(1) Türkiye'de Savunma Amaçlı Kuruluşların Doğuşu:
Mondros Andlaşması'nın memleketi nasıl bir uçuruma götürdüğü
anlaşılınca, asker-sivil bütün Türk vatanseverleri yer yer
mukavemet teşkilatları kurmaya başladılar.
Merkezi İstanbul'da olan Vilayeti Şarkiye Müdafaayı Hukuk Milli
Cemiyeti, Edirne dolaylarında Trakya Paşaeli Cemiyeti, Trabzon'da
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve vilayetin dolaylarını da kapsayan,
merkezi yine İstanbul'da bulunan Trabzon ve Havalisi Ademi
Merkeziyet Cemiyeti kuruldu.
(2) Yunan Çıkartması:
26 Mayıs 1919'da iki torpido korumasında Ayvalık'a çıkarma
yapan Yunan kuvvetleri, Yarbay Ali Çetinkaya'nın kahraman 172 nci
Alayı'nın ateşiyle karşılandı. Bu arada Nazilli, Tire, Ödemiş
ve Bergama da düşman tarafından işgal edildi.
28 Mayıs 1919'da Yunan birlikleri Aydın'a girdi. Manisa işgal
edildi. Bu işgaller sırasında da Yunanlıların yöre halkına
karşı olan davranışları değişmedi.
Yunanlıların devamlı ilerleme çabaları, özellikle Aydın'ı
ele geçirmeleri Yunan-İtalyan anlaşmazlığına sebep oldu.
(3) Yunan Vahşetinin Barış Konferansına Duyurulması:
İstanbul'da Yıldız Sarayı'nda Osmanlı Şura'sı toplanarak
Yunan vahşetinin Paris Barış Konferansına duyurulması görüşüldü.
Bu arada Barış Konferansı Başkanı Fransız Başbakanı George
Clemenceau 29 Mayıs 1919 da durumu Yunan Başbakanı Venizelos'tan
sorup açıklama istemişti. Venizelos'un verdiği cevaba göre; İzmir'in
işgal edildiği gün 163 kişi kaybolmuştu. Bunların 78'i Türk,
62'si Rum ve 23'ü de öteki milletlerdendir. Yağmacıların
bulunduğunu itiraf eden Venizelos bunları mahkemeye verdiklerini
bildirmişti.
(4) Milli Kuvvetlerin Başarısı:
Aydın'ın işgalinmi takiben Nazilli'de toplanan Yörük Ali Efe,
Milli Kuvvetler, 57 nci Tümen Topçuları ve Denizli Müfrezelerinin
ortak harekatı ile 30 Mayıs 1919'da Aydın kurtarıldı. Müfrezeler
Aydın ile Nazilli arasında cephe kurdular. Demirci Mehmet Efe de
kuvvetleri ile katıldı. Salihli'de toplanan Milli Birlikler Yunanlıları
Ahmetler'den geri attı. Bandırma'dan gelen Çerkez Ethem ve atlıları,
Parti Pehlivan ve Sarı Efe Edip Bey'in katılışı ile Salihli
cephesi oluşturulmuştu.
Yarbay Ali Çetinkaya Milli Milis ve Muntazam Ordu birliklerinden
oluşan bir müfreze ile 16 Haziran 1919'da bir Yunan taburunu perişan
edip, Bergama cephesini kurdu.
(5) Barış Konferansına Gönderilen Heyet:
Osmanlı Hükümeti, Barış Konferansı ile temas edip, haklarımızı
savanmak amacı ile Başbakan Damat Ferit Paşa Başkanlığında
bir heyeti 8 Haziran 1919'da Paris'e gönderdi. İkinci heyet 10 gün
sonra Paris'e gitti.
