MiG-21’lerle
uzun süre yanyana görev yapacak MiG-23’lerin
ilk prototipi 1967’de uçmuştur.
Aynı
yıl Moskova’da düzenlenen “Domodedovo AirShow” hava gösterisinde
tanıtılan uçak çok büyük ilgi uyandırmıştır. USAF
F-111’lerle hemen
hemen eşzamanlı
olan MiG-23’ler
seri bir
şekilde 1968’den itibaren imalata girmiş ve
hızlı bir şekilde
1969 yılından itibaren Sovyet Hava Kuvvetlerinde görev almaya başlamıştır.
MiG-23’lerin
dizaynındaki ana amaç küçük ve ham pistleri kullanabilen, yüksek
performans sahibi ve kompakt gövdeli bir hava muharebe uçağı
yaratmaktı. İlk hizmet tipi olan MiG-23S’ler MiG-23PD’ler ile aynı
zamanlarda geliştirilmiştir. MiG-23S 13,96/7,78 metre değişken kanat
açıklığında, 16,70 metre boyunda, 5,8metre yüksekliğinde tek kişilik
mürettebatı olan ve 10,000kg itiş gücünde bir adet “Haçaturof”
R-27M-300 jet motoru olan bir savaş uçağıydı. En çok hizmet gören
tipi ise 1974 yılında ilk uçuşunu yapan MiG-23M ve MiG-23MF’dir.
Bu uçaklarda motor “Tumanski” R-29B ile değiştirilerek itiş gücü
12500 kg’a çıkarılmış ve böylece yüksek irtifada 2450 km/saat
maksimum hız elde edilmiştir. MiG-23’ler 1 adet 23mm makinalı tüfeğe
ilaveten gövde altı ve kanat altı pilonlarda “AA” güdümlü
roket, bomba “drop tank”lardan meydana gelen 2000 kilo savaş yükü
taşıyabiliyorlardı. NATO kod adı “Flogger” olan bu uçaklardan
5800 adetten fazla üretilmiş, Sovyet Hava Kuvvetleri’ne ilaveten Varşova
Paktı ülkelerin hava kuvvetleri ile Libya, Suriye gibi ülkelerin hava
kuvvetlerinde de görev almıştır. Görevine halen devam etmekte olan
bu uçağın MiG-23BN kara hücum tipi de mevcuttur.
MiG-23S’lerle aynı zamanda dizayn edilen
MiG-23PD’lerin özelliği VTOL/STOL (Dikine kalkıp inebilme) olmasıydı.
Yalnız bir adet prototipi üretilen bu uçağın delta kuyruk kanatları
vardı ve kalkış motorları gövdenin ön tarafında yer alıyordu.
MiG-23NB’nin
özellikle ihracat için geliştirilmiş bir modeli de mevcuttu. MiG-27
olarak anılan bu model yeniden tasarlanmış burun konuna (nose cone),
basitleştirilmiş hava alış oluklarına daha düşük avioniklere
sahipti. Bu değişiklikler supersonik permormansı eksi yönde
etkilemekle beraber uçak fiyatında, toplam ağırlıkta ve yakıt
sarfiyatında azalmalar sağlamıştı.
Sukhoi’un
değişken geometrili uçakları ile birlikte MiG-23
ve Mig-27 üçüncü jenerasyon Sovyet jet savaş uçaklarının ilk ve
son temsilcileri olmuşlardır. Bundan sonra, halen günümüzdedevam
etmekte olan dördüncü jenerasyon jet savaş uçaklarının devri başlamaktaydı.
1970’li
yılların başlarında ve ortalarında Amerika Birleşik Devletleri
Hava Kuvvetleri USAF B-70, F-108 ve SR-71 gibi
yüksek irtifalarda Mach 2’nin çok üstünde uçabilen savaş
uçakları projeleri ile uğraşıyordu. YF-12 olarak başlayan ve sonraları SR-71 adını alan
projenin ilk prototipi 1960’da uçmuştu. 1970’lerde operasyonel
olan bu uçağın hızı Mach
3.5’in üzerinde, servis tavanı 25000 metre ve maksimummenzili de
6000 kilometreydi. Mach-3’ün
üzerinde ve 25000 metrede uçan stratejik bombardıman uçağı olan
B-70 “Walkrie”nin karşıtları ve bunları önleyebilecek jetleri
mevcut değildi. Bu askeri gereksinimler
MiG-25’in
dizanına neden olan en büyük etkenlerdir. Geriye eğik sabit
geometrili kanatlar artı kuyruk kanatları ve iki adet “rudder”
MiG-25’in ve dördüncü jenerasyon Sovyet jet savaş uçaklarının
en büyük özellikleridir. Bu özellikler
MiG-29
ile Sukhoi
Su-27
ve takipçilerinde de aynen tatbik edilmiştir.
