(8) İstanbul'un İşgalinde İstanbul'daki Hava Birliklerinin
Durumu:
İngiliz Donanma Komutanlığı, 8 Kasım 1919'da Yeşilköy Uçak
İstasyon ve hangarlarının müttefik kuvvetleri tarafından işgal
edileceğini İngiliz İrtibat Subaylığı aracılığı ile
bildirerek, buradaki malzemenin 11 Kasım 1919'a kadar boşaltılmasını
istemişti. Hava Kuvvetleri Müfettiş Muavinliğinde Piyade Yarbay
Sadık bulunuyordu. Binbaşı Mehmet Ali ise, İstasyon Komutanlığı
görevini yürütüyordu. 12 Kasım'da bir İngiliz uçak gemisi Yeşilköy'e
yanaştı. Gemiden çıkan Teğmen Anker isimli bir İngiliz hava
subayı, tesislerimizi dolaştıktan sonra 20 ton İngiliz uçak
malzemesinin dekovil ile hangarlarımıza taşınacağını ve 24 İngiliz
savaş uçağının hava yolu ile gelip Yeşilköy'de üsleneceği
haberini verdi.
Müttefik işgal kuvvetleri ile beraber İstanbul'a gelen, Birinci Dünya
Savaşı öncesi Türkiye'de hava uzmanı olarak görev yapan ilk uçuş
okulu müdürü olan ve Türk havacı arkadaşlarını unutmayan
Fahri Osmanlı Binbaşısı De Goys De Mezeyrac (sayfa 10 sağdaki
resim), Pilot Üsteğmen Mithat Tuncel (sayfa 10'daki resim) ile iyi
arkadaş idi.
Üsteğmen Tuncel derhal De Goys ile temas kurdu ve kısa süre
sonra padişahın emriyle De Goys'un irtibat subaylığına atandı.
De Goys İngilizler nezdinde girişimde bulunarak Yeşilköy'den taşınma
işlemini geriye bıraktırmayı başardı. Meydan bir süre Türk,
Fransız ve İngilizlerden oluşan karma bir istasyon halinde kaldı.
Eğitim uçuşlarına da engel olmadılar. Kalp hastası olan İstasyon
Komutanı emekli oldu. Yerine Rasıt Yüzbaşı Nüzhet atandı.
Daha sonra önce İngilizler, ardından Fransızlar meydanın boşaltılmasını
istediler.
Yeşilköy'ün tahliyesinde, Kuvai Havaiye deposunun ele geçmemesi
gerekiyordu. Tahliyeyi geciktiren De Goys deponun Fransızların
eline geçmesini önlemişti. Depodaki malzeme Yeşilköy Cami'ine
taşındı. Deponun bürosu Galata tarafından Rıhtım hanının
alt katında idi. Ufak ve kıymetli malzemeler raflara yerleştirilip
burada bulunduruluyor, dağıtımları buradan yapılıyordu. Bu
malzemeler işgal kuvvetlerinin eline geçmemişti.
13 Kasım 1919'da Müttefik Donanması, savaşarak giremedikleri İstanbul'a
demir atıyordu. Bir gün sonra da dokuz İngiliz, dört Yunan uçağından
kurulu bir filo Yeşilköy'e indi. Bu filo 16 Kasım'da motorları
arızalı üç uçağını, üç İngiliz, iki Yunan havacı ve 12
makinistle birlikte Yeşilköy'de bırakarak ayrıldı. İngilizlerin
işgalinden bir, iki ay sonra, Yeşilköy'deki Türk uçuş
faaliyetleri de sona ermişti.
Birinci Dünya Savaşından yoksul ve perişan çıkmış İstasyondaki
hava erlerimizin, hangarlara taşınan çeşitli İngiliz yiyecek ve
içecekleri ile yakacak malzemelerine karşı tutumlarını bahane
eden İngilizler kesin tahliye emri verdiler.
(a) Yeşilköy'ün Tahliyesi:
De Goys'un müdahalesine rağmen; İngilizlerin üç gün içinde Yeşilköy'ün
tahliyesini istemeleri üzerine Yeşilköy yakınındaki Safraköy'de
bulunan uçuş okulu, 600x750 metrelik uçuş alanı olup Çekmece-İstanbul
yolunun kuzeyinde, Safraköy-Yeşilköy yolunun doğusunda idi.
Okuldaki uçakların Maltepe'nin İdealtepe bölgesinin batısındaki
düzlükte kurulan iki sabit ve iki portatif hangarlardan oluşan ve
Maltepe uçak alanı adı verilen yere uçarak gitmelerine imkan
olmadığı için, ilgililer 45 uçak ve ellerindeki malzemeleri
deniz yolu ile taşımaya zorlandılar. Çok eski ve yıpranmış
durumda olan 16 uçak Yeşilköy'de bırakıldı.
İşgal kuvvetlerinin personeli, verilen sürede boşaltılamayan
malzemeyi istasyon dışına karlar üzerine attılar. İstasyondan
nakil esnasında Rasıt Yüzbaşı Nüzhet İstasyon Komutan Vekili
idi. Şam/Suriyeli olduğundan ordudan ayrıldı. Yerine Topçu
Binbaşı Latif atandı. Binbaşı da bir ay sonra Anadolu'ya geçti.
Yerine Rasıt Yüzbaşı İsmail Hakkı atandı.