Haziran 1919 sonunda Barış
Konferansı Başkanı, Osmanlı İmparatorluğu'nun Türk olmayan
parçalarının Osmanlı'dan ayrılacağı, dolayısıyle Osmanlı
İmparatorluğu'nun parçalanacağını duyurdu. Damat Ferit heyeti
15 Temmuz 1919'da İstanbul'a döndü. Paris seyahati bir hezimetti.
(6) Yunan Davranışlarını İnceleme Heyeti:
15 Temmuz 1919'da Paris Barış Konferansı Anadolu'daki Yunan
davranışlarını inceleme amacı ile bir heyet oluşturdu. Bu
heyette; Amerika'yı temsilen Amiral Mark Lambert Bristol başkanlığında
Fransa'yı temsilen General Bunooust, İngiltere'yi temsilen General
Hare, İtalya'yı temsilen General Dall'olio görev aldılar. Heyet
ilk toplantısını 12 Ağustos 1919'da İstanbul'da yaptı. Daha
sonra İzmir, Aydın, Nazilli, Buca, Ödemiş, Menemen, Manisa ve
Ayvalık'ta Türk, Rum ve diğer milletlere mensup 175 kişiyi
dinledi. Varılan sonuç tamamiyle Türklerin lehinde idi. Buna
uyulduğu takdirde Mütareke'nin 7 nci maddesi ileri sürülerek Batı
Anadolu işgal edilemezdi. Çünkü orada devletlerin gücünü
tehdit eden bir durum yoktu. Herkes rahat ve huzur içinde idi.
Ancak, Yunan Kuvvetlerinin İzmir'i işgali, bu bölgede olayların
çıkmasına ve giderek çoğalmasına sebep oldu. Heyetin raporuna
göre bu işgal;
-Milliyet bakımından çoğunluğa saygıyı gerektiren prensibe
aykırı idi.
-İzmir Metropoliti'nin yaptığı "Takdis Ayini" üzücü
olayların çıkmasına sebep olmuştu.
-Yerli Rumların davranışları Müslümanları tahrik edici idi.
-Kafileler halinde Patris vapuruna götürülenlere "Zito
Venizelos" diye bağırmaya mecbur tutulmuşlardı.
-Bu kafilelerde 14 yaşından küçük çocuklar vardı.
-Müslümanların evlerine girilmiş, kadınlarına tecavüz edilmiş,
bazıları öldürülmüştür.
-Yerli Rumların bütün hareketlerine Yunan makamları göz yummuşlardı.
-İzmir'in işgalini duyan civar köyleri Rum halkı bulundukları
yerlerde Türklere karşı aynı hareketleri yapmışlardı.
-İşgal edilen yerlerde kadın, erkek ayırımı yapmaksızın bir
çok Türk öldürülmüş, herşey yağmalanmıştı.
-Menemen'de suçsuz ve savunmasız 1000'den fazla Türk öldürülmüştü.
-İstila ve ehlisalip tutumu uygulanmıştır.
Bütün bu bilgilere rağmen Paris Barış Konferansı, İnceleme
Heyeti Raporu'nu görüştükten sonra sadece Venizelos'a bir mektup
yazarak;
"Gerek İzmir ilinde gerekse bölgede asayiş ve inzibatın sağlanması
için Yunan idaresine tam itimadım bulunduğunu ve Yunan işgalinin
geçici olmakla beraber devam etmesinin kararlaştırıldığı"
belirtiliyordu.
Bu durum, raporun içeriğini bilen ve rapora umutla bağlananları
çok üzmüştü.
Heyet Başkanı Amerikalı Amiral
Mark Lambert Bristol "Daha önce Türkleri yanlış tanıdığını,
fakat onlarla temas ettikten sonra bütün kanaatlarının değiştiğini"
söylüyor, "Türkiye'nin bölünmemesi gerektiğini"
ifade ediyordu. İzmir'de çıkan Yeni Gün gazetesinde Amiral
Bristol'ün eşi "Eşimle beraber dolaştıkça ve eşimin görevi
gereği yaptığı tetkiklerin sonuçlarını öğrendikçe daha önceleri
bende ve kamuoyundaki kanaatların uydurma olduğuna inandım. Eşimli
İstanbul'dan Ermenistan'a kadar beraber gezdim. Eşimin hislerine
ve intibalarına tamamen ortak olarak diyebilirimki, Türkler doğunun
pırlantasıdır. Onlarla öyle bir hazine ve fazilet varki sevmemek
kabil değildir. Türkleri bu tarzda tanımayı başardığım için
de memnunum" diyordu.
(7) Milne Hattı:
İtalya ile Yunan İşgal Kuvvetleri'nin Anadolu'yu kendilerine mal
etme arzuları işgal bölgeleri ile Türkler arasında bir hat
tesbitine sebep oldu. Barış konferansı 18 Temmuz 1919'da Türkiye'deki
İşgal Kuvvetleri Başkomutanı General Milne'yi bu hattı
belirlemekle görevlendirdi.
General Milne'nin tesbit ettiği ve Barış Konferansı'nın 7 Ekim
1919'da onayladığı "Milne Hattı" şöyleydi.
