www.tayyareci.com                  ANA SAYFA Tayyareci Türkçe Site Türkiye'nin en kapsamlı havacılık sitesi
Tayyareci English Site
Tayyareci Deutsch Site
Sitede Arama :
 

ISPARTA KAZASI ve KANLI UÇAK PARÇALARI

BELGELERLE FOTOĞRAFLARLA HABERİN DOĞRUSU

.

          Ben Kaptan Pilot Fevzi ALTUNBULAK    ALTINBULAK   24 Şubat 2008 23.30

 

            30 KASIM 2007 de Isparta’da kaza geçiren uçak ile ilgili olarak basında ve internet sitelerinde çıkan haberlerle ilgili bir açıklama yapma ihtiyacı duymuş bulunuyorum. 

            Açıklamamı ve cevabımı satılık kalemlerin aşağılık sitelerinde değil, insan hayatına, uçuş emniyetine ve hatta kendi canına değer veren insanların tarafsız açık ve şeffaf bir şekilde okumasını sağlamak için aynı zamanda bir kaptan pilot olan meslektaşımın sitesinde yayınlıyorum.

           Havacılığa hizmet etmek yerine, bilimsellikten uzak bir şekilde, havacılığa zarar vererek, mesleğimizden beslenen siteler, camiamız tarafından çok iyi bilinmektedir. Satılık çamurlar ancak kendilerini kirletir.

            Havacılık camiası beni, kim ve ne olduğumu çok iyi bilmektedir. Havayolu Pilotları Derneği ve Havayolu Pilotları Vakfı'nın Kurucu üyesiyim. 2006 yılında DURAL Havacılık şirketini kurdum. Kaptanlığımdan kalan zamanı sektörümüzün, meslektaşlarımın iyiliğine ve sorunların çözümüne adayan bir kişiyim. 

             Önce bakalım neler yazdılar. 

KANLI UÇAK PARÇALARI 23 Şubat 2008 01.00

Tüyler ürperten mektup  23 Şubat 2008, 12.35

BÖYLE İDDİA GÖRÜLMEDİ  23 Şubat 2008 15.41

PRIMA’DAN AÇIKLAMA  23 Şubat 2008 18.12

FEVZİ ALTINBULAK ORTALIĞI KARIŞTIRDI 24 Şubat 2008 10.32

Vs.

 BEN NELER SÖYLEMİŞİM 23 Şubat 2008 16.00

********************************************   *******************************************

Ben Kaptan Pilot Fevzi ALTUNBULAK,    24 Şubat 2008 23.30

Kamuoyuna Saygılarımla, Duyurulur.

            Aşağıda göreceğiniz belgelere ilave olarak merak edilen ve sorulan, neden 80 gün beklediniz?. sorusundan başlayarak açıklıyorum.

            1. 7-12 Aralık 2007 tarihleri arasında uçak enkazını Türbetepe'den ISPARTA'ya indirme işini tamamladım. Bazı uçak parçalarının enkaz parçalarından ayrıldığını çuvallara doldurulduğunu 6 gün boyunca izlemiştim. Kanlı uçak parçalarını 12.12 2007 günü İstanbul’a dönüş sırasında Prima’nın sahibi Erdal Döker’in gözlemci ve koordinatör olarak görevlendirdiği kişi olan Serdar Saygılı'nın gözü önünde ve bilgisi dahilinde, kendi kamyonuma yükleterek, tekrar satışına engel olabilmek amacıyla, başka çare olmadığından, bir anlamda el koydum. Peki neden Sivil Havacılık Yetkililerine vermedim. Çünkü enkaz indirme çalışmalarına başlamadan önce ve sonra Jandarma hariç, SHGM veya başka hiçbir devlet yetkilisi kaza mahallinde bulunmadı. Zaten onlar orada olsalardı bu rezalet de olmazdı. Jandarma da ağır kış şartları nedeniyle ilk gün dağdan köye inmişti. Ya  Erdal Döker’in kontrolündeki depoya koyacaktım (ki o zaman el koymamın anlamı olamazdı) ya da İstanbul’a getirecektim.

            2. Erdal Döker’in elinde daha başka enkazdan sökülmüş parçalar olduğunu biliyordum. sökülen parçaları O' nun elinden kurtarabilmek için ve kanıt olarak kullanmak için, suç delili olarak elimde tuttum.

