Ropörtaj metni www.airturkhaber.com
dan alinmiştir. (Teşekkürler)
FEYZİ ALTINBULAK;
BİR KAZA OLUYOR. SHGM, UÇAĞIN
ENKAZINI KAZAYI YAPAN ŞİRKETE BIRAKIYOR. ŞİRKETTE ENKAZI
UÇAK PARÇASI TİCARETİ YAPAN ŞİRKETE EMANET EDİYOR. O ŞİRKETTE
UÇAĞIN PARÇALARINI SÖKÜP EL ALTINDAN SATMAYA ÇALIŞIYOR.
BU ARADA SHGM KAZANIN SORUŞTURMASINA DEVAM EDİYOR...
Hürriyet gazetesinde yayınlanan haber
üzerine Feyzi Altunbulak Atatürk Havalimanı’nda
gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Toplantı sonrasında Altunbulak,
Airtürkhaber’e açıklamada bulundu. İşte Feyzi
Altunbulak’ın ağzından Isparta kazasındaki enkaz kaldırmada
yaşananlar:
Öncelikle şunu söylemek isterim. Bu
kazada hayatını kaybeden yolcularımızın ailelerinden özür
dilerim. Kaptan arkadaşlarımızın ailelerinden de özür
diliyorum. Bu kaza daha fazla gündemde kalıp bu kişileri
üzmemeliydi. Ancak mecbur olduğum için, çaresiz kaldığım
için kendilerinden özür diliyorum ve tekrar baş sağlığı
diliyorum. Kazadan sonra Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü Kaza Kırım İnceleme Heyeti, enkazı kaldırmak
üzere kazayı yapan World Focus şirketini görevlendirmiş. Enkazı
kaldırmak üzere World Focus’tan da enkaz kaldırma görevini
Prima havacılık almış. Prima Havacılık böyle bir şeyi
yapabilecek kabiliyette olmadığı için bizimle protokol yaptı.
7 Aralıkta enkaz bölgesine gittik. Kış şartları ağırdı.
7 gündür görevde bulundukları için Jandarma bölgeyi terk
etti. Tamamen bize bıraktı. Altı gün orada kaldım. Ağır
şartlarda çadırda yattım. SHGM’den kaza mahalline orada
bulunduğum 6 gün içerisinde hiç kimse gelmedi. Hiç kimseyle
muhatap olmadım. Güvenliğin sağlanması için Isparta Valiliğine
ve Jandarmaya bildirdik. Yine hiç kimse gelmedi. SHGM Kaza Kırım
heyetinden en az bir yetkilinin, enkaz usulüne göre kaldırılıyor
mu diye başımızda olmalıydı. Enkaz kaldırmalarında DSİ’nin
vinç operatörleri dışında devleti temsil eden tek bir kişi
bile yoktu.
Bir kere bu kazayla ilgili söyleyeceğim
ilk şey; Kaza alanına kimi sokmazsın? Kazayı yapanı. Yani
World Focus’u.
Neden?
Delilleri karartabilir, değiştirebilir diye.
Kaza kırım incelemesi sonuçlandı mı?
Sonuçlanmadı.
Peki enkazı kaldırma görevi kime
verildi? World Focus’a. E
fesupanallah yani.
Peki enkaz kaldırılırken Sivil Havacılık
neredeydi? Ankara’da. 6 gün
boyunca enkaz alanında SHGM’den hiç kimseyi görmedim.
AHB-
Nerde olmaları gerekiyordu?
Enkazın başında. Onlar kaldırtacak enkazı. Başında
duracak. Siz kaldırırsınız sivil Havacılık olarak. Nasıl
isterlerse öyle kaldırtacaklar. Brifing yaparsınız. Ustaya
dersiniz ki; aman ha bu parçalar çok önemli, şöyle
yapın, böyle kesin. Orada bir şalterin yer değiştirmesi her
şeyi allak bullak eder. Kaza kırım onlara göre değerlendirecek.
