9. 5 YILLIK
KALKINMA PLANI HAVAYOLU ULAŞTIRMASI KOMİSYON RAPORU
(Sayfa 19) 2.3.3. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün
Yeniden Yapılandırılması Sürecinin Değerlendirilmesi
Bundan önce yapılan
Ulaştırma ve Havacılık Şuraları ile tüm kalkınma
planları içinde en önemli sorun ve diğer sorunların temel
kaynağı olarak ortaya konan SHGM’nün yeniden yapılandırılması
ve özerk bir yapıya kavuşturulması henüz gerçekleştirilebilmiş
değildir. Sivil havacılık otoritelerinin en temel görevi,
havacılık emniyetinin sağlanması için kural koymak,
uygulanmasını sağlamak ve denetlemektir. Ancak uzun yıllardır
aşılamayan nitelikli personel sıkıntısı ve var olan
organizasyon yapısı ile bu işlevini yeterince yerine
getirememektedir.
(Sayfa 24) 2.6. İlgili Taraflar ve Rolleri
2.6.1.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM)
Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü (SHGM); sektörün düzenli, verimli ve güvenli
işleyebilmesi için ülke içindeki tüm sivil havacılık
faaliyetlerinin planlanmasından, koordinasyonundan ve
denetiminden sorumludur. Hız ve emniyet faktörlerinin büyük
önem taşıdığı sivil havacılık sahasındaki her türlü
faaliyeti, ulusal çıkarlar ve uluslararası ilişkilere
uygun bir şekilde düzenlemek ve esaslarını belirlemekle yükümlüdür.
Bu bağlamda SHGM, Türkiye’de sivil havacılık alanındaki
en sorumlu ve yetkili otorite olmak durumundadır. Ancak
SHGM’nin bu yetki ve sorumlulukları yerine getirebilecek
yapıda olmayıp, mevcut tüm sivil havacılık mevzuatının
günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesi
gerekmektedir.43
Diğer
yandan AB Parlamentosu’nun kararı ile kurulmuş ve
otoriteler üstü bir kuruluş olan EASA’nın işlerlik
kazanması ile birlikte, ülkemizde EASA standartlarına
uyulmasını sağlamak amacıyla, SHGM’nin aynı zamanda
koordinatörlük işlevini de yerine getirebilecek şekilde
yapılanması gerekmektedir. Kasım 2005 tarihinde kabul
edilen 5431 sayılı SHGM Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki
Kanun da sektörün hızlı büyümesine ve yeni gelişmelere
cevap verebilecek düzeyde değildir.
(Sayfa 27)
2.7.2.
Zayıf Yönler
Aşağıda
maddeler halinde ele alınan zayıf yönler öncelik sırasına
göre verilmiştir.
1.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün Yeniden Yapılandırılması:
Dünya’da havayolu ulaştırmasının geliştiği ülkelerde
sivil havacılık faaliyetlerini düzenleyen, kural koyan,
uygulanmasını denetleyen, idari ve mali açıdan özerk
sivil havacılık otoritelerinin bulunduğu görülmektedir. Türkiye’de
bu görevi yerine getiren Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün
dünyadaki örneklerinin nitelik ve nicelik açısından sahip
olduğu özellikleri taşımaması havacılık güvenliğini
ve emniyetini tehdit ederek Türk Sivil Havacılığının sağlıklı
gelişiminde önemli bir sorun teşkil etmektedir. Her ne
kadar 5431 sayılı Kanun ile SHGM’de çalışan personelin
nitelik ve nicelik açısından iyileştirilmesi hedeflense de
yapılan değişiklikler, ihtiyacı karşılamak ve var olan
sorunları çözmek için yeterli değildir.
2.
Nitelikli İnsan Kaynağı Açığı ve Çalışma Koşulları
İle İlgili Sorunlar: Sektördeki hızlı ve plansız büyüme,
var olan nitelikli insan kaynağı açığını daha da arttırmıştır.
