Rumlar Cengiz TOPEL’in
cenazesini vermeden önce bazı şartlar öne sürmüşlerdi.
Bunlardan birisi kesinlikle LEFKOŞA’da cenaze töreni yapılmamasıydı.
Eğer burada bir cenaze töreni yapılırsa, Rumlar, maaşı TÜRKİYE’ye
götürecek olan İngiliz Agrotur Usune giden yolda, Cengiz TOPEL’in
naaşını tekrar geri alacaklardı. Bu durumu göz önüne alan Türk
yetkililer B.M. ile temasa geçerek cenazesinin bir helikopter ile TÜRKİYE’ye
götürülmesine karar verdiler.
Lefkoşa’da Yapılan Cenaze Töreni: 12 Ağustos günü LEFKOŞA
Türk Genel Hastanesi’nin önünde mahşeri bir kalabalık bekleşiyordu.
Hepsinin gözü yaşlı, hepsinin yüreği yaralıydı. Yıllar yılı
birçok şehidini uğurlamış olan bu halk, Anavatandan gelen bu üç
yıldızlı şehidini uğurlamaya O’na karşı son görevini yapmaya
hazırlanıyordu.
Saat 14.30’da şehidimizin albayrağa sarılı tabutu,
doktorlarımızın omuzlarında hastaneden çıkarıldı. O ana kadar
güçlükle tutulan göz yaşları ve hıçkırıklar birden boşalıverdi.
Ağlayanların “Oğlum bizi bırakıp nereye gidiyorsun?” ağıtlarını
her yerden duymak mümkündü. Cenaze bu ortam içinde, Mehmetçik ve
Mücahitlerin arasında halk temsilcilerinin omuzları üzerinden geçerek
kortejin önündeki yeri aldı.
Kortejin önünde, iri yapılı bir Mehmetçiğin ellerinde Türk
Hava Kuvvetleri’nin forsu bulunuyordu. Onun arkasında, sağında ve
solunda, bir mücahit ve bir izci kız tarafından taşınan KIBRIS
toprakları geliyordu. Şehit mezarlarından alınan bu toprak, kırmızı
atlas torbaların içinde taşınıyordu. İsteniyordu ki cesedini örten
vatan topraklarının içinde bir parça da KIBRIS toprağı bulunsun.
Hemen onların arkasında boynunu bükmüş çiçekleriyle çelenk
geliyordu. KIBRIS Türkü tarafından gönderilen çelenk. Mücahit ve
Mehmetçiklerin arasında, insanlığın ve Türklüğün en nadide çiçeği
geliyordu ağır ağır. Başta Dr. Fazıl KÜÇÜK, Kıbrıs
Maslahatgüzarımız, Kıbrıs Türk Alayı Komutanı Hasan SAĞLAM, Mücahitler,
Kıbrıs Türk Alayı Mensupları, Türk Emniyet Teşkilatı mensupları
ve her yaştan Kıbrıs Türkünün oluşturduğu kortej, bu nadide çiçeği
takip ediyordu.
Ağır ağır ilerleyen kortej; Atatürk Alanı, Dikilitaş,
Girne Meydanı ve Atatürk anıtını geçerek, Şehitler Anıtı’nın
önüne geliyor. Burada hazır bekleyen katafaltın üzerine özenle bırakılıyor.
Saygı duruşuna geçiyor herkes, tam iki dakika. Kıbrıs Türk Alayı’ndan
genç bir subayın yaptığı konuşma ile yaşlı gözlerden, bir gözyaşı
seli daha boşanıyor. Sonra bir izci konuşuyor, onu bir mücahidin
konuşması izliyor ve orada and içiyor Kıbrıs Türkü, TOPEL’in
intikamını alacağına And içiyor Kıbrıs Türkü; Türklüğün
şerefine
leke sürdürtmeyeceğine bu kanlı adada insanca yaşamak için sonuna
kadar mücadele edeceğine.
Naaş, buradan dikkatle alındıktan sonra, Lefkoşa Türk
Lisesine getiriliyor. Bekleyen B.M. helikopterine yerleştirildikten
sonra yanına Kıbrıs toprağı ve ancak birkaç çelenk bırakılabiliyor.
Halkın hıçkırıklarına bir de motor sesi katılıyor...
Helikopter, Beşparmak Dağları üzerinde ağır ağır yükselirken,
iki İngiliz uçağı ona refakat ediyor. Bu nöbet AKDENİZ üzerinde,
Türk Jetlerine, Cengiz TOPEL’in silah arkadaşlarına devrediliyor.
Ankara’da
Yapılan Cenaze Töreni:
13 Ağustos günü saat
17.30’da , Cengiz TOPEL’i taşıyan B.M. helikopteri ADANA-İncirlik
Hava Üssü’ne indi. 8 Ağustos günü uçağıyla vatanından ayrılan
Cengiz TOPEL tekrar yurduna dönmüştü, helikopterle, Adana Valisi
Mukadder ÖZTEKİN, Belediye Başkanı Ali SEPİCİ, Emniyet Müdürü
Bekir YALÇIN, Jandarma Komutanı Alb. Enver BAYER ile diğer askeri
ve sivil erkanın katıldığı küçük ama aynı zamanda içli bir törenden
sonra Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı ETİ-63 numaralı C-47 uçağına
yerleştirilerek saat 17.45’te ANKARA’ya uğurlandı. Yolda
kendisine yine Türk Jetleri eşlik etti.