Kokpit voice recorder yok, flight data recorder yok, konuşmalar
yok, kayıtlar yok, canlı kimsede yok olayın şahidi, enkazda
kaza yapan şirkete emanet...
E nasıl çözülecek bu kaza?
O zaman benim aklıma şu geliyor;
Acaba kaza kırım incelemesinin sonucu
ellerinde hazır mı? Yani
sonuca kendi kafalarında bir şekilde vardılar da, ihtiyaç mı
duymuyorlar? Normalde dünyanın hiçbir yerinde kaza yapan şirkete
hemen kazanın ardından al bu enkazını kaldır denmez. Kenara
çekil araştırılıyor, soruşturuluyor denir.
Fuel lever off (motor yakıt kesme
kolları kapalı) iken bu motorlar niye can hıraş bir şekilde
çalışıyordu? Her iki motorda tam takat çalışıyordu. Kim
aldı bu Fuel lever’ı off’a? Kusura bakmayın ama ipini
koparan oradaydı.
Enkaz kaza kırım heyetinin
nezaretinde en uygun bir şekilde aşağıya indirilir, uygun
bir yerde toplanır ve incelenir. Ama siz kaza yapıyorsunuz,
kazayı yapan şirkete enkazı indirmeyi ihale ediyorsunuz, SHGM
olarak olayın başından ayrılıyorsunuz. Kazayı yapan şirkette
tutuyor uçak parçaları tedarik edip satana ihale ediyor, oda
uçak parçalarını söküp el altından satmaya çalışıyor.
AHB-
Satış yapıldı mı?
Bana dedi yahu. Ver parasını senin olsun dedi. Niye aldı? Turşusunu
mu kuracak? Hatıra olarak mı saklayacak?
AHB-
Sonrasında neler oldu?
Prima Havacılık, bizim ekibe ilave iki tane adam görevlendirmişti.
Bunlardan birisi Serdar Saygın. Kendisine defalarca teşekkür
ettim. Prima adına oraya gelmişti. Kendisinin çok yardım ve
desteğini gördüm. Orada Prima’nın teknisyeni biz enkaza
gelirken parça söküyordu. Çok miktarda da söktü.
Çuvallara doldurdu. Tabiî ki Prima’nın talimatıyla. Enkazın
önünde çuvallarda duruyordu. Onları vermeyeceğini söyledi.
Tüylerim diken diken oldu. Beynim bulandı. Çuvallara el
koydum. Bunu üzerine Serdar; Ağabey bunları keselim, kullanılmaz
hale getirelim dedi. Haklıydı. Keselimde, Erdal Döker’in
elinde daha başka parçalar vardır. O zaman onları alamayız,
bunları delil olarak tutacağım. Peki bunları teslim edelim.
Ama kime? Sivil Havacılık orada değil ki teslim edeyim. E
peki bekle, bekleyemem kamyonum gidiyor. 6 gündür dağdayım.
Hele ben şunları emniyet altına alayım, götüreyim İstanbul’a
sonra çaresine bakarım dedim.
AHB-
Peki enkaz nerede duruyor?
Isparta’da Prima’nın kiraladığı havaalanı yakınında,
Yahya Demirel Sanayi Sitesinde bir depoda duruyor.
AHB-
Deponun anahtarı kimde duruyor?
Benim bildiğim bir anahtarı Erdal Döker’de. Ama öbürü
kimde bilmiyorum.
AHB-
Normal şartlarda bu deponun sorumluluğunu
ifade eden anahtarın kimde olması gerekiyor?
Sivil Havacılık Kaza Kırım İnceleme Heyeti’nden başka
hiç kimsede olmaması gerekiyor. Tek sorumlusu, tek yetkilisi
onlardır. Kazanın aydınlanabilmesi için en ufak parçanın
bile çok yüksek önemi var.
Böyle teknik inceleme mi olur?
Kazayı bağla pilotaja tamam. İlk öncede pilotlar öldü.