(b) Maltepe Uçak İstasyonu:
Vapur İskelesi doğusu ile İdealtepe'nin batısındaki uçak alanında
mevcut sabit ve portatif hangarlara taşınan uçakların büyük kısmı
sığmıştı. Ayrı bir bakım atölyesi yoktu. Maltepe'ye intikal
edenlerin çoğunluğu kısa süre uçmuş olan astsubay olan
pilot adayları idi. Benzin yokluğundan Maltepe'de uçuş yapılamadığı
için uçuş yeteneklerini kaybediyorlardı. Pilot adaylarına
sadece teorik ders ve konferanslar veriliyordu. Uçuş Okulu bu
durumdan şikayetçi idi. Ancak, İngilizlerden uçuş izni almak mümkün
değildi. Bu sebepten Osmanlı havacılarından olan ve Türk Hava
Kuvvetlerinde eğitim gören ilk yabancı ülke subayları olan İran
uyruklu Mustafa Hn ve Hüseyin Han Ocak 1919'da terhis edildiler.
(Sayfa 11 sağ taraftaki resim)
Astsubay Vecihi (Hürkuş) planlarını hazırladığı dört kanatlı
bir av uçağı projesini Mart 1919'da amirlerine verdi. Amatörce
hazırlanmış olan bu ilginç proje İstasyon Fen Memurluğu tarafından
kabul edilmedi.
Maltepe İstasyonu'nda 31'i av, üçü eğitim ve 11'i keşif
tipinde olmak üzere 45 uçak bulunuyordu.
(9)
Vatan Topraklarının İşgali:
(a) Doğu Anadolu:
12 Nisan 1919'da Ermeni ve Gürcüler Kars İli'ne girdiler.
(b) Batı Anadolu:
29 Nisan 1919'da İtalyan kuvvetleri önce Antalya, 14 gün sonra
da, 13 Mayıs 1919'da Kuşadası'na girdiler.
(c) İzmir'in İşgali:
27 Ekim 1918 tarihinde İngiliz Akdeniz Donanma Komutanının sancak
gemisi Agamemnon zırhlasında başlayan ateşkes andlaşması görüşmelerinde,
Müttefik tekliflerinin 7 nci maddesinde "Müttefikler güvenliklerini
tehlikeli gördükleri anda her stratejik bölgeyi işgal etme hakkının
kabulünü" istiyorlardı. Bu görüşmelerde; İstanbul'un işgalinin
düşünülmediği ve son anda Müttefikler safına geçmiş olan
Yunan kuvvetlerinin, İstanbul ve İzmir'e gönderilmesinin söz
konusu olmayacağına da değiniyorlardı. İngiliz Akdeniz Donanma
Komutanı olan Amiral Arthur Calthrope daha sonra İstanbul'a İngiliz
Silahlı Kuvvetleri temsilcisi olarak gelmişti.
İzmir şehrinin Yunan kuvvetleri tarafından işgalinin planlandığı
haberi 7 Mayıs 1919'da İngiliz Hükümetinin temsilcisi olarak İstanbul'da
bulunan Amiral Calthorpe'a duyurulmuştu. Amiral Calthorpe İzmir'in
işgal edileceğini İzmir'deki 17 nci Kolordu Komutanı Korgeneral
Ali Nadir'e ve Vali İzzet Bey'e aşağıda yazılan nota ile
bildirmişti.
"İzmir İstihkamları (topçu mevzileri) ve civarı savunma düzenine
haiz bulunan arazinin Mondros anlaşmasının 7 nci maddesi gereğince
14 Mayıs 1919 öğleden sonra saat 14.00'de İtilaf Devletleri
tarafından işgaline karar verildiği ve bu kararın Osmanlı Hükümeti'ne
de bildirildiği" belirtiliyordu. Bu notada işgalin Yunan
kuvvetleri tarafından yapılacağının belirtilmemesi; Oynanan
oyunun ne derece çirkin, ne kadar adice ve iğrenç bir entrika
olduğunu açıklamaktadır. 14 Mayıs 1919 gece yarısına yarım
saat kala da Amiral Calthorpe Kolordu Komutanı ve İzmir Valisine
ikinci bir nota vererek "Yunan birliklerinin yarın sabah İzmir'i
işgal edeceğini" bildirmiştir.
(d) Genelkurmay Başkanlığı'nda Yapılan Değişiklik:
Genelkurmay Başkanlığı'nda ani bir değişiklik yapıldı. 14
Eylül 1919 günü Mustafa Fevzi Paşa bu görevden alınarak 1 nci
Ordu Müfettişliğine atandı.
Fevzi Paşa'nın Harbiye (Milli Savunma) Bakanı Şakir Paşa'nın
İzmir'in muhtemel işgali karşısında takip edilecek yol
hususunda görüşlerine katılmadığı, yani işgale silahla karşı
konulması görüşünü savunduğu ve dolayısıyle İzmir'deki 17
nci Kolordu Komutanı Nadir Paşa'ya verilecek "Silahları
teslim et" talimatına da karşı olduğu öğrenilmişti.
Genelkurmay Başkanlığına Tevfik Paşa kabinesinde Harbiye Bakanlığı
yapmış olan Cevdet Paşa getirilmişti.
(e) İzmir'in İşgali Haberi Karşısında Türk Resmi
Makamlarının Tutumu:
Amiral Calthorpe'nin gönderdiği notayı alan 17 nci Kolordu
Komutanı Korgeneral Ali Nadir Paşa Türk birliklerine İtilaf
Devletleri kuvvetlerinin İzmir'i işgal edecekleri, İzmir'e girişlerinde
olay çıkarılmamasını, karşı konulmamasını ve mazlemenin
tahrip edilmemesini emretmişti.
İzmir Valisi ise işgal haberi karşısında sessiz kalmayı uygun
bulmuştu. İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edileceğini İstanbul'dakiler
duyduklarında şaşırıp kalmışlardı. Çünkü işgalden iki gün
evvel İngiliz temsilcisi Amiral Calthrope Başbakan Damat Ferit Paşa'ya
İzmir'in işgal edilmeyeceğine dair söz vermişti.
(f) Yunanlıların Yaptıkları Katliam ve Yağmacılık:
İngiliz Amirali Calthorpe'nin onayına uyularak 15 Mayıs 1919 günü
saat 07.30'da İzmir limanına ulaştırma gemileri girmeye başladı.
