d.
SİNA-FİLİSTİN CEPHESİ:
Türkiye ile ittifak yapan Almanya'nın amacı, Türkleri savaşa
soktuktan sonra onları çeşitli cephelerde ve özellikle Mısır'da
taarruza sevkederek İngiliz kuvvetlerinden önemli bir kısmını
buraya yönlendirilmesini sağlamak ve böylece batı cephesindeki yüklerini
hafifletmekti.
Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa ise Sarıkamış'ta
Ruslara karşı girişilen harekatta onbinlerce Türk askerini
kaybetmek suretiyle çok acı bir yenilgiye uğramıştı. Enver Paşa,
bu yenilgiyi kamuoyundan gizlemek için önceden tasarlanmış olan
Mısır'ın geri alınmasının çabuklaştırılmasını istiyordu.
Yapılacak böyle bir harekatla Çanakkale'ye karşı düşman
taarruzunun durdurulacağı, Suriye'ye bir çıkarma teşebbüsünün
önleneceği ve aynı zamanda Mısır'da başarı sağlanırsa Kuzey
Afrika ve Sudan'ın ayaklanarak Türklere katılacağı düşünülüyordu.
Tarafların kuvvetleri:
Türk kuvvetleri:
4 ncü Ordu, Suriye ve Filistin'deki 8 nci Kolordu, Musul'dan kaydırılan
12 nci Kolordu, Hicaz bağımsız tümeni, yerli ve gönüllülerden
kurulmuştu.
Seferi kuvvetlerle işbirliği yapacak dört uçaklı bir hava birliğinin
de Birüssebi'ye gönderilmesi kararlaştırılmış ise de henüz
birlik gönderilmemişti.
İngiliz kuvvetleri:
Kara kuvveti; Anzak Kolordusu, piyade ve süvari tümenleri, 6 ncı
Piyade ve bir Hind Süvari Tugayı.
Deniz kuvveti; İki zırhlı kruvazör, altı torpitobot ve iki
nakliye gemisi.
Hava kuvveti; On sekiz uçakla, uçak ana gemilerindeki uçaklardan
ibaretti.
(1) 1914 Yılı Hava Harekatı ve Faaliyetleri:
4 ncü Ordu emrine verilen Alman mühendis ve teknisyenleri Sina
çölünde su bulunan yerleri keşfetmeye ve Kanalı geçmek için köprücü
takımları oluşturmaya başlamışlardı. Menzil hattı olarak seçilen
Afule, Kudüs, Birüssebi-Hafirülavce hattı sefere uygun bir şekle
sokulmuştu.
1914 yılı içinde her iki taraftada bir hava keşif, gözetleme ve
taarruz harekatı olmamıştı.
(2) 1915 Yılı Hava Harekatı ve Faaliyetleri:
Süveyş kanalına yapılacak baskın harekatı için 8 nci Kolordu
görevlendirildi. Kolordu Komutanı özel kuruluşa göre 25 nci Tümenden
seyyar bir kuvvet oluşturdu. Bu kuvvetler, sefer kuvvetinin birinci
kademesini, İzmir'den gelmekte olan 10 ncu Tümen de ikinci
kademesini oluşturacaktı. Birinci kademe 14/15 Ocak 1915 gece
yarısı, toplanma bölgesi olan Gazze-Birüssebi hattından ileri yürüyüşe
başladı. Kanal doğu kıyısına yaklaşmış olan birliklerin 2/3
Şubat gecesi Sarapyum ve Tosum mevkilerinden taarruza geçmeleri
kararlaştırıldı. Kolordu düşmanı aldatmak için 1/2 Şubat
gecesi büyük birlikleriyle İsmailiye'ye doğru yaklaşmış ve geçişin
buradan yapılacağı hissini vermek istemişti. Bu doğrultuda
ilerleyen birlikler, 2 Şubat akşamı gruplarla beraber asıl geçiş
yerine hareket ederek hazırlık durumuna geçtiler.