            3. Rezaletin ortaya çıkması elbetteki toplumda infial yaratacaktı, Şu anda yarattığı gibi. Ekmeğini yemekte olduğum sektöre ve ülkeme zarar vermeden bu tehlikeyi bertaraf edebilmek için güvendiğim kişilere danıştım. Etkili ve yetkili kişilerden yardım istedim. Erdal Döker’e mektup yazdım, SHGM’ye ihbar etmekle tehdit ettim. Bu süre içerisinde sorunu çözmeye çalıştım. Girişimlerimden sonuç alamayınca ve Erdal DÖKER'e verdiğim süre sona erince, çözüm yolları da tükendiğinden, 18.02.2008 de Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne (SHGM) ihbar ettim. Aynı gün ULAŞTIRMA BAKANLIĞI'na da ihbar ( belge1 - belge2 ) ettim. Konunun gazetelere ve internete haber oluşu da bu noktadan itibaren olmuştur.

            4. Erdal Döker ilk günden itibaren bu parçaların bende olduğunu  biliyordu. (Kanıt: Erdal DÖKER'in 13.12.2007 00.53 deki SMS i) Peki ben yetkili ve asıl sorumlu olmadığım halde Erdal Döker, bu parçaları aldığımı öğrendiğinde niçin parçaları benden almak için resmi bir girişimde bulunmadı? Asli sorumlu kendisi olduğu halde ,neden 80 gun boyunca o beni SHGM'ye ihbar etmedi de ben onu ihbar ettim? Doğru düşünmesini bilen elbette ki doğru cevabı bulur.

            5. Bu parçaları Erdal Döker’in görevlendirdiği teknisyen Nejat POLAT söktü. Bu durumdan Serdar Saygılı’da çok rahatsız oldu. Birkaç kez ne yapmamız gerektiğini tartıştık. Hatta teknisyeni ikaz ederek daha fazla parça sökmesine engel oldu. Bu parçaları kullanılamaz hale getirmekte hem fikirdik ancak yönteminde uzlaşamadık.

            6. Enkazın dağdan indirilmesi sırasında asıl sorumlu olan SHGM Kaza –Kırım İnceleme Kurulundan bir yetkilinin enkazın indirilmesine nezaret etmesi mutlaka şart ve asli görevleri olduğu halde 6 gün boyunca hiç kimse yoktu. Bizden sonra depoya gelmişler. Eğer sorumluluk sahibi yetkililer işlerinin başında olsaydı Erdal Döker buna cesaret edemezdi. Benim başıma da bu dert açılmazdı. Allahın işi . O zamanda depoda sökerdi. Sistem bozuksa, bundan yararlanmak isteyenler her zaman çıkacaktır.

            7. Uçak enkazını kaldırma görevi, kazayı yapan WORLD FOCUS Şirketine verilmiş, WORLD FOCUS Şirketi de Prima ile anlaşmış, zaten Prima da bu işleri yapamadığı için bize ihale etmiştir.( Daha önceki işlerde olduğu gibi.)

            8. Sana ne üstüne vazife mi? diyenlere şunu söylemek isterim;

            2920 sayılı Sivil Havacılık Yasasının 100,101,102,103.maddeleri gereği taşımış olduğum yolcuların emniyetinden sorumlu bir kaptan olarak, göz göre göre uçuş emniyetinin ihlali ve bu kanlı parçaların uçaklara takılması ihtimali karşısında duyarsız kalmam mümkün olamazdı.

            Yazdıklarıma ve düşüncelerime hakaret ederek dahi olsa isim yazılarak erkekçe ve mertçe cevap verilmesini beklerim. Korkak ve namertler ise zaten değersiz oldukları için ne söylerde söylesinler. Ne yazarlarsa yazsınlar. Aynı kategoride olmayacağımız için o söz ve düşünceler sahibine aittir. Kendilerini lekeleyecektir.

        9. Hakkımdaki ibret belgesine gelince, http://www.youtube.com/watch?v=O4_WJk7OyXw

            Geçen yıl kaza geçiren Afgan ARIANA uçağı enkazını kaldırırken söylemiş olduğum sözleri bu vesileyle bir kez daha dinledim. İbret belgesi olduğu kesin, ancak benim için değil sizin için ibret belgesi. Parayı veren şimdi kızmaz mı? O kadar para verdik bula bula bunumu buldun. Bu sözler adamın reklamı olur demez mi?