08.40'dan itibaren gemilerden Yunan askerlerinin karaya çıktıkları
görüldü.
İzmir'de çıkan Anadolu Gazetesi 23 Ocak 1919 tarihli sayısında,
çıkarmadan 110 gün evvel İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal
edileceğini yazmıştı. İzmir'de bulunan azınlıklar İzmir'in işgali
günü hazırlıklı idiler. 14 Mayıs 1919 tarihli nota da İzmir
halkı tarafından biliniyordu.
Yerli Rumlar işgali başka kaynaklardan öğrenmişlerdi. Nitekim
onbinlerce yerli Rum ellerinde Yunan bayrakları ve çiçeklerle
kordon boyunu kaplamış Yunan işgah kuvvetlerini çılgınca alkışlıyorlardı.
(I) Yapılan Dini Tören:
Efsun Alayının karaya ilk çıkan taburu İzmir Metropolit'i
Hiristostomos tarafından tantanalı bir törenle takdis edildi.
Hiristostomos bayrağı öptü, tuz serpti ve sevinçten ağladığı
görüldü. Dini tören üzücü olayların çıkmasında büyük
rol oymamıştı. Yapılan dini törenden sonra Efsun Alay Komutanı
ve sancağı ile sancaktan daha büyük bir Yunan bayrağı olduğu
halde yürüyüş kolu, Kordon boyunca Hükümet Konağı-Kışla-Kokarcayalı
yönünde Türk mahallesinden geçip Karantina'ya doğru ilerlemişlerdi.
(II) Gazeteci Hasan Tahsin'in Şehit Oluşu: (sayfa 13 sol üst
resim)
Yerli Rumlar, mavi beyaz giymiş Rum kızları Yunan yürüyüş
kolunun iki yanını sarmış vaziyette yürüyorlardı. Yerli
silahlı Rumlar yürüyüş kolunun arkasında yer almışlardı. Yürüyüş
kolu Kışla hizasını geçtikten sonra bir silah sesi duyuldu.
Osman Recep Nevres (Hasan Tahsin) adındaki gazetecinin silahından
çıkan kurşunlar, Efsun alayının bayrağını taşıyan eri yere
yuvarladı. Yunanlılar Hasan Tahsin'i süngü darbeleriyle hemen şehit
ettiler, terkedilen vücudu parçalanmış olarak bulundu. Tabanca
sesi üzerine öndeki Efsun taburu önce geldiği yönde geri çekilip
saat kulesi hizasında mevzilenerek tüfek ve makinalı tüfeklerle
kışlanın kapı ve pencerelerine ateş etmeye başladılar. Daha
sonra süngülü müfrezeler kışlaya girdiler. Kolordu Komutanı
dahil olmak üzere, oradaki bütün subaylar ağır hakaretlerle
esir kafilesi halinde Kordon boyunca yürütülerek Pasaport
iskelesine, orada Efsun askerlerinden boşalan Patris gemisinin
ambarına hapsedildiler.
Kafile gemiye götürülürken Türkler yaşasın Venizelos diye bağırmaya
zorlanmıştı. Yol boyunca Yunanlı asker ve sivil ile yerle Rumlar
ve hatta Rum kadınlarından ateş edilerek, bıçaklanarak, süngü
ve dipçik darbeleriyle dokuz subay şehit edilmişti. 21 subay
yaralanmış, 27 subay da kaybolmuştu.
Yunan kuvvetleri görülmemiş bir vahşetle Türkler üzerine saldırıyorlardı.
Metropolit Hiristostomos, feslilerin öldürülmesi için sağa sola
koşarak tahriklerde bulunuyordu.
Yunan şiddet hareketi 57 subayın öldürülmesi veya yaralanması
ile sınırlı kalmamıştı. Şehirde sıkıyönetim ilan edilmiş,
Türkler evlerinden çıkamamışlardı. Birçok yerde sivil Rumların
bildikleri Türk evlerine girerek silahlı soygunlar yaptıkları,
kadınların ırzına geçildiği ve karşı koyanları, rast
geldiklerini kadın ve çocuk demeden öldürdükleri görülmüştü.
Polis ve inzibat karakolları tamemen Yunan askeri birliklerinin
ellerine geçtiğinden bu olaylara kimse müdahale edememişti. İzmir
Valisi Kanbur İzzet Yunanlıdan bir tokat yiyince Zito Venizelos
diye bağırmış ve valiliğe devamını sağlamıştı. Yaşasın
Venizelos diye bağırmayan Albay Süleyman Fethi Bey 16 Mayıs 1919
günü süngülenerek şehit edilmişti.
(III) Lord Curzon'un Kanaatı:
Lord Curzon'un 18 Nisan 1919'da yani Yunanlıların İzmir'i işgalinden
evvel verdiği muhtırada; Yunanlıları aşağılayarak
"Selanik şehri kapılarından beş mil ötede asayişi devam
ettirmekten aciz olan Yunan Hükümetine bütün İzmir ilinin nizam
ve asayişini koruma görevi emanet edilebilir mi?" demişti.
Lord Curzon'un yanılmadığını ve/veya doğru düşündüğünü
ispat edercesine katliam ve yağmacılık şiddetlenerek devam etti.
Aile gizliliğinin dokunulmazlığı, din adamlarının ve dini
kurumların kutsallığı ve ahlaki davranışları tanımayarak,
sefil soygunculuk, yağmacılık ve tecavüz hareketleri
sergileniyordu. Camilerin halı ve kilimlerine dahi tenezzül
ediliyordu. Zincire vurularak denize atılan sandalcılar vardı.
Yunan çıkarmasından aylarca önce silahlandırıldığı anlaşılan
yerli Rum çeteleri Yunan askeri ile işbirliği ediyorlardı. Yunan
işgalinin ilk 48 saati içinde İzmir ve civarında öldürülen Türklerin
sayısı 2000'nin çok üzerinde idi.