"Ayvalık 7 mil kuzey batısındaki Osmancık'daki sırtta
deniz kıyısından başlamak suretiyle Hacı Osman-Yaylacı Dağı-
Madra Dağı-Kestane Dağı-Akmaz Dağı doruğu-Döşeme Köyü-İrgüp
Deresi ile Menteşe Deresi arasındaki sırtlar-Bakırçay ile Cumalı
Deresi'nin birleşme noktası-Tuğlacık batısı-Sarıtaş dorukları-Azapkaya-Karasili-Yenice
Tepecik-Tatarköy-Yeni Çiftli Papazlı-Belen Dağı güneydoğusu-Kestelli-Yarışlı-Sart-Bucak-Çaylı-Bademiye
üzerinden İzmir Sancağı güney sınırına giden hattır. Osmanlı
Hükümeti'ne Müttefiklerin bu bölgeyi işgal edecekleri, Türk
Askeri ve Milli Kuvvetleri'nin bu hattın üç kilometre doğusuna
çekilmelerini isteyen bir yazı yazıldı. (sayfa 35'deki kroki)
(8) Esirlerin Dönüşü:
Bu sırada Savaş esirleri yurda dönüyordu. 18 Temmuz 1919'da
yaklaşık 706 kişilik bir kafile Mısır'daki Seydibeşir Kampı'ndan
geldi. Bunlar, 29 Eylül 1918 tarihinde Şam'da esir olan 50 nci
Alay subay ve eratı idi. Mısır'da 150.000 civarında esirimiz
olduğu tahmin ediliyordu.
(9) Yunan Vahşetinin İstanbul'daki Delegelere Duyurulması:
16-20 Ağustos 1919 tarihleri arasında Alaşehir'de toplanan Milli
Kongre İstanbul'daki Amerikan, İngiliz, Fransız ve İtalyan
delegelerine mektup yazarak;
"Yunan Ordusunun, bütün insanlığın yüzünü kızartacak
zulüm ve vahşette bulunduğu, kadın ve çocukları daha gaddarca
öldürdüğü, evleri yağmaladığı ve yaktığı"
bildirildi. Bulgarların da Batı Trakya'daki Türkler Bolşevik
diyerek, tutukladıkları ve eziyet ettikleri öğrenildi.
O günlerde memleketin İngiliz mi yoksa Amerikan mandası altına mı
girmesini tartışanlar vardı. Damat Ferit İngiltere'yi öneriyordu.
11 Ekim 1919'da İzmir faciasının
iç yüzünü araştırmak üzere Barış Konferansı tarafından
kurulan İnceleme Heyeti içinde bulunan Türk delegesi Kadri Bey
raporunu Harbiye Bakanlığına verdi. Bir çok yerde olduğu gibi
Menemen'de de halk Yunanlılar tarafından koyun boğazlar gibi boğazlanmıştı.
Dinlenen Ermeni azınlık aleyhimize, Yahudiler ise lehimize şahitlik
yapıyordu.
(10) Mustafa Kemal Paşa'nın Atanışı:
30 Nisan 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa 9 ncu Ordu Birlikleri Müfettişliğine
atandı. Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs 1919'da Bandırma vapuru ile
İstanbul'dan görev yerine hareket etti. Görevi gereği 19 Mayıs
1919'da Samsun'da karaya çıktı. Mustafa Kemal ATATÜRK memleketin
durumunu Nutuk'da şöyle anlatmıştı.
"1919
yılı Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Ülkenin
genel durumu ve görünüşü şöyledir:
Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu grup, Birinci Dünya Savaşı'nda
yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır
bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaş'ın uzun yılları
boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve memleketi
Birinci Dünya Savaşı'na sürükleyenler, kendi hayatlarını
kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve
hilafet makamında oturan V a h d e t t i n soysuzlaşmış, şahsını
ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça
tedbirler araştırmakta. D a m a t F e r i t P a ş a
'nın başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz ve korkak.
Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte
kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.
Ordunun elinden silahlları ve cephanesi alınmış ve alınmakta...
İtilaf Devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı
gerekli bulmuyorlar. Birer bahane ile İtilaf donanmaları ve
askerleri İstanbul'da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap
(Gaziantep) İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve
Konya'da İtalyan askeri birlikleri, Merzifon ve Samsun'da İngiliz
askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel
ajanlar faaliyette. Nihayet, konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız
tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919'da, İtilaf Devletleri'nin
uygun bulması ile Yunan ordusu da İzmir'e çıkartılıyor.