Çünkü enkaza bakıldığında uçağın burun kısmı yok. Un
ufak olmuş. O zaman pilotlar intihar mı etti? Benim sevdiğim
arkadaşlarım, bu hatayı niye yaptı? Bu sorunun cevabı yok.
Çünkü geride hiçbir kayıt yok.
AHB-
Peki bu kazada sizin kanaatiniz,
deliller mi karartıldı? Böyle
bir şeyi söylemem mümkün mü? Fakat normal olmayan şeyler
var. 1-Kaza Kırım Heyeti’nin 6 gün boyunca orada olmaması.
2-Enkazın sigorta şirketi sorumluluğunda, kaza kırım heyeti
nezaretinde indirilmesi gerekiyordu. Ama onlar orada yoktu.
Enkazı delil açısından güvenlik altına almamışlardı.
3- Böyle bir olayın, enkazdan parça sökülüp alındığını
görüp sivil havacılığa geçtiğimiz Cuma günü söylediğimde,
tehdit edildim, hakarete uğradım. Teşekkür etmeleri
gerekirdi. Belli ki olay kapatılmaya çalışılıyordu. Ben
orada olmasaydım olay hasbelkader ortaya çıkmayacaktı. Belli
ki bu parçalarda satılacaktı. Bu olay ne benim vicdanıma,
nede Erdal Döker’in vicdanına nede başka birinin kanaat ve
vicdanına bırakılmayacak kadar önemli bir olaydır.
SHGM’nin var oluşunun tek nedeni uçuşların emniyetle yapılmasını
sağlamaktır. Kazaların gerçek sebebinin ortaya çıkarılmasıdır.
Çok açık bir şekilde söyleyebilirim; SHGM bu görevi yapamıyor.
AHB-
Prima Havacılığa uçaktan neden
parça söktüğünü sordunuz mu?
Erdal Döker ile üç defa görüştüm. Bu durum toplumda
infial yaratır dedim. Sektöre zarar vereceğini düşündüğümü
söyledim. Söktüğü parçaları imha etmek için ikna etmeye
çalıştım. İmha şekli belli. SHGM’nin nezaretinde bunlar
imha edilir ve çöpe atılır. Bunları da öyle yapalım
dedim. Hayır dedi. Hatta istiyorsan sende kalsın, ama parasını
verirsin dedi. Ve bu parçaları pervasızca köylülerin gözü
önünde söktü. ikaz ediyorum ama öylesine pervasızdı ki
hiç umursamadı. Bu parçalar havacılıkta değerlendirilmeyecek
olsaydı sökülmezdi. Yurt içinde veya yurt dışında değerlendirilecekti
ki söküldü. Siz benim yerimde kaptan olsanız, 57 kişinin
hayatını kaybettiği kazanın enkazından alınan parçanın,
sizin uçağınızda olabilme ihtimalini düşündüğünüzde
ne yaparsınız? Siz bir yakınınız vefat ettiğinde onun kıyafetlerini
giyer misiniz? Geçtim uçuş güvenliğini, bunun ahlaki,
vicdani hiçbir tarafı yok.
Hepiniz duydunuz, kaza bölgesine
Kanada’lı bir uzman geldi. Adamla çadırımda oturuyoruz.
Bana dedi ki; Türkiye bu konuda çok ileriye gitmiş. 20 bin
saat uçuşu olan bir kaptanı enkaz çalışmalarında
görevlendirmiş. Tebrik edilecek bir olay... Adam beni devletin oraya görevlendirdiği
biri zannetti...
Eğer devletimin yetkilileri benim
tecrübeme, birikimlerime, orada enkaz başında, enkazın
içinde ölülerin ruhları ile geçirdiğim 6 güne değer
verip de kazanın nasıl olabileceğine ilişkin soru sorarlarsa
bunun cevabını onlara veririm.
AHB-
SHGM’ye ne zaman haber verdiniz bu
durumu? Geçtiğimiz Cuma günü.