2 Şubat 1915'de çıkan kum fırtınası sebebiyle birliklerin ve
topçunun yürüyüş ve hazırlık mevzilerine girmeleri çok zor
ve geç oldu. Bazı birlikler yollarını şaşırdılar. Gece yarısından
sonra hücum kolları ayrılarak botlarla donatıldı. Kolordunun
birlikleriyle bağlantısı sağlanamadı. Geçiş yerlerine yaklaşma
gece yarısından sonra başladı. Gün ağarmadan kanala varmak
gerekiyordu. Bu sebepten hareketlerin çabuklaştırılması, kargaşalıklara,
botları taşıyan erlerin yorulmalarına sebep oldu. Hücüm kolları
kanala 500-600 metre yaklaştıkları zaman uyanık ve böyle bir
hareketi beklemekte olan düşman, ışıldaklarının yardımı ile
ateşe başladı. Bu ateş üzerine hücum kolları botları
kademeli olarak kanalın doğu kıyısına ulaştırarak suya kaydırmayı
başardılar. İlk grup botlarda 73 ncü Alaydan kanalın batısına
30 er ve bir subay geçmiş ise de bunların hepsi şehit veya esir
olmuş ancak bir tanesi yüzerek geriye dönebilmişti.
74 ncü Alayın 3 ncü Bölüğünün ilk kafilesinin botları düşman
makineli tüfek ateşi sonucu batmış ve bu bölükten bir subay
ile bir er karşıya geçebilmişti. Alay üstün bir çaba ile karşı
kıyıya iki bot daha geçirmiş, fakat bu botlar da geriye dönememişlerdi.
İsmailiye ve Tosum'a karşı güvenlik düzeni almış olan 75 nci
Alayın 1 nci Taburunun Tosum yönündeki ileri hereketi Timsah gölü
ile Tosum önündeki düşman gemilerinden açılan topçu ateşleri
karşısında gelişememiş ve karşıya geçmiş olanların hepsi
şehit veya esir edilmişlerdi.
3 Şubat 1915 sabahı gün ağırdıktan sonra harekat sahasında
bulunan Ordu Komutanı Cemal Paşa, verilen ağır kayıp karşısında
kanalı ele geçirmenin imkansızlığını anlamış ve
kuvvetlerini geri çekmeye karar vermişti.
Bu harekatta Birussebi'ye gönderilen dört Türk uçağı hiç bir
faaliyet göstermemiş buna karşılık Fransız ve İngiliz uçakları
keşif, gözetleme ve topçu ateş tanzimi yapmak suretiyle Türk
kuvvetlerinin kanala karşı taarruzlarını ateş altına aldırmış,
kendi kuvvetlerine hava destek hizmeti yapmışlardı
(3) 1916 Yılı Hava Harekatı ve Faaliyetleri:
İngilizlerin Çanakkale'deki başarısızlığı, İslam dünyasındaki
prestijlerini önemli ölçüde sarsmıştı. İngilizler, aleyhine
olan bu durumu düzeltmek için başka taraflarda göze çarpacak
bir başarı sağlamak istiyordu.
İngilizler, Çanakkale'de serbest kalan Türk kuvvetlerinin Mısır'a
karşı kullanılmasından endişe etmekle beraber, büyük Türk
kuvvetlerinin sadece bir demiryolu ile ve dinlenmeden uzak bir
mesafeye kısa bir zamanda taşınamayacağını, demiryolu, şose
ve su yolları yapılmadan Sina çölünün aşılmasının çok zor
olacağını biliyorlardı. Bu nedenle İngilizler askeri bir sonuçtan
ziyade siyasi bir amaç için Çanakkale'den çektikleri ve hatta
fedakarlık ederek Fransa cephesinden alabildikleri bir kısım
kuvvetleri Mısır'da toplamaya başladılar.