            Kamera ister açık olsun. İster kapalı ben her zaman açık oldum. Allaha şükür açık olmaya da devam edeceğim. O zaman orada ne söylemişsem çok iyi söylemişim. Sözlerimle gurur duyuyorum. Fakat, o güzel sözleri bu çirkin kalpli kişiye söylemiş olduğuma üzülüyorum.

            Tüm Kamu Oyuna ve Okuyanlara Saygıyla Sunuyorum.

 

                                                                                                          Fevzi ALTUNBULAK

                                                                                                             İMZA bana aittir


Sözlü girişimler ve araya girenler sorunu çözemeyince Erdal DÖKER'e 08.02.2008 tarihli mektubum.

verdiğim süre dolunca SHGM'ne Şikayet. 18 Şubat 2008 tarihli dilekçem

SHGM'nin şikayet dilekçemi alır almaz Erdal DÖKER'i araması üzerine ULAŞTIRMA BAKANLIĞINA  aynı gün 18.02.2008 tarihinde verdiğim dilekçem.

18-02.2008 tarihinde SHGM'nin Erdal DÖKER'i araması üzerine PRIMA'nın 19.02.2008 tarihli yazısı.

 

*************************************************

ATATÜRK HAVALİMANINDA 23 Şubat 2008 Saat 16.00 da GAZETECİLERLE ROPÖRTAJIM

Ropörtaj metni www.airturkhaber.com dan alinmiştir. (Teşekkürler)

FEYZİ ALTINBULAK;

BİR KAZA OLUYOR. SHGM,  UÇAĞIN ENKAZINI KAZAYI YAPAN ŞİRKETE BIRAKIYOR. ŞİRKETTE ENKAZI UÇAK PARÇASI TİCARETİ YAPAN ŞİRKETE EMANET EDİYOR. O ŞİRKETTE UÇAĞIN PARÇALARINI SÖKÜP EL ALTINDAN SATMAYA ÇALIŞIYOR. BU ARADA SHGM KAZANIN SORUŞTURMASINA DEVAM EDİYOR...

Hürriyet gazetesinde yayınlanan haber üzerine Feyzi Altunbulak Atatürk Havalimanı’nda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Toplantı sonrasında Altunbulak, Airtürkhaber’e açıklamada bulundu. İşte Feyzi Altunbulak’ın ağzından Isparta kazasındaki enkaz kaldırmada yaşananlar:

Öncelikle şunu söylemek isterim. Bu kazada hayatını kaybeden yolcularımızın ailelerinden özür dilerim. Kaptan arkadaşlarımızın ailelerinden de özür diliyorum. Bu kaza daha fazla gündemde kalıp bu kişileri üzmemeliydi. Ancak mecbur olduğum için, çaresiz kaldığım için kendilerinden özür diliyorum ve tekrar baş sağlığı diliyorum.  Kazadan sonra Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Kaza Kırım İnceleme Heyeti, enkazı kaldırmak üzere kazayı yapan World Focus şirketini görevlendirmiş. Enkazı kaldırmak üzere World Focus’tan da enkaz kaldırma görevini Prima havacılık almış. Prima Havacılık böyle bir şeyi yapabilecek kabiliyette olmadığı için bizimle protokol yaptı. 7 Aralıkta enkaz bölgesine gittik. Kış şartları ağırdı. 7 gündür görevde bulundukları için Jandarma bölgeyi terk etti. Tamamen bize bıraktı. Altı gün orada kaldım. Ağır şartlarda çadırda yattım. SHGM’den kaza mahalline orada bulunduğum 6 gün içerisinde hiç kimse gelmedi. Hiç kimseyle muhatap olmadım. Güvenliğin sağlanması için Isparta Valiliğine ve Jandarmaya bildirdik. Yine hiç kimse gelmedi. SHGM Kaza Kırım heyetinden en az bir yetkilinin, enkaz usulüne göre kaldırılıyor mu diye başımızda olmalıydı. Enkaz kaldırmalarında DSİ’nin vinç operatörleri dışında devleti temsil eden tek bir kişi bile yoktu. 