Sektöre nitelikli personel yetiştiren eğitim kurumları da
bu gelişmelere hazırlıksız yakalanmış olup var olan
talebi kısa vadede karşılayacak alt yapıya sahip değildirler.
Bu nedenle havayolu işletmeleri niteliğe bakmaksızın
personel istihdam etmek zorunda kalmış ve personel üzerine
aşırı yük ve sorumluluk yüklenmiştir. Bu durum havacılık
güvenliğini ve emniyetini olumsuz yönde etkilemektedir.
3.
Havaalanı Standartları ve Altyapı Yetersizliği: Türkiye’de
70’e yakın havaalanı bulunmakla birlikte bu havaalanlarının
bir kısmı STOL (Short Take Off and Landing) nitelikte olup
geniş gövdeli uçaklar ile sefer yapılmasına uygun değildir.
Bu da havayolu ulaştırmasının gelişiminde önemli bir
engel teşkil etmektedir. Havaalanı-çevre etkileşimi ile
ilgili yapılmış herhangi bir yasal düzenleme bulunmamakta
olup çevre bilincinin de ülkemizde yeterince gelişmediği görülmektedir.
4.
Plansız Yapılanma: Gelişmiş ülkelerde geleceğe dönük
yatırımlar ve farklı taşımacılık modlarının gelişim
süreçleri uzun vadeli olarak hazırlanan ulaştırma ana
planları ile ortaya konmaktadır. Ülkemizde ise ulaşım
modlarının gelişim süreçlerini ve birbirleri ile etkileşimlerini
ele alan herhangi bir plan mevcut değildir. Bu durum özellikle
son yıllarda ortaya çıkan hızlı büyümenin etkinliği
konusunda endişe yaratmaktadır. Diğer yandan sektörün sağlıklı
büyümesinde önemli bir faktör olan kurumlar arası eşgüdüm
ve koordinasyonun olmaması plansızlığın en önemli göstergelerinden
birisi olarak göze çarpmaktadır.
5.
Mevzuat Eksikliği: Sivil havacılık faaliyetlerini düzenleyen
mevzuatın sektörde yaşanan hızlı büyüme ve JAA’ya tam
üyelik ile ilgili yükümlülüklere cevap verememesi sonrasında
yeni düzenleme çalışmaları başlatılmış, bir kısım
mevzuat yürürlüğe girmediği halde uygulamanın taslak
mevzuata göre yapılması eski mevzuat ile hukuksal olarak çelişkili
bir durum yaratmaktadır. Bu gelişmeler sektörde faaliyet gösteren
kuruluşları olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca sektörde
çalışan personelin çalışma koşullarını ve haklarını
belirleyen hava iş kanununun henüz çıkmaması ve hava
hukuku ile ilgili mevzuatın yetersizliği AB ile uyum sürecinde
önemli birer sorun olarak ortaya çıkacaktır.
2.7.3.
Fırsatlar
1.
Türk Havayolu Taşımacılığı Sektöründeki Hızlı Büyüme:
Türkiye’de havayolu ulaştırmasının daha gelişim sürecini
tamamlamaması ve son yıllarda yaşanan hızlı büyüme, ülkemiz
için yeni istihdam kaynakları yaratarak işsizlik oranının
düşmesine neden olacak, ekonomik gelişmeye katkı sağlayacak,
özellikle Türkiye’nin doğu bölgeleri ile batı bölgeleri
arasında kültürel, sosyal ve ekonomik bütünlük sağlanmasında
önemli fırsatlar yaratacaktır.
2.
Türkiye’nin Bakım ve Eğitim Alanlarında Cazibe Merkezi
Haline Gelmesi: Son yıllarda Türkiye havaaracı bakım
faaliyetlerinde önemli gelişmeler göstermiştir. JAR-145
yetkisi alınmış ve havayolu işletmeleri kendi bakım
merkezlerini kurmaya başlamışlardır. Bu merkezler Türkiye’deki
ihtiyacı karşılamaya ve çevre ülkelere bakım hizmeti
satmaya başlamıştır.