Süveyş kanalı askeri bakımdan önemli bir geçiş yolu idi. Türkler,
bu stratejik bölgeyi ele geçirmek için yeniden büyük fedakarlıklara
katlanarak hazırlanmaya başladılar. Yapılacak harekat ile kanal
bölgesini ele geçirmek mümkün olmasa bile, İngilizlerin Süveyş
bölgesine önemli kuvvetler bağlamasını mümkün kılacak, bu
suretle Almanların diğer cephelerdeki yükünü hafifleterek ortak
başarının kazanılmasına yardım edilmiş olacaktı. Bu düşünceden
hareket ederek Birinci Kanal harekatı bitiminde verilen karar gereğince
İkinci Kanal harekatının yapılması için hazırlıklar hızlandırıldı.
4 ncü Ordu Komutanı ve Bahriye Nazırı Cemal Paşa çölde, Birüssebi,
Gazze yönlerinde demiryolları, şoseler ve özel yollar yaptırdı.
Bu yollar boyunca hastaneler, iaşe merkezleri, erzak anbarları,
giyecek ve teçhizat depoları tesis ettirdi.
1916 yılı Mayıs ayı başında Birüssebi'ye ağır topçu, uçaksavar
topları ve kamyonlarla birlikte bazı Alman birlikleri de gelmeye
başladı.
İngilizler kanalın doğusunda ileri mevzilerde yerleşerek, kanalın
Türk topçusunun menzili dışında savunmak şeklini uygun
buldular. Bunun için çok para, malzeme ve insan emeği harcayarak
üç hat üzerinde yaptıkları mevzileri tahkim ettiler. Kanal üzerindeki
orduların ileri harekatında su ihtiyacının sağlanması için
gerekli bütün tedbirleri aldılar.
Bu sıralarda tarafların kuvvetleri şöyleydi.
Türk kuvvetleri:
3 ncü Türk Piyade Tümeni ile Alman Paşa Bölüklerinden,
altı makineli tüfek bölüğü, bir obüs bataryası, iki uzun
mesafeli top bataryası, iki uçaksavar, telefon-telsiz takımları,
bir Avusturya dağ obüs taburu ve 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğünden
ibaretti.
İngiliz kuvvetleri:
Kanalan savunmasına toplan olarak sekiz tümen, 12-15 kara uçağı
ve deniz kuvvetleri emrinde bulunan bir kısım deniz uçakları
tahsis edilmişti. Düşman hava alanları Kantara, İsmailiye, Süveyş
ve Helyopolis'de bulunuyordu.
Tarafların kuvvetleri karşılaştırıldığında İngilizlerin Türklere
göre çok üstün olduğu görülmekteydi.
Mısır'daki bir kısım İngiliz kuvvetlerinin başka taraflara
nakledilmekte olduğuna dair gelen haberler üzerine Türk Başkomutanlığı
kanala karşı yapılacak harekatın hazırlığına devam ederken
daha küçük çapta kuvvetlerle düşmanı taciz etmek, onların
kanaldan kuvvet kaydırmalarına engel olmak ve taarruzi keşif
yapmak amacıyla harekata girişmeyi uygun buldu.
Bu harekat için yedi piyade, dört hecinsüvari bölüğü, dört
makineli tüfek, dört dağ topu ve bir sağlık müfrezesi, toplam
olarak 1600 er ve 800 hayvandan kurulu bir taarruz birliği kuruldu.
Taarruz birliğinin harekatını 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğünün
Elariş'te bulunan ileri meydandaki iki muharebe uçağı
destekleyecekti.
Harekat başlamadan önce harekat alanı üzerinde ve gerilerinde keşif
yapmak ve nisbi bir hava üstünlüğü sağlamak amacı ile 5 Nisan
1916'da Mısır toprakları üzerinde uçuşa başlayan uçaklar
Portsaid'i bombalamak suretiyle düşman üzerinde ilk etkiyi yapmışlardı.
Nitelik bakımından üstün olan bu uçaklar uçuculuk niteliği ve
muhariplik yeteneği yüksek olan pilotların sevk ve idaresinde düşmana
oranla sayıca olan zayıflığını gidererek verilen hava görevlerinde
büyük başarı sağlamakta idiler.