Bir kere bu kazayla ilgili söyleyeceğim ilk şey; Kaza alanına kimi sokmazsın? Kazayı yapanı. Yani World Focus’u. 

Neden? Delilleri karartabilir, değiştirebilir diye. 

Kaza kırım incelemesi sonuçlandı mı? Sonuçlanmadı. 

Peki enkazı kaldırma görevi kime verildi? World Focus’a. E fesupanallah yani. 

Peki enkaz kaldırılırken Sivil Havacılık neredeydi? Ankara’da. 6 gün boyunca enkaz alanında SHGM’den hiç kimseyi görmedim. 

AHB- Nerde olmaları gerekiyordu? Enkazın başında. Onlar kaldırtacak enkazı. Başında duracak. Siz kaldırırsınız sivil Havacılık olarak. Nasıl isterlerse öyle kaldırtacaklar. Brifing yaparsınız. Ustaya dersiniz ki;  aman ha bu parçalar çok önemli, şöyle yapın, böyle kesin. Orada bir şalterin yer değiştirmesi her şeyi allak bullak eder. Kaza kırım onlara göre değerlendirecek. Kokpit voice recorder yok, flight data recorder yok, konuşmalar yok, kayıtlar yok, canlı kimsede yok olayın şahidi, enkazda kaza yapan şirkete emanet... 

E nasıl çözülecek bu kaza? O zaman benim aklıma şu geliyor; 

Acaba kaza kırım incelemesinin sonucu ellerinde hazır mı? Yani sonuca kendi kafalarında bir şekilde vardılar da, ihtiyaç mı duymuyorlar? Normalde dünyanın hiçbir yerinde kaza yapan şirkete hemen kazanın ardından al bu enkazını kaldır denmez. Kenara çekil araştırılıyor, soruşturuluyor denir. 

Fuel lever off (motor yakıt kesme kolları kapalı) iken bu motorlar niye can hıraş bir şekilde çalışıyordu? Her iki motorda tam takat çalışıyordu. Kim aldı bu Fuel lever’ı off’a? Kusura bakmayın ama ipini koparan oradaydı. 

Enkaz kaza kırım heyetinin nezaretinde en uygun bir şekilde aşağıya indirilir, uygun bir yerde toplanır ve incelenir. Ama siz kaza yapıyorsunuz, kazayı yapan şirkete enkazı indirmeyi ihale ediyorsunuz, SHGM olarak olayın başından ayrılıyorsunuz. Kazayı yapan şirkette tutuyor uçak parçaları tedarik edip satana ihale ediyor, oda uçak parçalarını söküp el altından satmaya çalışıyor. 

AHB- Satış yapıldı mı? Bana dedi yahu. Ver parasını senin olsun dedi. Niye aldı? Turşusunu mu kuracak? Hatıra olarak mı saklayacak? 

AHB- Sonrasında neler oldu? Prima Havacılık, bizim ekibe ilave iki tane adam görevlendirmişti. Bunlardan birisi Serdar Saygın. Kendisine defalarca teşekkür ettim. Prima adına oraya gelmişti. Kendisinin çok yardım ve desteğini gördüm. Orada Prima’nın teknisyeni biz enkaza gelirken parça söküyordu. Çok miktarda da söktü. Çuvallara doldurdu. Tabiî ki Prima’nın talimatıyla. Enkazın önünde çuvallarda duruyordu. Onları vermeyeceğini söyledi. Tüylerim diken diken oldu. Beynim bulandı. Çuvallara el koydum. Bunu üzerine Serdar; Ağabey bunları keselim, kullanılmaz hale getirelim dedi. Haklıydı. Keselimde, Erdal Döker’in elinde daha başka parçalar vardır. O zaman onları alamayız, bunları delil olarak tutacağım. Peki bunları teslim edelim. Ama kime? Sivil Havacılık orada değil ki teslim edeyim. E peki bekle, bekleyemem kamyonum gidiyor. 6 gündür dağdayım. Hele ben şunları emniyet altına alayım, götüreyim İstanbul’a sonra çaresine bakarım dedim. 

AHB- Peki enkaz nerede duruyor? Isparta’da Prima’nın kiraladığı havaalanı yakınında, Yahya Demirel Sanayi Sitesinde bir depoda duruyor. 