Bakım alanında sağlanan bilgi birikimi ve tecrübe, sektörün
Türkiye’de büyümesi ve teknolojik gelişmelere açık genç
işgücü potansiyelinin varlığı dikkate alındığında Türkiye’nin
havaaracı bakımında önemli bir merkez haline gelebileceği
düşünülmektedir. THY’nin Sabiha Gökçen Havalimanı’nda
başlattığı HABOM Projesi bunun en önemli göstergesidir.
Diğer yandan, 11 Eylül saldırıları sonucunda pilotaj eğitiminde
lider ülke konumundaki ABD özellikle Müslüman ülkelerden
gelen talebi geri çevirmeye başlamıştır. Türkiye’nin
bu talebi karşılaması gelecekte değerlendirilmesi gereken
önemli bir fırsat olarak görülmektedir.
3.
AB İle Müzakerelere Başlanmış Olması: AB’ye uyum süreci
içinde havacılık emniyeti ve güvenliğinin sağlanmasına
yönelik tüm AB standartlarının Türkiye’de de uygulanır
hale getirilmesi sağlanacaktır. Bu sayede havacılık
emniyeti ve güvenliği artırılarak ciddi bir büyüme
potansiyeli gösteren Türk Havacılık Sektörünün sağlıklı
bir biçimde gelişmesi sağlanabilecektir.
4.
Özel Sektör Girişimciliğindeki Artış: Son yıllarda
gerek havayolu gerekse havaalanı terminal işletmeciliğinde
özel girişimcilerin payı giderek artmaktadır. Geçmişte
çok özel uzmanlık alanları olarak görülen bu faaliyetler
artık bilinir hale gelmiştir. Hatta Türkiye’de uzmanlaşan
özel sektör elde ettiği özellikleri yurt dışında
kullanabilir hale gelmiştir. Özel sektör yaratıcılığı
ve dinamizminin sektöre girmesi sağlıklı bir büyüme ve
rekabet gücü kazanılması açısından önemli bir fırsattır.
5.
Türkiye’nin Transit Yolcu Ve Kargo Taşımacılığında Önemli
Bir Merkez Haline Gelmesi: Türkiye’nin coğrafi konumu
Avrupa ve Orta Doğu ile Asya Bölgeleri arasında bir geçiş
noktası yaratmaktadır. Sözü edilen coğrafi konum, son yıllarda
sektörde yaşanan olumlu gelişmeler ve Türkiye’nin İkili
Havayolu Taşımacılığı anlaşmalarında daha liberal
politikalar izlemesi ülkemizin transit yolcu ve kargo taşımacılığında
önemli bir merkez haline gelebilmesinde önemli bir fırsat
yaratmaktadır.
2.7.4.
Tehditler
1.
Fırsatları Tehlikeye Düşürecek Ölçüde Otorite
Yetersizliği: Sivil havacılık otoriteleri ülkelerin
havayolu ulaştırma politikalarının belirlenmesinde ve sağlıklı
gelişiminde önemli rol oynarlar. Türkiye’de Sivil Havacılık
Otoritesi konumundaki Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
nitelik ve nicelik bakımından sektörün ihtiyaçlarına
cevap verecek seviyede değildir. 2920 sayılı Sivil Havacılık
Kanununda yapılan değişikler de ilgili kurumu olması
gereken hüviyete kavuşturmayacaktır. Bu durum yukarıda
belirtilen fırsatların yaratılmasında önemli bir tehdit
olarak ortaya çıkmakta ve havayolu ulaştırmasının temel
taşı olan havacılık güvenliği ve emniyetini olumsuz yönde
etkilemektedir.
2.
