4. Harekatın Evreleri
Boğazın Birleşik filo ile denizden zorlanması konusundaki
karar, oldukça tartışmalı alınmıştı. Birleşik filonun tek
başına boğazı zorlayıp geçemeyeceği ve harekatın, deniz-kara
işbirliği biçiminde gerçekleştirilmesi hususunda ilgililerce
birçok uyarılarda bulunulmuşsa da, karar da direnilmişti.
Bu kararı benimsemiş olarak, başından beri Birleşik
Filo’nun komutasını elinde bulunduran Amiral Carden’in Şubat
1915 sonundan Mart ortalarına dek Boğaz içinde gece ve gündüz sürdürdüğü
operasyonlar başarıya ulaşamamıştı. İşte gerek bu başarısızlıkların
yarattığı hayal kırıklığı, gerekse gelecekte de karşılaşılabilecek
güçlükler, onu umutsuzluğa düşürmüş ve bu durumda sağlığını
etkilemişti. Bunun sonucu olarak Carden, 16 Martta görevden alındı,
yerine yardımcısı Amiral de Robeck (17 Mart 1915) atandı.(11)
Koramiral
de Robeck’in Akdeniz İngiliz Donanma Komutanlığı görevini üstlenmesinin
hemen ertesi günü, 18 büyük savaş gemisi (ikisi İngiliz, biri
Fransız) üç deniz tümeni halinde teşkilatlanmış ve üç hat
halinde tertiplenmiş olarak Boğaz’a doğru ilerliyordu.(12)
Bu donanma içinde, savaşın yeni ve denenmiş silahı
olarak 48 uçak da bulunuyordu. Amacı yanlış anlaşılmış,
eksik ve yanlış tanımlanmış ve koordine edilmemiş olarak uçaklar,
içinde yer aldıkları harekat gibi, savaş süresince yaratıcı
stratejik düşünme tarzını hiç hesaba katmayarak trajik bir
hayal kırıklığı yaratmıştır.(13)
18 Mart 1915’te Türk tarafının kara birliklerinin durumu
ise şöyleydi: Karargahıyla Anadolu yakasında bulunan 9 ncu
Piyade Tümeninin Gelibolu Yarımadasındaki birlikleri sağ ve sol
yan müfrezeleri adı altında buradaki 19 ncu Tümen Komutanlığı
emrindeydi. Anadolu yakasında ve karargahıyla Kalvert Çifliğinde
bulunmakta olan bu tümen (9 ncu Tümen) bizzat kendi kuruluş ve
emrindeki birlikleri; genellikle Karantina-Kumkale arasında Boğaz’ın
iç kesimiyle Kumkale-Kumburnu arasındaki Ege Denizi kıyılarını
gözetlemek ve özellikle Kumkale dolayını düşman çıkarma girişimlerine
karşı savunmak üzere düzenlenmiş bulunuyordu.
Balıkesir’den gelerek, karargahıyla Ezine’de yerleşen
11 nci Piyade Tümeni, Kumburnu (hariç)Edremit Körfezi’nde Akçay
İskelesi (hariç) arasındaki Ege Denizi kıyı kesimini gözetleme
ve koruma altında bulundururken büyük kısmıyla da Boğaz Bölgesi
dışından gelebilecek tecavüzlere karşı kullanılmak üzere,
Ezine dolaylarında toplu durumda bulunuyordu.