Olayların çoğu; İzmir limanı ve şehrini sıkı bir gözetim
altında bulunduran Fransız ve İngiliz temsilcileri ile Avrupalı
gözlemcilerin gözleri önünde cereyan ettiği için gerçeği
gizlemeye kesinlikle imkan yoktu. Buna rağmen Atina basını;
"Yunan
ordusu çiçek yağmuru altında İzmir'e girdi." Estia
gazetesi; "İzmir kordonboyu Dünya yaratıldığından bu yana
böyle bir manzara görmemiştir." diye açıklıyordu. Gazete
"Saat 11.00 sularında bir karışıklık olmuş, Türk tarafından
ateş edilmiş, Yunan kuvvetleri makinalı tüfeklerle cevap vererek
ateş edenleri susturmuştur. Türkler arasında tutuklananlar olmuş,
bunlar Averof savaş gemisine götürülmüştür. Bütün bu
olaylar sırasında iki Efsun ölmüştür." diye özetlemişti.
(g) Yabancı Basında İzmir'in İşgali İle İlgili Yazılar:
Ancak, olaylar dünya gazetelerinde ve özellikle İngiliz basınında
hemen hergün Türk topraklarının işgaline ve Yunanlıların yaptıkları
zulümlere ait haberler yayınlıyordu. Nitekim, 31 Mayıs 1919'da
Daily Express birinci sayfasında "İzmir'de Yunanlıların
cinayetleri, silahsız Türkler soyuldu ve öldürüldü" gibi
dikkat çekici ve ibret verici başlıklarla yazılar çıkmıştı.
Morning Post gazetesi 29 Mayıs 1919 tarihinde "İzmir'de kanlı
karışıklıklar" başlığını taşıyan önemli bir yazı
yayınlamıştı. Manchester Guardian gazetesi ise Daily Express
gazetesinde çıkan haberleri doğrulamıştı. Ayrıca
"Esirlerin Rumlar tarafından öldürülüşü, İzmir'de yüz
kızartıcı olaylar" başlıkları altında da yazılar yazılmıştı.
Times gazetesinde İzmir'in Yunanistan'a ilhakını "Memleket
menfaatleri bakımından felaketli" olacağını anlatan bir
yazı çıkmıştı. İngiltere'de Avam Kamarası'nda milletvekili
Albay Aubrey Herbert hükümetten "Yunanlıların İzmir'de ve
müttefik savaş gemilerinin gözleri önünde esir Türkleri öldürdüklerinden
Hükümet haberdar mıdır? diye sormuştu. Bütün bunlar; Yunan hükümetini
ve özellikle Başbakan Venizelos'u çok sıkıştırmış ve kötü
durumda bırakmıştı.
(h) Amerikan Gemileri:
İzmir limanında toplanmış olan yabancı savaş gemileri içinde
Amerika Birleşik Devletlerine ait Arizona muharebe gemisi de vardı.
Bu zırhlı 12 Mayıs 1919 Pazartesi günü dört torpido olduğu
halde limana girmiş ve demir atmıştı.
(i) Yunan Hava Kuvveti:
Yunan kuvvetleri İzmir'e çıktıktan sonra Seydiköy hava meydanına
dört uçaklı bir hava birliği geldi. Yunan uçak bölüğünün
pilotları deniz hava birliklerindendi.
(j) Yunan İleri Harekatı:
16 Mayıs'ta Urla, 17 Mayıs'ta Çeşme, 20 Mayıs'ta Torbalı ve 22
Mayıs'ta Menemen Yunan Silahlı Kuvvetleri tarafından işgal
edildi. (sayfa 15'deki harita)
(k)
Çok Önemli Bir Emir:
Yurt içerlerine doğru yapılan hayasızca ve merhametsizce sürdürülen
bu akımlar elbet bir gün durdurulacak ve bunun için de silaha
ihtiyaç duyulacaktı. Bunu ilk defa takdir edenlerden birisi
Harbiye Bakanı Şevket Turgut Paşa olmuştu. Montros Andlaşmasına
göre silahların müttefiklere teslimi gerekirken ve bu işi
uygulamada en yetkili makamı işgal ederken andlaşmanın hükmünü
hiçe saymış, çok cesurca davranmış ve 24 Mayıs 1919'da 56 ncı
Tümen Komutanlığı Manisa'ya, silah ve cephane ve topları emin
yerlere taşınarak düşmana bir tek fişek bile kaptırılmamasını
emretmişti. (sayfa 15 sol alttaki resim)
Yunan işgal kuvvetlerinin bölge halkına yaptıkları zulüm,
Paris'te toplanan Amerika, İngiltere, Fransa ve İtalya
temsilcilerinden oluşan Barış Konferansı'na duyurulmuş ve bir süre
sonuç alınamamıştı. (sayfa 15 soğdaki resim)
(l) Amerika, İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Bir Türk
Heyetini Dinleme Kararı Alışı:
Sadrazam Damat Ferit Paşa tarafından Paris'te yapılan Barış
Konferansına bir mektup yazılmıştı. Bu mektupta Yunan işgal
kuvvetlerinin vahşeti tarif ediliyor, önlenmesi isteniyor ve bir Türk
delegasyonunu Barış konferansı tarafından dinlenmesi talep
ediliyordu.
31 Mayıs 1919 tarihinde Barış Konferansı toplantısında bir Türk
heyetinin dinlenmesine ve Damat Ferit'e bu yolda bir cevap
verilmesine karar verildi.
Yunan kuvvetleri daha sonra Manisa ve Aydın'a doğru ileri harekata
başladılar.
(m) Kimler Ne Dediler:
Lord Curzon 22 Ekim 1919'da da "İzmir'in Yunanlılar tarafından
istilasına meydan vermek, yaptığımız hataların en büyüğüdür"
demiştir.