Hızlı ve Plansız Büyümenin Yaratacağı Olumsuzluklar:
Sadece havayolu ulaştırmasının değil, tüm ulaşım
modlarının gelişim süreçleri ve birbirleri ile etkileşimlerinin
bütünleşik bir plan ve program dahilinde yapılması
gerekir. Ancak son iki yılda yaşanan hızlı büyüme
havayolu işletmelerinin orta ve uzun vadeli planlar yapmaksızın
filolarını büyütmeleri ve insan kaynağı arayışına
girmeleri hizmet kalitesinde, nitelikli personelin istihdamında
ve en önemlisi uçuş emniyetinde ve havayoluna olan güvende
tehdit oluşturmaktadır. Bunun yanında özellikle havayolu işletmeleri
ve uçuş okulları için sektöre giriş şartlarının
kolaylığı bu tehdidi daha da arttırmaktadır.
3.
AB’nin Havayolu Taşımacılığındaki Hızlı Liberalleşme
İsteği: Avrupa Birliği, üye ülkeler arasında tek bir
hava sahası oluşturarak üye ülkelere ait tüm havayolu işletmelerinin
AB sınırları içerisindeki istedikleri her noktaya hiçbir
kısıtlama olmaksızın uçabilmesini hedeflemektedir Bu
durum alt yapısı serbest rekabete henüz hazır olmayan Türk
Sivil Havacılığının gelişimi için önemli bir tehdit
oluşturacaktır.
4.
AB ile uyum kapsamında yabancı işgücü girişi: AB bünyesinde
kurulan JAA ve EASA gibi kurumlar, havacılık personelinin
tanımlanan standartlarda lisansa sahip olmak koşulu ile
Avrupa Birliği bünyesindeki tam ve aday üye ülkeler
dahilinde istedikleri ülkede çalışabilme hakkını
vermektedir. Avrupa’da havayolu ulaştırmasının Türkiye’ye
göre gelişim sürecini tamamladığı ve bu konuda istihdam
açığı olmadığı göz önünde bulundurulduğunda sivil
havacılık sektörü gelişmekte olan ve büyük ölçüde
istihdam açığı olan ülkemize yurt dışından azımsanmayacak
yabancı iş gücü girişi olacağı beklenmektedir. Türkiye’de
işsizlik oranının diğer Avrupa ülkelerine göre daha yüksek
olduğu dikkate alındığında bu durumun ülkemiz için bir
tehdit oluşturacağı ve yeni bir istihdam kaynağı söz
konusu olmasına rağmen işsizlik oranının ülkemiz
aleyhine olacak şekilde değişmeyeceği düşünülmektedir.
5.
Dünyada Yakıt Fiyatlarının Artması ve Türkiye’deki Yakıt
Fiyatları Üzerindeki Vergilerin Yüksekliği: Havayolu ulaştırmasının
diğer ulaşım modlarına göre tercih edilmesinde en önemli
faktör bilet fiyatlarıdır. Bilet fiyatlarının
belirlenmesinde ise yakıt maliyetleri önemli bir rol
oynamaktadır. Son yıllarda dünya genelinde petrol fiyatlarındaki
artış havayolu ulaştırmasını da olumsuz yönde
etkilemektedir. Buna ek olarak, Türkiye’de yakıt
maliyetlerinin vergiler dolayısı ile diğer ülkelere göre
daha yüksek olması bilet fiyatlarının düşmesini
engellemektedir. Bu durum havayolu ulaştırmasının gelişiminde
önemli bir engel oluşturmakta, Türk tescilli havayolu işletmelerinin
rekabet gücünü azaltmaktadır.
6.
Bölgesel Riskler: Ülkemizin Ortadoğu ülkeleri ile sınırı
bulunmakta, bu ülkelerdeki savaş ortamı ile siyasi coğrafyasındaki
belirsizlikler ise, bölgeye çok yakın konuşlanmış olan Türkiye’ye
gerçekleşen hava trafiğini olumsuz etkileyebilecek, dolayısıyla
turizm ve havayolu ulaştırmasındaki gelişimin önüne önemli
bir tehdit olarak çıkabilecektir.