ADANA’dan kalkan uçak, saat 19.14’te Etimesgut Havaalanı’na
indi. Burada O’nu başta; Milli Savunma Bakanı İlhami SANCAR olmak
üzere Kuvvet Komutanları ve yüksek rütbeli subaylardan oluşan bir
heyet karşıladı. Yapılan küçük törenden sonra, geceyi geçireceği
Gülhane Askeri Hastanesi’ne gönderildi. Tören sırasında göz yaşlarını
tutamayan Milli Savunma Bakanı İlhami SANCAR, gazetecilerin sorularını
“Teessürüm, bir şey söylememe engel oluyor.” şeklinde cevap
verecekti.
14 ağustos günü, başta Başbakan İsmet İNÖNÜ olmak üzere,
bakanlar, kuvvet komutanları, milletvekilleri, senatörler, askeri
erkan ve Cumhurbaşkanı adına Yaver Yzb. Talat TEKİN’in
de hazır bulundukları bir tören düzenlendi. Cengiz
TOPEL’in naaşı, hastaneden
arkadaşlarının omuzları üzerinde çıkartılarak, Hava Kuvvetleri
Komutanlığı önüne kadar bu şekilde götürüldü. Burada saat
10.20’de yapılan saygı duruşu ve törenden sonra bir top arabasına
yerleştirildi. Kortej, Genelkurmay Başkanlığı ve Sıhhiye’den
geçerek, Orduevi önüne geldiği zaman, top arabasından alınarak
bir ambulansa bindirildi. Kortejde en önde, Cumhurbaşkanı adına
katılan Yaver Yüzbaşı Talat TEKİN vardı. Onun peşi sıra Başbakan
İsmet İNÖNÜ, kuvvet komutanları, milletvekilleri, senatörler,
askeri ve mülki erkan ile Cengiz TOPEL’in silah arkadaşları
geliyordu. Bu sırada yol kenarındaki polis kordonunu yaran yaşlı
bir kadın, Başbakan İsmet İNÖNÜ’nün karşısına geçerek
“Paşam öcümüzü kızıl papazda bırakmayın. Biz de daha ne
Cengizler var” diye bağırmış. Kadın, yetkililer tarafından
zorlukla yatıştırılabilmiştir. Ambulans Etimesgut Havaalanı’na
geldiği zaman iki uçak hazır halde bekliyordu. Org. İrfan
TANSEL’i taşıyan uçak saat 12.05’te havalanırken, Cengiz
TOPEL’i taşıyan ETİ-38 numaralı C-47 ise, saat 12.00’da İSTANBUL’a
doğru havalandı.
Yazımızın bu noktasında. Bu ana kadar gelişen olayları
bir de TOPEL ailesi açısından inceleyelim. 8 Ağustos akşamı
Cengiz TOPEL’in düştüğü haberi geldiği zaman oğluyla birlikte
oturmakta olan anne Mebuse TOPEL 1nci Üs’te çalışan personelin
ön ayak olmasıyla
İSTANBUL’daki akrabalarının yanına gönderildi.
Yüreği yanık anne, 13 Ağustos’a kadar oğlunun akibetinden
habersizdi. O hala oğlunun Rumların elinde esir olduğunu sanıyordu.
Bu acı gerçek, evdeki radyonun bozulması, mahalleye gazete satıcılarının
sokulmaması ve eve başsaglığına gelenlere uyarıda bulunulması
ile anneden gizlenebilmişti, ama 13 Agustos geldiği zaman, gerçeği
daha fazla gizlemenin doğru olmayacağı kanısına varıldı. Çünkü
ertesi gün cenaze töreni yapılacaktı.
ALMANYA’da bulunan ağabey Turgut TOPEL ile Abla Mürüvet
TOPEL, yurda dönme hazırlıkları içindeydiler. Çünkü ağustos
ayı içinde ağabey Turgut TOPEL’in evlenme töreni vardı. Turgut
TOPEL, yanında ablası ve kayınvalidesi olduğu halde BULGARİSTAN’a
geldiğinde, KIBRIS’a yapılan hava harekatını öğrendi. Bir
pilotun da şehit olduğunu da biliyorlardı ama bu kardeşleri
olamazdı. Çünkü ESKİŞEHİR, KIBRIS’a çok uzaktı.
İSTANBUL’a kadar içlerinde belli bir sıkıntı olduğu
halde geldiler. Gerçeğin acı tokatı KADIKÖY’deki evlerine
geldikleri zaman patladı. Kardeşinin şehadet haberini komşularından
öğrendikten sonra hemen SULTANAHMET’e gittiler. Annesi, kayınvalidesinin
evinde kalıyordu. Eve geldiklerinde olayı yeni öğrenmiş anneyi
Kur’an okurken buldular.