17 Nisan 1916'da düşmanın Suriye ve Çöl kıyısında bir uçak
ana gemisi ve iki muhribi görülmüştü. Uçak ana gemisinden
kalkan bir düşman deniz uçağı Şelale'deki Türk ordugahı üzerinde
keşif yaptığı sırada 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğünün iki
uçağı tarafından önlenmiş ve hava muharebesine zorlanmak
istenmişse de düşman muharebeyi kabul etmeyerek süratle Gazze önünde
bulunan gemisine dönmüştü. Düşmanı takip eden uçaklar uçak
ana gemisine bomba ve makineli tüfek ateşiyle hücum etmişlerdi.
21 Nisan 1916'da Kantara, Katya ve Romani dolaylarındaki düşman
kuvvetlerinin durumunu keşfetmek üzere havalanan bir uçak Katya
ve Romani'de düşman ordugahlarını tespit ederek, Katya'daki
ordugahı bombalamıştı. Keşif görevine devam eden uçak
Portsait ve İsmailiye dolaylarında kanal üzerinde hiç bir düşman
faaliyeti görmemişti.
Havada devam eden bu faaliyetlere paralel olarak taarruzi keşif
yapmak üzere hazırlanan kara keşif müfrezesi 21 Nisan 1916'da Uğratina,
Katya yönünde ilerlediği sırada düşmanla temasa geçerek
taarruz etmiş ve bir miktar esir almıştı. Muharebeler 23
Nisan'da da devam etmiş ve Düeydar yönünde ilerleyen müfrezenin
diğer kolu baskın yaparak bu bölgedeki İngiliz kuvvetlerini şaşırtmıştı.
Yapılan bu kara harekatında baskına uğratılan İngiliz
kuvvetleri imha edilmiş ve taarruzi keşif tam bir başarı ile
sona ermişti. Harekat sırasında düşmanın kanalı savunmak için
direniş hattını kanalın doğusuna sürdüğü, Kantara'dan
standart genişlikte bir demiryolu ve su yolunu Romani'ye kadar
uzattığı öğrenilmişti.
Yapılacak büyük çaptaki kara harekatını başarıya ulaştırmak
için harekat bölgesi üzerinde ve gerisinde hava üstünlüğünün
sağlanması gerekiyordu. Bu nedenle 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğü
uçakları İngiliz hava alanlarına baskın şeklinde taarruz
ederek yerde fazla sayıda düşman uçağı tahrip etmek ve havaya
kalkanları hava muharebesiyle düşürmek istiyordu. Bu nedenle;
8 Mayıs 1916'da bir filo Portsait'teki İngiliz hava alanına
taarruz ederek uçak hangarlarını bombardıman etmiş ve hangarları
tahrip ederek geri dönmüştü.
4 ncü Ordu Komutanı Mısır'a karşı daha aktif ve daha enerjik
hareket edebilmek ve düşmanı devamlı olarak baskı altında
tutarak Mısır'a karşı taarruzdan vazgeçilmediğini göstermek
amaciyle hava faaliyetinin arttırılmasını istiyordu. Hava
taarruzları için en önemli askeri hedeflerden birisi Süveyş
kanalı içerisinde ve kanal dolaylarındaki tesisler ve aynı
zamanda kanaldan yapılan ulaştırmanın felce uğratılmasıydı.
Bu hedeflerin tahribi ve ulaştırmanın felce uğratılması için
düşmandan daha fazla hava kuvvetine sahip olmak gerekiyordu.
Bu ihtiyaç için komutanlık ordu emrine tahsis edilmiş olan 300
ncü Paşa Tayyare Bölüğünün 1/2 oranında takviye edilmesini
sebepleriyle birlikte Başkomutanlık karargahına teklif etti. Başkomutanlık
karargahı ordunun bu teklifini yerinde bularak Almanya'ya yeni uçaklar
sipariş edilmesini ilgililere emretti ve yapılan siparişten
orduya bilgi verdi.
