmadığı yerlere seferler koyarak , izin
vermediklerinde gazete taşıyarak çalışmak istedi,
Türk Hava Yolları
kendi hangarlarına kendi uçaklarını koyduğundan Hürkuş Hava Yolları
uçaklarına hangar bulunamadı, tahta ve bezden gövdeli uçaklarının
meteorolojik şartlar sebebiyle parçalanması sonucunda
uçuştan men edilerek uçamadı. Buna rağmen uslanmadı.
Elinde kalan son uçağını da Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün
emrinde kullanarak Güney Doğu Anadolu’da torium, uranium ve fosfat
arayarak zor doğa koşullarında çalıştı.
|
Hayatının
sonlarında çok sıkıntı çekmiş, borçlanmış, uçamayacak duruma düşen uçaklarının sigorta giderleri ve bunların
faizleri borcuna eklenmiş, vatana hizmetten kendisine bağlanan çok
yetersiz maaşına bile haciz konmuştur.
|
Ankara’da anılarını
yazarken, motosiklet ile kaza yapması sonucu beyin kanamasından komaya girdi. Gözleri ve kalbi göklerde
olan Vecihi Hürkuş, insanların aya ayak basmak üzere uçtuğu gün
olan 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi
Hastahanesi’nde hayata gözlerini yumdu.
|
|
Editör Emel MAVİŞ'in katkısıyla...
|
Teşekkürler
|
|
Copyright
© 2000-2007 Tayyareci
|
|