Bundan başka, memleketin her tarafında Hristiyan azınlıklar
gizli veya açıktan açığa kendi özel emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye,
devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar."
Mustafa
Kemal Paşa "Trabzon, Erzurum, Sivas, Van vilayetleri ile
Erzincan ve Canik müstakil livalarına" gereken emirleri
verebilecek, bu il ve sancaklarda sınırı olan; Diyarbakır,
Bitlis, Elazığ, Ankara ve Kastamonu vilayetleri ile Kolordu
Komutanlıkları da onun, görev yapma sırasında kimseye danışmadan
vaki olan müracaatlarını dikkate alacaklardı. Sonradan Maraş ve
Kayseri'nin de onun emri altında olduğu bildirildi.
Mustafa Kemal Paşa'nın açık görevi; gönderildiği bölgede
asayişi sağlamak, Samsun, Vezirköprü, Merzifon ve dolaylarından,
İslam ahaliye, Pontus Rum Çetelerinin yaptıkları saldırıları
da önlemekti.
Mustafa Kemal Paşa
derhal harekete geçerek; Samsun, Havza ve Amasya bölgelerinde hükümet
yetkilileri ve ilin ileri gelenleriyle temas kurup, onlardan bilgi
aldı. Mersinli Cemal ve Ali Fuat Paşa'da Mustafa Kemal Paşa ile
birlikteydi. İngiliz Generali Milne 6 Haziran 1919'da Osmanlı
Harbiye Bakanlığı'na bir yazı yazarak; 9 ncu Ordunun bir teşkilat
gereği olarak lağvedildiği bilindiği halde 9 ncu Ordu
birliklerine bir Genel Müfettiş, 9 ncu Ordu için ayrıca bir
Kurmay Başkanı ve Kurmay Heyetinin atanması anlaşılamamıştır.
Bu hususun duyurulmasını ve yeni düzenlene hakkında kendisine
bilgi verilmesini istemişti. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa gibi seçkin
bir general ve kurmay heyetinin memleket içinde dolaşmasının
kamuoyunu tedirgin edeceğini, onun için de Mustafa Kemal Paşa ve
Kurmay heyetinin hemen geri çağıırılması gereklidir, diyordu.
(11) Mustafa Kemal Paşa'nın Görevden Alınışı:
Harbiye Bakanlığı 8 Haziran'da Mustafa Kemal Paşa ve Heyeti'ni
geri çağırdı. Mustafa Kemal ATATÜRK bu durumu
Nutuk'da söyle anlatmıştı.
"Bu
tarihten beş gün sonra, yani 8 Haziran 1919'da, İstanbul'a
Harbiye Nazırı tarafından çağırıldığımı ve gizlice sorup
soruşturmam üzerine, kimler tarafından ne için istendiğimi
devlet adamlarımızdan birinin haber verdiğini daha önce başka
bir münasebetle yaptığım açıklamada ifade etmiştim. O zat,
Genelkurmay Başkanlığı makamında oturan C e v a t
P a ş a idi. Bunun üzerine, İstanbul ile yapılmış olan yazışmaların
bir kısmı herkesçe öğrenilmiştir. Bu yazışmalar, Erzurumda görevden
ayrıldığım tarihe kadar değişik Harbiye Nazırlarıyla ve doğrudan
doğruya sarayla devam etmiştir.
Anadolu'ya geçeli bir ay olmuştu. Bu süre içinde bütün ordu
birlikleriyle temas ve bağlantı sağlanmış; millet mümkün olduğu
kadar aydınlatılarak dikkatli ve uyanık bir duruma getirilmiş,
milli teşkilat kurma düşüncesi yayılmaya başlamıştı. Genel
durumu artık bir komutan emrine uymamış ve onu yerine getirmemiş
olmakla birlikte, milli teşkilat ve hazırlıkların yönetimine
devam etmekte olduğuna göre, şahsen asi duruma geçmiş olduğuma
şüphe edilemezdi. Bundan başka ve özellikle girişmeye karar
verdiğim teşebbüs ve faaliyetlerin köklü ve şiddetli olacağını
tahmin güç değildi. O halde, yapılacak teşebbüs ve
faaliyetlerin bir an önce şahsi olmak niteliğinden çıkarılması
mutlaka, bütün bir milletin birlik ve dayanışmasını sağlayacak
ve temsil edecek bir hey'et adına olması gerekli idi.