Büyük kısmı ile Birüssebi'ye intikal etmiş olan 300 ncü Paşa
Tayyare Bölüğünün son kademesi 16 Mayıs 1916'da Birüssebi'ye
gelmişti. Tayyare bölüğü muharebe eğitimlerine hız vermiş ve
özellikle gece uçuş görevlerine başlamıştı.
21/22 Mayıs 1916'da iki uçak Portsait limanını bombardıman etmişti.
Bu bombardıman sonunda kıyı ile şehrin alevler içerisinde
bulunduğu kilometrelerce uzaktan görülmüştü. Yapılan bu akında
uçaklara limanda bulunan İngiliz gemilerinden şiddetli uçaksavar
ateşi açılmıştı.
Mayıs ayı içinde cephede uzun bir inceleme gezisi yaptıran 4 ncü
Ordau Komutanlığı kanala karşı yapılacak harekatın hazırlığına
hız vermişti. Bu hazırlık çerçevesinde düşmana olan mesafeyi
kısaltmak için Birüssebi'de bulanan tayyare bölüğünü Elariş
güneyinde seçilen alana intikal ettirmeye karar verdi. Bu karar
uygulanıncaya kadar Birüssebi'den uçurulan uçaklarla düşman
durumu hakkında bilgi toplanmaya devam edildi.
29 Mayıs 1916'da Kanalın 35 kilometre doğusundaki Romani batısında
bulunan bir İngiliz ordugahına bomba ve makineli tüfeklerle başarılı
bir hava akını yapılmış, atılan bombaların hedefe düştüğü
ve hasar yaptığı görülmüştü. Bombardımandan sonra hedefe alçalan
uçaklar makineli tüfeklerle taarruz ederek ordugahtaki er ve
hayvanlardan pek çoğunu öldürmüşler veya yaralamışlardı.
Düşmanın Romani, Katya ve Düeyda dolaylarında kuvvetli ileri müfrezeleri
bulunduğu öğrenilmişti. Komutanlık bu bölgedeki düşman
durumunun tespit edilmesine ve bombalanmasına önem veriyordu. Bu
nedenle, 11 Haziran 1916'da Romani ve Kantara dolaylarına gönderilen
uçaklar bu bölgelerdeki İngiliz ordugahlarının durumunu tespit
ederek, bomba ve makineli tüfeklerle taarruz etmişler ve onlara kayıp
verdirmişlerdi. Aynı gün Portsait limanında bulunan düşman uçak
gemisinden kalkan bir deniz uçağına hücum edilerek muharebe
sahasından uzaklaştırılmıştı.
Uçakların yaptıkları bu akınlara karşılık vermek isteyen İngiliz
uçakları da Elariş'e intikal etmiş olan 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğüne
hücum ediyorlardı. Alanda dağıtılan ve iyi gizlenen uçaklar bu
akınlardan fazla zarar görmedikleri gibi çoğu zaman düşmanı
önleyerek muharebe bölgesinden uzaklaştırmaktaydılar.
300 ncü Bölük uçaklarının Mısır toprakları üzerinde görülmeleri,
bildiri atarak halkı ayaklanmaya kışkırtmaları, Portsait limanındaki
İngiliz kuvvetlerine, şehre ve bu bölgedeki hava alanlarına
taarruz etmeleri İngilizlerin hoşuna gitmiyordu. İngilizler, Türk
uçaklarını bir baskınla alanlarında tahrip etmek için 18
Haziran 1916'da 11 uçakla Elariş hava alanına hücum ettiler. Yapılan
bombardıman ve makineli tüfek taarruzlarıyla iki Türk uçağı
tahrip edilmiş, bir pilot subay ve bir kaç er yaralanmış,
alandan açılan uçaksavar ateşleriyle iki İngiliz uçağı
düşürülmüştü.
Türk Kuvvetlerinin Romani taarruzu:
4 Temmuz 1916'da Kanal Kuvvei Seferiyesi harekete geçti. Elariş'de
toplanan kuvvetler rastladıkları zayıf düşman birliklerini
atarak 19 Temmuz 1916'da Uğratine ve Mugaybera hattını tutmayı
başardılar.