F-108
projesinin iptal edilmesi, B-70’in prototipten öteye gidememesi ve
SR-71’in stratejik keşif uçağı olarak revize edilmesine rağmen
MiG-25 projesinden vaz geçilmedi. NATO kod adı “foxbat” olan bu uçakların
ilk prototipi 1965’de
uçtu. 1970’den itibaren
servise girmeye başlayan MiG-25’lerin üç ana tipi mevcuttur.
MiG-25P
ve geliştirilmiş tipi olan MiG-25PD havamuharebe, MiG-25R ve MiG-25RB
stratejik keşif ve
keşif-bombardıman tipleridir. MiG-25BM ise hava savunma uçağıdır.
Mürettebatı
1 kişi olan MiG-25’lerin kanat açıklığı 14.00metre, boyu 21.67
metre, yükseklği de 6,50 metreydi; itiş gücü 11200 kg olan iki adet
“Tumansky” R-15D-300 jet motoru ile teçhiz edilmişlerdi. Maksimum
servis ağırlığı 37000 kg olan MiG-25’ler 3000 km/saat hıza (Mach
2.8) erişebiliyordu ve servis tavanı 21000 metreydi. Önleme görevi
yapanlar dört adet R-40R (NATO kodu AA-6 “Acrid”) uzun mezilli veya
R-60 kısa menzilli havadan havaya güdümlü roket, bombardıman
tipleri ise 4000kg bomba taşıyabiliyordu.
1983’de
imalatına son verilen bu uçaklar Arap-İsrail savaşlarında kombat görevi
gördüler. 1200 civarında üretilen
MiG-25’lerin %75’inin görevi
hücum önleme (interceptor) idi. Halen görevde olanlar
daha geliştirilmiş benzerleri olan
MiG-31’lerle
değiştirilmektedir.Aynı
jenerasyonun halen serviste olan son uçağı ise MiG-29’dur.
Amerika Birleşik Devletleri’nin hava kuvvetleri ve donanma
hava kuvvetleri için geliştirmiş olduğu F-15, F-16,
F-14 ve
F-18 gibi üstün performanslara sahip çok maksatlı hava üstünlük
ve muharebe uçakları Sovyet yetkililerini yeni arayışlara yöneltti.
Çünkü Mig-25’ler yüksek hızlarına rağmen bu uçaklarla baş
edebilecek manevra yeteneklerine sahip değildi. Servisteki diğer uçaklar
ise batının elindeki uçakların
teknolojik açıdan gerisinde kalmaktaydı.
Bu arayışların sonucunda, daha sonraları Su-27
diye adlandırılacak olan T-10 ile MiG-29
seçildi.
Aynı
proje için kendi tasarımını sunmuş olan Yakovlev ise elendi. Sovyet
Hava Kuvvetleri tercihini daha büyük ve ağır olan Su-27’den yana
koymakla birlikte her ikisini de seçti ve görevlendirdi. Su-27’ler
çok maksatlı, uzun menzilli hava muharebe uçağı olarak,
MiG-29’lar ise kısa menzilli yakın muharebe ve taktik hava savunma uçağı
olarak seçildiler. Her ikisinin de prototipleri aynı yıl, 1977’de uçtu.
Ancak gelişimleri
oldukça uzun sürdü. MiG-29’ların seri imalatına 1982’de başlanmasına
rağmen servise 1985’de girdi. Bir yıl sonra da Su-27’ler servise
girmeye başladı. Maliyetinin Su-27’ye nazaran daha düşük olması
Varşova Paktı ülkeleri tarafından standart hava muharebe uçağı
olarak seçilmesine neden oldu.