Bu sebeple, 18 Haziran 1919 tarihinde, Trakya'ya verdiğim
direktifte işaret ettiğim bir noktanın uygulanma zamanı gelmiş
bulunuyordu. Hatırınızdadir ki, o nokta, Anadolu ve Rumeli'deki
milli teşkilatları birleştirerek, bir merkezden temsil ve
idare etmek üzere, Sivas'ta genel bir milli kongre toplamaktı. Bu
gayenin gerçekleştirilmesi için yaverin C e v a t A b b a s
B e y'e 21/22 Haziran 1919 gecesi, Amasya'da yazdırdığım
genelgenin esas noktaları şunlardı:
1. Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı
tehlikededir.
2. İstanbul hükümeti üzerine aldığı sorumluluğun gereğini
yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gibi gösteriyor.
3. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı
kurtaracaktır.
4. Milletin içinde bulunduğu durum ve şartların gereğini yerine
getirmek ve haklarını gür sesle cihana duyurmak için her türlü
baskı ve kontroldan uzak milli bir hey'etin varlığı zururidir.
5. Anadolu'nun her bakımdan en güvenli yeri olan Sivas'ta hemen
milli bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır.
6. Bunun için bütün illerin her sancağından milletin güvenini
kazanmış üç temsilcinin mümkün olan en kısa zamanda yetişmek
üzere yola çıkarılması gerekmektedir.
7. Her ihtimale karşı, bu mesele milli bir sır olarak tutulmalı
ve temsilciler, gereğinde yolculuklarını kendilerini tanıtmadan
yapmalıdırlar.
8. Doğu illeri adına, 23 Temmuz'da, Erzurum'da bir
kongre toplanacaktır. O tarihe kadar öteki illerin temsilcileri de
Sivas'a gelebilirlerse, Erzurum Kongresi'nin üyeleri de Sivas
genel kongresine katılmak üzere hareket ederler.
Görüyorsunuz ki, bu yazdırdığım
hususlar, zaten vermiş ve dört gün önce Trakya'ya tebliğ etmiş
olduğum bir kararın bir genelge ile Anadolu'ya da bildirilmesinden
ibarettir. Bu kararın 21/22 Haziran 1919 gecesi, karanlık bir
odada alınmış korkunç ve esrarlı yeni bir karar olmadığı,
zannımca kolaylıkla takdir buyurulur."
Mustafa Kemal Paşa kömür ve benzin sıkıntısı
çekildiğinden dönmesinin biraz gecikeceğini bildirdi. Neden geri
çağırıldığını da sordu. Geri çağırılmasının İngilizlerin
isteği olduğu cevabını aldı. İstanbul'a dönmesi için verilen
emri dinlemeyen Mustafa Kemal Paşa'nın bu tutumu karşısında 21
Haziran'da, 15 nci Kolordu Komutanı Kazım Karabekir'e Mustafa
Kemal Paşa'ya vekalet edeceğinin kararlaştırıldığını, 15
nci Kolordu'ya kimin komutan olmasını tavsiye ettiğini sordular.
Kazım Karabekir Paşa'nın 22 Haziran 1919'da verdiği cevap çok
ilginçti. "Şu anda benim Erzurum'dan ayrılmam doğru değildir.
Esasen Kolorduya vekalet edecek münasip bir kimse de yoktur. Değerli
Komutanların birer bahane ile iş başından uzaklaştırılması
bizim mahfımızı çabuklaştırır. Sıhhi durumunun görev yapmasına
engel hali yoksa Mustafa Kemal Paşa'nın Müfettişlik'ten ayrılması
tehlikeli olacaktır."
23 Haziran 1919'da İçişleri Bakanı Ali Kemal; Mustafa Kemal Paşa'nın
azledildiğini, hiç bir resmi sıfatı kalmadığını ve
emirlerinin dinlenmemesi gerektiğini yukarıda adları geçen
illere bildirdi. Buna rağmen 2 Temmuz'da, Doğu Vilayetleri Müdafaayı
Hukuk Cemiyeti'nin Erzurum'da yaptığı kongreye katıldı. İstanbul
Hükümeti ve Samsun'daki İngiliz İşgal Komutanlığı durumdan
kuşkulanıyordu. Bu nedenle, Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a geri
çağırıldı. Fakat geri dönmeyi red edince 8 Temmuz 1919'da 9
ncu Ordu Müfettişliğinden alındı.
(12) Mustafa Kemal Paşa'nın İstifası:
Gelişen bu durum karşısında
Mustafa Kemal Paşa 8/9 Temmuz 1919 günü saat 23.00 sıralarında
görevi ile askerlik mesleğinden çekildiğini bildiren telgrafı
Harbiye Bakanı ve Padişaha çekti. Durumu 9 Temmuz 1919
tarihindeki Erzurum Kongresini'ne katılacaklara bildirdi.
