3. Tarafların
Planları, Kuruluş ve Tertiplenme
Kasım
1914’te, Türkiye’nin Merkezi Güçlerin yanında Birinci Dünya
Savaşı’na girmesinden yaklaşık dört hafta sonra, Amirallik
Dairesi 1.Lordu Winston Churchill, cesur bir plan önerdi.
Churchill, Savaş Konseyine; “Mısır ve Süveyş Kanalı’nın
(istilacı) Türk Ordusuna karşı savunulmasının ideal yolunun
Gelibolu Yarımadası üzerinden saldırıya geçilmesi” olduğunu
ve eğer bu saldırı başarılı olursa İngiliz ve Fransız müttefiklerin
İstanbul’da istedikleri şartları emreder konuma ulaşabileceklerini
belirtti. 15 Ocak 1915’e gelindiğinde Savaş Konseyi hedef olarak
İstanbul’u amaçlayan bir deniz çıkarmasına karar vermişti.(7)
Winston
S.Churchill, Çanakkale Boğazı’na karşı girişilecek bir
operasyonun faydalarını şöyle sıralamaktaydı: Eğer bu
operasyon Boğazdan geçişi sağlayabilirse, stratejik, diplomatik
ve hatta ekonomik bakımdan şu faydalar elde edilebilecekti: İstanbul
Müttefiklerin kontrolü altına girecek, Asya Türkiyesindeki
kuvvetlerin Avrupa cephesinde faaliyet gösteren kuvvetlerle bağlantısı
kesilecek ve böylece Kafkas Cephesinde bulunan Rus kuvvetlerinin yükü
hafifletilerek, Osmanlı Devleti barış mecbur bırakılacaktı. Boğazları
deniz trafiğine açmak suretiyle, İngiltere ve Fransa’nın Rus
ordusunun top ve mühimmat bakımından desteklenmesine, Rusya’nın
hububatının ihraç edilmesine ve dolayısıyla Rusya’nın dış
ticaretini dengeleyerek Ruble’nin değerinin korunmasına imkan
verecek ve nihayet Balkan Devletleri üzerinde olumlu bir etki yapılması
sağlanacaktır.
Dışişleri
bakanı Lord Balfour’da “Bunun kadar ümit verici bir harekatı
tasavvur etmek güçtür” diyordu. Churchill’in sözünü ettiği,
Rusya’ya askeri yardım yapılması meselesi, 18 Mart teşebbüsünün
başta gelen sebeplerinden birini teşkil etmekteydi. Çünkü,
Rusya’nın silah ve cephane durumu, daha savaşın ilk gününden
itibaren kötüleşmeye başlamıştı. Buna karşılık, İngiltere
ve Fransa’nın Rusya’ya yardım yapmaları için gerekli kara ve
su yolları kapalı idi. Stratejik, askeri, siyasi ve ekonomik
avantajları da gözönüne alınınca, Boğazların açılması Müttefikler
için ve özellikle Rusya’nın askeri durumu bakımından, kaçınılmaz
bir alternatif olmaktaydı.(8)
Aşağı yukarı Eylül 1914’den-Türkiye’nin savaşa katılmasından
önce-itibaren Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Komutanlığı
Alman donanma topçuları ile takviye ediliyordu. Alman Ordusunda
donanma, sahil korumadan sorumluydu. Topçular tıpkı donanma havacılığı
ve diğer branşların personelleri gibi Türkiye’de ki özel
Donanmay-ı Hümayun Komutanlığında görevlendirilmişlerdi. Bu
Komutanlık, Osmanlı İmparatorluğunuda görevli olan Kidemli
Alman Donanma Subayı, Amiral yardımcısı Guido Von Usedom
idaresindeydi. Müstahkem Mevki Komutanlığındaki Alman donanma
subayları, kendi rütbelerinin bir üstü olan Türk rütbelerini
almışlardı.
Alman
donanma topçuları başlangıçta Türk topçularına eğitmenlik
yapıyor ve Türk Donanmasına mayın savunmasının geliştirilmesi
ve takviyesinde yardım ediyordu. Ancak Müttefik filoyla 1915 Martında
yapılan savaş sırasında Alman donanma topçuları, toplara asker
tahsis edip Dardanos Kalesi’ne komuta ettiler. Alman Donanmasının
yaptığı teknik ve malzeme yardımları ile sahildeki kalelerin;
ateş kontrol elemanları, arama ışıldakları, savunma mayın
tarlaları ve muhabere irtibatları ile tahminen genel komuta ve
haberleşme usülleri modernize edilmiştir.
Çanakkale’deki
kaleler, bir Türk subayı olan Miralay(Albay) Cevat Bey’in
komutasındaydı. Müstahkem Mevki Komutanlığı olan Çanakkale’de,
Türk ve Alman subayları bulunuyordu. Komutanlık Karargahı Çanakkale’deydi.
Bölgedeki tüm Türk-Alman uçakları 1 nci Tayyare Bölüğünün
Çanakkale’den 5 nci Ordu’ya transfer edildiği tarih olan
Temmuz 1915’e kadar bu komutanlığın emrindeydi.