MiG-29
son derece etkileyici bir uçaktır. Yüksek performanslı ve üstün manevra yetenekli bu uçakların
silah donanımı da çok zengindir. Tek kişilik mürettebatı olup
beheri 8300 kg itiş güçüne haiz iki adet Klimov RD-33 turbofan
motoruna sahiptir. Kanat açıklığı 11.36 metre, toplam boyu 17.32
metre ve yüksekliği 4.73metre olan MiG-29’ların yüksek irtifada
maksimum hızı 2500 km/saat (Mach 2.3) , servis tavanı 18000 metre ve
azami menzili de 1900 ila 2100
kilometredir.
Menzilinin kısalığı
bu uçaklar için bir dezavantaj olarak görülmekle birlikte kanat altına
monte edilebilen iki adet beheri 1150 litrelik “drop tank”lar ile
menzili 2900 kilometreye çıkarılmış bulunmaktadır. MiG-29’ları
ikibinli yıllara hazırlama çalışmaları içinde gövde altına
yerleştirilebilen 1800 litrelik bir başka tank ta bulunmaktadır ki
bununla uçağın menzili 3300 ila 3500 kilometreye çıkarılmış
olacaktır. Modern elektronik donanımlar ile yeni avioniklerin kullanılması
ise gövde içinde 1000 litrelik ilave bir yakıt kapasitesi yaratacaktır
. İlk tiplerinde bulunmayan havada yakıt ikmali donanımı da ilave
edilmiş bulunmaktadır. Bu sayede havada bir sefer yakıt ikmali ve
yeni yakıt depoları ile menzil 5200 kilometreye varmış olacaktır.
Bu durumda MiG-29’lar kısa menzilli hava savunma uçağı olmaktan çıkıp
uzun menzilli, çok maksatlı savaş uçağı kategorisine girmiş
olacaktır.
İlk
MiG-29’ların kumanda donanımı hidrolikti. Bu özellik te onları
ilk elektronik kablolu uçuş (fly-by-wire) sistemine sahip F-16’lar
karşısında dezavantajlı
duruma getiriyordu. Daha sonraları geliştirilen MiG-29M, MS ve MST
tiplerinde bu sistem uygulanmış va seri kontrol imkanına ilaveten
kontrollu bir dengesizlik ile uçağın manevra yetenekleri son derece
arttırılmıştır.
2000’li
yıllarda MiG-29’lar için planlanan bir gelişme de “Vector Thrust
Control” vektöryel itiş gücü kontrolu ile jet egzostunun yönünü
± 15o değiştirerek uçağa ilave manevra yeteneği kazandırmaktır.
Bu özellik ilk olarak Su-27’nin gelişmiş bir modeli olan
Su-37’de
başarıyla kullanılmıştır.
Enformasyon
ve atış kontrol radarı ise HMS (Helmet Mounted Sight) kokpitin sağ
önüne yerleştirilmiş “miğfere monteli” hedef tespit ünitesi,
lazerli menzil belirleme ünitesi ve infrared arama ve izleme sensöründen
meydana gelen optik belirleyici ve N-109 tipi Phazotron yapımı hava
radar ekipmanından meydana gelmektedir. Miğfere monteli hedef tespit
ünitesi “HMS” ile infrared arama ve izleme sensörü “IRST”
(Infra Red Search & Track) MiG-29’da uygulanan ilklerdendir. 45o’lik
bir açı ile hedefi tespit edip kilitlenebilmektedir. Bu özellik diğer
uçaklara karşı büyük üstünlük sağlamaktadır.
MiG-29’larda
, Mach 2.3 ve üstündeki hızlara uygun değişken geometrili hava alıkları
bulunmaktadır. Hava alıkları gerektiğinde tamamen kapanabilmekte ve
gövde üstündeki klapeli emiş ağızları
kullanılmaktadır. Bu sayede ham pistlerden kalkışta “FOD”
(Foreign Object Damage=Yabancı Cisim Hasarı) tamamen önlenmektedir.
Ana hava alıkları kapatılıp gövde üstündeki klapeler açılarak
taş ve benzeri sert cisimlerin motora girmesine engel olunmaktadır.
MiG-29’ların uçak
gemilerinden kalkış ve iniş yapabilen, kanatları katlanabilen
MiG-29K tipi de mevcuttur.