(18.02.2008) Sivil Havacılıkta Kaza Kırım Heyeti’nin başkanı
benimle görüşürken Erdal Döker’i arayıp aynen şöyle
dedi: Erdal bey hakkınızda şikayet var. Lütfen hazırlığınızı
yapın, müsait bir zamanda buraya gelin. Şimdi ben bundan şunu
anlarım; Minareyi çaldın, kılıfını hazırla gel. Olması
gereken bu değildi. Her türlü yetkisi var. Derhal ve habersiz
gelip bir baskın yapar ne var ne yok ortaya çıkarırdı. Ama
o bunu yaptı. Hem de benim yanımda.
AHB-
Parçaları SHGM’mi teslim aldı
sizden? Evet onlar geldi aldı. Ben
DHMİ Genel Müdürlüğü’nün önüne getirdim. 25 adet
parça saydık ve teslim ettik. Olayı sizinle paylaşmasaydım,
sonuç daha farklı olurdu. Bu parçaları benden alırlardı,
Erdal Göçer’e verirlerdi, o da alır depoya
götürürdü.
Ama
yeter artık. En azından bunu meslektaşlarım ve sizinle paylaşıyorum.
Bu parçaların peşine tek başıma düşemem artık. Sizde düşün.
Uçak yolcususunuz. En azından göreviniz medya olarak. Öyle
değil mi? Tek başıma mı mücadele edeceğim ben?
Bu
parçaları hatıra olarak mı aldınız siz, evinize süs mü
yapacaksınız diye sorun
Erdal Döker’e...
AHB-
Prima ile aranızda para sorunu olduğu
için bunu gündeme getirdiğiniz söyleniyor?..
Öyle söyleyecekler tabi. Bakın ben bir kaptanım. Siz pilot
olsanız arkadaşlarınız kazada feci bir şekilde ölse ve o
uçaktan birileri gelip parça söküyor olsa, şüphelenseniz,
bunlar uçaklara takılmak üzere sökülüyor diye. Çıldırmaz
mısınız? Ne parası ya? O para diyen ( ağzımdan şimdiye
kadar böyle bir kelime çıkmadı) ş........n ta
kendisidir bunu söyleyen. İnsanda biraz akıl izan olur. 57 kişiye
mezar olmuş uçağın parçasının sökülmesine hiç kimse
göz yummaz.
Ayrıca bu benim görevim. Türk Sivil
Havacılık Kanunu’nun 101-102-103’ncü maddeleri gereği taşımış
olduğum yolcuların can güvenliğinden pilot olarak
sorumluyum.
Eğer bir yerde uçuş güvenliğinin
ihlal edildiğine şahit olursam, ki burada ihlal ediliyor.
Müdahale etmek görevim. Suça ortak olamayacağım gibi gözde
yumamam. Uçuş güvenliğini sağlamak gibi bir görevim var.
SHGM kadar olmasa bile...
AHB:
Siz olan kazalar ve araştırmalarında Sivil havacılık mı suçludur
diyorsunuz?
Kesinlikle. Bakın kesin olarak söyleyeceğim şudur; Türk
sivil Havacılığı teşkilat yapısı, Avrupa ve dünyadakilere
benzer bir şekilde yapılanması değiştirilmeden, kalifiye
insanlarla takviye edilmeden, ülkemizde uçuş emniyetini sağlamak
asla ve katiyetle mümkün değildir. Ağır bir söz mü söyledim?
Şu anda nasıl oluyor zannediyorsunuz? Avrupa Sivil Havacılığının
baskısı ve kendi şirketlerimizin öz denetimiyle.
AHB: Diğer meslektaşlarınızda sizin gibi mi düşünüyor?
Bugün uçuş emniyetimizin önemli bir bölümü, bu
olayda olduğu gibi, her şeye rağmen başıma ne geleceğini düşünmeden,
önce insan güvenliği diyen kaptanlar sayesindedir.
Aynı şekilde düşünen meslektaşlarımın arkamda
olacağını ve beni destekleyeceğine canı gönülden inanıyorum.