14 Agustos günü Org. İrfan TANSEL’i getiren uçak, saat
13.20’de Yeşilköy Havaalanı’na indi. Org. İrfan TANSEL hemen
şeref salonuna geçerek, burada beklemekte olan anne Mebuse
TOPEL’i kucaklayarak; kendisi ve Hava Kuvvetleri adına başsağlığı
dileklerinde bulundu. Cengiz TOPEL’i getiren uçak saat 13.35’te
havaalanına indiği zaman, Vali Niyazi AKI, Belediye Başkanı Haşim
İŞCAN, Hava Kuvvetleri Komutanı Org.İrfan TANSEL, 1 nci Ordu
Komutanı Selami PEKİN ve Emniyet Genel Müdürü Haydar ÖZKİN, öğrencisi
olduğu Eskişehir Ticari ve İlimler Akademisi Öğrencisi Cemiyeti
Temsilcileri ve silah arkadaşları tarafından karşılandı. Yapılan
karşılama töreninden sonra, bir ambulansa bindirilerek Kasımpaşa
Deniz Hastenesi’ne götürüldü.
İstanbul’da
Yapılan Cenaze Töreni
Sultanahmet Camisi’nin önünde mahşeri bir
kalabalık vardı. Cami 800’den fazla çelenk ve yüz binlerce İstanbullu
tarafından kuşatılmıştı. Caminin bahçesinde musalla taşında
yatan Cengiz TOPEL’in başında ise Milisler ve silah arkadaşları
nöbet tutuyorlardı. Caminin 16 şerefesine çıkmış olan 16 müezzin
tarafından, okunan ikindi namazından sonra, cenaze namazı kılındı.
Öylesine bir kalabalık vardı ki, naaşın camiden çıkarılıp,
kortejin önüne getirilmesi mümkün olmuyordu. Evlerinden, işlerinden
kopup gelmiş yüz binlerce İstanbullu tabuta saldırıyor, ona yakın
olmaya, O’nu sinesine basmaya çalışıyordu. Diyebiliriz ki bu tören;
Ata’sının cenaze töreninden sonra İSTANBUL’un gördüğü en büyük
cenaze töreni idi. Cengiz TOPEL’in naaşı kortejin başındaki
yerine saat 17.53’te getirilebildi.
Kortejin yürüyüşüne başladığı zaman en önde top
arabası olmak üzere yanlarına sıralanmış arkadaşlarıyla başladı.
Onları şehidimizin fotoğrafını taşıyan bir havacı subay, kırmızı
atlas torbalar içinde Kıbrıs toprağı taşıyan iki hava subayı
onu takip ediyordu. Onların arkasında, acısını milleti ile
paylaşan
anne Mebuse TOPEL, ağabey Turgut TOPEL ve abla Mürüvvet TOPEL yer
almışlardı. Törene, Meclis Başkanı Fuat SİRMEN, Büyük Millet
Meclisi Üyeleri, Hava Kuvvetleri Komutanı, Org.İrfan TANSEL, İstanbul
Valisi Niyazi AKI, Belediye Başkanı Haşim İŞCAN, yüzlerce yüksek
rütbeli subay, öğrencisi olduğu Eskişehir Ticari ve İktisadi İlimler
Akademisi öğrenci temsilcileri ve yüz binlerce İstanbullu katılıyordu.
Bandonun çaldığı matem marşıyla yürüyüşe geçen
kortej, yolun iki tarafına toplanmış olan halkın hıçkırık
sesleri ve “intikam” sesleri arasında saat 18.30’da Çarşıkapı’ya
geldi. Burada top arabasından alınan tabut, bir cenaze arabasına
yerleştirildi. Çarşıkapı’dan arabalarla hareket eden kortej,
Ordu ve Vatan caddelerini geçerek saat 19.05’te Edirnekapı Şehitliği’ne
geldi. Hava Şehitliğin’de hazır bulunan binlerce kişinin gözyaşları
arasında mezara indirilen cenazenin başında, bir hava teğmeni
heyecanlı bir konuşma yaptı. Bu konuşmayı diğer konuşmalar ve
bir manga tarafından havaya üç el ateş edilmesi izledi.
Fakat, defin işlemi bir türlü gerçekleştirilemiyordu. Çünkü
hocalar başında saatlerce Kur’an ve mevlüt okuyorlardı, ancak çok
geç saatlerde defin işlemi tamamlanabildi ve tören son buldu.
Tarih sayfalarında adı duyulmaya başladığı günden beri,
vatan uğruna canını verip nam alan Türk Milleti, bugüne kadar
verdiği şehitlerine birini daha eklemişti. Bu şehit, onun şanlı
tarihini yaratan son şehit olmayacaktı. Aziz milleti O’nun vücudunu
toprağa gömerken, hatırasını ve acısını kalbine gömdü.
|