AHB- Deponun anahtarı kimde duruyor? Benim bildiğim bir anahtarı Erdal Döker’de. Ama öbürü kimde bilmiyorum. 

AHB- Normal şartlarda bu deponun sorumluluğunu ifade eden anahtarın kimde olması gerekiyor? Sivil Havacılık Kaza Kırım İnceleme Heyeti’nden başka hiç kimsede olmaması gerekiyor. Tek sorumlusu, tek yetkilisi onlardır. Kazanın aydınlanabilmesi için en ufak parçanın bile çok yüksek önemi var. 

Böyle teknik inceleme mi olur? Kazayı bağla pilotaja tamam. İlk öncede pilotlar öldü. Çünkü enkaza bakıldığında uçağın burun kısmı yok. Un ufak olmuş. O zaman pilotlar intihar mı etti? Benim sevdiğim arkadaşlarım, bu hatayı niye yaptı? Bu sorunun cevabı yok. Çünkü geride hiçbir kayıt yok. 

AHB- Peki bu kazada sizin kanaatiniz, deliller mi karartıldı? Böyle bir şeyi söylemem mümkün mü? Fakat normal olmayan şeyler var. 1-Kaza Kırım Heyeti’nin 6 gün boyunca orada olmaması. 2-Enkazın sigorta şirketi sorumluluğunda, kaza kırım heyeti nezaretinde indirilmesi gerekiyordu. Ama onlar orada yoktu. Enkazı delil açısından güvenlik altına almamışlardı.  3- Böyle bir olayın, enkazdan parça sökülüp alındığını görüp sivil havacılığa geçtiğimiz Cuma günü söylediğimde, tehdit edildim, hakarete uğradım. Teşekkür etmeleri gerekirdi. Belli ki olay kapatılmaya çalışılıyordu. Ben orada olmasaydım olay hasbelkader ortaya çıkmayacaktı. Belli ki bu parçalarda satılacaktı. Bu olay ne benim vicdanıma, nede Erdal Döker’in vicdanına nede başka birinin kanaat ve vicdanına bırakılmayacak kadar önemli bir olaydır. SHGM’nin var oluşunun tek nedeni uçuşların emniyetle yapılmasını sağlamaktır. Kazaların gerçek sebebinin ortaya çıkarılmasıdır. Çok açık bir şekilde söyleyebilirim; SHGM bu görevi yapamıyor. 

AHB- Prima Havacılığa uçaktan neden parça söktüğünü sordunuz mu? Erdal Döker ile üç defa görüştüm. Bu durum toplumda infial yaratır dedim. Sektöre zarar vereceğini düşündüğümü söyledim. Söktüğü parçaları imha etmek için ikna etmeye çalıştım. İmha şekli belli. SHGM’nin nezaretinde bunlar imha edilir ve çöpe atılır. Bunları da öyle yapalım dedim. Hayır dedi. Hatta istiyorsan sende kalsın, ama parasını verirsin dedi. Ve bu parçaları pervasızca köylülerin gözü önünde söktü. ikaz ediyorum ama öylesine pervasızdı ki hiç umursamadı. Bu parçalar havacılıkta değerlendirilmeyecek olsaydı sökülmezdi. Yurt içinde veya yurt dışında değerlendirilecekti ki söküldü. Siz benim yerimde kaptan olsanız, 57 kişinin hayatını kaybettiği kazanın enkazından alınan parçanın, sizin uçağınızda olabilme ihtimalini düşündüğünüzde ne yaparsınız? Siz bir yakınınız vefat ettiğinde onun kıyafetlerini giyer misiniz? Geçtim uçuş güvenliğini, bunun ahlaki, vicdani hiçbir tarafı yok. 

Hepiniz duydunuz, kaza bölgesine Kanada’lı bir uzman geldi. Adamla çadırımda oturuyoruz. Bana dedi ki; Türkiye bu konuda çok ileriye gitmiş. 20 bin saat uçuşu olan bir kaptanı enkaz çalışmalarında görevlendirmiş. Tebrik edilecek bir olay... Adam beni devletin oraya görevlendirdiği biri zannetti... 