Hiçbir kaptan buna göz yummazdı.
Kendi şirketlerimizin oto kontrol sistemi, kendi vicdanımız,
kendi insanlığımız, kendi can güvenliğimizi düşündüğümüz
için, biz kendimizi denetliyoruz.
Sivil Havacılık denetlemiyor bizi. Biz denetliyoruz
kendimiz. Bu kadar basit. Ama böyle bir sistem olmaz, bu bize bırakılmamalı.
AHB: Enkaz kaldırmak için anlaştığınız protokolde
yazan 60 bin doları aldınız mı?
Tabi tamamını aldım. Bakın benim öyle bir sorunum
yok ki. Protokol
yapmışız ve orada açıkça yazıyor. Diyelim ki Erdal bey ödemedi.
Hukuk ne der? Ödediğini kanıtlaması gerekir değil mi? Bu şartlarda
alacaklı kalmam mümkün değil. O yüzden sorun para değil.
AHB: Daha öncede uçak enkazı kaldırdınız. Aradaki
fark ne?
Ben hiç içinde insan ölmüş bir enkazı kaldırmadım.
Elbette uçaklar kaza geçirebilir. Pistten çıkar kırılır,
hatta bunların büyük bir bölümü tekrar tamir edilip uçar.
parçası da kullanılır. Ama daha önce hiç dağa çakılmış
uçak enkazı kaldırmadım. Ben ilk defa karşılaştım. Ama
tek bir yolcunun dahi kurtulamadığı uçaktan kana bulanmış
parçalarında söküldüğünü ilk defa gördüm. Bunu arsızca,
yüzsüzce yaptılar.
AHB: Protokolde
enkaz İstanbul’;a nakledilecektir yazıyor?
Doğrudur. Fakat savcılık İstanbul’;a nakledilmesini
istemedi. Isparta’;da depoya konsun dedi. Bizde sanayide bir
depoya koyduk. Dediğim gibi anahtarı da Erdal Döker’;de
duruyor. Oysaki kesinlikle SHGM yetkililerinde durması gerekir.
Kaza Kırım Heyeti’;nin sorumlusu yada başkanı ben değildim.
Ama ben 6 gün boyunca dağdaydım. Enkazın başını hiç bırakmadım.
Kurtlar, ayılar, tilkiler var.
Serdar Saygın gece 12’;de bile aradı.
Aman abi dışarı çıkarsın
kurtlar saldırır diye uyardı. Çadırın girişine ağaçları
yığdık, gece biz uyurken kurtlar saldırmasın diye. Hiçte
gocunmadım. Çünkü o enkaz bana emanetti. Yatmalıydım yanında.
Yattım da. Ama orada yatması geren ben değil, kaza olduktan
sonra devletin görevlendirdiği Kaza Kırım Heyeti
kimse oydu. Sahibi o artık. Yani benim devletim, doğru
dürüst bir heyet belirleyip, enkazını kaldıramayacak bir
devlet mi? Hayır değil. Ama bazı yöneticilerimiz maalesef bu
şekilde. Bunu bilmeli ve düzeltmeliyiz. Bu kadar basit.
AHB: Prima Havacılık bunu biz sökmedik kendileri aldı
diyebilir. Bu konuda bir kanıtınız var mı?
Tabi diyebilir. Kanıtım
tabiî ki var. Teknisyenin söktüğü fotoğrafta var, konuşmalarımızda
gözlemci olarak gönderdiği Serdar bey’;de var. Benim
adamlarımın ellerinde hiçbir şekilde söküm aleti yoktur.
Spiral vardır. Spiralle parça sökülmez, kesilir.
Ayrıca
adamlarım sökmeyi bilmezler, beceremezler. Bakın beni şimdi
parçaları İstanbul’;a getirmekle suçluyorlar. Ne yapsaydım?
Erdal bey’;e mi verseydim al sat diye? Delil olarak
teknisyenin söktüğü parçalar var. Konuşmalar var.