Müttefiklerin
Gelibolu yarımadasına çıkarma yapacağına dair olasılığın
artmasıyla ki bu olasılık Boğazdaki kaleleri tehlikeye
sokuyordu. Üst komutanlık 25 Mart 1915’de 5 nci Orduyu kurdu. Türkiye’deki
Alman Askeri Heyeti’nin başı ve ardından da 1 nci Ordu Komutanı
olan General Der Kavellerie Otto Liman Von Sanders bu yeni ordunun
başına geçirildi. General, acilen Çanakkale’de Karargahı
kurdu. Tüm şikayetlerine rağmen Temmuz ayına kadar komutasına
hiç uçak verilmedi. (9)
Hava
desteği bakımından Türk Kuvvetleri, önemli fakat kritik bir
durumla karşılaşmıştır. Müttefiklerin kırk uçaklık birleşik
hava gücüne karşı, Türkler Bleriot’a, Rumpler B.I’e ve Yeşilköy
hava meydanında beklemekte olan kalitesi henüz belirsiz üç tane
daha (Albatros B.I) uçağa güveniyordu. Bu uçaklara büyük
ihtiyaç duyulmasına karşın, bunların Türkiye’nin Asya tarafındaki
topraklarına ulaştırılması haftalar sürecekti. Çünkü
yolsuz-izsiz bir arazide seyrüsefer yapmak için elde bulunan tek
imkan deve veya kağnıydı. Bu yüzden Haziran sonu itibariyle 1
nci Tayyare Bölüğü tarafından kullanılmak için elde yalnızca
3 uçak vardı.
Çanakkale
Savaşı süresince ulaşım sorunu Osmanlı Hava Kuvvetlerini
etkiledi. Bölük, bomba ve yedek parça olmaksızın harekata
zorlandı. Uçakların ve yedek malzemenin sağlanması sorunu, savaş
sürerken Osmanlı Hava Kuvvetlerinin etkinliğini sınırlayacaktır.(10)
|
3.
Plans and Establishments of the Parties
On
Nowember 1914, roughly four weeks after Turkey’s entry into the
First World War on the side of the Central Powers, First Lord of the
Admiralty, winston Churchill, proposed a bold plan. He argued to the
war council that “The ideal method of defending Egypt and the Suez
Canal from an invading Turkish army” was by an attack on the
Gallipoli Peninsula” which, if successful, would enable the
British and French allies to dictate terms of Constantinople. By the
15th of January, 1915, the war council agreed on a naval
expedition with Constantinople as its objective. (7)
Winston
S.Churchill commented on the benefits of an operations to be
conducted against the Çanakkale strait as follows: “Should this
operations provided the transition from the strait, strategic,
diplomatic and even economic benefits to be gained would be:
Constatinople would be under the control of the allied; contact
between the Asian Turkey and European front would be broke off and
thus while the burden of the Russian forces at the Caucasian front
was relieving, the Ottoman State would be forced to make peace. The
Russian ammunition would be used to support both British and French
armies, Russian foreign trade would be protected and the value of
the Russian rouble would be protected against foreign currency and
consequently a positive impact would be realized on the Balkan
States.
Lord
Balfour, Ministry of Foreign Affairs, said that “It is quite
difficult to think of such an hopeful operations.” Military aid to
Russia, that Churchill had mentioned before, was the leading reason
for the 18 March campaign. Because the amount of the Russian weapons
began to decrease from
the beginning of the campaign. However, the land and water roads
required for Britain and France to give aid to Russia were closed.
Considering strategic, military, political and economic advantages,
the opeing of the straits was an inevitable alternative for the
allied, especially for Russia’s military situation.(8)
From
sirca September 1914, prior to Turkey’s entrance into war, the
Dardanelles Fortress Command was reinforced by German naval
artillerists. Within the German armed forces the Navy was
responsible for coastal defense. Like naval aviation and personnel
of other branches, the artillerists were assigned to the Special
Command of the Imperial Navy in Turkey (Özel Donanmay-ı Hümayun
Komutanlığı). This command was headed by vize Admiral Guido von
Usedom, the senior German naval officer in the Ottoman empire. The
German naval officers in the fortress commands held Turkish army
ranks one grade higher than their naval grade.
Initially,
the German naval artillerists functioned as instructors to the
Turkish gunners, and aided the Turkish Navy in reinforcing and
developing the mine defenses. But during the March 1915 combat with
the Allied fleet, the German naval artillerists manned the guns, and
commanded at least one fort, Fort Dardanos. German naval technical
and material aid also upgraded fire control instrumentation,
searchlights, defensive minefields and signal communications of the
coastal forts, and presumably general command and communications
procedures.(9)
The
forts at the Dardanelles were collectively under the command of a
Turkish Officer, Miralai Cevad Bey; this was the Fortress Command,
and had a mixed staff of Turkish and German officers. Command
Headquarters was at Çanakkale. All Turco-German aircraft in the
area came under the control of this command until July 1915, when
the army aviation unit, Fliegerabteilung 1, was transferred from Çanakkale
across the strait to the 5th Army.
With
the impending likelihood of an Allied landing on the Gallipoli
peninsula, which would outflank the forts along the strait, the
Turkish high command had created the 5th Army on 25 March
1915. The head of the German Military Mission in Turkey, then
commander of the 1st Army, General der Kavallerie Otto
Limon von Sanders, was given command of the new army. He sat up his
headquarters, initially in the town of Gallipoli quickly. No
aircraft were assigned to his command until July, despite his
complaints.
As
for the air support, Türkish Forces have faced with an important
but critical situation. Against the combined air force of the Allies
comprising 40 airoraft, the Turks were relying on Bleriot, Rumpler
B.1 and three more Albatros B.1 aircraft based at Yeşilköy
Airfield, whose guality was still undetermined. Although vast
requirement existed for these aircraft, the transportation of them
to the Anatolian territories of Turkey would take weeks for the
reason that the only means for navigation on a roadless - trackless
field was by using camels or two- wheeled ox - carts. Due to this
fact, as of the end of June,
the 1 st Air Force Squadron had only 3 aircraft to operate.
During
the Dardanelles War, transpotation problem affected the Ottoman Air
Forces. The squadron was forced to operate without bombs and spare
parts. Problems encountered in the provision of aircraft and spare
parts will limit the effectiveness of the Ottoman Air Forces while
the war continues. (10)
|