Büyük Britanya İmparatorluğu Genel Kurmay Başkanı Sir Henry
Wilson, bu konuda hatıra defterine; "...Bütün bu yapılanlar
deliliktir, fenadır." yazarken,
Standart Baker adlı yazar da; Yunan ordusunun İzmir'e çıkarılmasını
"İğrenç bir entrika" olarak tanımlıyordu.
Ünlü tarihçi Tonybee'nin yazdığına göre "15 Mayıs
1919'da yıkıcı bir kuvvet Batı Anadolu'ya bir anda volkan dehşetiyle
saldırmıştı. Dünya Savaşı'nın sona erişinden altı ay sonra
sivil halk ve silahsız Türk Askeri İzmir sokaklarında Yunan
Silahlı Kuvvetleri ve taraflarınca öldürülmüş, İzmir'deki köyler
tahrip edilmiş, çevre kan deryası haline sokulmuştu"
diyerek Yunan davranışını kınıyordu.
(10) İzmir'deki Havacılar:
15 Mayıs 1919'da İzmir işgal edilince, İzmir'deki hava subayları
başta Üsteğmen Emin Nihat (Sözeri) olmak üzere çeşitli güçlüklere
katlanarak, pek çoğu yaya yapılan yolculuktan sonra Maltepe İstasyonu'na
geldiler. Mısır'da esir olup iade edilen havacılar ile İzmir'den
gelen kafile Maltepe İstasyonu'nda misafir olarak kadroya alındılar.
Bu arada Maltepe'deki uçakların tamiri için Edremit halkı aralarında
topladıkları parayı istasyon emrine gönderdiler.
16 Mart 1920'de İstanbul'un resmen işgal edilişi ve Anadolu'da
Kurtuluş Savaşı'nın başlaması ile Maltepe İstasyonu'nda
bulunan havacılar Anadolu'ya geçme hazırlıklarına başladılar.
Hava Kuvvetleri Müfettiş Vekili Yüzbaşı Ali Rıza arkadaşları
ile gizli görüşmeler yaptıktan sonra Damat Ferit ile irtibat
kurdu. Damat Ferit Anadolu'da yeni kurulan Milli Kuvvetlerin problem
yarattıklarını düşünüyor, asi ilan edip üzerlerine kuvvet göndermeyi
planlıyordu. Damat Ferit padişahın da olurunu alarak Milli
Kuvvetlere karşı kozunu kullanmayı denedi. Bu koz bir kısım
halkın manevi yönüne tesir edecek, onları kışkırtacak olan
fetva idi.
(11) Yayınlanan Fetvalar:
(a) Şeyhülislam'ın Fetvası:
Bu fetva Yeyhülislam Dürri Zade Esseyid Abdullah tarafından hazırlanarak
11 Nisan 1920'de yayınlandı. Beyannamenin (fetvanın) kapsadığı
hüküm şöyle idi.
"Halife Hazretlerinin iradesinde bulunan İslam şehirlerinde
bazı hayırsız, fesat ve kötü kişiler anlaşıp birleşmişler
ve kendilerine reisler seçmişlerdir. Bunlar Padişahın sadık
tebaasını kandırıp yoldan çıkarmışlar ve onun emri olmadan
ahaliden asker ve para toplamaya, zulüm ve işkence yapmaya,
memurları azil ve nasbetmeye, hilafet merkezi ile memleketin
istikbalini kesmeye, bu suretle makamının yetkilerine ihanet
ederek her türlü fitneyi yapmaya koyulmuşlardır. Dağılmaları
hakkında devletçe verilen emirden sonra hareketlerinde inat
ettikleri takdirde halkı bunların kötülüklerinden kurtarmak için
bunların öldürülmeleri şeriat hükümlerine göre farzdır."
(b) İstanbul Hükümetinin Fetvası:
ANADOLU MİLLİ HAREKETİNE KARŞI İSTANBUL HÜKÜMETİNİN
YAYINLADIĞI FETVA
(Beyannamenin aslı aşağıdadır)
11 Nisan 1920 gün ve 3824 sayılı Resmi Gazete.
Dünya düzeninin sebebi olan ve kıyamet gününe kadar Ulu Tanrının
daim eyleyeceği İslam Halifesi Hazretleri veliliği altında
bulunan İslam memleketlerinde bazı kötü kimseler, anlaşarak ve
birleşerek ve kendilerine başkanlar seçerek Padişahın sadık
uyruklarını hile ve yalanlarla aldatmakta, yoldan çıkarmaktadırlar.
Görünüşte askeri beslemek ve donatmak bahanesiyle, gerçekte ise
mal toplamak sevdasıyla, şeriata uymayan ve yüksek emirlere aykırı
bir takım haksız ödemeler ve vergiler koymakta ve çeşitli baskı
ve işkencelerle halkın mal ve eşyalarını zorla almakta ve padişah
ülkesinin bazı köy ve şehirlerine saldırmak suretiyle tahrip ve
yerle bir etmektedir. Padişah tarafından atanmış bazı dini,
askeri ve sivil memurları istedikleri gibi memuriyetten çıkartmakta
ve kendi yardakçılarını atamaktadırlar. Hilafet merkezi ile
padişah ülkesi arasındaki ulaştırma ve haberleşmeyi kesmekte
ve devletin emirlerinin yapılmasına engel olmaktadır.
Böylece, hükümet merkezini tek başına bırakmak, Halifenin yüceliğini
zedelemek ve zayıflatmak suretiyle yüksek hilafet katına ihanet
etmektedirler. Ayrıca Padişaha itaatsizlik suretiyle devletin düzenini
ve asayişini bozmak için düzme yayımlar ve yalan söylentiler
yayarak halkı azdırmaya çalıştıkları da açık bir gerçektir.