Eğer devletimin yetkilileri benim tecrübeme, birikimlerime, orada enkaz başında, enkazın içinde ölülerin ruhları ile geçirdiğim 6 güne değer verip de kazanın nasıl olabileceğine ilişkin soru sorarlarsa bunun cevabını onlara veririm. 

AHB- SHGM’ye ne zaman haber verdiniz bu durumu? Geçtiğimiz Cuma günü. (18.02.2008) Sivil Havacılıkta Kaza Kırım Heyeti’nin başkanı benimle görüşürken Erdal Döker’i arayıp aynen şöyle dedi: Erdal bey hakkınızda şikayet var. Lütfen hazırlığınızı yapın, müsait bir zamanda buraya gelin. Şimdi ben bundan şunu anlarım; Minareyi çaldın, kılıfını hazırla gel. Olması gereken bu değildi. Her türlü yetkisi var. Derhal ve habersiz gelip bir baskın yapar ne var ne yok ortaya çıkarırdı. Ama o bunu yaptı. Hem de benim yanımda. 

AHB- Parçaları SHGM’mi teslim aldı sizden? Evet onlar geldi aldı. Ben DHMİ Genel Müdürlüğü’nün önüne getirdim. 25 adet parça saydık ve teslim ettik. Olayı sizinle paylaşmasaydım, sonuç daha farklı olurdu. Bu parçaları benden alırlardı, Erdal Göçer’e verirlerdi, o da alır depoya götürürdü. 

Ama yeter artık. En azından bunu meslektaşlarım ve sizinle paylaşıyorum. Bu parçaların peşine tek başıma düşemem artık. Sizde düşün. Uçak yolcususunuz. En azından göreviniz medya olarak. Öyle değil mi? Tek başıma mı mücadele edeceğim ben? 

Bu parçaları hatıra olarak mı aldınız siz, evinize süs mü yapacaksınız diye sorun Erdal Döker’e... 

AHB- Prima ile aranızda para sorunu olduğu için bunu gündeme getirdiğiniz söyleniyor?.. Öyle söyleyecekler tabi. Bakın ben bir kaptanım. Siz pilot olsanız arkadaşlarınız kazada feci bir şekilde ölse ve o uçaktan birileri gelip parça söküyor olsa, şüphelenseniz, bunlar uçaklara takılmak üzere sökülüyor diye. Çıldırmaz mısınız? Ne parası ya? O para diyen ( ağzımdan şimdiye kadar böyle bir kelime çıkmadı) ş........n  ta kendisidir bunu söyleyen. İnsanda biraz akıl izan olur. 57 kişiye mezar olmuş uçağın parçasının sökülmesine hiç kimse göz yummaz. 

Ayrıca bu benim görevim. Türk Sivil Havacılık Kanunu’nun 101-102-103’ncü maddeleri gereği taşımış olduğum yolcuların can güvenliğinden pilot olarak sorumluyum. 

Eğer bir yerde uçuş güvenliğinin ihlal edildiğine şahit olursam, ki burada ihlal ediliyor. Müdahale etmek görevim. Suça ortak olamayacağım gibi gözde yumamam. Uçuş güvenliğini sağlamak gibi bir görevim var. SHGM kadar olmasa bile...

 

AHB: Siz olan kazalar ve araştırmalarında Sivil havacılık mı suçludur diyorsunuz?

                  Kesinlikle. Bakın kesin olarak söyleyeceğim şudur; Türk sivil Havacılığı teşkilat yapısı, Avrupa ve dünyadakilere benzer bir şekilde yapılanması değiştirilmeden, kalifiye insanlarla takviye edilmeden, ülkemizde uçuş emniyetini sağlamak asla ve katiyetle mümkün değildir. Ağır bir söz mü söyledim? Şu anda nasıl oluyor zannediyorsunuz? Avrupa Sivil Havacılığının baskısı ve kendi şirketlerimizin öz denetimiyle.                 

                AHB: Diğer meslektaşlarınızda sizin gibi mi düşünüyor?                 

                  Bugün uçuş emniyetimizin önemli bir bölümü, bu olayda olduğu gibi, her şeye rağmen başıma ne geleceğini düşünmeden, önce insan güvenliği diyen kaptanlar sayesindedir.                 

                  Aynı şekilde düşünen meslektaşlarımın arkamda olacağını ve beni destekleyeceğine canı gönülden inanıyorum. Hiçbir kaptan buna göz yummazdı.                 