(13)
Mustafa Kemal Paşa'ya Bağlılık Mesajları:
13 Temmuz 1919 tarihinden önce 15 nci Kolordu Komutanı General Kazım
Karabekir'den, sonra 2 nci Ordu Müfettişi Vekili Kurmay Albay
Selahattin ve daha sonra da, 20 nci Kolordu Komutanı General Ali
Fuat (Cebesoy)'dan özetle; Mustafa Kemal Paşa'nın istifasının
asker ve sivil bütün ilgilileri üzdüğünü, ancak istifanın
vatana hizmette yegane çare olduğu görüşünde birleşerek
teselli olduklarını ve gıbta ettiklerini, vatan kurtarmak gibi
mukaddes görevde her türlü fedakarlığa hazır olup, başta
komutan ve sivil idareciler olmak üzere emirlerinde olacaklarını
telgrafla bildiriyorlardı. Böylece Mustafa Kemal Paşa askeri üniformasını
çıkararak milletin sinesine dönüyordu.
(14) Erzurum Kongresi:
23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında yapılan Erzurum
Kongresi'nde alınan en önemli kararlar şunlardı.
"Milli sınırlar içinde
vatan bir bütündür, bölünemez. Yabancı işgal ve müdahale
sebebiyle, Osmanlı Hükümeti dağıldığı takdirde, millet
direnecek ve kendini savunacaktır. Merkezi Hükümet, vatanın
istiklalini korumayacaksa gayeyi sağlamak için geçici bir hükümet
kurulacaktır. Bu hükümet kongre veya toplantı halinde olmadığı
dönemler için bir temsil heyeti seçecektir.
(15)
Sivas Kongresi:
Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi ve kurulan Temsilciler Heyeti'nin başkanlığına
seçildi. Doğudaki 15 nci Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa
da bütün kuvvetleriyle birlikte Mustafa Kemal Paşa'nın emrine
girdi. Erzurum Kongresi'nden sonra ikinci adım olarak ve bu defa bütün
vatan sathının temsilcileriyle birlikte Sivas'ta bir kongre
toplanmasına karar verildi. 4 - 11 Eylül 1919'da Sivas Kongresi
toplandı. Erzurum Bölge Kongresi'nin kararları; yurt
temsilcilerinin katılmasıyla ülke genelinde Sivas Kongresi'nde de
kabul edildi ve Mustafa Kemal Paşa burada da Temsilciler Heyeti Başkanlığı'na
getirildi. Böylece ülke bütününde milli bir teşkilat olarak
Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyeti kuruldu.
(16) Dağıtılan Beyanname:
Erzurum ve Sivas Kongreleri'ne katılan Temsilciler Heyeti İstanbul
Hükümeti ile irtibatını kesmiş idi. Bu sıralarda Sadrazan
Damat Ferit Paşa, İçişleri Bakanı Adil, Savunma Bakanı Süleyman
Şefik Paşa ve taraftarları 20 Eylül 1919 tarihinde Padişah
Mehmet Vahdettin'e aşağıdaki Beyanname'yi imzalattılar.