Bu işleri yapan yukarıda söylenmiş elebaşları ve yardımcıları
ile bunların peşlerine takılanların dağılmaları için çıkarılan
yüksek emirlerden sonra bunlar, hala kötülüklerine inatla devam
ettikleri takdirde işledikleri kötülüklerin memleketi temizlemek
ve kulları fenalıklardan kurtarmak dince yapılması gerekli olup
Allah'ın "öldürünüz" emri gereğince öldürülmeleri
şeriata uygun ve farz mıdır? Beyan buyurula.
Cevap: Allah bilir ki, olur.
Dürri
Zade Elseyid Abdullah
Bu suretle memlekette, döğüşmek kudretine sahip olan müslümanların
Halife Sultan Mehmet Vahdettin Hazretleri etrafından toplanıp
kendilerine verilen emir üzerine asilerle savaşmaları vaciptir
deniyordu. Şeyhülislam tarafından yayınlanan beyannameye
ilaveler Padişah emri ile Damat Ferit Paşa'da bir beyanname yayınladı.
(c)
Damat Ferit Paşa Beyannamesi:
Bir takım kimselerin menfaat hissiyle, milli teşkilat ünvanı altında
meydana getirdikleri Fitne ve Fesadın, devletin siyasi durumunu
bozduğunu, büyük devletlerin deveccühünü kırarak aleyhimize
cereyanlar doğmasına sebebiyet verdiğini, anlaşma hükümlerinin
yürütülmesinin bu yüzden ağırlaştığını, İzmir ve İstanbul
işgallerinin bu yüzden olduğunu, bu devam ederse Anadolu'nun baştan
başa istilaya uğrayacağını, vatanın gövdesi ile başının
birbirinden ayrılacağını bu sebeple bu anarşiye sebep olanların
idam edileceğini, bunlara caymış olanlardan bir haftaya kadar dönenlerin
affedileceğini belirtmekte idi. Bu beyannameler Anadolu'nun her
yakasına dağıtıldı. Anadolu'da cahil ve mutaassıp bazı
kimselerin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'ne karşı
ayaklanmasını ve kardeş kanı dökülmesine sebep olmuştu.
(12) 1919 Yılında Yurt İçindeki Ayaklanmalar:
Memlekette vatanseverler, işgal kuvvetleri dışında bir takım
vatan hainlerinin başlattığı iç ayaklanmalarla da uğraşıyorlardı.
1919 yılındaki ayaklanmalar ve olaylar şöyle sıralanabilir.
11 Mayıs - 19 Ağustos 1919
Ali Batı ay
20 Ağustos - 15 Eylül 1919
Ali Galip olayı
27 Eylül - 4 Ekim 1919
1 nci Bozkır ayaklanması
20 Ekim - 4 Kasım 1919 2
nci Bozkır ayaklanması
25 Ekim - 30 Kasım 1919
1 nci Anzavur ayaklanması
26 Ekim - 24 Aralık 1919
Şehy Eşref ayaklanması
(13) Alınan İdam Kararları:
11 Mayıs 1920'de Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Harp Divanı'na
verilip idama mahkum ettirildi. Padişah yalnız Mustafa Kemal
Paşa'nın idam hükmünü onayladı. Böylelikle milleti başsız kalacağını
sanıyorlardı.
(14) Havacıların İstediği Görev:
Yüzbaşı Ali Rıza, Başbakan ile yaptığı görüşmelerde
Anadolu'daki kuvvetlere karşı gönderilecek olan Kiraz Hamdi Paşa
komutasında teşkilatlanan Halife Ordusu veya İnzibat
birliklerine bir uçak bölüğünün katılmasındaki faydaları
anlattı. Bu bölüğün hazırlanması için izin istedi.
Esas gayesi Yüzbaşı Fazıl ile birlikte hazırladıkları gizli
plan uyarınca bu bölüğü hazırlayıp Milli Kuvvetler safına geçirmek
idi. Bu durumu, diğer subayların pek azı biliyordu.
1920
yılı Nisan ayı ortalarında Harbiye Bakanlığı'ndan beklenen
emir geldi. Bu emre göre üç adet silahlı keşif tayyaresi
hazırlanarak bir bölük kurulacaktı. Bölük Komutanlığına Yüzbaşı
Fazıl tayin edildi. Damat Ferit hükümeti Milli Kuvvetleri ezmek
amacı ile bir İnzibat Kuvveti ve Hilafet Ordusu kurdu. Milli Kuvvetler üzerine İnzibat Kuvvetleri göndermesi, bunları bir
tayyare bölüğü ile desteklemesi, kardeşi kırdırmaya kalkması,
kendisinin vatan haini olarak suçlanmasına sebep olmuştu.
19 Mayıs 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Damat Ferit Paşa'yı
Vatan haini ilan etti. Bir hafta sonra da Türk uyrukluğundan çıkarıldı.
Batı cephesindeki kuvvetlerin bir kısmı Ali Fuat (Cebesoy) (sayfa
17'deki resim) Paşa komutasında, İzmit bölgesinde Hilafet
Ordusuna karşı harekat düzenlendi ve Hilafet Ordusu dağıtıldı.
(15) Barış Andlaşması Toplantısı:
1 Mayıs 1920'de Müttefikler, Millet Vekilleri, Meclis Başkanı
Tevfik Paşa'yı Paris'e çağırarak Osmanlı İmparatorluğu'na
uygulamak istedikleri barış andlaşmasının şartlarını
bildirdiler. Çok ağır olan bu şartlar derhal reddedildi. 10
Haziran 1920'de Damat Ferit Paris'e, karşı teklifimizi götürdü.
Onu da Müttefikler kabul etmediler.