Türk kuvvetlerinin ilerlemesi sırasında Elariş hava alanında konuşlanan
300 ncü Bölük uçakları düşmanın geri hizmet kuruluşlarına
bomba ve makineli tüfeklerle hücum etmişler, göz ve fotoğraf keşifleriyle
düşman mevzilerinin durumunu da tespit etmişlerdi.
3 Ağustos 1916'da Seferi kuvvet yorgun ve susuz bir halde düşman
mevzileriyle temasa geçti. Türk kuvvetlerinin cephane ve erzak
durumu sınırlı olduğu gibi, geriden ikmali de çok zordu. Her geçen
günün Türk kuvvetleri aleyhine olacağını düşünen komutanlık
4 Ağustos 1916'da düşmanın tutmuş olduğu Romani-Düeydar hattına
taarruza karar verdi.
Taarruz, düşmanın cepheden tespiti ve güney kanattan kuşatılması
şeklinde yapılacaktı. Bu plana göre taarruz, 5 Ağustos 1916 günü
sabahın erken saatlerinde 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğünün düşman
mevzilerini bombalamasıyle başladı. Bu akın sırasında
Muhammediye dolaylarında karşılaşılan Bristol tipindeki bir İngiliz
uçağı düşürülmüş, uçağın ekibi ve uçak yanmıştı.
5 Ağustos 1916'da taarruzun devamı sırasında 300 ncü Bölük uçakları
Romani'ye yaptıkları hücumda düşman uçaklarından birini
mevzileri gerisine indirmiş, çift satıhlı bir diğerini de
muharebeye zorlayarak düşürmüştü.
6 Ağustos 1916'da taarruzun devamı sırasında 300 ncü Bölükten
bir filo Muhammediye'deki düşman ordugahlarına ağır ve orta çapta
30 bomba atarak önemli zarar verdirmişti.
Seferi kuvvetin taarruzi harekatı ilk günlerde başarı sağlamışsa
da düşmanın direnmesi karşısında durmak zorunda kalmıştı.
Bu duraklamadan faydalanan İngilizler karşı taarruza geçerek Türklerden
birçok subay ve er esir almışlardı.
300 ncü Tayyare Bölüğünün yaptığı keşiflerde düşman
piyade ve süvari birliklerinin Düeydar yönünde muharebe bölgesine
gelmekte olduğu, Pelesium'da İngiliz piyadelerinin vagonlardan
indirildiği tespit edilmişti. Elde edilen bu bilgiler Türk
kuvvetlerini kritik bir duruma sokuyordu. Türk Komutanlığı daha
fazla kayıp vermeden muharebeyi keserek çekilme kararı
verdi. Çekilme sırasında birçok muharebeler yapılmak suretiyle
14 Ağustos 1916'da seferi kuvvetin büyük kısmı Elariş'e ulaşabildi.
Romani muharebesi, Süveyş Kanalının, doğu kıyısından
itibaren uzaklara sürülmüş ileri mevzilerle savunulmasının çok
daha iyi sonuç verdiğini ispat etti.
1916'da İngilizlerle müttefikleri arasında yapılan bir anlaşma
ile Filistin ve Güney Suriye İngilizlere bırakılmıştı.
Bu nedenle İngilizlerin bu bölgeyi ele geçirmek için harekate geçmeleri
kuvvetle muhtemeldi. Türklerin, muhtelif cephelere kuvvetlerini dağıtmış
ve bir kısmını da harcamış olmaları sebebiyle İngilizlerin böyle
bir hareketine karşı koyacak kuvvetleri Filistin ve Suriye'de
toplayabilmeleri mümkün görülmüyordu.
İngiliz istihbarat servislerinin elde ettiği bilgiler, Türklerin
bu durumunu teyit etmekteydi. Fırsatlardan faydalanmayı bilen düşman,
ilk aşamada Sina'yı ve hiç olmazsa eski Türk-Mısır sınırına
kadar olan sahayı elde etmeye ve sonra da Suriye üzerine yürümeye
karar verdi.