7.
Nitelikli insan kaynağı eksikliği: Özellikle son iki yılda
yaşanan hızlı büyüme sivil havacılık sektörünü hazırlıksız
yakalamıştır. Sektöre nitelikli iş gücü sağlayan eğitim
kurumları da alt yapıları yeterli olmadığı için bu büyümeye
ayak uyduracak sayıda nitelikli personel yetiştirmekte
yetersiz kalmışlardır. Önümüzdeki yedi yıllık dönemde
havayolu ulaştırmasında beklenen gelişmeler devam ettiği
taktirde nitelikli insan kaynağı eksikliği uçuş emniyeti
ve sektörün sağlıklı büyümesi yönünde önemli bir
tehdit oluşturacaktır.
(Sayfa 42)
4.3.
Temel Amaç ve Politikalara Dönük Öncelikler ve Tedbirler
6 Farklı alanda
belirlenen temel amaç ve politikalara dönük öncelikler ve
tedbirler aşağıda sıralanmaktadır:
1. Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğünün Otoritesinin Artırılması
·
SHGM’ye
idari ve mali özerklik kazandırılmalıdır.
·
SHGM’nin
kendi bütçesi ve gelir kaynakları olmalıdır.
·
SHGM’de
sektörün değişik kuruluşlarının temsil edildiği bir Yönetim
Kurulu oluşturulmalıdır.
·
Nitelikli
personel çalıştırılabilmesi için yeni ücret politikaları
belirlenmelidir.
·
Nitelikli
personel istihdamı amacıyla standart iş tanımları geliştirilmelidir.
·
Sektördeki
kurum ve kuruluşlarla görüş birliği sağlamak amacıyla sürekliliği
olan bir kurul oluşturulmalıdır.
·
Uluslararası
kurallara uygun olarak milli mevzuatın yeniden düzenlemesi
gerekmektedir.
·
Üniversiteler
ile hem insan kaynağı planlaması hem de araştırma geliştirme
konusunda işbirliği yapılmalıdır.
(Sayfa 46)
5.
UYGULAMA STRATEJİLERİ
5.1.
Mevzuat Düzenlemeleri
Türkiye’de Türk
Sivil Havacılık Sektörünün sorunlarının tartışıldığı
şura ve diğer toplantılarda SHGM’nin yeniden yapılandırılması
gerektiğine değinilmiştir. SHGM’nin son derece önemli
olan işlevlerini yeterince etkin bir biçimde yerine
getirememesi Türk Sivil Havacılık Sektörünün en önemli
sorunu olarak görülmektedir. Sektörle ilgili olarak tespit
edilen sorunların hemen hepsi SHGM’nin sözü edilen
sorunları ile ilişkili olarak ortaya çıkmaktadır.
SHGM’nin mevcut sorunlarını çözecek bir biçimde yeniden
yapılandırılması bu sorunları ortadan kaldıracaktır. Diğer
yandan tespit edilen güçlü yanların önemli fırsatlara dönüşmesi
de SHGM’nin yeniden yapılandırılmasına bağlıdır.
Sorunları çözülmüş, etkin ve güçlü bir otorite ortaya
çıkan fırsatlardan yararlanılmasını sağlayacaktır. Bu
kapsamda mevzuata ilişkin yapılması gerekenler; 3348 sayılı
Ulaştırma Bakanlığı Kuruluş, Teşkilat ve Görevleri
hakkındaki Kanun ile ve 2920 sayılı Sivil Havacılık
Kanununda gerekli değişikliklerin yapılmasıdır. Bu değişikliklerin
yapılmasında Türk Sivil Havacılık Sisteminin tüm
unsurlarının aktif katılımı sağlanmalıdır. SHGM’nin
yeninden yapılandırılması ile ilgili olarak yeni çıkarılan
“5431 Sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun”un sözü edilen sorunları
çözmede başarılı olamayacağı düşünülmektedir. Ayrıca
2920 Sayılı Sivil Havacılık Kanunun çıkarılmasından bu
yana 22 yıl geçmiş ve sektörde tüm dünya ölçeğinde önemli
gelişmeler ve değişimler yaşanmıştır. Bu Kanunun günün
gereklerine göre yenilenmesinde büyük fayda görülmektedir.