13 Kasım 1914’te karargahı Çanakkale’den Gelibolu’ya
alınmış olan 3 ncü Kolordu, kuruluşundaki 7 nci,18 nci tümenler
ve bir kısım birlikleriyle Başkomutanlık emri gereği Koyun
Limanı-Değirmenler çizgisinin Kuzeydoğusundan Saroz Körfezindeki
Karaçalı’ya kadar olan kıyı kesimini gözetleme ve koruma görevini
sürdürüyordu.(14)
Düşmanları
gibi Türkler de o zamanlarda askeri havacılığın potansiyelinin
değerini ne tam olarak kavrayıp takdir etmişler, ne de bu
potansiyeli anlamışlardı. Bununla birlikte, savaş gittikçe şiddetlenirken
zayıf Türk Hava Ordusu’nun, Çanakkale’deki Müttefik
bozgununa katkıda bulunan birçok görevin yerine getirilmesiyle
kendisine güvenilen,dayanılan başarılı bir hava kuvvetine dönüştüğü
görülecektir.(15)
Türk-Alman
havacılık servislerinin birinci görevi keşifti. Çıkarmanın başında
her iki taraf bombalama görevlerini gerçekleştirdi ancak bomba
kapasitesinin sınırlı olması ve ilkel nişan alma metodları
nedeniyle çok az görev başarıyla tamamlanmıştır. İki tarafın
uçakları arasındaki hava muhaberesi, çıkarmanın sonlarına
kadar nispeten nadiren gerçekleşmiş ve uçaklardaki hasarların
çoğu mekanik arıza ve pilot hatasından kaynaklanmıştır.(16)
Destansı
Çanakkale Savaşı süresince havacılığın her iki tarafta oynadığı
rolün katkısını veya böyle bir katkının yokluğunu tam olarak
kavramak için; bu savaşın dört belirgin evresi incelenmek
zorundadır. Çünkü savaşın her evresiyle beraber uçakların
oynadığı rol değişmiştir. Birinci evrede, 18 Mart’ta uçak
destekli istila filotillası tarafından Çanakkale Boğazı geçitlerini
zorlayıp aşmak üzere ana saldırı başlatılmadan önce; mayın
arama-tarama faaliyetleri yapılırken Müttefik Kuvvetler, Türk
savunma hatlarını bombaladı.
İkinci
evrede havadan gözetleme ile desteklenen Türkler, Müttefikleri 25
Nisan’da geri püskürterek, uygun çıkarma uçağının
bulunmaması ve amfibi harekata yönelik bir eğitim ya da yakın
hava desteğinin olmayışı nedeniyle savaş dehşet verici kayıplara
karşılık çok küçük
kazanımların sağlanmasıyla sonuçlandı. Üçüncü evrede, inatçı
Türk direnişi ve iyileştirilmiş hava-yer desteği, Müttefikleri
Ağustos’da Suvla (Anafarta) Körfezine sonraki çıkarmayı
yapmaya zorlamıştır. Bu girişim, 4000’den fazla askerin ölümü
ve cesur Türk savunması tarafından vurulup düşen birçok uçak
pahasına, 1600 metrelik cephede sadece 350 metrenin ele geçirilmesi
gibi bir felaketle sonuçlandı. Dördüncü evrede, Müttefikler Çanakkale
harekatından vazgeçmeye karar verdiler. Bu karar, savaşın son
evresine, Aralık’ta Suvla (Anafarta) körfezinden askerlerin ve müttefik
uçakların çekilmesine yol açtı. On beş gün sonra güçlü bir
hava kuvvetinin desteklediği Türk Ordusu bu bölgedeki egemen güç
olarak kabul edilerek, İlyas Burnu boşaltılmıştır. (17)
Eldeki
tayyareler
seferberlik
planına göre dağıtılmaya başlandığında Pilot Üsteğmen
Fazıl 17 Ağustos 1914 günü 2 nci uçuş denemesinde
Nieuport’la Nara’daki alana inmeyi başarmıştır. Fakat daha
sonra bu uçaktan istenildiği kadar yararlanılamamıştır. Bütün
bunlara karşın usta bir pilot olan Üsteğmen Fazıl Bey, bütün
olanakları zorlayarak 1914 Eylül ve Ekim ayı başında Bozcaada
ve Limni bölgesinde yapmış olduğu hava keşiflerinde düşman
donanması üzerine 150 m.’ye kadar alçalarak çok önemli
bilgiler toplamayı başarmıştır. Türkiye’nin tarafsızlığı
sırasında Müttefiklerle yaşanan gerilim arttığında Türkiye’nin
güvenilir bir hava keşif kabiliyetine ihtiyacı olduğu görülmüştür.
Tek uçakla devamlı keşif yapma olanağı olmadığı için 19
Ekim 1914’te Yüzbaşı Savmi bu kez iki kişilik Mahmut Şevket
Paşa adındaki deniz uçağı ile boğazdaki tek uçaktan oluşan
hava gücünü takviye için Çanakkale’ye gönderildi. Yüzbaşı
Savmi bu tarihten üç ay önce pilotaj eğitimine başlamış yeni
bir pilot idi. Çanakkale’ye yaklaştığı sırada motorda çıkan
arıza nedeniyle Şarköy civarında denize zorunlu iniş yapmış,
bir süre sonra gelen yardım neticesinde
uçak
kıyıya
çekilmiştir.