                  Kendi şirketlerimizin oto kontrol sistemi, kendi vicdanımız, kendi insanlığımız, kendi can güvenliğimizi düşündüğümüz için, biz kendimizi denetliyoruz.                

                  Sivil Havacılık denetlemiyor bizi. Biz denetliyoruz kendimiz. Bu kadar basit. Ama böyle bir sistem olmaz, bu bize bırakılmamalı.                

                  AHB: Enkaz kaldırmak için anlaştığınız protokolde yazan 60 bin doları aldınız mı?                

                  Tabi tamamını aldım. Bakın benim öyle bir sorunum yok ki.  Protokol yapmışız ve orada açıkça yazıyor. Diyelim ki Erdal bey ödemedi. Hukuk ne der? Ödediğini kanıtlaması gerekir değil mi? Bu şartlarda alacaklı kalmam mümkün değil. O yüzden sorun para değil.                  

                  AHB: Daha öncede uçak enkazı kaldırdınız. Aradaki fark ne?                

                  Ben hiç içinde insan ölmüş bir enkazı kaldırmadım. Elbette uçaklar kaza geçirebilir. Pistten çıkar kırılır, hatta bunların büyük bir bölümü tekrar tamir edilip uçar. parçası da kullanılır. Ama daha önce hiç dağa çakılmış uçak enkazı kaldırmadım. Ben ilk defa karşılaştım. Ama tek bir yolcunun dahi kurtulamadığı uçaktan kana bulanmış parçalarında söküldüğünü ilk defa gördüm. Bunu arsızca, yüzsüzce yaptılar.

AHB: Protokolde enkaz İstanbul’;a nakledilecektir yazıyor?                 

                  Doğrudur. Fakat savcılık İstanbul’;a nakledilmesini istemedi. Isparta’;da depoya konsun dedi. Bizde sanayide bir depoya koyduk. Dediğim gibi anahtarı da Erdal Döker’;de duruyor. Oysaki kesinlikle SHGM yetkililerinde durması gerekir. Kaza Kırım Heyeti’;nin sorumlusu yada başkanı ben değildim. Ama ben 6 gün boyunca dağdaydım. Enkazın başını hiç bırakmadım. Kurtlar, ayılar, tilkiler var.                 

                  Serdar Saygın gece 12’;de bile aradı. Aman abi dışarı çıkarsın  kurtlar saldırır diye uyardı. Çadırın girişine ağaçları yığdık, gece biz uyurken kurtlar saldırmasın diye. Hiçte gocunmadım. Çünkü o enkaz bana emanetti. Yatmalıydım yanında. Yattım da. Ama orada yatması geren ben değil, kaza olduktan sonra devletin görevlendirdiği Kaza Kırım Heyeti                   kimse oydu. Sahibi o artık. Yani benim devletim, doğru dürüst bir heyet belirleyip, enkazını kaldıramayacak bir devlet mi? Hayır değil. Ama bazı yöneticilerimiz maalesef bu şekilde. Bunu bilmeli ve düzeltmeliyiz. Bu kadar basit.                

                  AHB: Prima Havacılık bunu biz sökmedik kendileri aldı diyebilir. Bu konuda bir kanıtınız var mı?                   

                  Tabi diyebilir. Kanıtım tabiî ki var. Teknisyenin söktüğü fotoğrafta var, konuşmalarımızda gözlemci olarak gönderdiği Serdar bey’;de var. Benim adamlarımın ellerinde hiçbir şekilde söküm aleti yoktur. Spiral vardır. Spiralle parça sökülmez, kesilir.                   Ayrıca adamlarım sökmeyi bilmezler, beceremezler. Bakın beni şimdi parçaları İstanbul’;a getirmekle suçluyorlar. Ne yapsaydım? Erdal bey’;e mi verseydim al sat diye? Delil olarak teknisyenin söktüğü parçalar var. Konuşmalar var.  Kendi adamına sorun, kimin söktüğü belli. Bu kanlı parçaları benim söküp getirdiğimi iddia eden, abesle iştikal eder. Olmaz böyle bir şey. Aksini iddia eden mahkemeye verir.                

                  AHB: Bu arada, bu iddialarınızdan ötürü Prima Havacılığın sahibi Erdal Döker sizi mahkemeye veriyormuş.               