İnsan kaynakları
ile ilgili olarak tespit edilen temel amaçlara ulaşılabilmesi
için mevzuat düzenlemelerine ilişkin olarak uygulanması
gereken stratejilerin başında ise 657 Sayılı Kanunda
gerekli değişikliklerin yapılması gelmektedir. Kamu
kurumları istihdam edecekleri personeli temel olarak Kamu
Personeli Seçme Sınavı (KPSS) ile belirlemektedir. Bu sınav
katılımcıların Kamu kuruluşlarına yerleştirilmesinde büyük
bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte, yüksek öğretim ve
diğer eğitim kurumlarında çeşitli sivil havacılık
faaliyet alanlarına özgü olarak yetiştirilen personelin bu
sınavda yeterli notları alamamaları söz konusudur. Çünkü
katılımcılar sınav öncesinde tercihler yapmakta ve ilgili
Kamu kuruluşu için gerekli olan not arz-talep dengesine göre
belirlenmektedir. Bu durumda sivil havacılık alanında çeşitli
mesleklere yönelik olarak eğitilmiş nitelikli insan kaynağı
olması gereken yerde kullanılamamaktadır. Diğer yandan,
KPSS sivil havacılık sektöründe istihdam edilen pilot,
hava trafik kontrolörü, meteoroloji uzmanı gibi lisanslı
personelin özel yetenek ve eğitim gerektiren bazı sivil
havacılık faaliyet alanlarında etkin insan kaynağı seçimini
güçleştirmektedir. Özellikle pilotaj ve hava trafik
kontrolörlüğü gibi alanlarda öğrenci seçimi ve personel
istihdamı için son derece özel yetenek sınavları
uygulanması zorunluluğuna rağmen mevcut sistem buna
yeterince izin vermemektedir.
Diğer yandan 926
sayılı TSK Kanununda uçucu ve bakım personelinin mali ve
sosyal haklarını iyileştirecek, sivil sektöre geçişlerini
önleyecek şekilde insan kaynakları ile ilgili gerekli düzenlemeler
yapılmalıdır.
Türkiye’nin
AB’ye katılımı ile ilgili süreç resmen başlamış
bulunmaktadır. Bu kapsamda 20 Ekim 2005’de bu sürecin ilk
aşaması olan tarama süreci başlatılmıştır. Hava taşımacılığı
ile ilgili yüklenilmesi gereken müktesebat da diğer AB müktesebatı
içinde en önemlileri arasında görülmektedir. Çünkü
hava taşımacılığı uluslararası özellikler göstermekte,
bir ülkede yaşanan havacılık emniyeti ya da güvenliği
sorunları başka bir ülkeyi etkileyebilmektedir. Bu süreç
içinde sivil havacılık sistemi ile ilgili olan tüm mevzuatın
AB mevzuatı ile uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Özellikle
havacılık emniyetini ve güvenliğini artırmaya yönelik
olan düzenlemelerin bir an önce uyumlu hale getirilmesinde Türk
Sivil Havacılık Sistemi açısından büyük fayda görülmektedir.
Sektör çalışanlarının
yıllardır üzerinde durdukları diğer bir düzenleme
ihtiyacı ise Hava-İş Kanununun çıkarılması ile
ilgilidir. Sektörde bu konuda büyük bir açık bulunmaktadır.
Bu kanunun çıkarılması hem sektör çalışanları için
fayda sağlayacak hem de havacılık emniyetinin artırılmasına
katkı sağlayacaktır.