Uçak
daha sonra Yeşilköy’deki Hava Okuluna gönderildi. 12
Ocak 1915’te Ramazan adlı vapur ile 2 uçak İstanbul’dan Çanakkale’ye
gelmiştir.(18)
Bu son gelen uçaklardan “Ertuğrul” adını taşıyan
(Bleriot XI-2) uçak,
pilotu Teğmen Cemal ile Çanakkale Boğazı’nın ağzına
kadar kısa uçuşlar yapabildi. Fakat 18 Mart’daki büyük
taarruz için Müttefik deniz güçlerinin toplandığı İmroz(Gökçeada),
Limni ve Tenedos (Bozcaada) adalarına uçmak için Bleriot’un zayıf
durumda olduğunu düşündü. Sonuç olarak, Müttefik kuvvetlerin
oluşum
ve
hareketleri
hakkında
hayatı
bilgi
Çanakkale
Komutanlığı’na
ulaşamadı. Ertuğrul 22 Mart’ta
Çanakkale’den çekildi, İstanbul’a gönderildi ve
hurdaya ayrıldı. (19)
Çanakkale Boğazı’nı tehdit için Limni adası Bölgesi’nde
toplanmakta olan İngiliz ve Fransız donanmasından oluşan büyük
armadayı havadan ilk keşif (5,10 Ekim-27 Ekim) başarısını gösteren
Pilot Üsteğmen. Fazıl olmuştur. Daha sonra Almanlarla birlikte
yapılan hava keşifleri sayesinde dünyanın en büyük deniz gücüne
sahip olan düşmanın denizden Çanakkale Boğazı’nı zorlayacağı
anlaşılmıştır. (20)
|
4.
Phases of the Campaign
It
was quite a disputable decision to use combined fleet to force the
Strait on sea. Although the authorities gave
warnings that the combined fleet couldn’t pass through the
strait alone and so the compaign was to be realized by the land-navy
cooperation.
Admiral
Carden, heading the combined fleet from the beginning, failed in the
operations he conducted night and day from February to March 1915.
Either the deception of these failures or the possible difficulties
to be met in future had negative impacts on his health. Consequently
on 17 March, Admiral de Robeck, the aide of Carden, was appointed in
place of him. (11)
Just
the following day of Lt.Admiral de Robeck’s appointment to
Mediterranean British Naval command, 18 huge battle ships (two
British, one French) were organized as three naval divisions and set
forth the Strait.(12)
In
this armada there were 48 aircraft, a new, untested, weapon of war.
Its purpose, misunderstood, ill-defined, and uncoordinated; the
airplane was a tragic disappointment, which, like the operation it
was a part of, would discredit imaginative strategic thought
throughout the war.(13)
On
march 18, 1915, the status of Turkish ground forces was as follows;
9th Infantry Division, , units in Gallipoli peninsula
whose headquarters was in the Anatolian side named as left and right
side departments, were under the command of 19th Division
Command. This division (9th Division) with its HQ which
was situated on the Anatolion side and in the Kalvert
farm, were organized to observe occasionally the inner side
of the strait between Karantina and Kumkale, and the Agean Sea coast
between Kumkale and Kumburnu to defend especially Kumkale vicinity
against enemy attacks.
While
some units of 11th Infautry Division which came from Balıkesir
and situated in Ezine with its HQ were to observe and to defend the
Agean coast part between Edremit bay except Kumburnu and Akçay
harbor. The majority of division was positioned in the vicinity of
Ezine to be used against the enemies’ ventures which could come
from out of the strait regions.
On
November 13, 1914, 7th and 18th Divisions and
some of their units which were under the command of 3rd
Army Corps whose headquarters was transformed from Dardanelle to
Gallipoli were conducting the duty of observation and defending the
coastal line from Koyun Port and Değirmenler to Karaçalı at Saroz
bay. (14)
At
that time, Turks like their enemy counterpart neither completely
conceived and appreciated the importance of military aviation
potential nor understood this potential. However, while the war was
becoming more violent, we shall see that insufficient Turkish air
army evolved into an air force that was relied upon to carry out
varied missions that contributed in part to the allied failure in
the Dardanelles.(15)
The
initial mission of Turkish and German departments was
reconnaissance. At the beginning of landing both sides conducted the
bombing missions, however because of the limited capacity of bomb
and primitive targeting methods, few missions were completed
successfully. The air fight between both sides aircraft occurred
seldomly in the last days of landing and most of damages on aircraft
occurred because of mechanical defects and pilot’s faults.(16)
To
fully understand the contribution or lack of the aviation played on
both sides during the legendary Dardanelles campaign, one has to
examine the four distinctive phases of the enterprise, as the role
of aircraft changed with each phase of battle. In phase one, the
allied forces bombed the Turkish defenses while mine sweeping
operations took place before the main attempt by an aircraft
assisted invasion flotilla was launched to force the passage of the
Dardanelles on March.