MiG-29’ların silah donanımı 170 adet mermisi olan
bir adet 30mm GsH-1 makinalı top ile kanat altındaki pilonlarda taşınabilen
havadan havaya güdümlü roketlerden ibarettir. Kısa menzilli görevlerde
6 adet R-27R (NATO kodu AA-10 “Alamo”) yarı aktif radar veya
infrared başlıklı havadan havaya roket; orta ve uzun menzilli görevlerde
de 4 adet R-27R ve 2 adet R-33 (NATO kodu AA-9 “Amos” yarı aktif
radar başlıklı havadan havaya roket kullanmaktadır.
Hava
muharebe uçağı olarak geliştirilen MiG-29’lar kara hücum görevlerinde
kanat altına yerleştirilen bombalar ile güdümsüz roketler taşıyabilmekteydi.
Ancak sonraları yapılan gelişmeler ile, ilk MiG-29K’dan başlamak
üzere Kh-29T/L (NATO kodu AS-14 “Kedge”) TV veya lazer kumandalı,
Kh-31P (NATO kodu AS-12 “Kegler”) aktif veya pasif radar kumandalı,
Kh-35 (NATO kodu AS-17) gemilere karşı aktif radar kumandalı
roketleri kullanabilir hale getirilmişlerdir. 1998’de bütün bu üstünlükleri
içeren MiG-29SMT tipi Rus
Hava Kuvvetleri’nin hizmetine sunulmuştur. Şu anda 150 adet
MiG-29’un MiG-29SMT’ye revizyonuna başlanmış bulunmaktadır.
İki
Almanya’nın birleşmesi neticesi Alman Hava Kuvvetleri
“Luftwaffe” nin elinde bulunan MiG-29’lar ile NATO’ya girme hazırlıkları
yapan Polonya ve Çek Cumhuriyeti Hava Kuvvetleri’de mevcut
MiG-29’lar da DASA (Daimler Chrysler Aero-Space Administration) tarafından
NATO standartlarına uygun bir modernizasyona tabi tutulmaktadır.
Beşinci
jenerasyon jetlerin araştırma ve imalat maliyetlerinin yüksekliği
nedeniyle başlatılmış projeler prototip aşamasında durdurulmuş ve
bunların yerine Su-27 ile MiG-29’ların modifiye ve modernize edilmiş
tipleri uygulanmaya ve kullanılmaya başlanmıştır. Yukarıda
belirtilen MiG-29SMT bunlardan biridir. Diğer bir uygulama da HOTAS
(Hand On Throttle And Stick= El gaz pedalı ile lövyede) kumanda tarzını
yeni tiplere uygulamaktır. Bu durumda kumanda lövyesi
kalkmakta, bunun yerine kokpitin sağında ve bilgisayar oyunlarında
kullanılan “joystick”e benzeyen çok maksatlı bir lövye kullanılmaktadır.
Bomba yükünün 3000 kilodan 4000 kiloya çıkarılması, atış
kontrol sistemlerinde yapılan iyileştirmeler ile simultane olarak 4
hava hedefi ile bağlantıya girebilmektir.
Eskimekte
olan MiG-25’lerin yerine, aynı gövde dizaynı esas alınarak yapılmış
ve daha üstün elektronik donanıma sahip olan MiG-31’ler
de MiG-29’lar ile birlikte gündemdedir. Batı hava kuvvetlerinde aynı
kategoride bir benzeri bulunmayan MiG-31’lerin silah donanımı
MiG-25’lere benzemektedir. İki
kişilik mürettebatı olan MiG-31’in kanat açıklığı 13.46metre,
toplam boyu 22,67 metre ve yükseklği 6,1 metredir. Beheri 15500 kg itiş
gücüne sahip iki adet Soloviev D-30F-6 turbojet motoruna sahip olan bu
uçağın tavanı 21000 metre, menzili 3000 km ve azami hızı da 3000
km/saattir. Dördüncü jenerasyon Rus savaş uçaklarının standart
donanımı olan 30 mm’lik makinalı tüfeğe ilaveten gövde içinde 4
adet R-40R (AA-6) ve 4 adet R-33 (AA-9) havadan havaya güdümlü roket
taşımaktadır. Boş ağırlığı 29000 kg, maksimum servis ağırlığı
46000 kg olan MiG-31’lerin ilk prototipi 1975’te uçmuş seri imalatına
ise 1983’de başlanmıştır. Bu uçakların en büyük özelliklerinden
biri de 200 kilometre menzilli “Zaslon” radarlarının birbirleri
ile kilitlenebilerek müşterek görev yapabilmeleridir.