(a)
Beyanname-i Hümayun: (X)
Bugünlerde Anadolu'da
serzede-i zuhur olan ahval ve harakatın safahatı mahallerinden cürudeden
telgrafnamelerden vasıl-ı sem'i ittılaımız olmuştur. Bu hal
esef-i iştimal İzmir işgali ile anı takip eden vakayii fecianın
Anadolu Vilayet-ı Şarkıyyesi mukadderetı hakkında işaa edilen
rivayatın efkar-ı ahalide hasıl ettiği teessürat neticesi
olupvukuat ve şayiat-ı mezküreden bilcümle efrad-ı ahalimizle
beraber kalbimizde husule gelen teessürat pek amik ve huku-u devlet
ve milletinsıyaneti ve emrinde sarı-ı mahasal gayret etmek cümlemiz
için pek tabii ise de şu an-ı mühimde hükümet ve millete
terettübeden vazife, teşebbüsat-ı ma'kuleri siyasiyeye ve
ittihazaray-i umumiye ile muhafaza-i hukuka çalışmaktan
ibarettir. Hükümetimizin takip ettiği siyaset neticesinde, İzmir
fecayii Avrupa düvel ve milet-i mütemeddinesinin nazarı dikkat ve
müveddetini celbile mahsusa-i'zam ve bitaraftane tahkikata iptidar
olunarak enzar-ı medeniyette
hakkımız tezahür etmekte bulunduğu ve Anadolu Vilayat-ı Şarkiyyesine
dair olan rivayet ve şayiata karşu da hükümetçe hertürlü tşebbusattan
hali kalınmayıp zaten vahdet-i milliyetimizi ihlal edecek hiçbir
karar ve tedbir olmadığı halde dahil-i memalikte asayiş ve ınzıbatı
sektedar ve müfuz-ı hükümeti haleldar eyliyecek hergüna harekat
ve efrad-ı millet beyninde tefrika ve şıkakı müeddi olacak hertürlü
teşebbüsat devletimizin menafii esasiye ve hayatiyyesiyle kabil-i
te'lif değildir. Bazı kimseler tarafından memleketin vazi'yyet-i
hakıkıyyesini tebdil ve güya ahali ile hükümet arasında
muhalefet vücudü ilan edilerek hakkımızda Avrupa efkar-ı
umumiyesinin taglıt kılınması menafii aliyeti memleketi külliyen
rahnedaredebileceği gibi bilvücuh şayanıteessüf olan bu hal şerait-i
kanuniye dairesinde biran evvel icrasını arzu eylediğimiz
intihabatı da duçarı teahhurat ederek sulhün takarrübetmekte
bulunduğu bir sırada vücudu labüdd olan Hey'eti Meb'usanın içtimaını
ta'vik ve bu yüzdan hükümetin müşkilatını tezyideyleyecektir.
Bugün umum efrad-ı milletimden intizarım hal ve mevkıin
nezaketini bittakdir memleketin intizam ve asayişini muhil
harekattan içtinab eylemek ve bu suretle kariben sulh müzakeresine
davet olunacak Osmanlı Murahhasları konferansı muvacehesinde
milletle hernahenk olarak isbat-ı mevcudiyet edebilmektir.
Altıbuçuk asırdanberü Avrupa muvazenesinde bir amil-i mühim
olan devletimizin vahdet ve tamamiyetini Devlet-i Osmanıyyenin
mevki ve haysiyyetini te'min edecek bir sulha kariben nailliyetimizi
süphayiyyeden ümid etmekteyim. Düyel-i Muazzamanın hissiyat-ı
nesfetkaraneleri ve hakikate gittikçe nüfuzetmekte olan
Avrupa ve Amerika efkar-ı umumiyesinin isidalperverliği bu ümmidini
tevsik eylemektedir.
Hükümetin hertürlü müşkilat-ı dahiliyeden masün kalarak
takviyesi ve memleketimizin hertarafında ahkam-ı kavanine
harfiyyen riayetle sunuf-ı tebaamızın mahfiziyet-i hukuku ehass-ı
amalimiz olup hey'et-i hükümetimizin de bu babdaki amal-i hümayyunumuzu
tamamiyle rehber-i hareket ittihaz edeceğine eminim.
Şu efkar ve amal-i halisanemezin memalikimizin her cihetine neşr-ü
tamımile sadakat ve hamiyyetlerinden mutmain olduğum bilcümle
efrad-ı milletimin sem'i ıttılaına ısalini irade ederim.
24/Zilhicce/337 - 20 Eylül 335
20 Eylül 1919
Mehmet Vahidettin
(X) Harp Tarihi Vesikalar Dergisi Sayı:10
(b) Beyannamenin Açıklaması:
Padişah Mehmet Vahidettin'e imzalatılan ve yayınlanan beyannamede
daha ziyade anlaşılır şekilde şu noktalara değinilmektedir;
Bugünlerde Anadolu'da meydana gelen olaylar ve durumun seyrini,
buralardan aldığımız telgraflardan öğreniyoruz. İzmir'in üzülerek
öğrendiğimiz işgali ve onu takip eden feci olaylar, Anadolu'da
doğu illerinin geleceği hakkında ileri sürülen sözler, halk
indinde üzüntü sebebi olduğu gibi olanlar ve duyulanlar halkla
beraber bizde de derin üzüntüye sebep olmuştur.
Devletin hakları ve milletin korunması amacı ile gayret etmek
hepimiz için tabii isede, şu önemle anda hükümet ve millete düşen
görev; makul olan siyasi teşebbüste bulunmak ve umumun kabul
edebileceği hukukun korunmasına çalışmaktır.