(16)
Maltepe Uçak İstasyonu'ndaki Faaliyetler:
Alınan emre göre üç tayyarenin hazırlanması için gösterilen
gayret insan üstü idi. Her türlü imkansızlıklara rağmen 1 Mayıs
1920'de, biri eğitim diğeri silahlı keşif uçağı olmak üzere
iki uçak uçuşa hazırlandı. Maltepe'deki polo sahası uçuş için
en uygun olan olarak tespit edilmişti. Fakat İngiliz Komutanlığı
alanın kullanılmasına izin vermedi. Yüzbaşı Fazıl, Veliefendi
çayırından yararlanma imkanlarını araştırdıysa da, bundan da
sonuç alınamamıştı. İngilizler havacılarımızdan yürekli kuşkulanıyorlardı.
Ayrıca, Osmanlı Subaylarına karşı da çok kötü davranıyorlardı.
Türk subaylarının İngiliz subaylarına selam verme mecburiyeti,
bir baskı unsuru olarak kullanılıyordu. Baskı için subaylarımıza
kimliklerini gösteren kartlar dağıtılmıştı. İngilizler selam
vermeyen Türk subayını durduruyor, kartını alarak gerekli
makamlara şikayet ediyordu.1920 yılı Şubat ayında Rasıt Yüzbaşı
İzzet ve Tevfik böyle bir durumla karşılaştılar. İngiliz
subayına selam vermediklerinden 10 gün hapis cezası aldılar.
Ancak, Yüzbaşı Tevfik bir İngiliz üsteğmenine selam veremiyeceğini
savunduğundan 10 günlük hapis cezası kaldırıldı.
Meydanın hazırlanması; düzlüğün futbol sahasına çevrilip,
temizlenmesi ve tesviyesi gizlenerek yapılmıştı.
Bir taraftan uçuş alanı aranırken diğer taraftan Maltepe'de
tamir ve bakım faaliyeti büyük bir hızla sürdürülmekteydi. 6
Mayıs 1920 günü dört tayyare uçuşa hazır hale getirilmişti.
Yüzbaşı Fazıl Bölük Komutanlığının yanı sıra, İstasyon
Komutan Yardımcılığını da üzerine almıştı. Uçuş
denemelerinin başlatılması için 10 ton benzin istenmişti.
Pilotların esas niyetleri yavaş, yavaş etrafa yayılıyordu.
Maltepe'den kaçışı orda bulunan erler biliyor ve etrafta ulu
orta konuşuyorlardı. Söylentiyi Maltepe'deki bakkallar da duymuş,
Yüzbaşı Fazıl'a gelerek alış verişlerini verisiye yapanların
listesini vererek bunların ödeme yapmasını istemişlerdi.
Maltepe'den kaçışın gizliliği zedelenmişti. İstanbul Hükümetinin
yanlısı olan basında, (özellikle Peyam-i Sabah gazetesi) hergün
Anadolu'daki Milli Kuvvetler aleyhine yayın yapıyorlardı. İngiliz
haber alma servisi de konu ile ilgilendi ve meselenin içyüzünü
anlayınca Yüzbaşı Ali Rıza Bey'in müfettişlik görevinden alınmasını
istedi.
7 Mayıs 1920'de Harbiye Dairesi Havacılık Şubesi Müdürü Binbaşı
Veli Bey müfettişliğe atandı. Aynı gün Yüzbaşı İzzet de başka
bir makamdan Müfettiş tayin edildiğine dair emir aldı. Yüzbaşı
Ali Rıza'nın azledildiği bildirilmemişti. Yüzbaşı Fazıl da
bu konuda emir alınca, aynı günde dört müfettiş tayinli bir
hava kuvveti meydana geldi. Böyle bir karışıklığın bir örneğini
bulmak oldukça zordur. Yüzbaşı Ali Rıza planlarının tatbiki açısından
durumun kötüye gittiğini görünce, kendisinin bağlı bulunduğu
21 nci Kolordu Komutanı emir vermedikçe görevini terketmeyeceğini
bildirdi ve diğer tayinler geçersiz oldu. Daha sonra uçuş müsaadeleri
tamamen kaldırıldı ve Yüzbaşı Ali Rıza azledildi. Hava Müfettişi
olarak da İstihkam Binbaşı Veli Bey kesin olarak görevlendirildi.
28 Mayıs 1920 Pazartesi günü, Fransız ve İngilizlerden oluşan
bir tetkik heyeti geldi, etrafı gezdi. Bu incelemede biri Neuport
Rus tayyaresini, diğeri de meydanın neden düzeltildiğini sordu.
Heyete boş zamanlarda futbol oynadıkları cevabı verilmişti. İstasyondaki
hava subayları kaçış planlarını ertelemek zorunda kaldılar.
(a) Maltepe Hava Alanı'ndan Kaçış:
İstasyonda bulunan yedek Teğmen Şakir Hazım (Ergökmen) önce
terhis edilmiş fakat sonradan tekrar Maltepe'de görev almıştı.
Vecihi (Hürkuş) ve diğer astsubaylarla birlikte ve ellerindeki az
miktardaki benzinden istifade ederek dört uçağı kaçırmak için
acele bir plan yaptılar. 6-7 Haziran 1920 Pazar gecesi saat
02.00'de astsubay Vecihi, Kazım, Rıdvan, Mısır'dan esaretten dönen
İsmail, yedek Teğmen Şakir Hazım (Ergökmen) ve sivil makinist Eşref
bu kararı almışlardı. Teğmen Şakir Hazım karısını da
Anadolu'ya götürecekti. (sayfa 18 sağ alttaki resim)
Aşağıdaki şekilde tayyarelere bindiler;
1 Fokker D-III Av tayyaresi
Pilotu İsmail Zeki
1 Albatros C-II Keşif tayyaresi
Pilotu Vecihi, Makinist Eşref ve Teğmen Şakir Hazım'ın eşi+bavulları
1 Albatros C-II Keşif tayyaresi
Pilotu Teğmen Şakir Hazım ve Astsubay Rıdvan
1 Albatros D-III Av tayyaresi
Pilotu Kazım
Maltepe'den Anadolu'ya kaçış planını uygulayacaklardı. İlk
olarak Fokker tayyaresi ile İsmail Zeki rule kaçırdı ve
tayyaresi kırıldı. Onu takip eden Vecihi'nin üç kişilik uçağı,
rasıt yerinde eşya ve iki kişi bulunduğundan ağırlığı
nedeniyle havalanamadı ve yol kenarında bir hendeğe girip parçalandı.