Kendi adamına sorun, kimin söktüğü belli. Bu kanlı
parçaları benim söküp getirdiğimi iddia eden, abesle iştikal
eder. Olmaz böyle bir şey. Aksini iddia eden mahkemeye verir.
AHB: Bu arada, bu iddialarınızdan ötürü Prima Havacılığın
sahibi Erdal Döker sizi mahkemeye veriyormuş.
Çok iyi eder.
AHB: Bu olayla ilgili beklentiniz nedir? Çünkü ölenlerin
aileleri yakından takip ediyor bu olayları.
Beklenti demeyelim, temenni diyelim. Önce bir insan,
sonra bir pilot olarak Allahın yarattığı bir kul olarak
Allahtan başka hiç kimseden korkmam. Hasbelkader önüme gelen
bu olayda elimden gelen her türlü çabayı gösterdim. Böyle
bir rezaleti saklayamazdım, ortak olamazdım. Ben görevimi
yaptım. Temennim şudur;
Bir daha kaza olmasın diye kaza kırım sonuç raporlarıyla
ikna olmayıp, pilotaj dendiği zaman, neden pilotajın cevabını
bulalım.
Teşkilatımızı bize yakışır bir şekilde yeniden düzenleyelim.
15 yıldır havacılığımızın
tek sorunu Sivil Havacılığımızın yeniden yapılandırılmamasıdır.
Yetersiz.
Bütün havacılara sorun. Sivil Havacılığımızın en
büyük sorunu nedir diye sorun. SHGM’;nin teşkilat yapısının
düzeltilmesi diyecekler, eğer samimilerse.
Temennim, huzur içinde rahat ve emniyetli bir uçuş
yapmaktır. Bunun yolu da SHGM’;den geçer. Bu işler ne
benim, ne Erdal Döker’;in nede başkasının vicdanına bırakılamaz.
Sistem vardır, bizi sistem korur.
AHB: Toplam 20 bin saat uçuşunuz olduğunu söylediniz.
MD’;ler nasıl bir uçak? Emniyetli mi?
20 bin saati MD’;lerde değil tabi.
Ama Türkiye’;de MD uçuşu en yüksek olan kaptanlardanım.
MD uçaklarında, dünyada 23 tane kaza oldu. Teknik nedenle en
az düşen uçak MD. Nedeni ise; sıfır hidrolikle uçar. Kablo
bağlantısı var. Sıfır elektrikle uçar. MD uçağının
sadece tek motoru çalışsın, o bile yeter. Kolay kolay düşmez.
Çünkü klasik yapılıdır, basit yapılıdır. Böyle olunca
da iş hep pilotaja kalıyor. O zaman bizim o pilot neden hata
yaptı, onu bulmamız lazım
AHB: Kazanın hemen ardından enkaz ininceye kadar ve en
önemlisi enkazı indiren kişi olarak, kazanın oluşuyla
ilgili tespitleriniz var mı?
Bu uçağın neden o dağa çarptığı konusunda benimde
tespitlerim var tabi. O kaza kırım heyeti, bana da bir sorsaydı
MD cisin, altı gündür buradasın, sen ne gördün? diye.
Ama sormadı. Demek ki sonucu biliyorlar. Devletimin
mahkemeleri bana sorarsa konuşurum. Bu güne kadar kazayla
ilgili hiç konuştuğumu duydunuz mu? Olduğu günden itibaren
ordayım. Hiç konuşmadım. Devletimin yetkilileri eğer benim
görüş ve düşüncelerimin insan hayatı için önem taşıdığını
düşünüyorsa benimde tespitlerim var, sorarlarsa söylerim.
AHB: Son soru. Örneğin ben o dönemde elimi kolumu
sallayarak enkaz bölgesine gelip, kötü amaçlı biri olarak,
delil karartabilir miydim?
Enkaz kaldırma süresince orada güvenlik yoktu, istediğinizi
yapabilirdiniz.
Röportaj metni www.airturkhaber.com
dan alinmistir. Tesekkurler
|