In
phase two, the Turks aided by aerial observation, repelled the
Allies, forcing the Allied to carry out landing in an atmosphere of
almost Crusading ardor on April 25th. The lack of proper
craft and inadequate training in amphibious operations or close air
support resulted in establishing a minor foothold with appalling
losses. In phase three, the dogged Turkish resistance and improved
air-ground support compelled the Allies in August to make further
landing in Suvla Bay.
This
endeavor proved disasterous with a gain of only 350 yards on a mile
front at a cost of over 4.000 men killed and several aircraft shot
down by bolstered Turkish defense. In phase four, the allies decided
to abandon the Dardanelles operation. This decision led to the final
phase of the campaign, the withdrawal from Anzac Cove and Suvla Bay
and of allied air units in December. Fifteen days later, Turkish
forces supported by a powerful air forces was accepted as the
dominant power in the region and Cape Helles (İlyas cape) was
evacuated.(17)
When
the aircraft were being distributed
according to the mobilization plan, 1Lt Pilot Fazıl hat
accomplished to land with the Nieuport on the airfield at Nara in
his second try. However, later on Turks did not take advantage of
this aircraft as required. In addition to this, an experienced pilot
1Lt Fazıl Bey succeeded in gathering
very important information by flying closely 150 meters over
enemy fleet in Bozcaada and Limni regions on September and October
1914. It was understood that Turkey needed a reliable air
reconnaissance capability during its neutrality while the tension
with the allies increased. Because there was no possibility of
making reconnaissance by a single aircraft, on October 19, 1914
Captain Savmi by two-seat seaplane named Mahmut Şevket Paşa was
assigned to Dardanelles to support a single aircraft air power in
strait. Captain Savmi was a new pilot who began pilotage training
three months before that date. When he approached Dardanelles,
because of engine failure he landed on sea around Şarköy. Seaplane
was pulled to the shore through the aid received. The seaplane was
sent to Air School in Yeşilköy afterwards. Two aircraft came from
Constantinople to Dardanelles on a steamship named Ramazan on
January 12, 1915.(18)
One
of the recently received
aircraft, “Ertuğrul”
(Bleriot XI-2) with, its pilot Cemal was able to fly some short
missions to the mouth of Dardanelles. But he considered Bleriot in
too poor condition to risk a flight to the offshore islands, Imbros,
Lemnos and Tenedos where the Allied naval forces were gathering for
the ground assault of 18 March. Consequently, vital intelligence as
to the composition and movements of Allied forces were unknown by
defending Fortress Command. Ertuğrul was withdrawn on 22 March from
Dardanelles. Presumably it was sent by sea transport to
Constantinople and scrapped.(19)
1Lt
Fazıl was the first pilot who succeeded in reconnaissance of the
armada consisting of British
and French fleet which was gathering in the Lemnos island region to
threaten the Dardanelles
Straits.(20)
|
(11)
Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V nci Cilt,
Çanakkale Cephesi Harekatı, Gnkur. Bas., 1993,Ankara,s. 178-179.
(12)
Çanakkale Savaşı Üzerine Bir İnceleme, Harp Ak.Kom.Yay.,İstanbul,1999,s.55
(13)
Karl Stirling SCHNEIDE, A.g.e., s.91.
(14)
Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V nci Cilt, Çanakkale
Cephesi Harekatı, Gnkur. Bas., 1993, Ankara, s. 186-187.
(15)
Karl Stirling SCHNEIDE, A.g.e., s 91.
(16)
Richard T.WHISTLER, A.g.e., s 230.
(17)
Karl STIRLING SCHNEIDE, A.g.e., s.92,
(18)
Hikmet SÜER, “Çanakkale Muharebelerinde Türk Pilotu”, Çanakkale
Muharebeleri 75 nci Yıl Armağanı,
Gnkur.ATASE Yay., Ankara, 1990, s 136-138.
(19)
Richard T.WHISTLER, A.g.e., s 233.
(20)
Hikmet SÜER, A.g.e., s 138.
|