Astsubay Rıdvan ve Teğmen Şakir Hazım'ın keşif tayyaresi
kalkmadı. İçlerinden yalnız Kazım Albatros'la kalkaşını
tamamlayabildi. Fakat o da İznik civarında bir bölgeye inerken
telgraf tellerine takılıp kapotaj oldu. Bölük Komutanı Yüzbaşı
Fazıl bu durum karşısında kıymetli ve gizli evrakları da
alarak Teğmen Şakir Hazım, Sivil Makinist Eşref, Üsteğmen
Muhsin (Alpagot), Üsteğmen Emin Nihat (Sözeri), Üsteğmen Rafet,
Teğmen Avni, Sivil Pilot Hayri, İhya, Vecihi bir kısım astsubay
ve erler ile birlikte Maltepe-Kartal yönünde kaçarak Adapazarı'na
geçtiler. Kısa kalkış mesafeli bir meydandan gece yapılan bu uçuş
denemesi aşırı bir cesaret gerektirir. Pilotların bu girişimi büyük
bir fedakarlık örneğidir. Bu hareketin memleket severlik duygusu
içinde gerçekleştirmek istenmesi takdir edilmelidir.
(b) Maltepe İstasyonu'nun Tahribi:
Yüzbaşı Fazıl'dan sonra İstasyon Komutan Vekilliği'ne Rasıt Yüzbaşı
Sadettin atandı. 17 Haziran 1920'de de İngiliz kuvvetleri saat
16.00 sıralarında Maltepe İstasyonunu işgal ederek, sabit
hangarları ve durumları nispeten iyi olan tayyareleri bomba ile
tahrip ettiler ve hangarların dışındaki uçak ve malzemeyi yaktılar.
İstasyon Müdürlüğü tekmil evrak ve muhasebe kayıtları ile
birlikte yok edildi. İstasyonda bulunan malzeme ve eşya İngiliz
erleri ve gayri müslim halk tarafından yağma edildi. Erzak
olarak, biraz fasülye ve zeytin yağı bırakıp geri kalanına da
el koydular. Ertesi gün, geri kalan malzemeyi götürüp, nasılsa
sağlam kalmış bir iki tayyareyi de yok ettiler. Böylece Maltepe
İstasyonu dağıtılmış oldu.
(c) İstanbul'dan Anadolu'ya Geçiş:
İstanbul'dan Anadolu'ya gönderilen hasta veya esaretten dönen
erlerimizin arasına kıyafet değiştirerek karışan Emin Nihat (Sözeri),
Muhsin (Alpagut), Üsteğmen Rifat, Avni (Okar), Astsubay Hayri, İhya,
Vecihi ve Makinist Eşref 15 Haziran'da Mudanya'ya ve oradan da Eskişehir
yolu ile Konya'ya geldiler. Ayrıca İstanbul'daki pilot, rasıt ve
makinistler birer, ikişer Anadolu'ya kaçmayı başarmış ve
Kurtuluş Savaşı'na katılmışlardı. Bazı yazarlar Maltepe olayı
ve Müfettişliğin lağvı konusunda Yüzbaşı Ali Rıza'yı suçlamışlardır.
Ancak, Çanakkale'de ilk defa düşman tayyaresini düşüren,
Anadolu'ya kaçış planlarını Fazıl ile birlikte hazırlayan ve
İngilizler tarafından uçuş izni geri alınan bir komutan suçlanmamalıdır.
(Yüzbaşı Ali Rıza'nın emekliye ayrıldıktan sonra geçimini sağlamak
için taksi şoförlüğü yaptığı sıralarda, Kuleli öğrencilerini
Üsküdar'dan Çengelköy'deki okula ücretsiz taşıdığı söylenmektedir.)
Yüzbaşı Ali Rıza memleketini, o memleketin insanını ve
askerini seven, yürekli ve iyi niyetli bir subay olarak anılmalıdır.
(17) Osmanlı Hava Kuvvetlerinin Lağvı:
25 Haziran 1920'de Hava Kuvvetleri Müfettişliği de lağvedildi.
Hava subayları personel işleri emrine, erler de inzibat kuvvetleri
piyade deposuna devredildi. Osmanlı Hava Kuvvetleri personeli bu
suretle dağıtılmış oldu. Osmanlı dönemi havacılığı sona
ermişti. Harbiye Bakanlığı'nın bu konudaki yazısı şöyleydi.
Harbiye Nezareti
25 Haziran 1920
No:(648)
UMUM JANDARMA KOMUTANLIĞINA
Hava Kuvvetleri Müfettişliği lağv olunarak subaylarının
personel işleri emrine ve erlerin inzibat kuvvetleri piyade depo
taburuna verilmiş olduğu, Maltepe'de ve bilumum mıntıkanız
dahilinde asayişin, tazyidi kuvvete çalışılarak doğrudan doğruya
Jandarma ile tesis ve temini icab eylediği beyan olunur.
Harbiye Nazırı Vekili Namına
Ferik
(İmza)
(18) Yunan Kuvvetlerinin Trakya'ya Saldırışı:
Müttefikler kendi barış
andlaşmasının şartlarını kabule zorlamak için
20 Temmuz 1920'de Yunan Kuvvetlerini Trakya'ya saldırttılar. Doğu
Trakya, Edirne, Tekirdağ, Kırklareli Yunanlılar tarafından işgal
edildi.
|