Bu sayede dört MiG-31
asgari 800 kilometrelik bir cepheyi kontrol altında tutabilmektedir.
MiG-33,
MiG-29’un geliştirilmiş ve çok ileri bir türevidir ancak tasarım
aşamasında kalmıştır.
Dış
görünüşleri birbirlerine çok benzemekle birlikte MiG-35, kokpitin
iki yanına ilave edilen kanatçıklarla MiG-29’dan ayrılmaktadır.
Bu uçakla ilgili fazla bir bilgi olmamakla beraber MiG-29 için
tasarlanan bütün modernizasyonu içerdiği, iptal edilen beşinci
jenerasyonun alternatifi olarak geliştirildiği tahmin edilmektedir.
Sovyetler
Birliği’nin dağılmasından sonra
Rus havacılık endüstrisi yeniden yapılanmış ve birçok
tasarım ve imalat ünitesi “MAPO”(8) adı altında birleştirilmiştir.
Türkçe karşılığı “Moskova Havacılık üretim Organizasyonu”
olan bu kuruluşa “MiG”de dahildir.
Yeni adı MAPO “MiG” olan bu kuruluş taktik savaş uçakları yanısıra
eğitim uçakları da üretmektedir. 1984’de prototipini uçurduğu ve
aynı yıl servise giren
MiG-AT
bunun ilk örneğidir.
Sovyetler
Birliği döneminden devralınan Çekoslovak yapısı subsonik jet eğitim
uçaklarının yenilenmesi için geliştirilmiş ve son derece estetik
yapılı bir uçaktır.
İki
kişilik olan MiG-AT’lerin kanat açıklığı 10,6 metre, toplam boyu
11.2 metre ve yüksekliği 4.3 metredir.
Silah donanımı yoktur. Maksimum servis ağırlığı 6800 kg,
tavanı 15000 metre ve menzili 1250 km’dir. İki adet beheri 1,43 kg
itiş gücünde olan Larzac 04-R20 turbofanı vardır.
MiG-29
ile Su-27 ve türevlerinin hizmete girmesiyle birlikte Rus tasarımcılar
yeni geliştirmelere ve arayışlara yöneldiler. Amerika Birleşik
Devletleri YF-22 “Raptor” ve YF-23’ün prototiplerini 1990’da uçurmuş,
hatta seçimi bile yapmıştı. Buna karşılık MAPO “MiG” ve OKB
Sukhoi,
MiG-1.42
ve
Su-37
(Su-32) “Berkut”
adları altında iki yeni tasarım sundular.
Ancak fon yetersizlikleri nedeniyle her iki uçak da prototip aşamasında
kaldı. Sovyet-Rus yapımı beşinci jenerasyon jetler diyebileceğimiz
bu modeller belki de hiçbir zaman seri imalata geçemeyecektir.
Bu
nedenle MAPO “MiG” de dahil olmak üzere bütün tasarımcıların
mevcut modellerin iyileştirilmesi ve modernleştirilmesi yönüne yöneldiler.1999
yılında ilk uçuşunu yapan MiG-1.42’nin beheri 10200 kg itiş gücündeve
“Vector Thrust Control”lu iki adet Lyulka AL-41E tipi son yakıcılı
turbofanı vardır. Kokpiti daha geniş bir görüş açısını
sahiptir, “fly-by-wire” elektronik kontrol sistemine haizdir. GsH-1
30mm makinalı tüfeğe ilaveten gövde içinde ve gövde dışında
5000 kg savaş yükü taşıyabilmektedir.
Düşük
yansıma yetenekli ve radarlara yakalanma olasılığı
düşük bu uçak Su-27/35 değişimi olarak tasarlanmıştır. İlk uçuşunu
1994’de yapması planlanmasına
rağmen jet motorlarının geliştirilmesinde yaşanan problemler
nedeniyle ilk uçuşunu 1999’da gerçekleştirebilmiştir.
“Jane’s
Defense Weekly” ve “Flight International” e göre 2004 ila 2006 yılları
arasında göreve girmesi beklenen MiG-1.42 projesi , açıkça
belirtilmemekle beraber belirsiz bir süre için rafa kaldırılmış
bulunmaktadır.
|