                  Çok iyi eder.              

                  AHB: Bu olayla ilgili beklentiniz nedir? Çünkü ölenlerin aileleri yakından takip ediyor bu olayları.                 

                  Beklenti demeyelim, temenni diyelim. Önce bir insan, sonra bir pilot olarak Allahın yarattığı bir kul olarak Allahtan başka hiç kimseden korkmam. Hasbelkader önüme gelen bu olayda elimden gelen her türlü çabayı gösterdim. Böyle bir rezaleti saklayamazdım, ortak olamazdım. Ben görevimi yaptım. Temennim şudur;               

                  Bir daha kaza olmasın diye kaza kırım sonuç raporlarıyla ikna olmayıp, pilotaj dendiği zaman, neden pilotajın cevabını bulalım.              

                  Teşkilatımızı bize yakışır bir şekilde yeniden düzenleyelim. 15 yıldır  havacılığımızın tek sorunu Sivil Havacılığımızın yeniden yapılandırılmamasıdır. Yetersiz.                  Bütün havacılara sorun. Sivil Havacılığımızın en büyük sorunu nedir diye sorun. SHGM’;nin teşkilat yapısının düzeltilmesi diyecekler, eğer samimilerse.                 

                  Temennim, huzur içinde rahat ve emniyetli bir uçuş yapmaktır. Bunun yolu da SHGM’;den geçer. Bu işler ne benim, ne Erdal Döker’;in nede başkasının vicdanına bırakılamaz. Sistem vardır, bizi sistem korur.                  

                  AHB: Toplam 20 bin saat uçuşunuz olduğunu söylediniz. MD’;ler nasıl bir uçak? Emniyetli mi?                 

                  20 bin saati MD’;lerde değil tabi. Ama Türkiye’;de MD uçuşu en yüksek olan kaptanlardanım. MD uçaklarında, dünyada 23 tane kaza oldu. Teknik nedenle en az düşen uçak MD. Nedeni ise; sıfır hidrolikle uçar. Kablo bağlantısı var. Sıfır elektrikle uçar. MD uçağının sadece tek motoru çalışsın, o bile yeter. Kolay kolay düşmez. Çünkü klasik yapılıdır, basit yapılıdır. Böyle olunca da iş hep pilotaja kalıyor. O zaman bizim o pilot neden hata yaptı, onu bulmamız lazım                  

                  AHB: Kazanın hemen ardından enkaz ininceye kadar ve en önemlisi enkazı indiren kişi olarak, kazanın oluşuyla ilgili tespitleriniz var mı?                

                  Bu uçağın neden o dağa çarptığı konusunda benimde tespitlerim var tabi. O kaza kırım heyeti, bana da bir sorsaydı MD cisin, altı gündür buradasın, sen ne gördün? diye.  Ama sormadı. Demek ki sonucu biliyorlar. Devletimin mahkemeleri bana sorarsa konuşurum. Bu güne kadar kazayla ilgili hiç konuştuğumu duydunuz mu? Olduğu günden itibaren ordayım. Hiç konuşmadım. Devletimin yetkilileri eğer benim görüş ve düşüncelerimin insan hayatı için önem taşıdığını düşünüyorsa benimde tespitlerim var, sorarlarsa söylerim.                     

                  AHB: Son soru. Örneğin ben o dönemde elimi kolumu sallayarak enkaz bölgesine gelip, kötü amaçlı biri olarak, delil karartabilir miydim?                

                  Enkaz kaldırma süresince orada güvenlik yoktu, istediğinizi yapabilirdiniz.               

                Röportaj metni www.airturkhaber.com dan alinmistir. Tesekkurler

 

AIRPORTHABER YAZARLARINDA KORHAN OYMAN'ın BU KONUDAKİ YORUMU 25 Şubat 2008 07.15

 

Erdal DÖKER'in görevlendirdiği teknisyen Nejat POLAT kanlı parçaları sökerken.

Sökülüp enkaz parçalarından ayrılan KANLI UÇAK PARÇALARI

ENKAZ KALDIRMA ÇALIŞMASI 7-12 ARALIK 2008

iletişim : celaluzar@yahoo.com

Copyright © 2000-2008 Tayyareci

Ana Sayfa    Home Page