Düşman ileri harekatını durdurmak için ikmal nakliyatını
bombalamak amaciyle 31 Ağustos 1916 sabahı Portsait'deki demiryolu
depolarına bir akın yapıldı. Yapılan bombardımanla hedeflerin
isabet aldığı görülmüş ve akına katılan bütün uçaklar
kayıp vermeden üslerine dönmüşlerdi.
17 Eylül 1916 sabahı erken saatlerde kuvvetli İngiliz birlikleri
Birülmezar'da bulunan Türk süvarilerine taarruz ettiler. Bu
taarruz düşmana ağır zayiat verdirilerek pükürtüldü.
Muharebelere tarafların hava birlikleri de katılmıştı. Aynı gün
Elariş kuzeyinde bir İngiliz uçağına hücum eden 300 ncü Bölük
uçakları düşmanı yakarak denize düşürdüler.
18 Eylül 1916'da 4 ncü Ordu Komutanının Başkomutanlık
Vekaletine sunduğu raporda, son üç haftalık hava keşif sonuçlarına
ait bilgiler şöyle idi:
"1. Birülabad, Birbayut, Birmağaybra, Katya dolaylarında
ortalama süvari ve piyade olmak üzere altı alay bulunmaktadır.
2. Romani ve Muhammediye'de bulunan düşman ordugahları Ağustos
ortasından beri artmştır.
3. Demiryolu inşaatında büyük bir ilerleme görülmüştü. Şimdi
demiryolu Uğratina'nın kuzey-doğusuna kadar gelmiştir. Demiryolu
boyunca istasyon ve makaslar tespit edilmiştir.
4. Son üç hafta içinde düşman uçakları iki defa Ariş'i,
üç defa Birulmezar'ı bombalamışlardır. Düşman uçakları
hava muharebelerinden kaçınmaktadırlar.
31 Eylül 1916'da tayyare bölüğünün yakıt ikmali zorlaşmış
ve Elariş hava alanında çok az benzin kalmıştı. İngilizlerin
planlı bir şekilde adım, adım ilerlemeleri karşısında
daha sonraki günlerde Elariş'in de boşaltılması gerekecekti. Bu
sebepten 300 ncü Tayyare Bölüğünün tamamı Birüssebi'ye
intikal ettirildi.
2 Aralık 1916'da harekat sahası üzerindeki hava keşfinde Şeyhzüveyt
dolaylarında iki satıhlı bir İngiliz uçağı ile yapılan hava
muharebesinde düşman uçağı düşürülmüş, ikinci bir İngiliz
uçağını Türk uçaksavarları Lut'da düşürerek uçuş ekibini
esir etmişlerdi.
8 Aralık 1916'da yapılan keşifte ise demiryolunun Birülmezar
kuzey-doğusuna kadar vardığını, düşmanın hava, kara ve
denizde gösterdiği faaliyetler, demiryolunun Elariş'e kadar yaklaşması
ve 16 Aralık'taki hava keşfinde demiryolu üzerinde faaliyetlerin
çok daha arttığı, 17 Aralık'ta ise Birülmezar doğusunda büyük
yeni ordugahların meydana çıkarıldığı ve bütün bu hava keşiflerinin
kıymetlendirilmesinden İngilizlerin Elariş'e yakında taarruza geçeceği
kanaatine varılmıştı. Düşmanın bu yeni durumu üzerine 4 ncü
Ordu Komutanlığı Kanal seferî kuvvetinin geri çekilmesine karar
vermiş ve bu karara göre Türk birlikleri Magdaba'ya kadar çekilmişti.
Hava keşiflerine göre verilen karar çok yerinde idi. Çünkü 22
Aralık 1916'da düşmanın dokuz harp gemisinin ateş desteği ile
bir İngiliz süvari tümeni Elariş'e girmiş ve bu sırada dokuz
İngiliz uçağı da Magdaba'yı bombalamıştı.