Hükümetin takib ettiği
siyaset sonucu; İzmir faciası Avrupa ile medeni devletlerin
dikkatine sunulmuştur. Özel bir heyet olayları yerinde incelemeye
başlamıştır. Hakkımız medeniyet nazarında ortaya çıkacaktır.
Anadolu doğu illerine yayılan ve üretilen haberlere karşı hükümetçe
her türlü girişimde bulunulacaktır.
Zaten milletin birliğini bozacak hiçbir karar ve teklif yapılmamıştır.
Bazı kimseler tarafından memleketin özel durumu değiştirilmekte
ve güya halk ile hükümetin arasında muhalefet olduğu ilan
edilmektedir. Bu durum kanunen bir an evvel yapılmasını
istediğimiz seçimlerin ertelenmesine sebep olmaktadır.
Sulhun yapılmakta olduğu bir sırada yapılması gerekli olan
milletvekillerinin toplantısı gecikecek ve bu yüzden hükümetin
uğradığı güçlükler artacaktır.
Tüm millet fertlerinden istediğim, Hükümet emirlerine tamamen
uyulmasıdır. Memleketin intizam ve asayişini bozacak
hareketlerden kaçınılmalı ve bu suretle yakında sulh masasına
davet edilecek Osmanlı temsilcilerinin toplantıya milletle hem
fikir olarak katılmaları sağlanmalıdır.
Altıbuçuk yüzyıldan beri Avrupa'nın dengesinde önemli rol
oynayan devletimizin birlik ve bütünlüğünü ve Osmanlı
Milleti'nin haysiyetini temin edecek bir sulhe yakında ulaşmamızı
lutufkar tanrıdan ümit etmekteyim.
Büyük devletlerin hissiyatı ve gerçeği gittikçe anlayan
Avrupa ve Amerika halkının, ideal genel fikirleri bu umudumuzu doğrulamaktadır.
Hükümetin, yurt içinde herhangi bir problem yaratılmayarak
takviyesi ve memleketin her tarafından halkımızca kanunlara
uyulması ve tabi olunan kanun hükümlerinin muhafazası gayemiz
olup, Hükümet üyelerinin de bu konuda Padişah tarafından
verilecek direktiften hareket tarzları için rehber olarak kabul
edeceklerine eminim.
Bu fikirler ve iyi niyetimizin memleketimizin her tarafına yayılması
ve dağıtım ile sadakatı ve memleketi kurtarmaya ve koruma
isteklerinden emin olduğum milletin fertlerinin tamamına
duyurulması irade ederim.
20 Eylül 1919
Mehmet Vahdettin
(17)
Ermeni Çeteleri:
Ekim 1919'da İngilizler Maraş, Antep, Kilis ve Urfa'yı Fransızlara
teslim ettiler. Fransızların silahlandırdığı Ermeniler de
Adana kazalarından Saimbeyli, Kozan ve Süleymanlı'da hükümete
karşı ayaklandılar. Bölgede, belgesiz hiç kimse yolculuk
edemiyordu. Fransızların işgal edemediği yerler de Ermeni çetelerinin
tehdidi altında idi.
(18) Milletvekili Seçimleri:
2 Ekim 1919'da Ali Rıza Paşa sadrazamlığa getirilmişti. 4
Ekim'de Heyeti Temsiliye Başkanlığına bir telgraf çekerek
Wilson Prensiplerine uygun olarak Meclisi Mebusan seçimleri yapılacağını,
bundan evvel hayati önemi olan bir karar alınamayacağından,
Heyeti Temsiliye bölgesinde genel seçim yapılmasına müsaade
edilmesini istedi. Ayrıca, Bahriye Bakanı Salih Paşa'yı müzakere
için Amasya'ya yolladı. İstanbul temsilcisi ile Heyeti Temsiliye
arasında 22 Ekim 1919'da yapılan görüşmelerde prensip anlaşmasına
varıldı.
Anadolu'da milletvekili seçimi
serbestçe yapılacaktı. Toplanacak millet meclisi kabul ettiği
takdirde Sivas Kongresi'nin kararları uygulanacaktı. Heyeti
Temsiliye, Millet Meclisi'nin düşman
işgali altında bulunan İstanbul'da toplanmasını
doğru bulmuyordu. Bu konuda İstanbul Hükümeti direndi ve seçimler
yapıldı. Seçilen Millet Vekilleri İstanbul'a gitmeden
Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde toplanarak milli istekler
konusunda bilgi aldılar ve ortak hareket tarzı belirlediler.
|