İngilizlerin Türk ileri mevzilerindeki birlikleri esir almak ve
siyasi alanda büyük bir etki yaratmak amaciyle planlı bir şekilde
doğuya doğru ilerlemesi üzerine Sina'daki Türk kuvvetleri
Gazze-Birüssebi genel hattına çekilmişti. Birüssebi'de bulunan
uçak tamirhanesi de karargah ve malzemesi ile Ramle'ye gönderilmiş,
Birüssebi'de bir ileri alan bırakılmıştı.
4 ncü Tayyare Bölüğünün hava harekatı ve faaliyetleri:
Filistin cephesinde harekat yapan Türk kuvvetlerinin anayurtla olan
bağlantısı denizden ziyade karayolları ve demiryolu ile sağlanmaktaydı.
Ordunun ikmali bu iki yoldan yapılıyordu.
İskenderun körfezine yapılacak düşman çıkarması için en önemli
üs Kıbrıs adası idi. Başkomutanlık Vekaleti Kıbrıs'ın
havadan keşfini çok gerekli görmekte idi. Bu nedenle bir tayyare
birliği kurularak Adana'ya gönderilmesine karar verildi. Hava
Kuvvetleri Müfettişliği aldığı emre göre birliği acele
olarak kurdu ve komutanlığına Pilot Üsteğmen Mithat'ı atadı.
Bu birlikte bir de Alman pilotu bulunuyordu. Birlik çok acele
kurulduğu için uçak malzeme ve avadanlığı çok noksan, bakım,
hizmet ve emniyet erleri de çok noksandı.
İstanbul'dan hareket eden birlik Tarsus'a vardı. Birliğin konuşlanacağı
hava alanının seçilmesi oradaki 23 ncü Tümen Komutanlığına
emredilmiş olduğundan komutanlık, Külek'de bataklık bir saha
tespit ederek buraya portatif bir hangar kurmuştu. Havacılıkla
ilgili olmayan bir makamın seçtiği bu alan ne uçuşa ve ne de
personelin yerleşmesine uygun değildi. Durum gerekçeleri ile 4 ncü
Ordu Komutanlığına arz edilerek tayyare bölüğünün Adana
istasyonu dolaylarında seçilecek bir alana intikal ettirilmesi
istendi. Bu teklifi 4 ncü Ordu Komutanı kabul etmedi. Fakat
sonradan Külek'teki bu alanından hava harekatının yapılamayacağına
kanaat getiren aynı komutanlık tayyare bölüğünün Tarsus'a ve
daha sonra da Adana'ya nakledilmesine izin verdi. Personel ve yakıtı
noksan olan birlik Adana'ya vardıktan sonra yaptığı tecrübe uçuşlarında
başarı sağlayamadı.
Bu sırada İtilaf Devletleri birliklerinin parça parça
Selanik'ten bilinmeyen bir yere gittiği öğrenilmişti. Komutanlık
bu birliklerin Kıbrıs'a gönderilmesinden şüphe ediyordu. Bu bakımdan
Kıbrıs adası üzerinde hava keşfi yapılmasını istedi. Gerçekte
Adana'da bulunan tayyare bölüğünün uçakları menzil yüzünden
Kıbrıs'a kadar gidemiyordu. Bu nedenle bölüğün Silifke'de hazırlanan
hava alanına gönderilmesine karar verildi.
14 Ağustos 1916'ya kadar Kıbrıs adası üzerinde yaptığı keşiflerde
Lefkoşe, Larnaka ve Magosa dolaylarında düşman toplanmalarına
ve askeri hazırlıklarına ait bir şey görülmediği bildirildi.
Bölüğün uçakları gün geçtikçe
azalmakta, personeli de atanma ve sağlık durumlarından dolayı görev
yapamayacak bir duruma girmekteydi. Nihayet 19 Ekim 1916'da bölükte
uçacak pilot kalmadığı 4 ncü Ordu Komutanlığınca Başkomutanlığa
bildirildi.
|